HDP Milletvekili Oya Ersoy, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden  çekilme kararının ardından, 20 Mart - 10 Ağustos tarihleri arasında 124 kadının erkekler tarafından katledildiğini söyledi. Ersoy, 21 kadının uzaklaştırma kararına rağmen katledildiğini belirtti.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kararıyla 20 Mart’ta "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi" (İstanbul Sözleşmesi) tek taraflı feshedilmişti. Fesih kararı, 1 Temmuz’dan itibaren devreye girmişti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Oya Ersoy, kadına yönelik şiddet ve artan kadın cinayetlerine ilişkin, 4. Kadın Raporu’nu hazırladı.

Raporda, İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararının alındığı 20 Mart’tan bu yana kadın cinayeti sayıları şöyle açıklandı:

- 20 Mart - 27 Nisan tarihleri arasında sadece basına yansıyan 32 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 10 kadın uzaklaştırma kararına rağmen katledildi.

- 28 Nisan - 25 Mayıs tarihleri arasında sadece basına yansıyan 22 kadın daha erkekler tarafından öldürüldü. 4 kadın uzaklaştırma kararına rağmen katledildi.

- 26 Mayıs - 25 Haziran tarihleri arasında sadece basına yansıyan 29 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 2 kadın uzaklaştırma kararına rağmen katledildi.

- 26 Haziran - 10 Ağustos tarihleri arasında sadece basına yansıyan 41 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 5 kadın uzaklaştırma kararına rağmen katledildi.

- 1 Ağustos tarihinden bugüne yani son 10 günde erkekler tarafından 12 kadın katledilmiştir.

‘ARTIK BİR KADIN KIRIMI HALİNE GELDİ’

“Kadınlar en yakınlarındaki erkekler ve hatta tanımadıkları erkekler tarafından evlerinde, işyerlerinde, gündüz sokak ortasında işine giderken, markete giderken katlediliyor. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin boyutu artık bir kadın kırımı haline gelmiştir” diyen Ersoy, “ Bizzat siyasi iktidar tarafından uygulanan cinsiyetçi, gerici, erkek egemen, kadın düşmanı politikalar; kadınların toplum içerisindeki rolünü biyolojik özelliklerine indirgeyip ikinci sınıf vatandaş haline getiren, kadını aile içine hapsedip ev içi emek, hasta-yaşlı- çocuk bakımını kadınların sırtına yükleyen, erkeklere kadının hayatı, bedeni ve emeği üzerinde karar hakkı veren, ‘makbul kadın’ yaratma çabasıyla topluma pompalanan erkek egemen kadın düşmanı politik söylemler, Toplumsal cinsiyeti ortadan kaldırmaya yönelik atılan her adım kadına ve LGBTİ+lara yönelik şiddet ve kadın cinayetleri, çocuğa yönelik istismar olarak hayatta karşılık bulmaktadır” ifadelerini kullandı.

‘KARAR, ŞİDDET FAİLİ ERKEKLERİ GÜÇLENDİRDİ’

Ersoy, İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı çekilme kararının, şiddet faili erkekleri memnun ettiği ve güçlendirdiğini belirtirken, “Şiddet faili erkekler, kendilerine suçlu gözüyle bakılmayacağını, namus ya da pişmanlık yolu ile koruma kalkanının sağlanacağını bildiklerinden mahkeme salonlarında bunu dile getirmekten çekinmediler. Pınar Gültekin’i boğarak öldürdükten sonra yakan katil Cemal Metin Avcı, Muğla 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada; mağdur olduğunu savunarak, “İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi iyi oldu” savunmasını yaparken iktidara teşekkürlerini sunmuş oldu” dedi.

‘KATİLLERİN SAVUNMALARI ZATEN CEPLERİNDE’

Sözlerine devam eden Ersoy, şunları söyledi:

“Erkekleri güçlendiren cezasızlık politikası sonucunda kadınlar katledilirken, katillerin savunmaları zaten ceplerinde, zihinlerinde, yazılı durmakta; ‘akıl sağlığım yerinde değil’, ‘namus için işledim’, ‘hak etmişti’ peki bu ifadeleri katiller ezberlediler mi? Akıl mı aldılar birilerinden? Aslında hiçbiri, katiller bunları ‘öğrendiler’ evet yanlış değil, cinsiyetçi ve kadın düşmanı söylemleri ile erkek egemen sistem bu katillere bu savunmaları öğretti.”

‘CİNSEL İSTİSMAR SUÇTUR! KADININ BEYANI ESASTIR’

Ersoy, “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı kadınların yüzyıllardır erkek egemenliğine, cinsiyetçiliğe, ayrımcılığa karşı verdikleri mücadeleyle kazandıkları haklarına, hayatlarına topyekün bir saldırının parçasıdır ve toplumsal cinsiyet eşitliğini ortadan kaldırma amacındadır” dedi.

‘DEVLETİN GÖREVİ ŞİDDETİ ÖNLEMEKTİR’

Bianet Haber sitesine getirilen yasağa değinen Ersoy, 2008’den bu yana erkek şiddetinin boyutlarının görülmesi için erkek şiddetindeki sayılar, gün gün basına yansıyanlar ve yargılamalardaki duruma dair “erkek şiddeti çetelesi” tutan Bianet Haber Sitesi’nin büyük kısmı “Erkek şiddeti çetelesi”, erkek şiddeti haberleri ve LGBTİ+ larla ilgili haberlerin olduğu 141 haberine Sulh Ceza Hâkimlikleri tarafından erişim engeli getirilmiştir. Kadına yönelik şiddet verilerini toplamak bir yana bu verileri toplayan haber sitelerinin haberlerini Erişim Birliği Sağlayıcıları eliyle kaldırtmak iktidarın şiddeti ve boyutlarını görünmez kılma çabasından başka bir şey değildir” dedi.

‘HİPOKRAT YEMİNİ DEĞİŞTİRİLDİ’

Cinsel yönelimin hedef haline getirilmesi sonucunda sokakta LGBTİ+’lar öldürülmekte, şiddete uğradığını söyleyen Ersoy; Gerici, ırkçı, LGBTİ+ ve kadın düşmanı politikaların bir parçası olarak Sakarya ve İnönü Üniversiteleri, Tıp Fakültesi mezuniyet töreni öncesi, öğrencilerin mesleğe başlamadan önce okuduğu, “Hekimlik Andı” olarak bilinen hipokrat yeminlerini değiştirerek “cinsiyet, etnik kimlik ve cinsel yönelim ayrımı yapılamayacağına” yönelik bölümün yemin metninden çıkarıldığını hatırlattı.

‘CİNSEL İSTİSMAR SUÇLARINDA ‘SOMUT DELİL’ FAİLİ KORUYOR’

Ersoy; “Devletler şiddeti önleme, şiddete karşı kadınları koruma, şiddeti kovuşturma ve politika üretmekle yükümlüdür! Kadına, çocuğa, LGBTİ+lara yönelik şiddet ve cinsel istismar suçlarında kovuşturma ve cezalandırma mekanizmaları hızlı, mağduru koruyan ve mağduru değil faili yargılayan bir sistem olmalıdır. Ancak 4. Yargı Paketi kapsamında meclisten geçerek uygulanmaya başlayan cinsel istismar suçlarında “somut delil” arama koşulu, beyanı esas alan, mağduru koruyan yasal zemini boşa çıkarmış mağdur aleyhine, faili koruyan bir uygulama haline getirilmiştir. Özellikle mağdur çocuk ise yaşadığı istismar ile mücadele etmesi, anlaması, anlatması uzun zaman alacağından somut delil ispatı istismar faili erkekleri güçlendirecek ve cinsel istismar suçlarını artıracaktır” dedi.

‘LAİKLİK YAŞAMSALDIR’

Ersoy, sözlerini şöyle tamamladı:

“Şanlıurfalı 13 yaşındaki hentbol oyuncusu Merve Akpınar’a ‘Şort giyemezsin, spor yapamazsın sen kızsın’ diyerek gerici ‘mahalle baskısı’ yaratanlara, Olimpiyatlarda Çin’i yenen Milli Kadın Voleybol Takımı’nın formalarını hedef gösteren ilahiyatçı İhsan Şenocak’a, bir kadına indirimdeki kadın pedini söyleyen market çalışanına şiddet uygulayan erkek eşe güç veren, kadınların ne giyeceğine, nasıl yaşayacağına, kaç çocuk doğuracağına karar vermeye kalkan, kadınların hayatları ve bedenleri üzerinde erkeklerin karar hakkını ‘dinsel’ dayanaklarla meşrulaştıran iktidar politikaları sonucu yaşandığını, iktidarın dinci gerici politikalarına, en güzel yanıt sokakta şort giydiği için erkekler tarafından taciz edilen kız kardeşimizden geldi: ‘Sana ne lan ne giydiğimden?’ Evet size ne? Ne giydiğimizden, kaç çocuk doğuracağımızdan ya da doğurmayacağımızdan, nasıl yaşayacağımızdan!”