CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 14 Mayıs seçimleri öncesinde yaptığı "helalleşme" çağrısını, yayınlanan video ile öğrendiklerini açıklayan CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan  T24'ten Eray Görgülü'ye konuştu.

Tezcan, helalleşmeden, partinin pozisyonuna; danışman tercihlerinden ön seçim sürecine kadar birçok soruya açıklık getirdi

CHP’nin pozisyonunu tarif etmede bazı farklılıkların ortaya çıktığını kaydeden Tezcan, şöyle konuştu:

"Birinci temel farklılık, ‘sağ-sol artık bitmiştir’ söylemi. Son dönem neoliberal söylemin hegemonyası altında yerleşen sağ sol kavramı bitmiştir söylemi doğru değil. Şimdi bunu reddeden bir tutum belgesi var. Tam tersine bir pozisyon tarif edeceksek, Atatürk devrimleri ve ilkeleri doğrultusunda altı ok programı çerçevesinde, sosyal demokrasinin evrensel ilkeleriyle, Anadolu ve Rumeli’nin felsefi ve tarihsel birikimiyle ideolojisini tarif eden ve solda duran bir CHP. Bu tarif solculuğun tarifidir. Solda durmanız, Türkiye’de kendisini sağcı hissedenlerin, sağa oy verenlerin, muhafazakarların desteğini almaya engel değil. Onların desteğini alabilmek için sağ-sol ayrımı bitmiştir demeye de gerek yok. Cumhuriyet Halk Partisi son dönemde özellikle solculuktan korkan, hatta en üst noktada Sayın Genel Başkanın ifadesiyle bu kavramlar artık çağımızı tarif etmiyor deme noktasına geldi. Sağ sol kavramı bitmiştir demek Cumhuriyet Halk Partisi'nin paradigma değişikliği yaratabilecek temel politikalarıyla ilgili bir karar vermek demektir. Burada diyoruz ki paradigma değişikliği yaratacak temel politikalardaki değişiklikler siyasal kurullarda görüşülerek karara bağlanır. Tek başına bu konuyla ilgili karar veremezsin."

"Helalleşmeyi hepimiz videodan öğrendik"

Bu eleştirisine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2021 yılında açıkladığı helalleşme çağrısını örnek gösteren Tezcan, şu ifadeleri kullandı:

"Şimdi helalleşme yaklaşımı bence doğru bir yaklaşım. Yani yanlış değil. Ama helalleşme yaklaşımı dikkat ederseniz çok tartışıldı. Neden çok tartışıldı? Çünkü tarihsel kökeniyle beraber tartışma yaratacak bir yaklaşım olduğu için partinin siyasi kurullarında önceden bütün çerçevesiyle tartışılıp karar verilmediği için parti sahip çıkmakta zorlandı. Yani partinin Il örgütleri, ilçe örgütleri partinin kadroları reddetmediler ama sahiplenmekte zorlandılar. Bunu topluma aktarabilmekte zorlandılar. Bunlar yetkili kurullarda tartışılmadan açıklandı. Sayın Genel Başkanın bir videosuyla açıklandı. Herkes öyle öğrendi bunu. Hepimiz öyle öğrendik. Yetkili kurullar da öyle de öğrendi. Kastedilen de bu tutum belgesinde. Ben helalleşmeye karşı değilim. Başından beri doğru bir tutumdu ve savunuyorum. Ama bunun belirlenme biçimi doğru olmazsa örgütler yeterince sahip çıkamıyor. Çıkamayınca doğru bir politika esaslı doğru bir politika hak ettiği sonucu vermiyor. Bir başka mesele işte başörtüsüyle ilgili yasa teklifi. O da benzer bir şekilde genel başkanın videosuyla bir gecede ortaya atıldı. Benim yaklaşımdan bakarsanız helalleşme savunulması gereken bir şeydir. Diğeri gereksiz bir işti. Yani bu aşamada ama Sayın Genel Başkan o zaman bunun gerekli olduğunu düşünerek bununla ilgili bir karar verdi. Şimdi bu meseleler Partinin kurullarında, siyasi kurullarda tartışılıp bütün boyutlarla ele alınsa bu sıkıntılar yaşanmazdı. Paradigma değişikliği yaratabilecek meseleler politika değişiklikleri özellikle tek bir kişinin kararıyla verilmemesi lazım. Bu siyasi kurullarda parti meclisinde görüşülmeli, merkez yönetim kurulunda görüşülmeli. Buralardan karar verildikten sonra ele alınmalı."

"Sorumluluğu olmayan danışmanlarla siyaset örülmeye başlandı"

Tutum Belgesinde ayrıca partinin ideolojik netliğine de vurgu yaptıklarını kaydeden Tezcan, tartışılan danışmanlara da değindi, Tezcan, şu ifadeleri kullandı:

"Siyaset yapma tarzında şöyle temel problemler var. İşte partinin kurulları çalıştırılmadan siyasi sorumluluğu olmayan danışman ya da başka isimlerin etkisiyle çok etkin bir şekilde siyaset örülmeye başlandı. Şimdi tabii bu ciddi problemler yaratıyor. Siyaset sorumluluk isteyen bir iştir. Tutum Belgesinde o vurgulanıyor. Siyasetsizleşme sorunu var. Yani gündelik politik pozisyonlara bakarak, günlük önerilerle süreç yönetmeye çalışılıyor. Bu bir ciddi siyasetsizleşme sorunu ortaya çıkarıyor. Bu örgütlerin siyaset yapmamasına dönüşüyor. Şu ana kadar partinin il, ilçe örgütleri, yerel örgütler partinin siyasetini belirleyen ve bu siyasette katkısı olan siyaset oluşturmaya katkısı olan örgütler olmaktan çıktı. Sadece partinin rutin işlerini yürüten örgütler haline geldi. Bunu yeni baştan kurgulamak gerekiyor. Bir başka mesele. Kayıt dışı siyaset. Bunun getirdiği, yani burada kimin hangi kararı, neden, nasıl aldığı belli olmadan yürüyen bir süreç var. Kayıt dışı siyaset bunun reddedilmesi söz konusu. Partinin kurullarıyla çalışacağı kurumsal siyasetin hakim olacağı, kayıt dışı siyasetin reddedileceği, siyasetsizleşmeden vazgeçeceğimiz, ideolojik netliğin sağlanacağı bir yeni yaklaşım Bu yeni yaklaşım yeni kadrolarla olacak.

"Cumhuriyeti kuranlar da Osmanlı paşalarıydı"

Tezcan, değişimciler arasında 4’üncü ya da 5’inci dönem milletvekilliği yapanların yer alması ile ilgili getirilen eleştirilere de şu yanıtı verdi:

"Önce şunu söyleyeyim, bir yanlışı düzeltmek için, bir mazeret olarak değil. Beşinci dönem dediğiniz toplamı iki döneme tekabül ediyor. Burada azdır anlamında anlaşılmasın. Haziran, Kasım seçimleri var. O arada altı ayda bir seçim oldu özellikle 25 ve 26’ncı dönem. Ama hepsini geçtik, talep haklı bir talep. Yani yeni kadroların görülmesi ihtiyacı haklıdır. Ben ilk baştan düşüncemi söyledim. Değişim önce lider kadrosundan başlamalı, ben de dahil dedim. Yani ben kendimi bu sürecin dışında tutarak söylemiyorum. Biz siyaseti bırakmayacağız. Gücümüz yettiği ölçüde, topluma, ülkeye hizmet etme duygusu, düşüncesi her zaman olacak. Ama bu süreçte gelişimin ve değişimin önünü tıkayan bir yapı oluşuyorsa, buna da müdahale etmek gerekir. Bütün gelişimler böyle olmuştur. Önemli olan mevcut kadroların değişim iradesinin güçlü olup yeni gelenlerin önünü tıkamama konusunda kararlı duruşu ve yeni gelenlere yol açabilmesidir. Biz de bu değişimin önünü açmak durumundayız. Unutulmasın cumhuriyeti kuranlar Osmanlı paşalarıydı. Yani kadrolar dışarıdan gelmiyor. Mesela Rauf Orbay, Mondros Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzalayan Osmanlı paşasıydı ama Milli Mücadele'nin içindeydi. Biz samimiyetle kendi pozisyonlarımızı masanın üzerine koyup diyeceğiz ki bu bir samimiyet testidir. Eğer öyle olsaydı, bizim bulunduğumuz pozisyonumuzla ilgili sıkıntı yoktu, devam ederdik. Nasıl mevcut statükonun devamını isteyen arkadaşlarımız mevcut yerlerinde hiçbir sıkıntı olmadan devam ediyorsa biz de ederdik."

"Ön seçimle ilgili yapısal önlemler alınması gerekiyor"

Tezcan, partide ön seçimi kendisinin kaldırdığı eleştirileri ile ilgili de şöyle konuştu:

"Bu doğru değil. 52’nci madde açık. Partide ön seçim var kalkmadı. Parti Meclisi, ister ön seçime karar verir, ister merkez yoklamasına, isterse aday yoklamasına. 2018’de de, 2023’te de oy birliğiyle merkez yoklaması kararı alındı. Ön seçim gerekli mi evet gerekli. Ben 2011 yılında ön seçimle geldim. Ön seçim, parti örgütünün siyasette etkin olmasının en önemli yollarından biri. Ama ön seçimle ilgili partide alınması gereken yapısal önlemler de var. Mesela aktif pasif ayrımı diyorlar. Şimdi genel merkezde de buna benzer şeyler geliyor açıklamalar geliyor. Bizim tüzük değişikliğinde dördüncü madde aktif pasif üye maddesiydi ve bugün ön seçim diyen arkadaşlarımız o reformla ilgili çok iddialı konuşan arkadaşlarımız o dördüncü maddeyi kabul ettirmediler. Karşı çıktılar. Geçmedi tüzük kurultayında. O madde geçseydi parti çalışmalarına katılan, sandıkta görev alan, parti içi eğitime katılan üyelerin etkin olarak partinin adaylarını belirleyebileceği bir altyapı oluşturulacaktır. Onlar aktif üye olacaklardı. Ve onların ön seçimde etkin olacağı bir sistem kurgulanıyordu."