Erdoğan’ın seçimi kazanmanın başarısız hamlesi: Mazlum Kobani operasyonu

Abone Ol

Cumhur İttifakı ve özellikle Erdoğan, seçimleri kaybetme olasılığının giderek arttığını görüyor. Bu nedenle yeni bir arayış içerisinde dahası Türkiye'nin iç dinamiklerini çok ciddi oranında etkileyecek ve milliyetçi dalgayı yükseltecek bir hamle arayışındaydı.

Deprem felaketi hem toplumsal ve ekonomik alan çok ciddi sonuçlar doğurdu hem de Türkiye'nin bölgesel politikasını çok ciddi oranda etkiledi denebilir. Bu nedenle üzerine sıklıkla konuşulan Suriye’ye yönelik bir operasyonu ya da Doğu Akdeniz ve Ege'de Yunanistan ile olası bir çatışma esasen ortadan kalktı.

Erdoğan kısa süreliğine de olsa toplumu psikolojik etkileyebilecek ve yönlendirebilecek önemli bir adım atmak istiyordu. Öyle bir adım olmalıydı ki muhalefetin dahi ses çıkartmadığı, iktidar desteklediği bir operasyon ya da hamle olacaktı.

21/03/2023 tarihinde ‘Suriye’de Neler Oluyor’ ismiyle yayınlanan makalemde şu değerlendirmeyi yapmıştım: “SDG kaynakları farklı zaman diliminde iki helikopterin hava koşulları nedeniyle düştüğünü açıkladı. Ancak basında yer alan bir kısım iddialara göre sivil özelliklere sahip iki helikopter düşürüldü. Kimin tarafından düşürüldüğüne dair bir açıklama yapılmamış olmasına rağmen, helikopterlerin düştüğü bölge Türk ordu birliklerinin yoğun olduğu bölgeye yakın olması nedeniyle dikkatler Ankara’nın üzerinde toplandı. Ancak ne ABD ne de SDG, helikopterlerin düşürüldüğüne dair bir açıklama yaptı.  SDG yaptığı açıklamada: “Helikopterlerin Rojava’dan Süleymaniye’ye eğitim amaçlı giden Terör İle Mücadele Güçleri (YAT) üyelerini taşıdığını açıklarken YAT Genel Komutanı Şervan Kobani komutasındaki 9 savaşçı yaşamını kaybetti.”

Düşen helikopterde SDG Genel Komutanı Mazlum Kobani’nin yeğeni Şervan Kobani’nin yaşamını yitirmesi, helikopterlerin düşürüldüğü olasılığını tartışmaya açtı. Helikopterlerde Mazlum Kobani’nin olduğu tahmin edilerek düşürüldüğü iddia edilmektedir.    Bu iddialara rağmen ABD’nin ve SDG’nin hava koşulları nedeniyle düştüğünü açıklamaları, Türkiye ile yeni bir kriz yaşamak istemediklerinden kaynaklandığı belirtiliyor.”

Cumhur İttifakı’nın Kuzeydoğu Suriye'de iktidar gücü olan Suriye Demokratik Güçlerine(SDG) yönelik özellikle suikast biçiminde operasyonlar yaptığı biliniyor. Ancak son 2-3 hafta içerisinde çok ciddi gelişmeler yaşandı. Önce SDG ait bir helikopter düşürüldü ve anti-terör operasyonlarını yöneten ekibin ölümüyle sonuçlandı. Daha sonra Türkiye, hava sahasını Süleymaniye'deki uçuşlara kapattı.  İki gün önce Süleymaniye'de Mazlum Kobani’nin ve ABD askeri güçlerinin içerisine yer aldığı helikoptere yönelik İHA saldırısı gerçekleştirildiği açıklandı. Hem ABD ve SDG hem de Irak kaynakları bu operasyonun Türkiye tarafından yapıldığını kamuoyuna açıkladılar. Her ne kadar Türkiye bu konuda henüz bir açıklama yapmamış olmasına rağmen söz konusu İHA'nın Türkiye'ye ait olduğu belirtilmektedir.

 Erdoğan'ın seçimi kazanma hamlesi

Kamuoyu anketlerinde görünen; Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçimini kazanmasının giderek zorlaştığını ve Cumhur İttifakının da parlamento seçimlerini büyük bir olasılıkla kaybedeceğini gösteriyor. 20 yıldır iktidar gücü olan AK Parti'nin bu seçimleri kazanması için bütün olanaklarını sınırsızca kullanacağı tahmin ediliyor ve konuşuluyor.

İç politikada kaos yaratma planlarından bölgesel ilişkilere kadar birçok taktik planı uygulayacağı konusunda ciddi tartışmalar yapılmaktadır. Ancak toplumu etkileyecek en etkili yöntemin, seçmenin milliyetçi ve ulusalcı duygularını en üst düzeyde harekete geçirmekti.

Nasıl ki 1999 yılında Öcalan'ın uluslararası güçlerin bir operasyonuyla Türkiye'ye getirilmesi sağlanmış ve Ecevit'in yani DSP'nin yüzde 21 civarında oy olarak birinci Parti olması sağlanmışsa, benzer bir etkiyi yaratacak bir operasyona baş vurduğu anlaşılıyor. Eğer Mazlum Kobani, yapılan İHA saldırısıyla öldürülmüş olsaydı bugün Türkiye çok başka bir şey konuşacaktı ve iktidar kontrolü mutlak bir şekilde sağlayacaktı. İktidar öyle bir kararlık iradesi göstermiş ki, ABD heyetinin de aynı helikopterde yer alındığı bilinmesine rağmen saldırıyı gerçekleştirdiği anlaşılıyor. Yapılan açıklamalarda İHA saldırısının başarısız olduğu anlaşılıyor. Böylelikle Cumhur İttifakı kısa süreliğine de olsa iç dinamikleri çok ciddi oranda etkileyecek hamleyi gerçekleşmedi.

İktidarın başarısız kalan bu hamlesinin özellikle bölgesel ve uluslararası ilişkilerden önemli sorunlara yol açacağı önümüzdeki günlerde Türkiye yönelik bir kısım hamlelerin devreye gireceği tartışılmaya başlandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu düzeyde bir riski kendi başına almadığı özellikle MİT Başkanı Hakan Fidan’ın ve Milli Savunma Bakanı Hulusi AKAR’ın bilgisi ve onayı olduğu ileri sürülmektedir. Bu nedenle bu saldırının siyasal sorumluluğu Erdoğan’a yüklense de operasyona karar verilmesinde Fidan ve Akar’ın da sorumluluğu tutulmaları sürpriz olmaz. Operasyonun arka planı önümüzdeki süreçte çok daha yoğun olarak konuşulacaktır. Türkiye, ABD askerlerinin içinde olduğu bir konvoyu hedeflemesinin sorumluluğunu üstlenecek mi? Bu henüz netleşmiş değil. İHA’ların Türkiye’den kaldırılmadığı, IKBY sınırları içerisinde kaldırıldığı ve böylelikle Ankara’nın siyasi ve askeri bir sorumluluk üstlenmeyeceği belirtilmektedir.

ABD'nin Tutumu Ne Olabilir

 ABD askerleri güçlerini de içerisinden yer aldığı helikoptere yönelik İHA saldırısının cevabı çok yönlü ve kapsamlı olacağını söylemek yanlış olmayacaktır. ABD birkaç hafta önce düşünen helikopterin kimler tarafından düşürüldüğünü bilmesine rağmen hava şartları nedeniyle düştüğünü açıklaması aslında Türkiye bir uyarıydı. Yani ‘biz bu olayın sizin tarafınıza yapıldığını biliyoruz ancak bunu büyütmek bir krize dönüştürmek istemiyoruz.” Bu mesajı doğru okumaması ve çok daha riskli ikinci bir hamleye yönelmesi ABD'de ciddi tartışmalara yol açtığı görülüyor.

ABD Yönetimi, çok açık bir şekilde Mazlum Kobani'nin içinde bulunduğu helikopterde ABD'li askeri güçlerin de bulunduğunu açıklamış olması ve bu saldırının Türkiye tarafında organize edildiğini belirtmesi, basit bir açıklama olmayıp bunun ekonomik politik ve askeri sonuçlar doğuracağı açıktır. ABD Senatosunda ve Kongresinde bu sorunun çok yönlü tartışılacağına dair veriler ortaya çıkmaya başladı. 

ABD’de birçok Senatör ve Kongre üyesi, Mazlum Kobani'ye yapılan saldırının doğrudan kendilerine yapıldığını açık bir dille ifade ettiler ve SDG’nin ABD’nin en güvenilir müttefiki olduğuna dikkat çektiler. Bu açıklamalar sıradan olmayıp hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar tarafından dile getirilmesi, Rojava’ya yönelik izlenen politikanın ABD’nin devlet stratejisini yansıtmaktadır.

Süleymaniye neden bu ön plana çıkıyor

Rekabet ve çatışmanın en çok yaşandığı Ortadoğu’da, önümüzdeki süreçte beklenilmeyen bazı operasyonların olabileceğine dair uluslararası alandaki veriler ve algılar giderek güçleniyor. ABD'nin önümüzdeki süreçte, İran'a yönelik olası bir operasyon için hazırlık yaptığına dair tartışmalar başladı. Bu nedenle Süleymaniye'nin giderek ön plana çıkması bir tesadüf değil.  Irak Kürdistan Bölge Yönetimi sınırları içerisinde olan Süleymaniye YNK’nin kontrolünde olup ABD’nin Ortadoğu'daki önemli askeri güçlerinin konumlandığı bölgelerden biridir. 

 ABD'nin Irak Kürdistan bölgesindeki ittifak ilişkilerini değiştirmeye başladı. YNK ile PYD arasında stratejik iş birliğinin geliştirilmesi de bu sürecin bir parçasıdır.  ABD’nin bilgisi ve onaylıyla SDG’ye bağlı anti-terör timlerinin bu bölgede bulunuyor olması, belirlenen değişim planın pratik sonuçlarıdır.

Bu gelişmelere paralel olarak Mazlum Kobani'nin de Süleymaniye'ye gitmiş olması askeri bakımdan ciddi bir hazırlığın olduğunu gösteriyor. Türkiye'nin Süleymaniye’ye giden uçaklara hava sahasını kapatmış olması da sıradan oluşan bir tepkinin yansıması değil. Rusya, İran, Türkiye ve Suriye’nin de katıldığı son dörtlü Astana görüşmelerinde hem Suriye’deki hem de Irak’taki gelişmelerin ele alındığı biliniyor. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un ani olarak Türkiye'ye gelmesi, Suriye ve Irak merkezli politik-diplomatik trafiğin yoğunlaşacağını gösteriyor. Türkiye’nin Süleymaniye’ye giden uçaklarına hava sahasını kapatmasında ve Mazlum Kobani’nin de içerisinde yer aldığı ABD askeri heyetine yönelik İHA saldırısında Rusya’nın ve İran’ın bir etkisi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu yönelimlerde Süleymaniye’nin çok daha faz ön plana çıkacağını söylemek yanlış olmaz.

 

 Irak Kürdistan Bölge Yönetimindeki Kriz

 Bu saldırının özellikle Irak Kürdistan Bölge Yönetimindeki ciddi bir krize yol açacağına dair çok sayıda veri bulunuyor. Tartışıya konu olan noktalarda birisi, Mazlum Kobani'nin helikopterde bulunduğu bilgisini Türkiye'nin askeri yetkilerine kim haber verdi. Doğal olarak YNK ile bir rekabet halinde olan KDP'nin böyle bir bilgi verme olasılığı tartışılmakta ve giderek ön plana çıkmaktadır. Böyle bir durumun açığa çıkması özellikle ABD ile olan ilişkilerde çok ciddi bir kriz oluşacaktır. ABD'nin Mazlum Kobani ile Bafıl Talabani'yi bir araya getirmesi, Kamışlı-Süleymaniye ilişkilerinde yeni bir politik dengeyi oluşturmaya karar verdiğini gösteriyor.  Bu gelişmeler, KDP'nin denklemin dışında tuttuğunu ve oluşturulan yeni politik dengelerde yeni bir yol haritasının belirlendiğini söyleyebiliriz.

Bafıl Talabani, saldırıyı karşı 'Ya Kürdistan Ya Ölüm ' mesajı ile tavrını en üst düzeyde ortaya koydu. KDP ise oldukça esnek bir açıklama yaparak saldırıya yönelik 'endişelerini’ dile getirdi. İki taraf arasındaki açıklamanın tonu ve refleksi saldırının hedefledik güç bakımından bir fikir vermektedir. Bu nedenle ABD askerlerini içerisinde bulunduğu Mazlum Kobani'ye yönelik saldırı Türkiye'yi ne kadar zorda bırakacaksa çok daha ciddi düzeyde KDP yetkililerini zorda bırakacaktır.  KPD-YNK arasındaki rekabet bir askeri    çatışmaya dönüşmez ama KDP’ye yönelik bir kısım hamlelerin başlayacağını söyleyebiliriz. Özellikle Türkiye’deki seçimlerde Erdoğan’ın kaybetmesinin politik sonuçları Irak Kürdistan Bölge Yönetiminde etkin olan KDP için çok zorlu bir süreç başlayacaktır.

Sonuç: Cumhur İttifakı’nın ve Erdoğan’ın yeniden seçimi kazanmak için başlattığı çok yönlü hamleler devam edecek. Özellikle ABD tarafından yapılan açıklamalarda Mazlum Kobani’ye yönelik başarısız operasyonun Türkiye tarafından yapıldığı vurgulanmaktadır.  Kobani’ye yönelik başarısız operasyon, iktidarın hamlelerini önemli ölçüde zayıflattı. Bundan sonraki hamleleri daha çok içte olacaktır. Bu nedenle bütün muhalif güçlerin çok dikkatli olmaları ve provokasyonlara izin vermemeleri son derece önemlidir.