Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, TRT World'ün One on One programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Fidan, şunları kaydetti:

"Şu anda kamuoyuna yansımayan bazı görüşmeler yapılıyor. Görüşmeler çoğunlukla Barış Kurulu ve Uluslararası İstikrar Gücü'nün oluşturulması, günlük işlerin yürütülmesi ve yürütme komitesi etrafında ilerliyor. Önümüzdeki birkaç hafta içinde bu görüşmelerin bazı sonuçlarını göreceğimizi düşünüyorum. Türkiye olarak bu görüşmeleri yakından takip ediyoruz. Katkı sağlamaya çalışıyoruz. Ayrıca sahada ateşkes sürecini izliyoruz ve gördüğümüz her türlü ihlal ve engellemeleri ilgili ortaklarla paylaşıyor ve gerekli önlemleri almaları için onları teşvik ediyoruz. Aksi takdirde, dediğim gibi, korkunç günlere, toplu katliamlara, soykırıma geri dönülebilir; bu sefer sadece Gazze'de de değil. Bu durum bulaşıcıdır, Allah korusun, aynı şeyi Batı Şeria'da da görebiliriz."

"Uluslararası İstikrar Gücü'ne katılmaya hazırız"

İsrail'in Türkiye'yi Uluslararası İstikrar Gücü'nde istemediği hatırlatılan Fidan, şu değerlendirmeyi yaptı:

"İsrail, uluslararası toplumdan bu düzeyde eleştiri ve kınama görmeye hiç alışık değil, çünkü uluslararası toplum onlara, istedikleri her şeyi, güvenlikleri için gerekli gördükleri her şeyi yapma konusunda açık çek vermiştir. Bu, toplu katliam anlamına gelse bile. Bu durum on yıllardır böyleydi ve İsrail uluslararası sistemden muaf tutuldu ama bence bu dönem artık sona erdi. Türkiye, ortaklarıyla birlikte bu sonuca varılmasında çok önemli bir rol oynadı. Bu yüzden İsrail, Türkiye'nin katılımına şiddetle karşı çıkıyor. Ama burada tek ilgili aktör İsrail değil.

Burada başka ilgili aktörler de var, bu yüzden onlarla da görüşüyoruz. En başından beri Cumhurbaşkanı Erdoğan, barış sürecine katkıda bulunmak için ne gerekiyorsa yapmaya hazır olduğumuzu çok açık şekilde belirtti. İster insani, ister askeri, ister diğer teknik yardım... Gazze'ye belirli yardımların nasıl ulaştırılacağı konusunda belirli alanlarda çalışıyorlar. Bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın doğrudan talimatıdır ve Bakanlığım tüm bu çabaları koordine etmektedir. Uluslararası İstikrar Gücü'ne katılmaya hazırız.

İsrailliler açıkça itiraz ediyorlar ve biz de diğer ortaklarla görüşüyoruz. Gazze'de insanlık ve insani değerler lehine başka biri gelip aynı şeyi yapabilirse, bizim için sorun yoktur, ancak yardımımıza çok ihtiyaç varsa, biz de katkıda bulunmaya hazırız."

"Hiçbir terörist unsurun Suriye'yi iyileşme yolunda raydan çıkarmasına izin vermemeliyiz"

Fidan, Suriye'deki ABD askerlerinin öldürülmesi anımsatılarak, ülkedeki IŞİD tehdidinin boyutunun sorulması üzerine, şunları kaydetti:

"DEAŞ kesinlikle büyük bir tehdit, bununla başa çıkabiliriz. Türkiye ve Suriye olarak, iyi bir iş birliği mekanizması olduğu sürece, bu sorunu etkili şekilde çözebileceğimizi düşünüyorum. Türkiye terörle mücadelede bölgede çok deneyimli bir ülke. Son 40 yıldır PKK terörizmi ve diğer tür terörle mücadele ediyoruz. Dolayısıyla, bu tehditle başa çıkma konusunda kapsamlı beceri ve yetenekler geliştirdik.

Onlar DEAŞ'a Karşı Uluslararası Koalisyon'un bir parçası oldular. Daha yeni, geçen ay Washington'da belgeleri imzaladılar. Bence bu iyi bir girişimdi. Böylece, diğer ülkelerle birlikte DEAŞ ile mücadeleye kararlı olduklarını çok net bir şekilde ortaya koydular. Dolayısıyla, askeri uzmanlarımız, istihbarat uzmanlarımız, diğer bölge ülkeleriyle, Amerikalılar ve diğer herkes şimdi DEAŞ ile mücadele gündemini ilerletiyorlar. Hiçbir terörist unsurun Suriye halkını ve devletini iyileşme yolunda raydan çıkarmasına asla izin vermemeliyiz."

"Tekrar askeri yollara başvurma ihtiyacının ortaya çıktığını görmek istemiyoruz"

SDG'nin Suriye'ye entegrasyonunun yavaş ilerlemesinden hayal kırıklığı duyup duymadığı sorulan Fidan, şöyle konuştu:

"Elbette sürecin hızından memnun değiliz. Biz, Suriyeliler ve bazı diğer ortaklar, topluca SDG'nin daha fazla zaman kazanmaya çalıştığını düşünüyorlar. Bence kendileri için başka fırsatlar umut ediyorlar, belki başka bir bölgesel kriz şeklinde, belki de İsrail'in Suriye ve diğer yerlere yönelik yayılmacı politikaları nedeniyle. Bu yüzden, bence iyi olan şey, Amerikalı ortaklarımızın bu sürecin tamamlanması gerektiğinin çok iyi farkında olmaları, çünkü bu, ülkenin birliği için çok önemli.

Suriye muhalefetinin her farklı unsuru, silahlı gruplar, SDG hariç, şu anda Suriye Savunma Bakanlığı'na bağlandı, çünkü onlar eski muhalefet yapısında muhalefet üyesi değillerdi. Farklı gruplar vardı. Her zaman tek bir komuta ve kontrol altında değillerdi. Şimdi Savunma Bakanlığı'nın komuta ve kontrolü altına girmeyi kabul ettiler. Bu, ulusal birlik için çok önemlidir çünkü bir devlette farklı otoritelere izahat veren iki veya üç farklı silahlı yapı olamaz. Böyle bir durumda birlik ve egemenlikten söz edilemez. Biz işlerin diyalog, müzakere ve barışçıl yollarla halledilmesini umuyoruz. Tekrar askeri yollara başvurma ihtiyacının ortaya çıktığını görmek istemiyoruz.

"SDG, ilgili aktörlerin sabrının tükenmekte olduğunu anlamalı"

Ancak SDG, ilgili aktörlerin sabrının tükenmekte olduğunu anlamalıdır. 10 Mart Anlaşması'na bağlılıklarını yerine getirmeleri gereken bir noktaya gelmeliler. Herkes, bu anlaşmayı gecikmeden ve çarpıtmadan yerine getirmelerini bekliyor. Çünkü bu anlaşmadan sapma görmek istemiyoruz. Günün sonunda, biliyorsunuz, Şam'daki Suriyeli ortaklarımız da bunun ulusal birlikleri için çok önemli bir adım olduğunu görüyorlar. Bir anlamda iyimserim. Umarım doğru taktik, teknik ve iş birliği biçimlerini kullanırsak, hedefe ulaşacağımızı düşünüyorum."

"Karadeniz'e doğru tırmanan savaş Türkiye'yi ve diğer kıyı ülkelerini de tehdit ediyor"

Fidan, Rusya-Ukrayna savaşı bağlamındaki görüşmelere ilişkin sorunun ardından yaptığı değerlendirmede, bu savaştan doğacak herhangi bir ateşkesi, herhangi bir barışı memnuniyetle karşılayacaklarını belirtti. Savaşın 4 yıldır sürdüğünü ve Gazze'de olduğu gibi büyük bir yıkıma neden olduğunu söyleyen Fidan, şunları kaydetti:

"2025 yılında Avrupa'nın ortasında büyük bir konvansiyonel savaş yaşanıyor ve binlerce kişinin hayatına mal oluyor, büyük şehirlerde büyük yıkıma neden oluyor ve şehirleri tanınmaz hale getiriyor. Ayrıca savaşın bölgede tırmanması da tehdit oluşturuyor, özellikle Karadeniz'e doğru tırmanan savaş Türkiye'yi ve diğer kıyı ülkelerini de tehdit ediyor. Bu nedenle, Türkiye en başından beri çok yoğun bir şekilde çalışıyor ve ateşkes için mümkünse gerçekten katkıda bulunmak için de çok çaba sarf ediyor. Diğer ortaklarla birlikte, bazen sadece kendi başımıza, sayısız girişimde bulunduk ve bunların neredeyse hepsi kamuoyunca biliniyor."

"Avrupalılar ateşkes konusunda birleşmiş görünüyor"

Son birkaç haftadır görüşmelerin yoğunlaştığını ve tarafların tartışma düzeyi ile ciddiyetini görmekten memnuniyet duyduklarını kaydeden Fidan, şu ifadeleri kullandı:

"Şu anda Trump ve ekibiyle, Ruslarla ve Ukraynalılarla, Avrupalılarla görüşüyoruz. Şu anda anlaşmaya varmak üzereler. Muhtemelen üzerinde anlaşmaya varılan metin Ukrayna halkına sunulacak. Bu onların kendi iç dinamikleri. Kağıt üzerinde anlaşmaya vardıklarında, bunu halka sunmanın bir yolunu bulacaklarından eminim, çünkü Zelenski'nin ve Ukrayna halkının iradesi ve Avrupalıların tutumu önemli.

Avrupalılar ateşkes konusunda birleşmiş görünüyorlar, bu çok önemli. Konuştuğumuz Avrupalı liderler ateşkes konusunda çok samimi görünüyorlar. Ancak elbette, kendi güvenlik endişeleri var, Ukraynalıların da güvenlik endişeleri var. Bu yüzden güvenlik garantileri istiyorlar. Rusların da kendi güvenlik endişeleri var ve ek garantiler istiyorlar. Dolayısıyla, tüm bu talepleri bir araya getirip, tüm tarafların kabul edebileceği bir format ve plan oluşturmak çok zor. Bence şu anda bir anlaşmaya varmaya çok yaklaştık."

"Sorunlara son vermenin en kısa yolu ateşkes sağlamak"

Fidan, Karadeniz'de artan gerilim ve bir insansız hava aracının düşürülmesi anımsatılarak, "Hükümetiniz, Rusların Ukrayna'ya düzenli olarak saldırması nedeniyle enerji altyapısı ve liman tesisleri için bir tür garanti sağlama çağrısında bulunuyor. Mutlak bir ateşkes öncesinde bu tür bir uzlaşma olasılığı hakkında herhangi bir haber var mı" sorusunu şöyle yanıtladı:

"Hem Rusya hem de Ukrayna, dünyaya sattıkları enerjinin yanı sıra büyük tahıl üreticileridir. Tahıl, dünyanın geri kalanına sağladıkları birincil üründür. Bu nedenle, gündemi ilerletmeye, her zaman deniz güvenliğine ulaşmaya özel önem veriyoruz. Şu anda olan şey, tüm ilgili aktörlerin bir barış planına, bir barış paketi planına dahil olması ve artık sınırlı ateşkes anlaşmaları hakkında fazla tartışmamalarıdır. Sınırlı derken, enerji, altyapı ve deniz güvenliği ile sınırlı olduğunu kastediyoruz. Cumhurbaşkanı ve ben, muhataplarımızla yaptığımız görüşmelerde, 'Tam bir ateşkes ve barış planına ulaşamazsak, lütfen bu sınırlı anlaşmayı yapalım' diyoruz. Taraflar arasında Amerikalıların arabuluculuğunda, tam plan hakkında büyük bir tartışma dönüyor. Bence bu şu anda ikincil bir konu.

Son haftalarda gemilerimiz her iki tarafın da hedefi haline geldi ve ciddi şekilde etkilendik. Artık insansız hava araçları sadece savaşan tarafların bölgelerinde değil, bizim topraklarımıza doğru da uçuyor. Bu da kıyı ülkeleri için daha fazla sorun yaratıyor. Aynı şeyi Romanya'da, Bulgaristan'da da gördük ve her şey birkaç yıl önce mayınların Karadeniz'de sürüklenerek Boğaz'a ulaşmasıyla başladı. Bir noktada, Boğaz'daki tüm gemi trafiğini engelleyecek kadar tehlikeli hale geldi. Dolayısıyla, bunlar da bizim ordumuzla ve diğer kıyı ülkeleriyle, özellikle Romanya ve Bulgaristan ile iş birliği içinde uğraştığımız sorunlar.

Ancak tüm bu sorunlara son vermenin en kısa yolu ateşkes sağlamaktır. Bu nedenle buna tam destek veriyoruz. Umarım ateşkes sağlanır. Aksi takdirde, başından beri uyardığımız gibi, gerginlik giderek tırmanıyor. Bölgesel gerginlik çok tehlikeli ve bu bölgede kalmayabilir. Avrupa'nın farklı bölgelerine de sıçrayabilir."