Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, İçişleri Bakanlığının 2023 yılı bütçesi görüşmeleri devam ediyor. Komisyonda Halkların Demokratik Partisi (HDP) adına ilk olarak Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu söz aldı. Soylu’nun daha önce TRT’de katıldığı bir programda, "Ben ömrümde bir tek güvenlik makalesi okumamış bir adamım. Okumadım yani. Ben İçişleri Bakanlığı ile ilgili bir şey biliyorum dersem yanlış olur" açıklamalarını hatırlatarak, “Haklısınız! Gerçekten kendini bilmek gibi irfan olamaz. Ama kendini bilen kişi neden burada oturur, işte soru işareti o. Eğer yerinizde ehil birisi olsaydı, bu ülke; mafyanın cirit attığı, dünya uyuşturucu ticaretinin merkezine dönüşen, Gülistan Doku, Hürmüz Diril gibi kaybolan yurttaşların yıllarca bulunamadığı, yıllardır kayıplarını arayan Cumartesi insanlarına kayıplarını bularak hizmet etmek yerine; zor kullanarak yerlerinden edildiği, kadınların KADES’ten yardım istemesine, koruma başvurusu yapmasına, savcılığa suç duyurusunda bulunmasına rağmen, tehdit edildikleri erkekler tarafından öldürüldüğü, sadece Ekim 2022’de 34 kadının öldürüldüğü, 7 gün 24 saat polis gözetiminde olan parti binamızda Deniz Poyraz’ın vurulduğu, AKP milletvekilliği güvencesiyle yapılan katliam ortadayken, faillerin değil Şenyaşar ailesinin cezalandırıldığı bir ülke olmazdı” diye konuştu. 

Kerestecioğlu, şöyle devam etti: “Suriyeli göçmenlerin, çalıştığı şantiyede yakıldığı, daha yeni 5 Afgan göçmenin boğazının kesildiği, -zanlı 9 Kasım’da Afganistan’a kaçtı- ülkenin başkentinde hala Êzidî kız çocuklarının IŞİD hücrelerinde rehin tutuldukları ve derin internet sitelerinde köle olarak satıldıkları, yine başkent dahil pek çok kentte merdiven altı kurslarda çocuklara cihad eğitiminin verildiği, Kürt çocukların zırhlı araçlar tarafından ezildiği, cemevlerine, kiliselere, sinagoglara  sistemli ırkçı  saldırıların düzenlendiği ancak her seferinde ‘münferit’ ilan edildiği, sık sık nefret söyleminizin hedefinde kalan transların katledildiği, neredeyse her gün bir polisin intihar ettiği ya da şüpheli şekilde öldüğü bir ülke olmazdı.”

Soylu’nun İçişleri Bakanı olduğu dönemde 7 ölümlü saldırı ve patlamada 100 kişi, tüm AKP iktidarı süresince de 36 ölümlü saldırı ve patlamanın gerçekleştiği; en az 527 kişinin öldüğünü aktaran Kerestecioğlu, “Zaten bu sayılanlardan bir tanesi bile yaşansa sorumlu bakan istifa ederdi. Güvenlik makalesi okumamışsınız ancak ‘toplumun duygularını kontrol ederek yönetmek’ üzerine okumuşsunuz belli ki. En iyi bildiğiniz şey yurttaşları korkutmak, öfkelendirmek, ayrıştırmak” şeklinde konuştu. 

‘TÜRKİYE MAFYANIN ÜSSÜ OLDU’

Soylu’nun uyuşturucuyla mücadele adı altında yaptığı “Uyuşturucu satıcısının ayağını kırmaya polis görevlidir, biz de haftada 3-5 bin torbacı yakalıyoruz” sözlerini hatırlatan Kerestecioğlu, “Kendi beyanlarınız uyuşturucu satışının tüm ülkeye nasıl yayıldığının ve sizin mücadele etmediğinizin göstergesi aslında. Yakaladığınız bu torbacıların da çoğu; bedava uyuşturucu verilerek bağımlı hale getirildikten sonra uyuşturucu satıcısı yapılan yoksul aile çocukları. Aslında gerçekten mücadele etmek isteseniz iş kolay; eminim sadece sizinle fotoğraf çektiren baronları bile yakalamanız yeterli olacaktır. Mersin Limanında 2017’den bugüne en az 11 ton uyuşturucu madde, 1 milyon 200 bin uyuşturucu hap yakalandı. Alıcılar, adres, iletişim tutanakları belli ama failler bir türlü ortaya çıkarılmıyor. 5 Ekim’de neredeyse 49 kilo kokain yakalandı. Sürekli uyuşturucu yakalanıyor limanlardan ama bu uyuşturucuların ne yapıldığına dair de halk bilgi sahibi değil. Ülke tüm dünya mafyasının üssüne dönüşmüş durumda. Uyuşturucu, para ve silah trafiğinin yönetildiği uluslararası mafya hesaplaşmaları Türkiye’de gerçekleştiriliyor. Sadece 2022’de olanlara bakalım; kırmızı bültenle aranan Sırp mafya lideri Jolan Vukotiç 8 Eylül’de Şişli-Mecidiyeköy’de öldürüldü. Oysa geçen sene Vukotiç’in Antalya’da yakalandığını ve sınır dışı edildiğini söylemiştiniz. 26 Ekim’de İstanbul Ataşehir’de, Azerbaycanlı mafya lideri Elnur Gasimov öldürüldü. Özellikle Brezilya, Avusturya ve Slovenya'da kokain alım satımına aracılık etmekle suçlanan, Europol tarafından aranan Sırp çete lideri Zeljko Bojanic’in İstanbul Sarıyer’de bir villada yaşadığını, 4 Kasım 2022’de cinayet şüphesiyle gözaltına alınınca öğrendik. Muhtemelen aranmaya başlandığı 2014 yılından beridir Türkiye’de yaşıyordu, Bojanic’in bahçesinde kadın cesetleri arandı. Daha korkunç ne olabilir” dedi. 

‘EMNİYET OPERASYONLARI SİZDEN SAKLIYOR’

Dünya çapında kırmızı bültenle aranan tüm isimlerin Türkiye’de vurulduğunu belirten Kerestecioğlu, şunları söyledi: “Ya Türkiye’de hayat kurup, yeniden başlama imkanı buluyor. Son olarak 16 Kasım’da İtalya basını, İtalya’da uyuşturucu kaçakçılığından 22 yıl ceza alan ve Europol tarafından 4 yıldır aranan Luciano Camporesi'nin 11 Kasım'da Antalya'da yakalandığını duyurdu. İtalya basınına göre, arama çalışmalarında son haftalarda özellikle Türkiye üzerine odaklanılmış çünkü, İtalyan Mayfayla Mücadele Soruşturma Dairesi (DIA) tarafından elde edilen bilgiler, Comporesi’nin en azından 2021’e kadar Türkiye topraklarında olduğunu gösteriyormuş. Suç çeteleriyle/uyuşturucu baronlarıyla ilişkilerinizden de herkes bıkmış durumda. Emniyet bile artık yapılan operasyonları sizden saklar halde. Ya ‘Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonu’ diye Bataklık Operasyonunu duyuruyor; daha sonra, güya kara para aklayan, uyuşturucu ticaretinden yakaladığınız suç liderleri Çetin Gören ile Nejat Daş gibi adli kontrol şartıyla serbest bırakıyorsunuz. Ya da tam operasyon yapılacakken nasıl oluyorsa bir şekilde haber uçuyor, bu mafyalar, suç liderleri kaçıveriyorlar ülkeden. 

SEZGİN BARAN HATIRLATMASI

Örneğin; Haziran’da özellikle sahil şeridinde yaşayanların üzerinde tehdit ve şiddet kullanarak turizmi etkilemeye çalışan organize suç örgütlerine yönelik başlattığınız ‘Müsilaj’ operasyonunun ilk ayağında, Sarallar suç örgütünün lideri olan İlyas Saral gözaltıları önceden haber alıp kayıplara karıştı. Bu kaçıştan sonra belli ki bilgi sızıntısının nereden kaynaklandığının üzerine düşülmüş de; o hiyerarşik düzene riayet edilip, artık size haber verilmemiş. Yoksa neden her önemli operasyonla ilgili, kamuoyunu bizzat bilgilendiren siz, Sarallar suç örgütüne yönelik operasyonun devamı hakkında sessiz kalasınız? Siz de bu durumdan rahatsız olmuş olacaksınız ki; operasyonu takiben, İstanbul Emniyetiyle katıldığınız programdan bir koşu dönüp il emniyet müdürleri kararnamesi hazırlamış, Cumhurbaşkanlığı'na göndermişsiniz. Ama siz ne kadar isteseniz de İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş'ın görevden alınması talebiniz uygun görülmemiş ve Cumhurbaşkanlığı tarafından 2. kere veto edilmiş. Bizce de operasyonlardan size haber verilmesin, çünkü biz Sezgin Baran Korkmaz’ın da sizinle görüştükten hemen iki gün sonra, hakkındaki duruşma devam ederken ülkeden kaçtığına tanık olmuştuk.” 

‘HANGİ ÜLKENİN BAKANISINIZ?’

Soylu’nun komisyonda bir kez daha tekrarladığı “Teröristleri ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz” açıklamasına atıfta bulunan Kerestecioğlu, “Son ‘500 kaldı, 300 kaldı’ derken, en son ‘120 terörist kaldı’ diye açıklama yapıyorsunuz. Ancak İstanbul’un en merkezi noktasındaki bombalı saldırıyı önleyemiyorsunuz. Taksim’de patlamanın olduğu gün İdlib’tesiniz! Hangi ülkenin İçişleri Bakanısınız? Ne işiniz var başka bir ülkenin egemenlik alanında? İdlib ve Afrin ilhak edildi, Türkiye’nin 82’nci vilayeti oldu da bizim mi haberimiz yok? Ulusal hukuk ayaklar altına alındığı gibi, uluslararası hukuk da ayaklar altına alınıyor. Suriye’nin İçişleri Bakanı bizim topraklarımızda gezip dolaşsa, konut dağıtsa, orayı burayı ziyaret etse, tutumumuz ne olur?” diye sordu. 

İSTANBUL PATLAMASI

Kerestecioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Adalet Bakanı açıklama yapıyor siz de tık yok. Yakalanan zanlı için önce PKK/YPG öldürecekti diyorsunuz, sonra Yunanistan’a kaçıracaklardı diyorsunuz! Yunanistan Yurttaşı Koruma Bakanı Takis Theodorikakos’un, ‘Yunanistan sınırlarını çok iyi koruyor ve kimse ülkeye yasadışı giriş yapamaz. Dolayısıyla Yunanistan, sınırları içinde asla teröristleri kabul etmez’ tepkisiyle karşılaşıyorsunuz. ABD’nin taziyesini kabul etmem diyorsunuz. O sırada Cumhurbaşkanı ABD Başkanıyla görüşmede. CIA ve Rusya Ankarada MİT ev sahipliğinde nükleer silah kullanımına ilişkin riskleri ele alıyor, Rusya’da tutulan Amerikan vatandaşları hakkında görüşülüyor. 

İÇ POLİTİKADA KİFAYETSİZLİK 

Yani iç politikadaki kifayetsiz muhterislik yetmiyor; dış politikayı da karıştırayım, zihinleri bulandırayım da ‘aman nasılsa kimse sorgulamaz’ halindesiniz. Ama sorguluyor insanlar: İstihbarat eğitimi almış dediğiniz saldırganın yakalanma anındaki ürkek tavırlarını, böylesi bir saldırı sonrası neden evine gittiğini, saldırı anında üstünde olan kıyafetleri neden kapıya bıraktığını, komşusunun dediği gibi 1 yıl önce mi geldiğini yoksa iktidarın açıkladığı gibi 4 ay önce Afrin’den mi geldiğini, iktidar sözcüsü Abdülkadir Selvi’nin ‘katliamın planlayıcısı’ dediği Ammar Jarkas, ÖSO taraftarı olduğunu gizlemezken fail şüphelisi olarak Türkiye’nin şimdiye kadar destek verdiği, ancak Esad’la yeniden diyalog kurulması halinde devre dışı kalması muhtemel grupların neden hiç adının anılmadığını merak ediyor. ‘Afrin, 2018’den beri Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile birlikte Türkiye’nin kontrolünde olan bir bölge. İdlib ise HTŞ’nin kontrolü altında. Hem ÖSO hem HTŞ, Kürt grupları ile çatışma halinde. Kobani’den yola çıkan birinin Afrin üzerinden geçmek istemesi çok riskli değil mi’ diye sorguluyor. 

KOLLUK GÜÇLERİ HESAP VERECEK Mİ?

‘Üniformalısı, sivili, caddede görevli yüzlerce polis var. Kürtçe şarkı söyleyen müzisyenlere anında müdahale eden siviller, İstiklal’de hiç mi görmediler ‘kamuflaj giyip 45 dakika oturan kadını?’ Ve daha pek çok soru var. İşin sonunda güvenlik önlemi diye caddedeki bankları, ağaçları kaldırdınız. 2016’da da İstiklal'de bomba patladı ve orada ağaç ya da bank yoktu. Böyle şuursuz bir güvenlik önlemi olabilir mi? Patlamadan sonra polis Şişhane’de şüpheli bulduğu İrem Esendemir isimli yurttaşı bacağından ve göğsünden vurdu. Olayla alakası olmadığı anlaşılan bu kadın neyse ki hayatta. Kendisine acil şifalar diliyorum. Herhangi bir yandaş medya kanalında İrem Esendemir’e ait bir haber görebilir misiniz? Bir kadını durduk yere az kalsın öldürecek olan kolluk güçleri hesap verecek mi?

BİRAZ DAHA DESTEKLİ UÇSANIZ!

Güvenlik makalesi okumadığınızı gösteren bir başka olay da Mersin’deki saldırıydı. Polis merkezine saldıranların Münbiç’ten Tarsus’a motorlu paraşütle 12-13 saatte uçarak geldiklerini iddia etmiştiniz. Keşke siz de biraz daha destekli uçsanız! Zira bahsettiğiniz paramotorların havada kalma süresi 2-3 saat. Saldırganın kimliğini de yanlış açıkladıktan sonra, bilgiyi taksi şoföründen aldığını söyleyen bir Bakan olarak, bir uzmana danışmak da aklınıza gelmemiş anlaşılan.

KİMSE AÇIKLAMALARA İNANMIYOR

İstiklal Caddesi'ndeki patlamadan sonra insanlar neler yazıyordu biliyor musunuz: ‘Seçim çalışmalarını başlattılar’, ‘Herkes aynı şeyi düşünüyor, kimse yazamıyor’, ‘Umarım başlangıç değildir ve arkası gelmez’. Böyle diyordu insanlar özel veya sosyal medya mesajlarında.

Kimse olaydan sonra yaptığınız açıklamalara da inanmıyordu. Ciddi tarama yaptım ve çok farklı kesimden insanın artık hiçbir resmî açıklamaya inanmadığını gözledim gerçekten. ‘Hain, terörist bunlar’ da diyemeyeceğiniz, bize yaptığınız gibi kriminalize edemeyeceğiniz farklılıkta ve çoktular. Hepsinin ayakkabı numarasını bilmeniz imkansız sayıda insan yani. 

İNSANLARI SEDAT PEKER’E MUHTAÇ ETTİNİZ

Genç bir çocuğa sordum mesela ‘ne hissettin’ dedim patlamayı duyunca, ‘öfke mi, korku mu neydi duygun, düşüncen’ dedim. ‘Güvensizlik duygusu’, ‘güvensiz hissettim’ dedi. Güven duygusunu yerle bir ettiniz bu ülke insanının. Bizim gibi muhalifler için 80’lerde de, 90’larda da tahrip olmuştu bu duygu zaten, ama o günleri yeterince bilmeyen başka ve büyük bir kesimin daha güven duygusunu, gelecek inancını tahrip ettiniz. İnsanları bir mafya liderinin, Sedat Peker’in sözüne muhtaç ettiniz. Onun güvenilirlik endeksi yükseldi sayenizde. Bir de son yıllarda tezahür eden baş eğdirme tutkunuz var. Sözle, demokratik mücadeleyle baş edemediğiniz muhalifleri gözaltına alırken, özellikle polis zoruyla başeğdirmeye çalışıyorsunuz. Bu tür oyunlar sadece bugünün oyunları değil, bunu sadece sol cenahtan insanlara da söylemiyorum; Adnan Menderes’e de yapıldı bu Azzmendicilere de yapıldı, idama götürülen gençlerin ayakkabı bağları birbirine dolansın diye tezgahlar da kuruldu. Ama kimse kendi meşrebince baş eğmedi bu ülkede!”