Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal, Cumhuriyet’ten İklim Öngel'in sorularını yanıtladı. 

- Altılı masada Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itirazı olmayan en net isim olarak görülüyorsunuz. Kılıçdaroğlu’nun ‘kazanacak aday’ olduğunu düşünüyor musunuz?

Elbette düşünüyorum. Altılı masa ortak bir iradeyle, aday, kadro, program ile enerjimizi sahaya yansıttığımızda Türkiye’nin geldiği nokta, bu iktidarın uyguladığı ve adına keyfi rejim dediğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine desteğin minimumlara düştüğü bir süreçteyiz. Bu süreçte işsizlik çift haneli duruma gelmiş, enflasyon gerçeğiyle vatandaşımız yüz yüze. Toplumsal muhalefete düşen ve ona liderlik yapması gereken bizlere düşen, maksimum düzeyde bu itirazı sandığa taşımak. Elbette ana muhalefet lideri olması hüviyetiyle bundan daha tabii, doğal ne olabilir ki. Doğru olan, bu süreci bir siyasi akılla, birikimle yönetecek icracı iddiası olan bir isim. Geçmişte olduğu gibi yani ikinci Ekmeleddin vakasının yaşanmasını kimse beklemesin. Muhalefetin çok alternatifi olduğunu da düşünüyorum ama bu adaylar içinde Kılıçdaroğlu en kuvvetli olanlardandır. 

- Davutoğlu ve Babacan için ‘sorumluluğu olmayan’ diyerek şerh koymuştunuz...

Sürecin bize tarif ettiği psikolojik sınırlar var. 20 yıldır bu iktidara karşı ötekileştirilmiş, hukuksuzluklara muhatap olmuş, örselenmiş hatırı sayılır bir muhalif kitle var. Bunun azami düzeyde sandığa yansımasını sağlayacak bir süreç yönetimi gerçekleştirmek gerek. Bu enerjiyi düşürmemeli. 

- Belediye başkanlarının adaylığına nasıl bakarsınız?

Erdoğan’ın İstanbul Belediye başkanlığından cumhurbaşkanlığına bir siyasi serüveni var. İstanbul belediye başkanları siyasette kuvvetli bir figür olmuştur. Sayın İmamoğlu’na, hakkı gasp edilmiş bir kişi olarak ikinci kez seçilince elbette siyasi misyon yüklenir, bu tabiidir. Böyle bir beklenti, PR, kamuoyu bilinirliği çok çok önemli ama siyasette terazinin iki kefesi yok 80 tane kefesi var. Çok ileri bir şey söylemek istemem ama aidiyetlerinin olduğu siyasi partileri o değerlendirmeleri yapar. 

- Kemal Bey'in adaylığı için Akşener’in ikna edilmesi mi gerekiyor?

Bu süreçte partiler kendi aralarında belli bir değerlendirme yapacak ve ortak akıl oluşturulacak. İsimler için bir değerlendirme yapmak istemem. 

- Liderler görüşmesi kapsamında Akşener’den önce İYİ Parti heyeti geldi. Bu kez neden böyle oldu?

Erdoğan’ın seçim zilini çalmasından itibaren fiilen bu süreçler daha da sıklaşacaktır. Kamuoyu önünde olmasa da partilerin çalışma grupları buluşuyorlar. O noktada İYİ Parti önümüzdeki toplantıya hazırlık yapıyor. 30 Ocak’ta da açıklama olacağı için onlar gözden geçirildi, bir değerlendirme yapıldı. 

- HDP’nin aday çıkarması altılı masayı nasıl etkileyecek?

Kimsenin oyu kimsenin cebinde değil. Türkiye’nin koca bir demokrasi sorunu var. HDP seçmeni de o noktada sağ duyuyla hareket edecektir. Kim ne yaparsa yapsın önümüzdeki süreçte muhalefetin temel yürütücüsü altılı masa ile ortaya çıkmış iradedir.

- Altılı masada kamuoyunda söylendiği şekliyle ifade etmem gerekirse ‘küçük parti ‘büyük parti’ ayrımı var mı?

Öyle bir sınıflandırmaya gerek yok. Kılıçdaroğlu başta olmak üzere böyle bir birlikteliğin zemini bir günde oluşmadı. 16 Nisan referandumuyla beraber 2018 seçimleri, 2019 yerel seçimleri ve bugün. Demokratik düzlemde bu iktidara karşı hukuk dışına taşmış ve bunu kanıksatmaya çalışan bir iktidar döneminde, bizim temel meselemiz bu hukuksuzluklara karşı bir araya gelmek. Elbette siyaset bir güç denklemi ama bu güç denklemini de aşan bir kimyayı, bir anlamlı bütünü ortaya çıkartabilmek önemli. Ben karşılıklı bu zeminde ilerlediğini görüyorum. 

- Peki seçimden sonra geçiş sürecinde oy bağlamında bir güç dengesi oluşturulacak mı?

Elbette, işin tabiatı bunu gerektirir.