Akademisyen Nazım Hikmet Richard Dikbaş'ın altıncı kişisel sergisi olan “Herkes Heyecanlanır Sanmıştım” sergisi ziyaretçileriyle buluşmaya devam ediyor. 
Nazım Hikmet Richard Dikbaş 1973'te doğdu. Bilgi Üniversitesi Kültür Yönetimi Bölümünde Öğretim Görevlisi iken  Barış İçin Akademisyenler'in "Bu suça ortak olmayacağız" bildisini imzalaması sebebiyle barış istediği için yargılandı ve beraat etti. Bilgi Üniversitesi’nden bildiriyi imzaladığı için ihraç edilen Nazım Hikmet Richard Dikbaş şimdilerde çevirmenlik yapıyor. Cumartesi Anneleri, Barış Akademisyenleri ve birçok toplumsal olayda hem haber yaptı hem de tepkilerini sanatla göstermeye çalıştı. "Herkes Heyecanlanır Sanmıştım' altıncı kişisel sergisi.
 
Akademisyen ve sanatçı Nazım Hikmet Richard Dikbaş'ın altıncı sergisi olan "Herkes Heyecanlanır Sanmıştım"  12 Ocak'ta İstanbul Beyoğlu’nda bulunan Kıraathane Edebiyat Evi’nde açıldı. 16 Şubat'a kadar sürecek. Serginin girişinde sizi "Herkes Heyecanlanır Sanmıştım" cümlesi karşılıyor: "Bu cümleyi en az iki türlü anlayabiliriz. Birincisi şöyle: Beni heyecanlandiran bir olay var, belli ki 'herkes'te. çoğu kişide, aynı etkiyi uyandırmamış. Bu da bende belki bir hayalkınıklığı yaratmış, belki de bu olaya dair olumsuz ama serinkanlı bir gözlem yapıyorum. Hatta belki ikisi birlikte. serinkanlı bir hayalkırıklığıyaşıyorum.


İkinci anlama gelirsek: Bu sefer konu heyecanlanmanın, heyecanın kendisi. İnsanın temel özellikleri, asal duyguları, dünyada olup biten karşısında  gösterdiği tepkiler. yaratıcılığa giden yolun tepkileri neler? Heyecan bunlardan biri değil mi, heyecanlanarak tekrar tekrar bulmuyor muyuz kendimizi?
O heyecanlanmayan herkese gelince, o herkes, sakin de değildir. Çünkü heyecan bilmeyen sukûnetin de ancak dış yüzeyinden haberdardır. Heyecanlanmayan sakin de kalamaz."  Karikatür çizimleri iki odada sergileniyor. Bir odada tek tek karikatürlerin “konuştuğu” çizimler yer alıyor. Diğer odada ise çizimlerin bir araya getirilerek oluşturulduğu hikayeler yer alıyor.

Nazım Hikmet Richard Dikbaş'la "Herkes Heyecanlanır Sanmıştım" sergisi hakkında konuştuk. Sergide Herkes 'heyecanlı' Herkes 'konuşuyor' Dikbaş, çizimleri ile hem güldürüyor hem düşündüyor. 

Heyecanı yaşamayan sukûneti de bilmez 

Dikbaş, 'Herkes Heyecanlanır Sanmıştım' cümlesini şöyle tanımlıyor:


"Sergi metninde de onu anlatmaya çalıştım. Bir orada güzel bir vurgu yapmaya çalıştım. Dedim ki bu cümle en az iki anlama gelir. En az. Yani başka anlamlara da gelebilir. Üçüncü, dördüncü, beşinci anlamlarını keşfetmek bize kalmış. Yani izleyicilere bana üzerinde düşünecek kişilere. Şimdi mesela tek bir olay etrafında bu cümleyi düşünürsek bir olay oluyor. Mesela o bizde bir hedef doğuruyor, mutluluk doğuruyor, heyecanlanıyoruz ve ister istemez şöyle düşünüyoruz. Ya bu o kadar güzel bir şey ki. Başkalarına da herhalde heyecan verir ve etrafımız ona aynı enerjiyle, aynı dinamizmle yaklaşmadığını görünce belki biraz omuzlarımız düşüyor. Bu birinci anlamıydı. Belki tek bir meseleyle ilgili anlamıydı. Daha genel anlamı ise şu. Insanlar bir ana özellik olarak, bir özellik olarak, temel özellik olarak heyecanlanır, değil mi? Böyle, böyle bir şey. Halbuki bazı insanlara bakıyoruz. Soluk, hep tek bir duygu hali içerisinde, ondan çıkmıyor, ondan çıkılmasından hoşlanmıyor. Oradan hareketle de şöyle bir şey deniyor. Dedim, heyecan bilmeyen, heyecanı yaşamayan sükuneti de bilmez. Sakin olmayı da bilmez. O tek düzelik bir sükunet, bir sakinlik değil. O sadece sıkıcılık." 


Yüzlerce faklı karakter neyi anlatıyor kim onlar? 

"Karakterlere bakıp bunları birine benzetmek, bir kısmını özellikle bana benzetmek mümkün. Çünkü bazılarını gerçekten modeli kendim. Ama oradaki benzeyen kişi ben de olsam veya tanıdığımız bir figür bile olsa o kişi artık gerçek hayatta olduğu o kişi değil.

Onu bir tiyatro oyunundaki bir karakter gibi bir sinema filmindeki bir rol gibi veya  rüyalarımızda tanıdıklarımızı görsek bile biliyoruz ki onlar o kadar da tanıdıklarımız gibi davranmazlar. Biraz bazen huzursuz edici, bazen şaşırtıcı şekilde başka türlü davranırlar. İşte bu konuşmalar diyaloglar veya işte paragraflar öyle bir hikaye akışının içerisinden anlar gibi. Bir senaryonun içerisinden kesilerek alınmış, başı ve sonu olan ve bize başını ve sonunu düşündürten anlar gibi."

Toplumun suskunluğuna bir tepki var mı?

"Ufak ufak suskunluklar var. Arada susmuş bekleyen, dışarı bakan, sırtını dönmüş figürler var. Bunları hep biraz koyuyorum. Çünkü aslında bunların arasında suskunluğun da yeri var. Suskunluk da kendi içerisinde değerli bir şey. Neticede ben bunların çoğunu çizerken susmuş bir şekilde masamda oturuyorum. Çizdikten sonra kendi kendime gülmelerim ayrı tabii. 


Yani şöyle bir tepki var. Her zaman aynı şekilde düşünmeye, her zaman dayatılan kalıplar içerisinde düşünmeye hatta konu edebiyat olduğunda veya sanat olduğunda da bugüne kadar fazlasıyla yapılmış ve artık sıkıcı hale formları tekrar etmeye yönelik bir tepki var. Evet çünkü biz ancak bu sıkıcı hale gelmiş biçimleri kırmayı düşündüğümüzde, onları değiştirmeyi düşündüğümüzde veya onların hangi bileşenlerden oluştuğunu düşünüp o parçaları söküp başka türlü Bir araya getirmeyi düşündüğümüzde yeni bir şey yaratabiliriz. Öyle bir dert var tabii ki."

Sergi 16 Şubat‘a kadar Kıraathane Edebiyat Ev’inde görülebilir 

Şunu gördüğümde çok seviniyorum. Neleri gördüğümde çok seviniyorum. sergiye gelen insanlar sergideki resimleri, hikayelere bakıp birbirleriyle konuştuklarında o onların zihninde bir düşünce yeni bir şey uyandırdığında veya işte gülümsediklerinde veya sesli güldüklerinde veya birbirlerini çağırıp onu gösterdiklerinde bu tabii ki çok hoşuma gidiyor. Aynı zamanda burası tek bir işlevi olan bir mekan olmadığı için hafta içi akşam yedide gerçekleşen paneller, etkinlikler, konuşmalar da bu odada oluyor. Benim sergimin onlara bir fon oluşturması da çok hoşuma gidiyor. Arkasında işte benim resimlerim varken sansürün konuşulması veya Gazze'deki soykırımın burada tartışılmasını burada düşünülmesi. Bu ayın konusu sansür, önümüzdeki aylarda başka konularda olacak. Onun işte burada tartışılması benim için güzel bir şey. Keyifli. Etkinlik olan günlerde altı buçuk gibi burayı kurmaya başlıyoruz ki hani etkin olabilsin. Dolayısıyla hani altıya kadar gelmekte fayda var. Pazar kapalıyız. Pazar kapalıyız. Bunun için de bir çözüm gerekir. Pazar kapalıyız çizimi yapacağım gerçekten. Evet. Neden? Sanat kurumları genellikle sadece pazartesi kapalı olur. Ama burası sadece bir sanat kurumu değil. Burası edebiyat evi, dolayısıyla biraz başka türlü bir kurum gibi çalışıyor ve pazar kapalı. Pazartesi açığız 

Sergi 12 Ocak-16 Şubat 2024 tarihleri arasında Pazar hariç her gün Kıraathane-istanbul Edebiyat Evi'nde ziyarete açık.