HIV ile ilişkili damgalanma ve ayrımcılık hâlâ büyük bir problem

Abone Ol

Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) öncülüğünde yürütülen damgalama ve ayrımcılık anketinin ön sonuçları açıklandı. European AIDS Treatment Group (Belçika), AIDS Action Europe (Almanya) ve National AIDS Trust  (Birleşik Krallık) ile iş birliği içinde geliştirilen anketin Türkçeye çevirisini ve Türkiye’de yaygınlaştırılmasını ise #hivbilgisi kaynağı www.kirmizikurdele.org üstlendi. Ankete aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 54 ülkeden 3272 HIV pozitif kişi yanıt verdi. Türkiye en çok yanıtın alındığı 2. ülke oldu.
ECDC, anketin Birleşmiş Milletler’in 2014 yılında yayınlanan sürdürülebilir kalkınma hedeflerine uyumlu olarak yapıldığını belirtti. Bu hedefler “AIDS salgınını 2030 yılına kadar sona erdirmeyi” amaçlarken, “sıfır ayrımcılığa” ulaşma sözü de içeriyorlar.

Fakat ankete ilişkin ilk sonuçlar, uluslararası toplumun bu hedeflerden hayli uzak olduğunu gösteriyor. Sonuçlara göre HIV pozitiflerin damgalanmaya maruz kalma ihtimali hâlâ en az geçmiş yıllardaki kadar yüksek. Bu, özellikle damgalanmanın diğer ortamlara göre daha yoğun hissedildiği hastane vb. ortamlarda maruz kalınan bazı damgalama türlerine ilişkin bir kaygı. Üstelik ankete katılanların büyük çoğunluğu HIV tedavisi ilaçları kullanıyor ve viral baskı sağlamış yani HIV’in cinsel ilişkilerde bulaştırılmasını önlediği kanıtlanan *B (belirlenemeyen) seviyede olsalar bile.
(*Bkz: Belirlenemeyen = Bulaştırmayan, B=B)

Anket, sağlık durumu ile damgalanma ve ayrımcılık deneyimi arasında da güçlü bir bağlantı olduğunu ortaya çıkarıyor. Sağlıklarını “çok kötü” ya da “kötü” olarak değerlendiren katılımcıların aile ve/veya yakın çevre tarafından tehdit edilme veya sözlü/fiziksel tacize uğrama veya aile ortamından dışlanma olasılıkları, sağlık durumlarını “iyi” olarak tanımlayanlardan en az iki kat fazla.
ECDC’den Teymur Noori AIDS’i nasıl sonlandırabileceğimizi biliyoruz ancak konu damgalama ve ayrımcılık olduğunda aynı şeyi söyleyemiyoruz. HIV sebepli damgalama ve ayrımcılığın mekanizmasına ilişkin anlayışımızda bile büyük boşluklar var. Ne kadar yaygın oldukları ve nasıl işledikleri hakkında daha iyi bir fikir edinene kadar damgalama ve ayrımcılıkla tam anlamıyla mücadele edemeyiz. Bu anketi de bu yüzden düzenledik. Anketi belirli aralıklarla tekrarlayıp, ilerlemeyi izlemek istiyoruz” dedi.

Ankete katılanların %80’i kendilerini erkek, %16'sı kadın ve bu %16’nın %17'si trans kadın (yani tüm katılımcıların %2,6'sı), erkeklerin ise % 0,5'i trans olarak ifade etti. %3’ü ise *non-binary ifadesini benimserken %1,5'i cinsiyet ve cinsellik sorularına yanıt vermedi. Ankete katılanların toplamda %68’i kendilerini lezbiyen, gey veya biseksüel olarak ifade etti.

(*Non-binary veya genderqueer, cinsiyet kimliklerinin maskülen veya feminen olmayan, yani ikili cinsiyet sınıflandırmasının dışındaki kimliklerini kapsayan bir spektrumudur. Kaynak: Wikipedia)


Katılımcılara HIV pozitif olmaktan utanıp utanmadıkları ve HIV pozitif olmaktan ötürü özgüvenlerinin düşük olup olmadığı sorulduğunda, %27-28'i buna kesinlikle evet ve evet cevabı verdi, %45-49'u ise onlarla aynı fikirde değildi ve/veya hiç aynı fikirde değildi.
Hayatınızdan ne kadar memnunsunuz (1’den 10’a puanlama) sorusuna verilen cevaplar ise şöyle;

%17'si üç puan veya daha az,
%31'i dört ila altı puan ve
%56'sı yedi ila on puan.


Bu soruya katılımcıların sadece 20'sinin 9 veya 10 puan vermesi dikkat çekici bir detaydı. Yani her 5 HIV pozitiften sadece 1’i hayatından gerçekten memnun.
Katılımcılara HIV pozitif olduklarını diğer insanlara açıklamanın zor olup olmadığı sorulduğunda katılımcıların %57'si HIV statüsünü açıklamanın kendileri için çok zor ya da zor olduğunu ifade etti.

Aynı konu başlığı altında bir başka soruya;
-HIV durumlarından tek bir arkadaşlarına bile bahsetmediklerini söyleyenlerin oranı %17, 
-Bugüne kadar hiçbir cinsel partnerlerine söyleyemediklerini söyleyenlerin oranı %9, 

-Aile üyeleri ile paylaşamadıklarını söyleyenlerin oranı %26, 
-İş arkadaşlarına söyleyemeyenlerin oranı ise %34.

HIV durumlarından en azından 1 ya da 2 aile üyesine bahsettiklerini söyleyenlerin oranı ise sadece %23.
Anketin devamında katılımcılara HIV pozitif olmalarından ötürü aşağıdaki altı olumsuz tepkiden herhangi biri ile karşılaşıp karşılaşmadıkları sorulduğunda cevaplar şöyle oldu:


-Arkadaşları tarafından reddedilme: %24
-Cinsel partner tarafından tehdit sözlü/fiziksel istismar: %17
-Aile tarafından ayrımcı sözler veya dedikodular: %16
-Tanıdıkları tarafından şantaj: %15
-Aileleri tarafından tehdit veya istismar: %11
-Aileden dışlanmak: %10

Anketin kilit sorularında bir tanesi katılımcıların bu deneyimleri en son ne zaman yaşadıkları hakkındaydı ki en çarpıcı bulgulardan biri de bu soruya dair oldu. Katılımcıların bir kısmı bu deneyimleri son bir yıl içinde yaşadıklarını, aynı oranda bir kısmı ise on yıl önce yaşadıklarını belirttiler. Örnek vermek gerekirse: Ankete katılanların% 24'ü arkadaşları tarafından reddedilme deneyimine sahip olduklarını söyledi. Bunların dörtte biri bu deneyimi bu deneyimi son bir yıl içinde, bir diğer çeyreği ise on yıl ve daha uzun süre öncesinde yaşamışlar.

Cevaplar, on yıldan fazla bir süredir HIV statülerinin farkında olan bazı insanların damgalanma ile başa çıkmada zamanla daha donanımlı hale gelmiş olduklarını, ancak toplumda HIV ile ilişkili damgalamanın yakın zamanda HIV tanısı almış olanlar için devam eden bir sorun olduğunu gösteriyor.
Tüm bu veriler HIV ile yaşayanların sadece HIV taşıyor olmak dolayısıyla maruz kaldıkları damgalanmayı bir kez daha kanıtlayan veriler. Bunun sebebinin ise HIV pozitif olmayı suç, günahkârlık vb. sayan yaklaşımlar ve bu yaklaşımlara dayalı söylemler, haberler vb. olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Sıklıkla tekrarladığım gibi; insanların ayıplanma ve dışlanma korkusu olmadan HIV hakkında konuşabildikleri bir dünya inşâ etmek, hepimizin ortak sorumluluğu.