Olası İstanbul depreminde yaşanabileceklere dair Cumhuriyet'e konuşan deprem uzmanı Prof. Naci Görür, Kanal İstanbul'un yapılması durumunda İstanbul'un göreceği zararın artacağını açıkladı.

"Kanal İstanbul, yer bilimleri ve deprem açısından yapılmaması gereken bir proje. Projenin yapılacağı güzergah deprem açısından iyi nitelikli değil. Düşünülen projenin Marmara'ya açıldığı bölgede çok sayıda aktif fay var. Aktif fayların ana deprem beklediğimiz fay noktasına bağlı olduğunu biliyoruz. Beklediğimiz deprem gerçekleştiği takdirde burada yapılması düşünülen Kanal İstanbul’un deniz ağzında da ciddi bir yıkıma sebep olabilecektir" dedi.

Görür sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ayrıca, burada büyük ölçüde heyelan ve toprak kaymasına neden olacaktır.  Küçükçekmece lagünü çok sayıda derenin birleştiği yer. Bu yüzden bölge de kalın alüvyon çökeli içerir. Buralarda alüvyon çökelinin tamamını kaldırmak mümkün değildir. Onları kaldırmadığınız sürece orada herhangi bir dengeli yapı yapmanız da mümkün değildir. Çünkü, deprem sırasında bu bölgede sıvalaşma olur. Sıvalaşma olacak yerde de siz kanal inşaa edemezsiniz. O kanalı ayakta tutmanız mümkün olmayabilir.  Burada ayrıca, zemin nitelikli kayalar var. Bunların Güngören killeri diye bir kil tabakası var ve hareketliler. Özellikle suyla teması halinde çok rahatlıkla kayar ve kütle hareketine neden olur. Dolayısıyla kanalın inşaası sırasında da sonrasında da Güngören killeriyle ilişkide olan çökelleri sabit tutmanız çok zor."

Depremde İstanbul'un su kaynaklarının da zarar göreceğini ve Kanal İstanbul'un varlığıyla İstanbul'un yeraltı sularının Kanal'a akacağını söyleyen Görür, bu açıdan bile projenin yaratacağı tahribatın es geçildiğine vurgu yaptı:

"Karadeniz’e doğru İstanbul’un en güzel ve en zengin yer altı su kaynakları var. Siz deniz seviyesinden 20-25 metre daha derinde bir kanal açtığınız zaman yer altı su seviyesini büyük ölçüde kaybedersiniz. Bütün o su kanala boşalır. Keza, kanalı yaptıktan sonra deniz suyu bölgeyi kapladığı takdirde, yer altı sularının yolunu kullanarak bölgede tuzluluğa neden olabilir. Bu da demektir ki, siz o bölgedeki tarımı, hayvancılığı ve bitki örtüsünü yok edersiniz. Ayrıca bu kanal Terkos Gölü’nün hemen yanından geçiyor. Bu kanalı kazdığınız zaman Terkos Gölü’nü kaybedersiniz. ‘İzolasyon yapacağız’ demekle o mümkün olmaz. Hem içme suyu, hem yer altı sularını yok ediyorsunuz. Üstüne bölgenin tuzlanmasına neden olup, tarımı yok ediyorsunuz.

İstanbul’da mevcut içme suyu barajlarının önemli bir kısmı depremde tahrip oluyor. Baraj ve çevresinde özellikle Mansap tarafında yerleşim alanı çok yaygın. Bu barajların tahribatı oradaki insanların can güvenliğini de büyük ölçüde etkiler. Depremde devre dışı kalması biri su sorunu olan İstanbul’u susuzluğa mahkum edilecektir, ikincisi ise oradaki insanların karşılaşacağı tehlikedir. Barajlar için önlem alma aşamasında çalışmaların İSKİ tarafından yapıldığını biliyorum."