Zeytinliklerin madencilik faaliyetine açılmasını öngören ve kamuoyunda tepkilere neden olan kanun teklifine karşı köylülerin Ankara'da sürdürdüğü nöbete Türkiye'nin birçok noktasından destek geldi. Yaşlısından gencine onlarca vatandaş kurulan "köylü kürsüsünde" tepkisini dile getirdi. Tarlasında yetiştirdiği mahsulünü eline alan da kürsüye çıktı, ağacından topladığı zeytinini getiren de. Bütün köylülerin ortak talebi ise "yasanın geri çekilmesi" oldu. Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Asu Kaya, CHP Genel Başkan Yardımcıları Erhan Adem ve Zeliha Aksaz Şahbaz, CHP'li birçok milletvekilinin yanı sıra farklı partilerden milletvekilleri de alanda yer aldı.
Köylü kürsüsünde öne çıkan konuşmalar şöyle oldu:
"Ben Çanakkale, Bayramiç, Hacıbekirler Köyü'nden geldim. Kaz Dağları’nda bizim köyümüzde maden çalışıyor. Toprağımızı, suyumuzu madene vermek istemiyoruz. Üçüncü gelişim buraya. Ben savaşıyorum. Bir kendim için ki savaşmam. Ben toprağımı, suyumu vermek istemiyorum. O köyde doydum, o köyde büyüdüm, o köyde evlendim. Benim de var bir sürü torunum. Ben de onlara bırakmak istiyorum. Anneler, babalar, dedeler bırakmışlar bize. Biz kimsenin zararına bir şey yapmıyoruz."
"Hepsi bizim köyümüzdeki toprakta bitiyor, betonda bitmiyor"
"Bizler direneceğiz, onlar bitecek. Buradaki gençler, hepiniz eğitimli insanlarsınız. Ben eğitim görmedim. Eğitimi zenginin kölesi olmayın diye alın. Baro başkanları, sizlere de söylüyorum kalemlerinizin mürekkebi bol olsun. Kekik, piyaz, badem, mercimek, darı, bu nohut, bu sarımsak, soğan. Bunların hepsi bizim köyümüzdeki toprakta bitiyor, betonda bitmiyor. Kendi toprağımızdan kaldırıp yemek istiyoruz."
"Ülkenin toprağına değil, yaprağına dokunmasınlar"
"Buraya 600 milletvekiline seslenmeye geldik. Zeytin yasası diye bildiğimiz torba yasasını çöpe atsınlar. Biz öyle orada konuşmaya hiç çalışmasınlar. Biz onları bu kötülük için, millete kötülük için seçmedik. Şanlı Cumhuriyetimizin başındaki başkanımıza da söylüyorum, olmuyor, yorulduk. Gazetecilere üzüldük, emekli komutanlarımıza üzüldük. Hele hele üç tane kız teğmen mahvettiniz bizi. Bu zulüm fazla. Yalnız Atatürk’ün kurduğu kurumları istiyoruz biz. Ülkenin toprağına değil, yaprağına dokunmasınlar."
"Bizden toprağımızdan, zeytinimizden uzak dursunlar"
"Uzaklardan geldik buraya. Ne için geldik? Bizim de yaşamaya hakkımız yok mu? Köyünü, vatanını korumak suç mu? Zeytinini kestirmek bizim işimiz değil. Ben zeytinimi asla kestirmem, dokundurtmam. Biz onları çocuk gibi büyüttük, kardeşlerim. Nasıl kıydırırım? Ben ne bırakacağım geride gelen nesillere, torunlarıma ne hediye bırakacağım? Ben kömür bırakmak istemiyorum, asla. Zeytin bırakmak istiyorum. Temiz hava bırakmak istiyorum çocuklarıma. Bizden toprağımızdan, zeytinimizden uzak dursunlar. Bu yasayı da derhal geri çeksinler.
"Kömürden üç kuruş para alıp onun borusunu öttürenler memleketsever değil, cepseverlerdir"
Sakindim ama şu anda duygulandım. Gözlerim yaşardı. Üzüntülüyüz, kızgınız, mücadele içindeyiz mücadelemiz kutlu olsun. Bu memlekette tarım birinci temeldir, ekonominin motorudur. Atatürk o yüzden köylüyü başa aldı. 'Köylü milletin efendisidir' dedi. Bunu gören, bilen, akıllı insanlar söyler. Uluslararası şirketlerin hizmetinde olanlar, onlarla iş birliği yapanlar, memleketin zeytinliklerine, ormanlarına, doğasına çökmeye çalışanlar bunu bilmezler. Bunların yedikleri, içtikleri helal değil, hak değil. Sabahleyin zeytin yiyip, kömürden üç kuruş para alıp onun borusunu öttürenler memleketsever değil, cepseverlerdir."
"Bizde ağaç önemli ama hiçbir şeyin kıymeti kalmadı bu ülkede"
"Biz yaşanabilir hayatın, sürdürülebilir hayatın üçte ikisini zeytin ağaçlarımızla, badem ağaçlarımızla, denizlerimizle çözdük. Ve bugün bakıyoruz ne denizde balık, ne karada zeytin, ne derede su kaldı. Bizde ağaç önemli ama hiçbir şeyin kıymeti kalmadı bu ülkede. Biz Türkiye'nin her yerinde su için, deniz için, balık için, kuşlar için, zeytin için, her şey için bugün buradayız. Direne direne kazanacağız. Birleşe birleşe büyüyeceğiz. Bu işin artık siyasi faktörü çok önemli değil. Biz halk olarak birleşeceğiz. Yaşasın dayanışma, yaşasın mücadele."
"İyiler her zaman kazanır, yoksa herkes kaybeder"
"Benim evimin karşısındaki bütün dağlar yandı. Şu an yas içindeyiz. Bütün köy yas içinde. Ama biliyoruz ki bu ağaçlar tekrar yetişecek. O kuşlar oraya tekrar gelecek. O sincaplar, o geyikler, o atlar oraya tekrar gelecek. Ama bu yasa geçerse oralar kuruyacak, parçalanacak. Yaşam alanlarımız tehdit altında. Biz jeotermalle savaşıyoruz. 10 yıldır 6 dava kazandık. Ama 7’ncisine hazırlanıyoruz. Eğer bu yasa geçerse hiçbir şansımız yok maalesef. Ama şuna inanıyorum, bu artık iyilerle kötülerin savaşı. Biz iyiyiz. İyiler her zaman kazanır, yoksa herkes kaybeder."
"Onların yasaları varsa, bizim de derelerimiz, ormanlarımız, dağlarımız var"
"O güzelim coğrafyayı tümüyle o şirketlerin eline teslim etmek istiyorlar. Ne olursa olsun o vadilerimizi, o ormanlarımızı, yaşam alanlarımızı savunmak için buradaki hep beraberliğimizin, birlikteliğimizin ruhuyla tüm memleketi savunacağız. Kanun teklifleriyle, yasalarıyla, milletvekilleriyle çoğunlukta olabilirler. Kolluk kuvvetleriyle, askeriyle, jandarmasıyla karşımıza dikilebilirler. Ama unutmasınlar ki bizim gücümüz çay ve fındık tarlalarındaki ellerimizin emeğinden geliyor. Bizim gücümüz yaylalardaki adımlarımızdan geliyor. Öyle kolay değil bizi oradan kovmak. Direneceğiz ve mutlaka kazanacağız. Onların yasaları varsa, bizim de derelerimiz var, ormanlarımız var, dağlarımız var."