Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 5 Aralık Kadın Hakları Günü vesilesiyle düzenlenen Uluslararası Yerel Yönetimlerde Kadın Zirvesi'nde, “Türkiye kadın hakları konusunda kelimenin tam manasıyla altın yıllarını bizim dönemimizde yaşıyoruz. Yıllarca bu meselenin edebiyatını yapanlar hiçbir adım atmazken biz kardeşlerimizin sosyal hayatta, kamuda, ticarette, en önemlisi siyasette hak ettikleri yere gelmeleri için yoğun bir gayret içindeyiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 5 Aralık Kadın Hakları Günü vesilesiyle İstanbul Pullman Hotel'de düzenlenen Uluslararası Yerel Yönetimlerde Kadın Zirvesi'ne katıldı. Erdoğan, “AKP Genel Merkezi Kadın Kolları tarafından düzenlenen uluslararası yerel yönetimlerde kadın zirvesinde sizlerle beraber olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum” dedi.
KADIN ODAKLI ŞEHİRCİLİK POLİTİKALARINA DUYULAN İHTİYAÇ, HER GEÇEN GÜN KENDİSİNİ HİSSETTİRİYOR.
Erdoğan, şunları söyledi:
"Dün başlayan ve yarın sona erecek zirvemizde kadınla yükselen şehirler teması altında önemli meseleler masaya yatırılacak. Bu kapsamda, Türkiye'de şehircilik vizyonu ve konut politikası, şehircilik kadın ve aile politikaları, akıllı şehirler, enerji yönetimi ve dijital dönüşüm, göç, göçmen politikaları ve sosyal uyum, iklim değişikliği, çevre ve sürdürülebilirlik gibi başlıklarda paneller düzenlenecek, meseleler açık yüreklilikle değerlendirilecek. Zirvemize iştirak eden birbirinden teskin isimlerden gelen tenkit, tespit ve tekliflerin başta partimiz ve hükümetimiz olmak üzere hepimiz açısından yol gösterici olacağına samimiyetle inanıyorum.
Şurası bir gerçek ki kırsaldan kentlere doğru göçün artmasıyla birlikte tüm dünyada kadın odaklı şehircilik politikalarına duyulan ihtiyaç, her geçen gün kendisini daha fazla hissettiriyor. Daha önce de ifade ettiğim gibi kadınların omuzlarındaki yük giderek daha da ağırlaşıyor. Kadınlardan bir taraftan geleneksel sorumluluklarını yerine getirmeleri, diğer taraftan da çalışma hayatının içinde bizzat yer alarak aile bütçesine destek olmaları bekleniyor. Kadınlar eskiden olduğu gibi hem aileyi çekip çevirmeye çalışırken hem de çalışma hayatının zorluklarını, sıkıntılarını omuzlamak zorunda kalıyor.
SAVAŞLARIN, ÇATIŞMALARIN, EKONOMİK KRİZLERİN, SOSYAL VE SİYASAL HUZURSUZLUKLARIN YÜKÜNÜ HERKESTEN FAZLA KADINLAR ÇEKİYOR.
Aynı şekilde savaşların, çatışmaların, ekonomik krizlerin, sosyal ve siyasal huzursuzlukların yükünü herkesten fazla kadınlar çekiyor. Dolayısıyla değişimi, teknolojiyi aşırı ve sağlıksız şehirleşmenin getirdiği sorunlarla üç boyutlu şehircilik tasarımını konuştuğum bir dönemde tertiplenen bu zirveyi çok ama çok isabetli buluyorum. Zirvenin ufuk açıcı tartışmalara ve somut sonuçlara vesile olmasını canı gönülden temenni ediyorum.
İdeal ve adil bir toplumsal hayat ancak kadınların söz ve hak sahibi olmalarıyla mümkündür. Toplum hayatında olduğu gibi şehir hayatı ve yerel yönetimlerde de kadınların etkin olmaları kritik önemlidir. Çünkü her şehir insanların topluluk halinde yaşadığı her yerleşim birimi aynı zamanda o insanların evi yuvası mesafesindedir. Kadının olduğu yerde barış olur. Kadının olduğu yerde birlik olur. Kadının olduğu yerde dirlik olur. Kadın elinin değdiği yerde huzur ve düzen olur.
KADINLARIN, KURUCU AKLINI GÜNDELİK HAYATTA EŞLERDEN BİRİNİN VEFAT ETTİĞİ AİLELERDE ÇOK NET GÖREBİLİRİZ.
Kadının güçlü olduğu yerde gelişme olur, ilerleme olur, inşa olur. Tıpkı niyetimiz gibi, şehirlerimizin de anaç karakterde olması işte bu hakikatin tezahürüdür. Kadınların, kurucu aklı o kadar kıymetli ki bunu gündelik hayatta eşlerden birinin vefat ettiği ailelerde çok net görebiliriz. Eşlerden evin erkeği rahmetli olmuşsa kadın dirayetiyle, metanetiyle, şefkatiyle, aileyi kanatları altına alarak tüm bireylere sahip çıkar. Eşi vefat ettikten sonra o ocak sönmüyorsa başında kadın olduğu içindir.
O aile dağılmıyorsa kadının kurucu ve kuşatıcı fıtratı sayesindedir. Toplumun çekirdeği olan aile evvel emirde nasıl kadınların fedakarlıkları, gayretleri, emekleri sayesinde ayakta duruyorsa toplumsal hayatta da şehirler, ülkeler, milletler kadınlar sayesinde ayakta duruyor. Kemal Tahir'in ifadesiyle, ‘Devletimizi, devlet ana yapan kadınlardır.’ Sizlerin şahsında siyasi hayatım boyunca beraber yol yürüdüğüm tüm hanım kardeşlerime dava ve mücadele arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
BUGÜN ÜLKEMİZDE KADIN HAKLARI AÇISINDAN ÖNEMLİ BİR DÜZENLEMENİN 91’İNCİ YIL DÖNÜMÜDÜR.
Yine burada 81 vilayetimizde yerel yönetimlerde çalışan tüm kadınlara siyasete ve belediyelere kadın eli değdiren tüm hanım kardeşlerime en kalbi selamlarımı, muhabbetlerimi gönderiyorum. Ressam, şair, bu ülkenin değerlerini sanata dönüştüren Bedri Rahmi Eyyüpoğlu kadınlar için şöyle diyor: ‘Seni düşündüm şükrederek. Su gibi aziz olasın her daim ekmek gibi güzel.’ Başta eşim ve çocuklarım olmak üzere her biri şükür vesilesiyle ülkemize, milletimize ve hareketimize yaptıkları eşsiz katkılar için şükranlarımı sunuyorum.
Bugün ülkemizde kadın hakları açısından önemli bir düzenlemenin 91’inci yıl dönümüdür. 1930 yılında önce belediye seçimlerinde seçme seçilme hakkı elde eden kadınlar, dört yıl sonra, 5 Aralık 1934'de Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan değişikliklerle milletvekili seçme ve seçilme hakkı kazanmıştır. Böylece ülkemizde kadınlar, Avrupa'daki hem cinslerinden çok daha evvel seçme seçilme hakkına kavuşmuşlardır. 1935 yılında gerçekleştirilen ilk genel seçimlerde de 17 kadın milletvekili Meclis’te temsil hakkına sahip olmuşlardır.
KADINLAR, İSTİKLAL HARBİMİZDE DE SON DERECE MÜHİM ROLLER ÜSTLENMİŞLERDİR.
Temel hak ve özgürlüklerin kullanımında eşit muamelenin önünü açan bu önemli düzenlemenin 91’inci yıl dönümü kutlu olsun diyor, buradaki hanım kardeşlerimin şahsında ülkemizdeki tüm kadınların 5 Aralık Kadın Hakları Günü'nü canı gönülden tebrik ediyorum. Kadınlar, milletimizin kadim tarihinde hep müstesna bir konumda oldu. Uygur dönemine ait yazıtlara bakıldığında ana sözcüğünün her zaman baba sözcüğünden önce geldiği görülür. Bir rica ise çift başlı kartalın biri kadın, diğeri erkektir. Kartal'ın bir başı Hakan ise diğer başı Hatun’dur.
Tarihimizde Ertuğrul Gazi'nin annesi Hayme Ana gibi, Osman Gazi'nin eşi Bala Hatun gibi, Orhan Gazi'nin eşi Nilüfer Hatun gibi, Ankara'da metfun Melike Hatun gibi nice öncü ve örnek kadın şahsiyetler vardır. O fedakar, o cefakar, o özgüven ve asiyet sahibi kadınları hep şükranla, minnetle yad ediyoruz; bugün de bir kez daha rahmetle anıyoruz. Kadınlar, İstiklal Harbimizde de son derece mühim roller üstlenmişlerdir. Şehir şehir dolaşarak Kuvayımilliye ve Milli Mücadeleyi halka anlatan bebeği kucağında olduğu halde cepheye mermi taşıyan... ‘Ben cephe gerisinde değil; cephede, erkeklerle birlikte savaşacağım’ diyerek işgalcilere kök söktüren yiğit kadınlar, erkeklerle birlikte bu topraklar için can verdiler. Bize üzerinde özgürce yaşayacağımız bir vatan bıraktılar.
DOĞRUSU KADINLAR BU ANAYASAL HAKLARINI UZUN YILLAR SELAHİYETLE, LİYAKATLE VE ÖZGÜRCE KULLANAMADILAR.
Cumhuriyetimizin kuruluşu ve yükselişinde de kadınlar her zaman ön safta yer aldılar. İşte 1930 ve 1934'te yapılan düzenlemelerle kadınların bu mücadelesi onurlandırılmış bir nevi hakları teslim edilmiştir. Gazi Mustafa Kemal, bu hakkın verilmesinin ardından şöyle demiş: ‘Medeni memleketlerin birçoğunda kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu salahiyet ve liyakat ile kullanacaktır’. Bizzat kendi ifadesiyle kadınların liyakat ve salahiyet ile kullanmaları için verilen bu hak gazinin vefatından sonra gelenler tarafından sabote edilmiş, çeşitli kısıtlamalar ve yasaklarla aşındırılmıştır.
Doğrusu kadınlar bu anayasal haklarını uzun yıllar selahiyetle, liyakatle ve özgürce kullanamadılar. Görünür görünmez birçok engelle karşılaştılar. Mesela başörtüsü dolayısıyla seçilme hakkından mahrum bırakıldılar. Mesela üniversiteyi kazandıklarında karşılarında ikna odalarını buldular. Mesela kimi zaman kılık kıyafetlerinden kimi zaman mezun oldukları okullardan ötürü ayrımcılığa uğradılar. 28 Şubat'ın baskıcı atmosferinde binlerce kadın eğitim, çalışma, kamuda istihdam haklarından feragat etmek zorunda kaldı. Kadınlar, yıllarca inanç değerleriyle okulları, eğitimleri, meslekleri arasında çok travmatik tercihler yapmak mecburiyetinde bırakıldı. Bunların hepsini beraber yaşadık. Biliyorum ki şu an bu salonda bulunan bütün arkadaşlarımın da önemli bir kısmı bu ayrımcılığı iliklerine kadar yaşadı.
MECLİS’E BAŞÖRTÜSÜYLE GİRDİ DİYE ADETA LİNÇ EDİLEN KADINLARI HANGİMİZ NASIL UNUTABİLİRİZ?
Şimdi ben buradan soruyorum. Meclis’e başörtüsüyle girdi diye adeta linç edilen kadınları hangimiz nasıl unutabiliriz? Okullarda üniversitelerde yürütülen cadı avını nasıl unutabiliriz? Unutmayın. ‘411 el kaosa kalktı’ manşetinin temsilcisi olduğu nasıl unutabiliriz? Başörtüsü yasağının sürmesi için Anayasa Mahkemesi'nin kapısında nöbet tutan CHP'yi ve özgürlük düşmanı zihniyetini nasıl unutabiliriz? Bugün sesleri eskisi kadar çok çıkmasa da medyada, sosyal medyada, iş dünyasında, siyasette, bürokraside varlığını halen devam ettiren kadın hakları cellatlarını nasıl unutabiliriz?
Bunları unutmadık. Unutmuyoruz ve hiçbir zaman unutmayacağız. Her ne kadar kadınlar seçme seçilme hakkını 91 sene önce elde etmiş olsalar da maalesef bu haklarını hiçbir kısıtlama olmadan kullanmaları, uzun, sancılı, zorlu, bedellerle dolu bir mücadeleyi gerekli kılmıştır. Burada şu gerçeği büyük bir gururla ifade etmek arzusundayım. Türkiye kadın hakları konusunda kelimenin tam manasıyla altın yıllarını bizim dönemimizde yaşıyor.
YILLARCA BU MESELENİN EDEBİYATINI YAPANLAR, HİÇBİR ADIM ATMAZKEN BİZ KARDEŞLERİMİZİN HAK ETTİKLERİ YERE GELMELERİ İÇİN GAYRET İÇİNDEYİZ.
Yıllarca bu meselenin edebiyatını yapanlar hiçbir adım atmazken biz kardeşlerimizin sosyal hayatta, kamuda, ticarette, en önemlisi siyasette hak ettikleri yere gelmeleri için yoğun bir gayret içindeyiz. Bunu son 23 yılın rakamlarına göz attığınızda zaten görüyorsunuz. Göreve geldiğimizde kadınların iş gücüne katılım oranı 2025 Eylül ayı itibarıyla bu rakam, yüzde 35,7'ye yükseldi. Parlamentodaki kadın milletvekillerinin sayısı 24, kadın temsil oranı ise sadece yüzde 4,4. 2023 Mayıs seçimleriyle meclisteki kadın milletvekillerinin sayısı 119'a, temsil oranı ise 5 kat artarak yüzde 19, 83'e çıktı.
Kadın muhtarların sayısı, 117'den 2001'e yükseldi. Kadın kamu çalışanlarının oranı 2024 yılı itibarıyla yüzde 43,46'ya ulaştı. Kadın valilerimizin sayısını 4 katına, kadın kaymakamlarımızın sayısını ise 3,7 katına çıkarttık. 2002'de kadın büyükelçilerimizin sayısı sadece 14 iken; bugün 80 kadın büyük elçimiz var. Nereden nereye... 26 bini aşkın hakim ve Cumhuriyet savcımızın 10 bin 372'si kadın yargı mensuplarımızdan oluşuyor. Kadın akademisyenlerin sayısında da ciddi artış oldu. Kadın profesörlerimizin oranı ise değerli kardeşlerim yüzde 24'ten yüzde 36'ya; doçentlerimizin oranı, yüzde 31'den yüzde 44'e; öğretim görevlilerimizin oranı yüzde 36'dan yüzde 53'e yükseldi.
MAHKEME KAPILARINDAN AYRILMAYAN MUHALEFETE, KADIN HAKLARI MESELESİNİ MARJİNAL İDEOLOJİLERİNE PARAVAN YAPAN ÇEŞİTLİ YAPILARA RAĞMEN BAŞARDIK.
Sadece 23 yıl gibi kısa bir sürede işte bütün bunları başardık. Mahkeme kapılarından ayrılmayan muhalefete, kadın hakları meselesini marjinal ideolojilerine paravan yapan çeşitli yapılara rağmen başardık. Bu mücadeleyi sonuna kadar sizlerle birlikte sürdüreceğiz. İnşallah daha güzel seviyelere yine birlikte geleceğiz. AKP Genel Başkanı ve Türkiye Cumhurbaşkanı olarak bu kardeşinizin hak ve adalet mücadelenizde daima sizlerin yanında olacağını, bu mücadeleyi sizlerle kalp kalbe yürüteceğini bilmenizi istiyorum. Rabbim yol ve mücadele arkadaşlığımızı daim eylesin diyorum.
Biz ufkunu, vizyonunu, ülkeye ve millete hizmet aşkını yerel yönetimlerde ortaya koymuş, orada pişmiş, yetişmiş bir siyasi geleneğin temsilcileriyiz. Şahsım başta olmak üzere, milletin gönlünde ve hafızasında yer edinen birçok isim, belediyelerdeki çalışmaları ve başarılarıyla temayüz etti. Parti olarak yerel düzeyde kazanılan birikimi merkezi idareye, merkezde edinilen tecrübe ve vizyonu da mahalli idareye taşımaya önem verdik. Ankara'da milletvekili veya bakan olarak tüm Türkiye'ye hizmet etmiş arkadaşlarımızdan bazıları belediye başkanı olarak kendi illerine de hizmet ettiler, göğsümüzü kabartan işlere imza attılar ve atıyorlar.
KADIN BELEDİYE BAŞKANLARIMIZ VE MECLİS ÜYELERİMİZ YEREL DÜZEYDE AKP'NİN ESER VE HİZMET SİYASETİNİN TEMSİLCİLİĞİNİ BAŞARIYLA YERİNE GETİRİYOR.
Kadın belediye başkanlarımız ve meclis üyelerimiz yerel düzeyde AKP'nin eser ve hizmet siyasetinin temsilciliğini başarıyla yerine getiriyor. Yerel yönetimlere kadın eli değdiğinde orada sadece estetik, nezaket ve özverinin değil; aynı zamanda başarının, aynı zamanda sabrın, vizyonun, şefkatin ve kararlılığın da olduğunu memnuniyetle görüyoruz. Biz de kendilerine her türlü desteği veriyoruz, vermeyi de sürdüreceğiz.
Şu gerçeğin hepimiz gayet farkındayız. Türkiye'nin kalkınmasında, gelişmesinde, bilhassa vatandaşa dokunan hizmetlerin icrasında mahalli idarelerimiz hayati roller üstlenmektedir. Belediyeler iyi çalıştığında, halka iyi hizmet ettiğinde, merkezi idarenin vizyonunu tamamlayıcı bir işlev görmektedir. Tersi durumda ise vatandaş hak ettiği hizmete kavuşamamakta, iller ve ilçeler arasında halka sunulan hizmetlerin kalitesinde fark oluşmaktadır.
2019 seçimleri sonrasında el değiştiren birçok belediyede bunu bizzat tecrübe ettik. Hizmet ve eser yerine reklamı önceleyen kifayetsiz kişilerin yönetiminde belediyelerimiz hızla irtifa kaybetti. Daha önce pürüzsüz işleyen hizmetlerde aksaklıklar yaşanmaya başladı. Trafik, toplu taşıma, temizlik hizmetleri, çevre düzenlemeleri gibi temel hizmetler alanlarında bırakın iyiye gitmeyi, sorunlar derinleşti, kronikleşti, büyüdü, daha da içinden çıkılmaz hale geldi. Tabii bu sorunlar, özellikle yolsuzluk, rüşvet, irtikap, kamu malını talan etme, bunun yanında ahlak ve hukuk dışı skandallar ne yazık ki Türkiye'yi bir tahribatla karşı karşıya bıraktı.
BELEDİYELERİN YETİŞEMEDİĞİ YERLERE BİZ ULAŞIYORUZ.
Bütün bunları eklediğimizde ortaya çok daha vahim bir tablo çıkıyor. Biz, 86 milyonun sorumluluğunu taşıdığımız için kötü gidişe engel olmak için adına her türlü çabayı gösteriyoruz. Belediyelerin yetişemediği yerlere biz ulaşıyoruz. Kaynakların verimli ve etkin kullanılması için üzerimize düşeni yapıyoruz. Hizmet etmek isteyeni desteklerken, milletin malının çarçur edilmesine de yasal sınırlar çerçevesinde müsaade etmiyoruz. Bundan sonra da aynı çizgide bu yola devam edeceğiz.Hiçbir ayrım yapmadan şehrine hizmet edenin yanında olacağız. Yine hiçbir ayrım yapmadan, şehrini yağmalayanın karşısında olacağız.
Bakın bunu özellikle şunun için ifade ediyorum: Gelinen noktada artık daha farklı bir yaklaşımla belediyeciliğe bakmamız gerekiyor. Yarının şehirlerinin daha yaşanılabilir, daha huzurlu, daha sağlıklı olması, bugünden atacağımız adımlara bağlıdır. Bir yandan mevcut sorunları çözerken diğer yandan da asırlık vizyonlarla şehirlerimizi geleceğe hazırlamak durumundayız. Örneğin, enerji ihtiyacının arttığı gerçeğinden hareketle, enerji planlaması ve yönetimine uygun bir şehircilik politikasını yerleştirmek zorundayız. Sıfır atık çalışmalarını yoğunlaştırarak, yaygınlaştırarak şehirlerimizin en büyük sorunu haline gelen çevre kirliliği ve israfın önüne geçmek mecburiyetindeyiz.
KADIN BELEDİYE BAŞKANLARIMIZIN BUGÜNÜN İŞLERİNİ HAKKIYLA YAPARKEN, YARININ ŞEHİRLERİNİ KURMA ÇALIŞMALARINI DA İHMAL ETMEYECEĞİNE İNANIYORUM.
Bir başka mesele, göçmen politikaları ve sosyal uyum çalışmalarının yapılmasıdır. Bu konuda mahalli idarelerin hazırlıklı olması, yol haritalarını oluşturması ve suya düşmeden yüzmeyi öğrenmiş olması büyük önem arz ediyor. Bunun yolu ise şehir bilincini geliştirmekten, sosyal uyum ve dayanışmayı önemsemekten, şehrin tarihi ve kültürel dokusunu korumaktan geçiyor.
Kadın belediye başkanlarımızın bugünün işlerini hakkıyla yaparken, yarının şehirlerini kurma çalışmalarını da ihmal etmeyeceğine inanıyorum. Her birinize şimdiden muvaffakiyetler diliyorum. Rabbim yolunuzu, bahtınızı açık etsin diyorum. Bu düşüncelerle Uluslararası Yerel Yönetimlerde Kadın Zirvesi'nin başarılı geçmesini temenni ediyor, zirvenin düzenlenmesinde emeği ve katkısı olan herkese, bilhassa kıymetli misafirlerimize teşekkür ediyorum."