DİSK Yönetim Kurulu Üyesi ve Gıda-İş Sendikası Genel Başkanı Seyit Aslan, Rize'de mevsimlik ÇAYKUR işçilerinin sorunlarıyla ilgili basın toplantısı düzenledi. Aslan, şunları söyledi:

"ÇAYKUR İŞÇİLERİNİN KADRO TALEBİ KARŞILANMALIDIR"

"ÇAYKUR işçilerinin sorunları bütün yakıcılığıyla devam ediyor. Açlık sınırının altında bir ücretle çalışan mevsimlik işçiler insanca yaşamak, çocuklarına daha iyi bir gelecek sunmak, enflasyon altında ezilmemek ve gerçekten bakkala, manava, çarşıya gittiğinde istedikleri gibi alışveriş yapmak istiyorlar. Ama ne yazık ki halen ÇAYKUR işçilerinin aylardır, yıllardır devam eden kadro talebi iktidar tarafından görülmüyor, görülmek istenmiyor

Bu ülkede insanlar, işçiler 12 ay çalışıp geçinemiyorken ÇAYKUR işçilerinin 5 ay 29 gün çalışarak 12 ay onların geçinmelerini istemek kesinlikle kabul edilebilir bir durum değildir. Bu nedenle iktidara bir kez daha sesimizi duyurmak istiyoruz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na, Cumhurbaşkanı’na, Maliye Bakanı’na, parlamentoda olan bütün siyasi partilere ve grubu bulunan bütün partilere şunu söylüyoruz; Türkiye’de kanayan bir yara var. Türkiye’de ÇAYKUR işçileri başta olmak üzere mevsimlik çalışan on binlerce işçi var. Bu işçilerin sorunlarını, kadro talebini bir an önce çözün. Talebimiz budur, bizim insanca yaşayabilmemiz için ÇAYKUR işçisinin de diğer işçilerin de kadro talebinin karşılanması gerekir. 2022 ile 2024 arasında toplu iş sözleşmesi süreci başlayacaktır. Bu toplu iş sözleşmesi şu ana kadar ilgili sendikada ya da kamuda yetkili olup da toplu iş sözleşmesine girecek sendikaların ne yazık ki hiçbir hazırlığı yok. Hazırlıktan kastımız, bir toplu iş sözleşmesinin hazırlık süreci işçilerle birlikte yapılır. Fabrikadaki işçilerin talepleri toplanarak yapılır, onların bu toplu iş sözleşmesi sürecinde ne istediklerini ne talep ettiklerini onlarla tartışarak yapmak mümkündür. Bunun yapılmadığı koşullarda toplu iş sözleşmesi ne yazık ki masa başında hazırlanmış, masa başında son şekli verilmiş ve işçilerin içinde ne yazdığını görmediği taslaklar olarak hükümete sunuluyor, bu asla kabul edilecek bir durum değildir. Toplu iş sözleşmesi süreci işçilerden gizlenerek, saklanarak, kaçırılarak yapılacak bir süreç değildir.

"BÜTÜN İŞÇİLER 25 BİN LİRA NET MAAŞLA TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ PAZARLIĞINA OTURMALI"

Biz işçi arkadaşlarımızla konuştuk, tartıştık artık Türkiye'de yoksulluk sınırı en temel ücret haline gelmiştir. 13-14 bin liralık ücretler değil, 26 bin liralık bir yoksulluk sınırı var. Toplu iş sözleşmesine oturulurken ÇAYKUR da dahil olmak üzere 25 bin TL’nin sınır olarak kabul edilmesi bunun üzerine refah payının ve toplu iş sözleşmesi pazarlık payının da eklenerek bu sözleşmelere oturulması gerekir. Yoksa bu toplu iş sözleşmelerine bugünkü enflasyon rakamlarıyla ve hayat pahalılığı karşısındaki eriyen ücretlerimizle toplu iş sözleşmelerinde kazançlı çıkmak mümkün değildir. Bugün ÇAYKUR da dahil olmak üzere taban ücreti, bütün işler açısından, 25 bin lira nete çıkarılması ve bunun üzerinden bir toplu iş sözleşmesi pazarlığına oturulması gerekmektedir.

"BUNU ÇÖZMEDİKLERİ SÜRECE BU UTANÇTAN KURTULAMAYACAKLAR"

ÇAYKUR bir kamu kurumudur ve bu kamu kurumu işçiler ile çalışanlara karşı çok fazla sorumlu olan bir kurum. Ama bu sorumluluklarını ne yazık ki ÇAYKUR Genel Müdürlüğü yerine getirmiyor. İster fabrikalarda olsun ister alım yerinde olsun işçilerin insanca çalışabilecekleri koşulların oluşmasını istiyoruz. Fotoğrafta gördüğünüz çay alım yeri yani bunu Karadenizli arkadaşlarımız bilirler, çaylar toplanır alım yerlerinde teslim edilir. Bu alım yerlerinde tuvalet yoktur, bu alım yerlerinde el yıkama yeri yoktur, bu alım yerlerinde işçilerin üstlerini değişebilecekleri, elbiselerini koyabilecekleri bir dolapları yoktur. Dağın başında ve birçok alım yeri ulaşım açısından problemlidir. 21. yüzyılda tuvaleti olmayan, duşu olmayan, soyunma odası ve dolapları olmayan, yemek yiyebilecek koşulların olmadığı bir işyerinden bahsediyoruz. Bu bir utançtır, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde kamu kurumuna ait olan işyerlerinde tuvalet olmaması, duş yeri olmaması, dolap bile olmaması bir utançtır. Bir an önce bu utançtan kurtulmalıyız. Önümüzdeki sezonda ÇAYKUR Genel Müdürlüğü konteyner mi koyacak yeniden mi yapacak nasıl olursa bu sorunu bir an önce çözmelidir. Bunu çözmedikleri sürece bu utançtan kurtulamayacaklar.

"İŞÇİLER TARAFINDAN DENETLENEBİLİR BİR ÇAYKUR İSTİYORUZ"

Biz istiyoruz ki; ÇAYKUR’un Varlık Fonu’ndan çıkarılması, bir kamu kurumu olarak işçiler tarafından denetlenebilir hale gelmesi, taşeronluk ve sözleşmeli gibi bütün alt uygulamaların son bulması yani ÇAYKUR’un yaptığı bütün işlerin ÇAYKUR’daki kadrolu işçiler tarafından yapılmasını esas olarak da bunun sağlıklı, üretimi hızlandırıcı, kaliteli, güvenceli bir üretimin de güvencesi olduğunu ifade ederek bu sorunların da bir an önce çözülmesini istiyoruz. Burada uzun yıllardır Öz-Gıda İş Sendikası toplu iş sözleşmesi yapıyor ama hangi ÇAYKUR işçisine sorsanız bu sendikanın yeteri kadar işçilerin sorunlarını, taleplerini gündeme getirmediğini herkese söylerler, konuşurlar, tartışırlar. Sendikamıza üye olan işçi arkadaşlarımız var, Öz Gıda İş’ten istifa edip hiçbir sendikaya üye olmayan arkadaşlarımız var. Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasasına göre yönetiliyoruz. Biz anayasayı beğeniriz veya beğenmeyiz, eleştirdiğimiz çok yanı vardır. Ama var olan bir anayasadaki güvence altına alınan sendikal hak ve özgürlüklerde ÇAYKUR Genel Müdürlüğü de dahil olmak üzere Öz Gıda İş Sendikası yetkililerinin işçilere baskı yapma hakkı yoktur. Her işçi istediği sendikaya üye olabilir, istediği sendikadan ayrılabilir ya da hiçbir sendikaya üye olmak zorunda da değildir.

"BURASI MUZ CUMHURİYETİ DEĞİL"

Bize gelen duyumlar ya da tek tek işçi arkadaşlardan aldığımız bilgiler bize şunu söylüyor; Öz Gıda İş yetkilileri işçileri arayarak, onları tehdit ederek, onlara toplu iş sözleşmelerini uygulamayacaklarını ifade ederek işçi arkadaşlarımıza gözdağı veriyorlar. Burası muz cumhuriyeti değil. Öz Gıda İş Sendikası, fabrikadaki müdürler ve amirler, ÇAYKUR Genel Müdürlüğü bu anayasaya ve yasalara uymak zorundadır. Uymadıkları takdirde kapılarında yatar kalkarız. ÇAYKUR Genel Müdürlüğünde yatar kalkarız. Bütün dünyaya bunları teşhir ederiz, bunlardan haberleri olsun. İşçilerin fabrikalarda sendika seçme hakkı tamamen kendi iradesine bağlıdır hiç kimsenin buna baskı yapmaya, işçiyi arayıp tehdit etmeye, işçileri yeniden kendi sendikalarına üye olmaya zorlama hakları yok. Bu baskıları bir daha yapmamalarını diliyoruz. Yaptıkları takdirde daha büyük teşhirlerle, daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalacaklarını da buradan ifade etmek isterim. Kur korumalı mevduata son bir yıl içerisinde aktarılan para yüz milyarın üzerindedir. 2023 bütçesinde işverenlere aktarılacak paranın toplam değeri 900 milyar liradır. Bu ülkede işçilerin, emekçilerin, halkın ceplerinden alınan vergilerin sermayeye akıtılmasına, sermayenin kasalarına akıtılmasına karşıyız. Esas olarak değerleri yaratan, çalışan, üreten, emek veren, alın teri döken insanların alın teri kurumadan bunların verilmesini talep ediyoruz."

"ÇAYKUR İŞÇİSİ GENE HAVAYA GİTTİ, BUM OLDU"

ÇAYKUR’da çalışan bir mevsimlik işçi ise şunları söyledi:

"Bütün fabrikalar sosyal medyada kendi aralarında gruplar kurmuşlar, birçok arkadaşımız var tehdit edildiklerini söylüyorlar. Maaş bordrolarımız nerede diye soruyorlar, onlar da diyorlar ki 'siz Öz-Gıda Sendikası’ndan istifa ettiğiniz için ikramiyeniz azdır. Sendika haklarından faydalanamadınız'. Yetkisiz sendikada durmanın bir anlamı yok ki zaten yetkisini kullanamayan, işçiden yana olmayan bir sendikada olmanın bir anlamı yok. Meclis karar almış tatile gidiyor ama bunun süresi ne kadar? ÇAYKUR işçisini gene ocak ayına atmışlar diyorlar, o da yalan, hikâye, kandırmaca. Tatile girmişler tatilden sonra seçim havasına girecekler ÇAYKUR işçisi gene havaya gitti, bum oldu."