Dr.Mustafa Peköz: Millet ittifakı’nın ‘Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ ne anlama geliyor

Abone Ol

Sistem muhalefeti olarak tanımladığımız ‘Millet İttifakı’ fiilen seçim beyannamesi olarak değerlendireceğimiz  ‘Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ kamuoyuna sunulduğundan bu yana üzerinde ciddi tartışmalar yürütüldü. Belki de ilk kez açıklanan ‘mutabakat’ kamuoyunda ‘Millet İttifakı’ adına olumlu bir değerlendirme olarak görüldü.  Millet İttifak’ın adayı kim olacak tartışmaları ön plana çıkarken kamuoyuna sunulan derli toplu ve anlaşılır bir değerlendirmeleri yoktu.

6 lider tarafından kamuoyuna sunulan metinde üzerinden anlaşılan hususlar ön plana çıkartılmış. Liderler bunun bir uzlaşı metni olduğuna dikkat çekerek eksiklikleri bir bakıma mazur gösterme çabaları olduğu da görülüyor.  Metnin, bir çok kişinin beklentilerinin altında kaldığına dair eleştiriler var. Sistem içi muhalefet partileri de olsa farklı politik eğilimlere sahip 6 siyasi partinin bir araya gelerek bu düzeyde kapsamlı bir ‘Mutabakat Metni’ hazırlamış olması bir başarıdır. Doğal olarak her parti ve ittifak bulunduğu politik yerde bir değerlendirme yapıyor.

‘Mutabakat Metni’nin değerlendirmesine geçmeden önce bugünkü politik ortamda oluşan üç ittifak bakımından nasıl değerlendirildiğini kısaca özetlemek gerekirse:

Millet İttifakı; 6’lı Masa olarak başlayan ve resmi olarak ‘Millet İttifakı’na dönüşen devlet muhalefeti bakımından önemli bir başarı olarak görüldü. Özellikle  Millet İttifakının kadroları ve tabanı bakımından psikolojik bir üstünlük sağladı denebilir. Aynı şekilde farklı politik eğilimleri oluşturan Millet İttifakı’nın tabanının birbirine daha fazla yakınlaşmasını sağladı. Hemen her konuda ortaya konulan somut önerilerin olması, tabanda bir güven tazelemesi yarattı denebilir. Millet İttifakı’nın kadrosal ve taban bakımından birbirine çok daha fazla yakınlaşması seçim atmosferini olumlu yönde etkileyecektir. Millet İttifakı’nın önümüzdeki birkaç hafta içerisinde Cumhurbaşkanı Adayını açıklaması, politik atmosferin yükselmesini sağlayacaktır. Böylelikle politik dengelerin yönü çok daha fazla netleşecektir.

Cumhur İttifakı: Psikolojik üstünlüğü önemli oranda kaybetmiş İktidar ittifakı, çok küçük bir azınlık dışında toplumun bütün kesimlerini kontrol altına alan ekonomik krizi aşabilecek bir strateji ortaya koyamıyor. Dış politikada etki alanı önemli ölçüde azalmış ve geleneksel politikalara dönme çabası da etkili olamıyor, istikrarsızlık devam ediyor. Toplumsal tabanını kaybetme eğilimi hızla artıyor. Öyle ki AKP milletvekilleri, grup toplantılarına katılmıyor. Cumhurbaşkanı kendi milletvekillerine aldığınız maaş ‘haram’ diyor. Sinan Ateş’in politik bir cinayete kurban gitmesi MHP’yi doğrudan etkilemeye başladı. Sinan Ateş cinayetinin bütün yolları MHP’ye çıkması, milliyetçilerin MHP’den kopmasını hızlandırdı ve doğal olarak bu durum Cumhur İttifakı’nın iktidarını olumsuz yönde etkileyecektir.  Kendi içerisinde farklı düzeylerde kriz yaşayan iktidar, Millet İttifakı’nın ‘Mutabakat Metni’ne yönelik ciddiye alınabilir ve inandırıcı eleştiriler getiremiyor.  Cumhur İttifakı, iç politik ilişkilerde ve uluslararası politik dengelerde ciddi sorunlar yaşacak gibi görünüyor.  Toplumsal güç kaybını engelleyemiyor. Bunu durduracak ve kendisini yeniden toparlayacak bir strateji bulur mu? Devlet gücünü kullanma dışında ortada olan somut bir planlama henüz yok.

Emek ve Özgürlük İttifakı: Politik olarak sistemin dışında olan ama sistem kuralları içinde kurulan ve faaliyet yürüten partilerden oluşuyor. Doğal olarak Millet İttifakı’nın ‘Mutabakat Metni’nin beklenilenden daha zayıf kaldığını açıkladılar.  Türkiye’nin stratejik sorunlarına kalıcı çözümler üretilmediğini vurguladılar. ‘Mutabakat Metni’ni daha çok devleti yeniden dizayn etme amacı taşıdığına dikkat çektiler. Eleştirilere rağmen toptan yok hükmünde saymadılar. İçerisinde olumlu görülecek bir kısım değerlendirmelerin olduğunu da belirttiler. Kürtler, Aleviler başta olmak üzere toplumsal sorunların çözümüne dair ciddiye alınabilir bir alternatif ortaya koymadıkları, Anadil’de eğitim meselesine dikkat çekmedikleri, Kültürel Haklara dair bir tanımlama yapmadıkları, İstanbul Sözleşmesine vurgu yapmadıkları, Dış politikadaki temel belirsizliklere yönelik somut öneriler ortaya koymadıkları gibi bir kısım temel eleştiriler yapıldı. Ancak bu eleştirilere rağmen ‘Mutabakat Metni’ne karşı toptan bir ret politikası izlememeleri, seçim sürecinde üzerinde bir kısım tartışmaların ve hatta uzlaşıların olabileceğine dair mesajlar verilmesi açık kapı politikası olarak değerlendirebiliriz.  Emek ve Özgürlük İttifakı, kendi adayını çıkartacağını açıklamakla birlikte, Millet İttifakı’nın adayının kim olacağı ve Emek ve Özgürlük İttifakı ile nasıl bir yol alacağı son tahlilde etkili olacak gibi görünüyor.

 

Millet İttifakı’nın ‘Mutabakat Metni’ üzerinde özet bir değerlendirme

 

 Millet İttifakı’nın ‘Mutabakat Metni’ esasen devletin stratejik olarak yeniden yapılandırılması esasına dayanıyor. Bu yapılandırma ise niteliksel bir değişiklikten çok  ‘Cumhur İttifakı’nın yapmış olduğu tahribatı aşmak ve bir kısım uygulamaları kanunlar ve yasalarla güvence altına almak gibi bir hedef belirlenmiş. Böylelikle bireylerin etki gücü yerine kurumların gücünü yerleştirmeyi ve devleti kurumsal yapılar üzerinde yönetmeyi esas alan bir taslak oluşturulmuş. Güncel politikaya yönelik ortaya konulan önemli bazı taleplerin karşılanması, devletin yeniden reorganize edilmesini ciddi oranda etkilemez.  Zaten metin esasen devletin işleyiş biçimi üzerinde duruyor. Bu işleyişin merkezine ‘Parlamenter Sistem’ konulmuş. Yetkilerin tek kişiden toplanması yerine doğrudan parlamentoya aktarılacağı belirtilmiş. Bir bakıma eskiye dönüş ama eskinin bir tekrarı değil nispeten daha geniş bir düzenlemeyi içeriyor.

 Dikkat çekmek istediğim birkaç nokta var:  

Yerel Yönetimler: Mutabakat Metni’nde şunları belirtilmiş:

• Yerel Yönetimler Reformunu hayata geçireceğiz.

 • Tüm yerel yönetim mevzuatını yeniden değerlendirecek, yerel yönetimleri idari ve mali açıdan yeniden yapılandıracağız.

• Bazı bakanlıkların taşra kuruluşlarını görev alanlarına göre yerel yönetimlere devredeceğiz.

• Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki aşırı vesayetine son vereceğiz.

 • Seçimle gelenin seçimle gitmesini güvence altına alacak, yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkını yok sayan kayyum uygulamalarına son vereceğiz.

• Seçilmiş yöneticilerin görevlerine bir yargı kararı olmadıkça son verilememesini güvence altına alacağız.

• Görev suçları sebebiyle hakkında soruşturma başlatılan yerel yöneticilerin geçici olarak görevden uzaklaştırılmalarını da ancak yargı kararı ile mümkün kılacağız.

 • Seçilme yeterliliğini kaybeden ya da görevden uzaklaştırılan belediye başkanının yerine gelecek kişinin belediye meclisi tarafından seçilmesini sağlayacağız.

• Yerel yönetimlerin öz gelirlerini artırma kapasitelerini güçlendireceğiz.

• Belediyelerin genel bütçe vergi gelirlerinden aldığı payları artıracağız.

• Belediyelerin genel bütçe vergi gelirlerinden aldıkları payların belirlenmesinde illerin üretim ve ihracata olan katkısını ve yaz-kış ile gece-gündüz nüfus farkı ile düzensiz göçü dikkate alacağız.

• Muhtarlık Temel Kanunu’nu çıkaracağız.”

AKP-MHP ittifakına dayanan Cumhur İktidarının izledi politikalardan çıkartılan sonuçlar olarak değerlendirilmiş. Bunlar elbet ki oldukça önemlidir. Ancak bunların hayata geçirilmesi ve kalıcı olması için stratejik değişikliklere ihtiyaç var:

a-Yerel Yönetimlerin İşleyişi Özerk Bir Statüye Kavuşturulmalıdır: Yerel Yönetimler ‘Özerk’  yapısı anayasal güvenceye kavuşturulmadan yürütmenin  müdahalesi her zaman  gündemde olur. Yürütmenin Parlamenter veya Cumhurbaşkanlığı sisteminde olmasının bir önemi yoktur. Sorun, yerel yönetimlerin niteliksel olarak güçlendirilmesinin sağlanmasıdır.

b-Valilerin Yerel Yönetimler Üzerindeki Yetkisine Son Verilmelidir: Millet İttifakı, Cumhurbaşkanının yetkilerini oldukça sınırlayarak yeniden parlamentoya  ön plana çıkartarak böylelikle seçimle gelmiş olanların yetkilerini arttırmayı amaçlıyor. Aynı şekilde özellikle Büyük Şehir Belediyeler için aynı uygulamayı yapacağına dair bir talep yok. Vali, bir bürokrat ve devlet memuru. Ama bir ilin ‘cumhurbaşkanı’ gibi bir yetkiye sahip. Doğrudan halkı temsil etmiyor. Belediyelerin almış olduğu bütün kararlar valilik onayından geçiyor.  Atanan bürokrat-memur Belediyelerin Amiri durumundadır. Hâlbuki Belediye Meclisi ve Başkanları seçimle geliyor ve tam yetkili olmaları gerekir. Bu nedenle Valilerin özellikle Büyük Şehir Belediyeler üzerindeki vesayeti mutlaka kaldırılmalıdır. Yetkiler esasen seçilmiş Belediye Başkanlarına devredilmelidir. Büyük Şehir Belediye Başkanlarının tıpkı milletvekilleri gibi ‘dokunulmazlıkları’ olmalıdır. Rüşvet, yolsuzluk, etik davranışlar gibi bir kısım olaylar dışında yargılanmaları belirli hukuki esaslara bağlanmalıdır.

 

 Kamu Yönetimine ilişkin bölümde dikkat çeken hususlar:

“• Daha önce kapatılan belde belediyelerinin yeniden açılması ve yeni belediye ihdasını ihtiyaçlar doğrultusunda değerlendireceğiz.

• İl Özel İdareleri’nin durumunu kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması çerçevesinde ele alacağız.

• Yerel yönetimlerin karar mekanizmalarına muhtarları, ilgili sivil toplum kuruluşlarını ve meslek odalarını dahil ederek katılımcılığı artıracağız.

 • Demokratik katılımı önceleyecek, kent konseylerini güçlendirecek, kurulmamış kent konseylerinin ivedilikle kurulmasını zorunlu hale getireceğiz.

 • Yerel yönetim mekanizmalarına nitelikli katılımın sağlanabilmesi için yerel yönetimlerde fırsat eşitliği birimleri kuracağız.

 • Yerel yönetimlerin verilerini topluma açmasını sağlayacak, bu verilerin üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve meslek odaları tarafından yerel çözümlerin geliştirilmesinde kullanılmasına imkân tanıyacağız.”

Kamu yönetimi bölümünde önemli gördüğüm noktaları aldım. Bunlar oldukça olumlu talepler. Kapatılan belediyelerin açılarak belediyelik sistemimin yaygınlaştırılması, Sivil Toplum kuruluşlarının, Kent Konseylerinin kararı sürecine dahil edilmesi,  yerel demokrasinin en alt birimi olan muhtarlık kurumunun yeniden aktifleştirilmesi önemlidir. Bütün bunların sağlıklı işleyebilmesi için  ‘İl Özel İdareler’ yeniden yapılandırılmalı, bölgeye ilişkin kararlarda tam yetkili olmalı. Mülki amiri ve başkanı Vali değil, Belediye Başkanı olmalıdır. Bütün bu olumlu adımların başına Vali’nin getirilmesi merkezi otoritenin etkisinin devamı anlamına gelir ki, bu anti demokratik bir uygulamadır.

 

‘Mutabakat Metni’nin Dış Politikası  “Yurtta Barış Dünyada Barış”  geleneksel çizgiye oturtulmuş“Uluslararası hukuka saygılı ve evrensel değerlere dayalı bir dış politika izleyecek, başta komşularımız olmak üzere ülkelerin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine karşılıklı saygı, iç işlerine karışmama, uyuşmazlıkların barışçı yollarla diplomasi ve diyalog ile çözülmesi ilkelerini bu politikanın esası yapacağız. • Bölge ülkelerinin bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüklerine saygı duyacak, iç işlerine karışmayacak, aralarındaki sorunlarda “taraf tutan” değil “çözümleri kolaylaştıran” olacağız değerlendirmesi yapılmış. Bu yaklaşım nasıl yorumlanacak. Örneğin Suriye’deki askeri güçlerin çekilmesi var mı? Suriye’nin iç işlerine karışmama ve Şam ile Kamışlı arasındaki görüşmelere müdahil olmamama var mı? Suriye’nin Özerk bir yapıya kavuşmasına müdahale edilecek mi? Irak’taki askeri üsler kapatılacak mı ya da bölgeye yönelik yapılan ve gündelik yaşamın bir parçası haline gelen hava operasyonlar durdurulacak mı?  

“• Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefimizdir.

  • Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesi olmamız ve Anayasamızın gereği olarak, AİHS’ne ve Konsey’in diğer hukuki belgelerine uyum sağlayacak, AİHM kararlarını uygulayacağız” diyor. Bunun anlamı şu: Osman Kavala, Demirtaş, HDP Milletvekilleri ve Belediye Başkanlarının derhal serbest bırakılması sonucu çıkar. HDP’nın kapatılma davasının hukuka aykırı olduğunun kabul edilmesi anlamına gelir. Bunun ne kadar inandırıcı olduğu önümüzdeki süreçte görececeğiz. Uluslar arası sözleşmelere bağlı kalacakları belirtilmiş bir bakıma İstanbul Sözleşmesine dolaylı bir gönderme yapılmış

“• İsrail-Filistin sorununa BM kararları çerçevesinde ve iki devlet esasına göre kalıcı bir çözüm bulunması için bütün ilgili taraflarla görüşecek, Filistin konusunda Türkiye’nin güvenilir bir kolaylaştırıcı olarak masadaki yerini almasını sağlayacağız.

• Türkiye ile Ermenistan arasındaki sorunların çözümüne yönelik adımları kararlılıkla sürdüreceğiz.

 • Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ateşkesin kalıcı bir barışa dönüşmesi için katkıda bulunacağız” bu değerlendirmeler, objektif bir şekilde ele alındığında önemli eksiklikleri içeren ama olumlu gelişmeler olarak değerlendirebiliriz Özellikle Ermenistan’a yönelik izlenen çok yönlü ambargoya son verilmesi son derece önemli ve gereklidir.

 

Hukuk ve Adalet Bölümünde belirtilen “• Olağanüstü hal kararnamelerine son verecek, OHAL süresini altı aydan iki aya düşüreceğiz.

• Tutuklamanın istisna olması ilkesinin titizlikle uygulanması için gerekli tedbirleri alacağız.• Seçim barajını %3’e düşüreceğiz.

 • Yurt dışındaki vatandaşlarımızın en fazla 15 milletvekili ile doğrudan Meclis’te temsili için yurt dışı seçim çevresi oluşturacağız.

• En son yapılan milletvekili genel seçiminde en az %1 oy alan siyasi partilerin hazine yardımından faydalanmasını sağlayacağız.” Bunlar Hukuk ve adalet sistemi bakımından olumlu olarak değerlendirilen alt başlıklardan bir kaçıdır. Ama stratejik bir çözüm içermiyor. Demokratikleşmede önemli adımlar ama toplumsal uzlaşma için yetersizdir.

 

Eğitim bölümü: “• Eğitim kurum ve süreçlerini cinsiyet, etnik köken, din, dil, yerleşim yeri, sağlık durumu, sosyo-ekonomik koşulları ayırt etmeden, fırsat eşitliği ve adaletini ve herkesin nitelikli eğitim hakkını garanti altına alan kapsayıcı bir anlayışla düzenleyeceğiz. •YÖK’ü kaldıracak, yüksek öğretim kurumlarının akademik, idari ve mali özerkliğine müdahale etmeksizin yüksek öğretimin planlanması ve yükseköğretim kurumları arasında koordinasyonun sağlanması şeklinde sınırlı görevleri bulunan bir kurul kuracağız.”  Eğitim alanında önemli adımlar atılacağı söylenmesine özellikle 12 Eylül Darbeci generallerin ürünü olan YÖK’ün kaldırılacağı belirtilmesine rağmen ‘Anadilde eğitime’ dair tek bir kelimenin söylenmemiş olması inkâr siyasetinin devamı anlamına geldiği belirtildi ve  önemli eleştirilerden biri bu alanda yapıldı.

Aynı şekilde Kültürel Haklardan bahsedilmesi de önemli bir eleştiri konusu olarak ele alındı. Eşit Yurttaşlık tanımının yapılmamış olması ve içeriğinden ne anlaşıldığının belirtilmemiş olması demokratik değerler bakımından önemli bir eleştiri konusu haline geldi. Aleviler için son derece önemli olan ‘inançlar’ sorununa girilmemiş ve hiçbir değerlendirme yapılmamış.

 

Özetle; Millet İttifakı’ tarafından hazırlanan ve kamuoyuna sunulan ‘Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ devletin yeniden yapılandırılması bakımından önemsenmiş bir taslak ancak devletin ve toplumun karşı karşıya olduğu yapısal sorunların çözümü konusunda eksik olmasının ötesinde ihtiyaçlara yanıt veren bir çözüm üretilmemiş. Sorunların çözümüne ilişkin bazen doğrudan bazen dolaylı cevaplar verilmiş olması Millet İttifakı’nın kendi iç dengeleriyle ilgili olduğu anlaşılıyor. Devleti yeniden organize etmek ve kurumsal yapıya kavuşturmak toplumun stratejik sorunlarını çözmek. Güvenlik stratejisi yerine toplumsal-politik sorunların çözümünü esas olan bir bakış açısının olması kaçınılmazdır. Bir bakıma demokratik bir anayasa ile oluşturulacak güvence toplumsal barışı sağlar, ekonomiyi düzeltir, küresel çapta güven oluşur ve silahların yerine demokratik siyaset alır.

Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayı netleştikten sonra belki bu sorunlar çok daha fazla konuşulur. Ortak çözümler için ‘Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ genişletilir,