CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ve seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, bir bilirkişiye yönelik sözleri nedeniyle yargılandığı davada tutuklu bulunduğu Silivri'deki Marmara Cezaevi Duruşma Salonu'nda hakim karşısına çıktı. İmamoğlu, bir saatten fazla süren kesintisiz savunmasında, davaların siyasi bir "tehdit" algısıyla açıldığını belirterek, yargının "partizan bir dille" yazılmış iddianamelerle araçsallaştırıldığını söyledi.

Duruşmayı CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Genel Başkanvekili Gökhan Günaydın, çok sayıda milletvekili, partili yönetici ve İmamoğlu'nun eşi, çocukları ve ailesi de takip etti.

Salonda "Cumhurbaşkanı" Sloganları ve Hakim Uyarısı

Saat 10.29’da salona getirilen İmamoğlu, izleyiciler tarafından alkışlarla ve "Cumhurbaşkanı İmamoğlu" sloganlarıyla karşılandı. Kimlik tespiti sırasında eğitim durumuna "Yüksek lisans" demesi üzerine salondan tekrar alkış sesi yükseldi. Bunun üzerine hakim, alkış ve tezahüratın devam etmesi halinde adli işlem yapılacağı, salonun boşaltılacağı ve sanığın savunma hakkının ihlal edilebileceği uyarısında bulundu.

Savunma: Gazze'den Elazığ Açılışına, İBB Hizmetlerinden Yargı Eleştirisine

Saat 10.33’te savunmasına başlayan İmamoğlu, ilk olarak sözlerine Gazze’deki insani duruma değinerek başladı:

"Bugün özellikle kalbim Gazze’deki masumlarla ve onlara umut taşımak için denize açılan Sumud yardım filosundaki cesur insanlarla beraberdir... Vatandaşlarımızın da bulunduğu Sumud filosunun saldırılardan korunması için bu ülkeyi yöneten idarenin de harekete geçmesini diliyorum."

İmamoğlu, İBB'nin 6 yılda kreş, yurt, kent lokantaları ve sosyal destekler için 150 milyar lirayı aşan bütçe ayırdığını belirterek, bunun Türkiye tarihinde görülmemiş bir sosyal belediyecilik anlayışı olduğunu vurguladı. Elazığ'da açılan eğitim kompleksini gözleri nemli izlediğini belirten İmamoğlu, Genel Başkan Özgür Özel'e teşekkür etti.

Devletin Boykotu: "Cami Açtım, İmam Yoktu"

İmamoğlu, bu başarıların aksine, devletin belli kademelerinin İBB’nin açılışlarını kasıtlı olarak boykot ettiğini sert bir dille eleştirdi:

"Ne ilginçtir ki ben de özellikle devletin belli kademelerinin bu tür buluşmalarına davet edilmemekle karşılık buldum... Ben Beylikdüzü’nde okul açtım, öğrenci getirmediler. Cami açtım, imam yok. Karakol açtık, polis yoktu. Bu da birilerinin adalet ve bu milletin gerçek anlamda birlik ve beraberliğine bakışının çok net bir izdüşümünün turnusol kağıdıdır."

"Hedefi Adalet Aramak Olmayan Partizan İddianame"

Davasının Çağlayan'dan Silivri'ye alınmasını ve yargının durumunu eleştiren İmamoğlu, hapishanelerdeki aşırı doluluğa ve yargının tartışılır hale gelmesine dikkat çekti. Bilirkişi davasının iddianamesini ise şu sözlerle hedef aldı:

"Hedefi adalet aramak olmayan, ‘İmamoğlu’na olabildiğince dava açın’ talimatıyla böylesine bir partizan dille yazılmış iddianamede aynı adliyedeki üstüne selam dururken başka bir saraya da selam durmaktan da geri durmayan bir içerikle daha karşı karşıya olmak, beni, yine yüce Türk yargısı adına derinden çok üzüyor."

İddianamenin kendisini "Nüfuzunu basın önünde aleni olacak şekilde kullanarak yargı organları üzerinde baskı oluşturmayı ve mensubu olduğu parti lehine etkilemeyi amaçladığı" suçlamasıyla yargıladığını belirten İmamoğlu, Adalet Bakanı'nın bir parti ilçe binası önünde demeç vermesini örnek göstererek, "Bir parti ilçe başkanlığında demeç veren akıl mı bu ülkeyi yönetecek?" diye sordu.

"İktidarı Demokratik Yollarla Değiştirme Suçu İşliyoruz"

İmamoğlu, yargılandığı davaların siyasi amacını şu sözlerle özetledi:

"İktidarı demokratik yollardan değiştirme suçu işliyoruz aslında biz. Bugün bu kara lekenin sebeplerinden birini eleştirdiğimiz ve yapılanları ortaya çıkardığımız için bu duruşmada bulunuyoruz. Bizi bir tehdit olarak görüyorlar. Ekrem İmamoğlu isminden korkuyorlar. Bizi yolsuzlukla, terörle suçluyorlar. Şantaj ve tehditle toplanan ifadeler üzerinden yargılamaya çalışıyorlar... Yasa yoksa suç yoktur. Ben adaletin tecellisini engelleyen her türlü haksızlığı ifşa ettim, etmeye devam edeceğim."

Yargıya Müdahale: "Tüyleri Diken Diken Olmalı"

Cumhurbaşkanı'nın yargıya doğrudan müdahalesini (Brunson olayı, "turpun büyüğü, ahtapotun kolları" açıklamalarıyla bizzat "başsavcılık, hakimlik yapmasını") sert şekilde eleştiren İmamoğlu:

"Bu bizim utanacağımız bir şey. Bu bizi yerle bir etmeli. Yüce Türk yargısının her bir ferdinin tüyleri diken diken olmalı. Bundan daha doğrudan bir müdahaleyi tarih yazmış mı acaba?"

İmamoğlu, bu tür uygulamaların suçsuz sayılma ilkesinin hiçe sayıldığı, tarihe kara bir leke olarak geçmiş bir yapı ve akıl olduğunu belirterek, rejimin CHP'yi kapatmanın onlarca yolunu deneyen yargıyı araçsallaştırma çabalarıyla karşı karşıya olduklarını söyledi.

Kayyum Kararı ve Ekonomik Sonuçları

Son günlerde yaşanan CHP İstanbul İl Başkanlığı'na kayyum atanması girişimini de eleştiren İmamoğlu, bu "sefil" kararın ülkeye ekonomik maliyetini ve güvenlik zafiyetini gündeme getirdi:

"Merkez Bankası rezervinden o kargaşada 11 milyar dolar, yüzde 6,2 borsa düşüyor. Yoksulun, memurun, işçinin, burada bulunan herkesin cebinden gidiyor... Polisin kontrolsüz güç kullanımını bütün dünya izliyor. Çatışmalar, Türk polisine itibar suikastı yapıyor. Yazıktır... Bu hesap çatır çatır sorulacak."

Demirtaş, Atalay ve Sandık İradesi Vurgusu

Savunmasının sonunda hakime doğrudan seslenen İmamoğlu, "Siz tüm bunlara rağmen adil yargılama yapacak mısınız?" diye sorarak, davasının Türkiye'nin demokratik yapısına yönelik bir tehdit olduğunu belirtti.

İmamoğlu, adalet ve barışın sağlanması için Anayasa ve AİHM kararlarına uyulması gerektiğini vurgulayarak:

"Adalet yoksa, kanunlar uygulanmıyorsa hangi barışı sağlayacağız?... Demirtaş niçin hapiste, Can Atalay niçin hapiste?... Milletin sandığıyla, kutsal oyuyla derdiniz nedir sizin? Belediye başkanlarımız hapiste. Haramdır. Haramdır. Haramdır. Milletin iradesine bu şekilde göz koyamazsın."

"Günahları olanlar korkarlar, ben korkmuyorum" diyen İmamoğlu, 86 milyon yurttaşı "tarihin doğru tarafında durmaya" davet etti.

avunmasının son bölümünde, tek kişilik yönetim sistemine ve iktidarın ruh haline sert eleştiriler yönelten İmamoğlu, değişim çağrısı yaptı:

"Artık değişme zamanı geldi. Çünkü halkla teması kalmamış bu yöneticilerin yeni nesillerle beraber üretmesi mümkün değildir. Gitme vakti gelmiştir. Millet gelecek bu tek kişilik sistem tıpış tıpış gidecek. Bir avuç muhterisin dönemi bitecek."

İmamoğlu, korkuyla yönetilen bir makamda olmak istemediğini dile getirerek, yargıya ve iktidara taviz vermeyeceklerini kesin bir dille belirtti:

"Bunca hukuksuzluk, ayak oyunu ve hileyle iktidar olmak istemem. Allah korusun... Ne bu davaları tertipleyenlere ne o ‘yüzyılın en büyük hukuksuzluğu’nu yürüten bir avuç muhterise ne de bin 100 odalı sarayında millete kumpas planları yapan ucube rejime vereceğimiz en küçük taviz yoktur."

Sözlerini, mücadelesinden asla vazgeçmeyeceklerini vurgulayarak tamamladı:

"Biz namusumuzdan, ahlakımızdan, devlet ve millet için kurduğumuz hayallerden, milletçe yürüdüğümüz bu yoldan asla vazgeçmeyeceğiz sayın hakim. Bu sözler onların kulaklarında hep çınlayacak. O da her şey çok güzel olacak. Hiç endişeniz olmasın.”

Duruşma Sonrası Aileye Selam ve Erteleme Kararı

İmamoğlu, duruşma bitiminde salondan ayrılırken izleyiciler arasında bulunan annesi Havva İmamoğlu'na dönerek "Anne öpüyorum seni" dedi.

Duruşma, mahkeme heyeti tarafından 12 Aralık tarihine ertelendi.