DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Sincan Cezaevi önünde yaptığı açıklamada, Kobani davası kapsamında tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile diğer siyasetçilerin serbest bırakılmasını istedi.

DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ve beraberindeki DEM Parti milletvekilleri, 4 Kasım 2016’de önceki HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda HDP’li yöneticinin tutuklanmasının yıldönümünde Sincan Cezaevi önünde açıklama yaptı.

DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Sincan Cezaevi'nin önündeyiz. Niye buradayız? Bu mekanda, bu cezaevinin önünde ve birçok cezaevinin önünde çok zaman eylemler gerçekleştirdik, açıklamalar yaptık. ülkedeki hukuksuzluklara cezaevlerinin kapısında dikkat çekmeye çalıştık. Adalet Bakanlığı'na, hükümete; adalete uymaları, hukuka dönmeleri için çokça çağrılar gerçekleştirdik ve bugün bir kez daha eş zamanlı olarak Sincan Cezaevi'nin önünde, Kandıra Cezaevi'nin önünde ve Edirne Cezaevi'nin önünde bir ülkenin hukuka dönmesi, hukukun uygulanması, evrensel hukuk ilkelerinin gözetilmesi için bir kez daha buradan çağrı yapmak istiyoruz.

“Hukuksuz bir şekilde cezaevinde rehine tutuluyorlar”

4 Kasım'ın tarihi biliyorsunuz. Aslında Türkiye'de HDP'ye yönelik siyasi soykırım operasyonunun tarihiydi. 4 Kasım 2016 tarihinde eş zamanlı bir operasyonla o zamanki HDP Eş Genel Başkanlarımız Sayın Figen Yüksekdağ, Sayın Selahattin Demirtaş ve milletvekili arkadaşlarımız eş zamanlı bir operasyonla gözaltına alındılar ve tutuklandılar. Tam 9 yıldır haksız, hukuksuz bir şekilde cezaevinde rehine pozisyonda da tutuluyorlar. Kobani kumpas davası yıllar sonra açılmış, yıllar sonra bir senaryo sonucunda Türkiye'nin hukuk tarihine bir kumpas davası olarak, bir siyasi dava olarak, bir garabet davası olarak da geçmiş davanın adıdır.

“İktidar, HDP’yi tasfiye etmek için Kobani kumpas davasını icat etti”

Arkadaşlarımız niye tutuklandılar? Çünkü HDP çok muazzam bir yükseliş sağlamış, 2015'te seçimlere tek başına girmiş ve mevcut AKP'yi iktidardan düşürmüş ve gün geçtikçe Türkiye halklarının içerisinde daha fazla kabul gören, daha fazla büyüyen, topluma daha fazla sesini duyuran, bir politik çizgiye, bir partiye dönüşmüştü. İşte bunu gören iktidarın kendisi HDP'yi tasfiye etmek, HDP'li siyasetçileri tasfiye etmek için Kobani kumpas davasını icat etti ve bu kumpas davasıyla HDP'yi siyaset sahnesinden silmek istediler. Ama 9 yıldır ne içeride bulunan yoldaşlarımız ne dışarıda bulunan bizler ne halkımız bu siyasi kumpas davasına boyun eğmedik. Bu siyasi kumpaslara geçit vermedik. Her bir yoldaşımız bütün hukuksuzluklarına rağmen dava sürecinin baştan sona bir garabet olmasına bütün yargılama sürecinde dünya kadar usülden tutalım esasa kadar hatalar, yanlışlar, kasıtlar olmasına rağmen dimdik durdular ve demokratik siyasetin temsilcileri, halkların temsilcileri olarak yargılanan değil; yargılayan oldular ve bu kumpasın siyasi ayağının çökmesi açısından da önemli bir kayıdı tarihe düşmüş oldular.

“Bu dava siyasi bir davadır”

Şimdi yeni bir eşikteyiz. Tam üç defa Kobani kumpas davasının siyasi saiklerle açılmış bir dava olduğu, aslında bu davanın hukuki bir gerekçesinin olmadığı, hukuken mesnetsiz olduğunu üç defa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karar altına aldı. Peki sadece Sayın Demirtaş mı? Hayır. Aynı zamanda Sayın Yüksekdağ ve diğer başvurucular açısından da AİHM ne diyor? ‘Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 18 ihlal edilmiştir’ diyor. Yani hükümete açık ve net şunu söylüyor: ‘Siz siyasi rakiplerinizi yargıyı araçsallaştırarak yargıyı kullanarak cezaevine koymuşsunuz. Bu bir hukuki dava değildir. Bu davanın hukuki gerekçeleri yoktur. Bu dava siyasi bir davadır’ demiş. Kaç defa? Tam üç defa. Şimdi hem 2018 hem 2020 ve son olarak da 8 Temmuz 2025 tarihindeki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararları aslında önemli bir şeye vurgu yapıyor. Bu dava siyasi bir davadır. Bizim tıpkı ilk günden itibaren söylediğimiz gibi Şimdi yeni bir durumla karşı karşıyayız. Biliyorsunuz 3 Kasım tarihinde, 8 Temmuz 2025 tarihinde vermiş olduğu ihlal kararını temyize götürmüş ve bir gün kala da Adalet Bakanlığı temyiz başvurusunda bulunmuştu. Bu temyiz başvurusu görüşüldü ve şuna karar verildi: ‘Temyize gerek yoktur’ denildi, reddedildi ve karar kesinleşti. Ne zaman? 3 Kasım tarihinde yani pazartesi günü.

“Arkadaşlarımızın tek bir gün dahi daha cezaevinde kalmaması gerekiyor”

Şimdi beklentimiz nedir? Bütün bu AİHM kararlarını esas alan bir yaklaşımın hayata geçmesi gerekiyor. Arkadaşlarımızın tek bir gün dahi daha cezaevinde kalmaması gerekiyor. Sayın Demirtaş'ın, Sayın Yüksekdağ'ın ve onlarla beraber tutuklu olan diğer bütün arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılması gerekiyor.

“Hukuka dönün, adaleti tesis edin”

Bakın bu davanın kararı kuruldu. Arkadaşlarımız için 400 yılı aşkın cezalar verildi. Ama gerekçeli kararı tam 13 ay sonra yazıldı. 13 ay boyunca bu davayı istinafa götürme hakkı engellendi. Dava başından sonuna kadar çok açık ve net bir şekilde siyasi sakiler yürütülüyor. Ortada bir hukuk yok. Olmayan hukukla karşı karşıyayız. Ama biz yeniden çağrı yapıyoruz. Diyoruz ki iktidara, diyoruz ki Adalet Bakanlığı'na, diyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yetkili olan bütün mercilerine: Hukuka dönün, adaleti tesis edin. Arkadaşlarımızın özgürlüklerini daha fazla engellemeyin.

“Barışın koşulları vardır”

Yeni bir süreçteyiz. Barış ve demokratik toplum süreci. Barışın koşulları vardır, barışın gerekleri vardır, çözümün gerekleri vardır. Bunlardan birincisi de, haksız hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulan; siyaset yaptığı için, barış istediği için, barışa dair söz kurduğu için, eşitlik için, harekete geçtiği için, demokrasinin mücadelesini verdiği için, bu ülkede kardeşlik hukukunun, eşitliğin tesis edilmesi için söz söyleyen her bir arkadaşımızın derhal serbest bırakılması gerekiyor. Her yere gittiğimizde bize soruyorlar, diyorlar ki ‘hem bir süreç var, hem barış konuşuluyor, hem Kürt sorununun demokratik çözümü konuşuluyor ama Kürt sorunu için söz söylemiş arkadaşlar siyasetçiler cezaevinde. Bu barış nasıl olacak?’ Biz de onlara diyoruz ki, ‘Bu barış birlikte mücadeleyle olacak. Bu barış haksızlığa karşı çıkarak, hukuksuzluklara karşı çıkarak, birlikte mücadeleyle olacak bir barış’.

“Ülkenin ihtiyacı budur”

O anlamıyla açık ve net: Yarından tezi yok, bugün, hemen, şimdi derhal tahliyelerin yerine getirilmesi gerektiğinin altını çizeriz. Ülkenin ihtiyacı budur, barışın ihtiyacı budur, halkımızın ihtiyacı budur, çözümün gereği budur ve hükümetin çözümün gerekliliklerini masaya koyup; çözüme uygun, sürece uygun davranmaya ve bu süreçte ki hukuksuzlukları hızlı bir şekilde gidermeye çağırdığımızı bir kez daha ifade etmek istiyoruz buradan.

“Bu eşikleri aşmak süreci rahatlatacak”

Bu ülkede yeni bir hukuk kurulacaksa, yeni bir sürecin kapısı aralanacaksa yeniden Kürt ve Türk kardeşliği aynı zamanda eşitliği tesis edilecekse o zaman buyurun başlangıç noktası da Kobani kumpas davasıdır. Bunlar önemli eşiklerdir. Bu eşikleri aşmak süreci rahatlatacak, topluma güven kazandıracak eşiklerdir. Bunları görmezden gelerek, bunların üzerini örterek, önemsizleştirerek Türkiye'yi daha fazla hukuk skalasında gerilere itmeyiniz. AİHM daha kaç defa ve nasıl söylesin ki Kobani kumpas davası bir siyasi davadır. AİHM daha kaç defa döne döne anlatsın ki Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer bütün arkadaşlarımız suçsuzdur, masumdur, rehine pozisyondadır. AİHM daha kaç defa söylesin ki, ‘Ey Türkiye sen uluslararası hukukla bağlısın. Uluslararası İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ne imza atmışsın. AİHM’in yargı kararlarını tanıyorsun. Bunlara uy’ demek için daha ne yapması, nasıl bir karar alması gerekiyor? Biz isterdik ki bu süreç AİHM’e gitmesin, Türkiye'de hukuk sistemi ve adalet tecelli etsin. Ama ne yazık ki olmadı, oldurmadılar. O zaman geç de olsa derhal adım atılması gerektiğini ifade etmek istiyoruz bir kez daha. İçeride bulunan her bir arkadaşımızın, her bir yoldaşımızın onurumuz olduğunu, söyledikleri her bir sözün arkasında olduğumuzu, onların özgürleşmesiyle beraber barış ve demokratik toplum sürecini ilmek ilmek öreceğimizi, yeni sürecin mücadelesini dışarıda birlikte vereceğimiz günlerin yakın olduğunu söylemek istiyoruz.

“Kobani kumpas davası çökmüştür”

Biz arkadaşlarımız özgürleşinceye kadar Sayın Demirtaş, Sayın Yüksekdağ ve diğer bütün arkadaşlarımız yanımıza gelinceye kadar, birlikte bu mücadeleyi yürütünceye kadar onların özgürlüklerini haykırmaya ve adalet, hukuk, eşitlik, demokrasi mücadelesini her zeminde her yerde yürütmeye kararlıyız. Kobani kumpas davası çökmüştür. Arkadaşlarımızın derhal özgürlüklerine kavuşması gerekiyor."