İzmir'de Kar Değil Yaşam İnisiyatifi kuruluşunu ilan etti. İklim değisikliğinden, mülteci sorununa kadar tüm ezilenlerin yanında yer alacaklarını belirten inisiyatif yetkilileri ezilenlerin göstermiş olduğu mücadeleyi destekleyerek birleştirmeyi hedefiliyor.

Kuruluş ilanının ardından Ukrayna’da devam eden savaşa ilişkin basın açıklaması gerçekleştiren Kar Değiş Yaşam İnisiyatifi Rusya'nın savaşı durdurması çağrısında bulundu.

Basın açıklamasının tam metnş şöyle;

"RUSYA İŞGALİ HEMEN DURDURMALI"

Rusya'nın Ukrayna'daki operasyonu, vahşi işgali hemen durmalıdır. Bu vahşi işgali destekleyen, körükleyen tüm girişimler derhal bir son bulmalıdır. Savaşın tek kazananı her zaman sermaye olmuştur. Bu bilgiyle bizler, Kar Değil Yaşam inisiyatifi bireyleri olarak diyoruz ki...

Uluslarası kapitalizm tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşıyor. Ekonomik, ekolojik ve pandemik kriz kapitalist sistemi zora soktu. Ancak bütün ülkelerde iktidarlar halkları, doğayı düşünmek yerine patronları korumayı tercih ettiler.
Türkiye'nin de içinde olduğu tüm devletler çalışanların tüm haklarına saldırarak, ücretlerini düşürerek, iş güvenliğini ve işçi sağlığını göz ardı ederek,  pandemide zorla çalıştırarak krize dayanmaya çalıştılar. Patronların kârlarını yükseltmek isteyen hükümetler milyonlarca mültecinin ucuz emek gücüne dönüştürülmesine, sefalete sürüklenmesine sessiz kaldı.
Bugün Türkiye'de çalışanlara kaynak yok denilirken silahlara, sınır ötesi operasyonlara, yabancı ülkelere asker yollamaya kaynak yaratmakta sakınca görülmüyor. Hem çevreye zarar verecek hem de bütçede muazzam açıklar yaratacak çılgın projelere para bulunmaya çalışılıyor.

Çözüm sürecine dönüşün adı bile anılmazken barışı savunanlar cezalandırılmaya devam ediliyor. KHK’larla binlerce insan mahkemeye bile çıkarılmadan, hangi suçları işlediklerini bile bilmeden işlerinden edildi, sefalete sürüklendi.
Ekonomik krizin yüküne rağmen ailelere 3 çocuk yapın çağrısına devam edildi. Ailenin kutsanması adına İstanbul sözleşmesinden çıkıldı. Cinsiyetçilik, homofobi, transfobi körüklenirken, kadınlara ve LGBTİ+ bireylere yönelik şiddet, cinayetler hız kesmeden devam ediyor. Önlem alınmıyor. Failler caydırıcı olmaktan uzak cezalarla kurtuluyorlar.
İklim değişikliğini önlemek için hemen hiçbir adım atılmadı. Uluslararası anlaşmalarda küresel ısınmaya karşı tedbirlere yöneli gerekli kararlar bu yıl da alınmadı. Termik santraller açılmaya devam ediyor. Alternatifmiş gibi nükleer santrallerin inşasına, HES'lere yer açmak için doğanın yok edilmesine devam ediliyor.
Hak aramak için hukuk yolunu tercih edenler hüsrana uğrarken sokakta protesto edenler polisin sert tepkisiyle karşılaşıyor.

Her alanda yolsuzluk, adaletsizlik, haksızlık sıradanlaştı. Toplumda etnisite, din, cins, toplumsal cinsiyet gibi konularda bölünmüşlük artarken, bu bölünmüşlük var olan parti, sendika, dernek gibi örgütlerimize de yansıyor.
Ezilenler saldırılara, baskılara karsı gerekli yanıtı veremedikçe egemenler krizden kazançlı çıkıyor. Siyaset sistmle sıkı bağları olan iki blok arasına sıkışmış durumda. Bize bu ikisinden birini seçmemiz anlatılıyor.
Oysa ki bir çok iş yerinde, köyde, sokakta mücadele eden insanlar var.

İşçiler, kadınlar, LGBTİ+ bireyler, mülteciler, etnik, dini azınlıklar, engelliler hak, adalet arama mücadelelerine devam ediyor.
Ancak var olan bu mücadelelerin parça parça olması, birleşememesi direnişin kazanamamasına sebep oluyor.
Tüm bu hareketlerin içinde yer alacak, yer alamadıklarıyla temas edecek, dayanışmayı öne çıkaracak, mücadeleleri birleştirecek, kârı değil yaşamı savunacak bir yapıya ihtiyaç olduğu açıktır.
Böylesi bir yapılanma için yola çıkmayı hedefliyoruz. Gelin birlikte inşa edelim.