Neden olduğu ölümcül hastalıklardan dolayı "katil madde" olarak adlandırılan asbest, dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye'de yasak olmasına rağmen, yasak öncesi dönemden kalma asbest içeren ürünlerin bazılarının bugün de kullanımda olması ve bazı ülkelerde serbestçe kullanılabilmesi nedeniyle insan sağlığını tehdit ediyor.

Bu tehlikeye dikkati çekmek ve asbest konusunda farkındalık uyandırmak için her yıl 1-7 Nisan Küresel Asbest Farkındalık Haftası olarak kabul ediliyor.

AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Asbest Söküm Uzmanları Derneği (ASUD) Başkanı Mehmet Şeyhmus Ensari, aşınmaya, ısınmaya, kimyasallara karşı dirençli olduğu için asbestin otomotiv, gemi ve inşaat, kozmetik gibi birçok ana sektörde kendine yer bulduğunu söyledi.

Asbestin 3 binden fazla kullanım alanı olduğuna işaret eden Ensari, şu bilgileri verdi:

"Ülkemizde 31 Aralık 2010 tarihinde yasaklandı. Avrupa Birliği'nde 2005'te, İngiltere'de 1999'da yasaklandı. En erken yasaklayanlardan biri İsveç, 1970'li yılların sonunda. Aslında asbestin meslek hastalıklarına yol açtığı, 1924'te İngiltere'de yanmaz kumaş üreten tekstil fabrikasında çalışan bir kadın işçinin hastalanmasıyla ortaya çıktı. İngiltere'de meslek hastalığı yaptığı bilinmesine rağmen 75 yıl sonra yasaklandı."

Asbestin, neden olduğu hastalıklar nedeniyle ölümlere yol açtığını ifade eden Ensari, "Bugün Britanya'da yılda 5 bin, Almanya'da 2 bin 500, ABD'de 40 bin kişinin her yıl asbeste bağlı hastalıklardan vefat ettiği bilgilerine ulaşılabiliyor. Ülkemizde böyle bir kayıt tutulmamış ama kırsalda asbestli topraklardan ya da evlerde bulunan boya, çatı kaplaması gibi alanlardan kaynaklı 500-600 kişinin asbeste bağlı hastalıklardan hayatını kaybettiği tahmin ediliyor." dedi.

Asbestin dünyada yüzlerce milyar dolarlık bir pazara sahip olduğunu belirten Ensari, "Türkiye'de yasak olsa da Rusya, Çin, Kazakistan, ABD gibi birçok ülkede asbest kullanımı hala serbest. Bu yüzden ülkemize gelen ithal ürünlerde de dikkatli olmak zorundayız." görüşünü paylaştı.

- Kullanım alanları

Neme dayanıklılığı nedeniyle özellikle gemi yapımında sıkça kullanılan asbeste, bebek pudrası ile göz farı, pudra ve fondöten gibi kozmetik ürünlerde de rastlandığını bildiren Ensari, şunları söyledi:

"Yapı sektöründe özellikle izolasyon malzemelerinde, boyalarda, dış cephe kaplamalarında, evlerin zeminlerindeki marleylerde, marley ve parke yapıştırıcılarında, kazan dairelerinde, su ile ısı yalıtımlarında karşımıza çıkıyor. Eski yapıların camlarındaki cam macunlarında da vardı. Gürcistan ve Çin'den ithal edilen ağır vasıtalı araçların debriyaj fren balatalarının asbestli olduğunu biliyoruz. Şu anda balatalarda asbest yerine seramik lifleri kullanılıyor."

Geçen yılın temmuz ayında yayımlanan binaların yıkılması hakkındaki yönetmelikte, tüm yıkım ruhsatları verilmeden önce asbest araştırması yani asbest envanter raporunun zorunlu kılındığını hatırlatan Ensari, "Yapılardaki riskler özellikle deprem kuşağı olan bölgelerde ortaya çıkıyor. Tadilat, yapılardaki güçlendirme çalışmalarında karşımıza çıkabiliyor. Herhangi bir yapının yıkımında, iş sağlığı güvenliği önlemleri alınarak, tek kullanımlık tulumlar, gözlük, maske, eldiven gibi kıyafetleri uzmanlarımız ve söküm çalışanlarımız giyerler. İç çamaşırları dahi tek kullanımlıktır. Herhangi bir şekilde evlere bu asbest riskinin taşınmaması, ikincil bir maruziyetle karşılaşılmaması gerekir." diye konuştu.

- "Yıkım tozuma demek uyuyan canavarın uyanması demektir"

Asbestin, rüzgarla birlikte onlarca kilometre uzağa gidebileceğine vurgu yapan Ensari, yapılan araştırmalarda bu maddenin lifimsi yapısı nedeniyle 24 ila 48 saat havada askıda kalabildiğine dikkati çekti.

Asbestin eğer aşınma veya tozuma olmadıysa bir zararı bulunmadığı anlatan ancak yıkımla birlikte ortaya çıkan tozu, "uyuyan canavarın uyanması" olarak nitelendiren Ensari, "Vatandaşlarımız bina yıkımlarını kesinlikle izlememeli. Binaların yıkımları esnasında sulama yapılmalı. Yeni yönetmeliğimizde bulunan toz bastırma makineleri, yıkımlar esnasında talep edilmeli." önerilerinde bulundu.

- "Doğrudan kanser yaptığını bildiğimiz bir madde"

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz, asbestin akciğer zarı kanserine neden olduğunun bilindiğini ve bu durum anlaşıldıktan sonra "katil madde" olarak adlandırıldığını ve kullanımında çok ciddi kısıtlamalar ve yasaklamalar getirildiğini kaydetti.

Enkazın kaldırılmasında ve kentsel dönüşüm kapsamındaki bina yıkım çalışmalarında çok dikkatli olunması gerektiğini vurgulayan Yavuz, "Öncelikle binada asbest bulunup bulunmaması tespiti, eğer varsa o yıkım işlerinde çalışanlar ve çevrede yaşayanlar için özel önlemler alınarak yıkım yapılması ve molozlarının kaldırılması gerekir." sözlerini sarf etti.

Asbestli ya da asbest şüphesi olan binaların yıkım işleminde çalışanların ve bu binaların yakınlarında ikamet edenlerin "FFP3" ya da "N99" tipi koruyuculuğu yüksek maskeler kullanmaları tavsiyesinde bulunan Yavuz, "Bunlar hiç yoksa 'N95' maske kullanmaya çalışalım. Elimizde bu maskeler yoksa cerrahi maskelerden birkaç kat, hiçbir şey yoksa mutlaka bu yıkım bölgelerinde birkaç kat bezle ağızımızı burnumuzu kapatalım." dedi.

Eski binalarda tadilat yaptırırken de çok dikkatli olunması gerektiğini belirten Yavuz, sözlerini şöyle tamamladı:

"Özellikle eski binaların nerelerinde asbest bulunur, bunu araştırmak ve bu bölgelerin tamirat ve tadilatından kaçınmak gerekir. Türkiye'de özellikle kırsal alanda 'beyaz toprak' olarak bilinen bir toprak çeşidi, Anadolu'da çok uzun yıllar badana malzemesi olarak kullanılmış. Bu toprak türünün içinde de asbest var. Yaşadığı evde badana malzemesi olarak kullanarak bu beyaz toprağa maruz kalan çok sayıda insan var. Ülkemizde asbesti her zaman gündemde tutmamız, tehlikelerinden sakınmak ve korunmak için önlemler almamız gerekiyor."