GÜNDEM

Halepçe Katliamı'nın üzerinden 36 yıl geçti

16 Mart 1988 yılında çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 5 bini aşkın Kürt, Irak’ın devrik diktatörü Saddam Hüseyin'in emriyle Halepçe'ye savaş uçaklarıyla düzenlenen bombardımanda katledildi. Kimyasal ve biyolojik silahlar kullanılarak yapılan katliamda on binlerce insan da sakat kaldı.

Abone Ol

Baas Rejimi, Irak Kürdistan Bölgesi’nin İran sınırı yakınlarında bulunan Halepçe kentini 16 Mart 1988’de zehirli gazlarla 3 gün boyunca yoğun bombardıman altına aldı. “Halepçe Katliamı” olarak tarihe geçen katliamda yapılan bombardımanda binlerce insan evlerinde ve sokaklarda can verdi.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) raporuna göre bu kimyasal saldırı, günümüze kadar 43 bin 753 aşkın kişinin ölümüne, 61 bin fazla kişinin de sakat kalmasına sebep oldu. Sınır Tanımayan Doktorlar ekibi, hardal gazı kullanıldığını teyit etti.

Belçikalı ve Hollandalı doktorlardan oluşan bu ekip, kullanılan zehirler arasında muhtemelen siyanür de olduğunu bildirdi.

Halepçe Katliamı bombalar arasında annesine koşan bir çocuğun dilinden dökülen “Dayê bêhna sêva tê’ (Anne elma kokusu geliyor)” cümlesiyle ve gazeteci Ramazan Öztürk’ün, “Sessiz Tanık” adını verdiği fotoğrafıyla hafızalara kazındı.

Bombardıman öncesinde 75 bin civarında nüfusa sahip Halepçe’den geriye yıkık bir şehir kalırken, Halepçe’nin büyük bölümü bombardıman sonra boşaldı. On binlerce kişi yakınlarını dahi toprağa veremeden, İran ile Türkiye’ye geçmeye çalıştı. Çok sayıda kişi de yolda ya da yerleştirildikleri kamplarda açlık ve susuzluktan yaşamını yitirdi.

Katliamdan sonra Halepçe’ye giden gazetecilerin objektiflerine yansıyan görüntüler trajedinin boyutunu gösteriyordu. Çoğu kadın ve çocuk olmak üzere evlerin avlularında, kapıların eşiklerinde römorkların içinde, tarlaların ortasında ve yolların kenarında yanmış yüzlerce ceset vardı. Katliamdan sonra Halepçe’ye ilk gidenlerden Ramazan Öztürk’ün çektiği fotoğrafta bombardıman sırasında oğlunu alıp kaçmak isterken bir merdiven başında düşüp yaşamını yitiren Ömer Xawir yer alıyordu. Bu fotoğraf Halepçe trajedisinin de sembolü olmuştu. Bu fotoğraftan sonra Halepçe’de Ömer Xawir’in büstü de yapıldı. Fotoğrafın sahibi Ramazan Öztürk, yıllar sonra Halepçe’ye gidip büstü yapan heykeltıraşa “Neden Ömer Xawir?” diye sorduğunda heykeltıraş da “Ömer Xawir ölürken bile çocuğuna ağırlığını vermemek için kolundan destek almış. Son nefesini verirken bile o koruma duygusuyla, babalık duygusuyla hareket etmiş” diyor.

KOŞUYORLAR, NEFES ALAMAZ DURUMA GELİP ÖLÜYORLARDI

Evlerinin sığınağında saklanan Halepçeli genç bir kadın, “Önce helikopterler geldi, sonra uçaklar. Bir bir atıldı bombalar. Başlangıçta çöp gibi kötü bir kokuydu. Sonra elma kokusu gibi güzel bir kokuya dönüştü. Ardından yumurta gibi koktu. Dışarı baktım. Çok sessizdi, ama hayvanlar ölüyordu. Koyunlar ve keçiler ölüyordu. Gözlerimiz gittikçe kızarıyordu ve bazılarımızın gözleri yaşarıyordu. Kaçmaya karar verdik. İneğimiz bir köşede yatıyordu. Koşuyormuş gibi hızlı hızlı nefes alıyorduk. Sonbahardaymışız gibi ağaçların yaprakları dökülüyordu. Her tarafta insanlar ölüyordu. Bir çocuk daha ileri gidemeyecek duruma geldiğinde korkudan çılgına dönen ebeveynleri çocuğu yolun kenarında bırakıyorlardı. Aynı şekilde yaşlılar da bırakılıyordu. Koşuyorlar, nefes alamaz duruma geliyorlar ve ölüyorlardı” diye anlatıyordu.

SOYKIRIM OLARAK KABUL EDİLDİ

Enfal Harekatı kapsamındaki uygulamalar ve Halepçe Katliamı Birleşmiş Milletler (BM) Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin Roma Statüsü’ne göre yapılan soykırım tanımına da uyuyor. Bu nedenle Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinden sonra Halepçe Katliamı, 1 Mart 2010 yılında Irak Yüksek Ceza Mahkemesi tarafından soykırım olarak kabul edildi. Sonraki süreçte Irak Meclisi ve Irak Kürdistan Bölgesi Meclisi de Halepçe’yi soykırım olarak tanımıştır. Bugün Halepçe’nin içinde yer aldığı Enfal Katliamı da, Norveç, İsveç ve İngiltere tarafından “Kürt soykırımı” olarak kabul ediliyor. Türkiye’de de Enfal ve Halepçe katliamının TBMM tarafından soykırım olarak karar altına alınması amacıyla kanun teklifleri veriliyor.

SADDAM HÜSEYİN VE HASAN ALİ MECİD İDAM EDİLDİ

2003 yılında devrilen Saddam Hüseyin, Kürtlere karşı yürüttüğü Enfal Katliamı kapsamında 180 bin kişinin ölümünden sorumlu tutularak yargılandı. Ancak Duceyl Katliamı nedeniyle aldığı idam cezasıyla 2006'da asıldı. Ölümünün ardından ise Kürtlere karşı "soykırım" uygulamaktan yargılandığı davada suçlu bulundu. Saddam Hüseyin'in “Kimyasal Ali” lakaplı kuzeni Ali Hasan el Mecid ise 2010 yılında, aralarında Halepçe Katliamının da bulunduğu zehirli gaz saldırılarının emrini vermekten idam edildi.