panel
Diyarbakır ve Şırnak başta olmak üzere bölgede devam eden sokağa çıkma yasakları ve çatışmalar ile ilgili Taksim'de düzenlenen panelde hukuki bir dayanağın bulunmadığına dikkat çekilerek Türkiye'nin tamamında yasakların uygulandığı belirtildi.
[mks_dropcap style="letter" size="52" bg_color="#ffffff" txt_color="#000000"]T[/mks_dropcap]oplumsal Olayları Araştırma , Yüzleşme Derneği ve Sivil Düşün tarafından, Taksim Hill Otel'de"Türkiye Nereye" konulu panel düzenlendi. Çok sayıda kişinin katıldığı panelde, medya, düşünce ve ifade özgürlüğü, hukuk ve adalet, Kürt sorunu ve "abluka" siyaseti, din ve inanç özgürlüğü ile kutuplaşma konuları üzerinde duruldu. Gazeteciler Alev Karaduman ve Sibel Yerdeniz'in moderatörlüğünü yaptığı panele, Yüzleşme Derneği Başkanı Cafer Solgun, Av. Erdal Doğan, Şehir Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Ferhat Kentel, Romen Hakları aktivisti Hacer Foggo, gazeteciler Hanım Büşra Erdal, İştar Gözaydın, Levent Gültekin, Said Sefa ve Yavuz Baydar konuşmacı olarak katıldı. 'Türkiye nereye' başlıklı panelde konuşan Diyarbakır ve Şırnak başta olmak üzere bölgede ilan edilen sokağa çıkma yasaklarının hiçbir hukuki dayanağı olmadığını belirterek, yasakların oluşturduğu politik atmosferin tüm Türkiye’ye yansıdığını ve bu nedenle de Türkiye’nin tamamı üzerinde abluka olduğunu söyledi. Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’a giderek haber nöbeti tutan gazeteci Said Sefa da, “Bazı medya organları iktidara ‘gel beni işgal et’ diye yalvardığını belirtti. Kentel: Kimlik aslında içerikten çok biçimsel olan bir şey İlk oturumda konuşan akademisyen Kentel, kimlik olgusuna vurgu yaparak, "Kimlik aslında içerikten çok biçimsel olan bir şey. Müslümanlığı, Kürtlüğü, Türklüğü başkalarına göstermek için yaptığımız bir şey. Onun için bizim için kimlik önemli. Çalıyorlar ama besmele çekiyorlar. Günahı meşrulaştıran bir şeydir kimlik. Hepimiz kendimizi korumak için bir cemaatte yer almamız gerekiyor. Benimsememize gerek yok, sadece kendimizi güvene alıyoruz. İçinde bulunduğumuz dönem bu sürecin daha somut halinin yaşandığını gösteriyor bize. Sadece baskı ile yaparsanız olmaz, kendilerinin kabul ettiğine katılır ve olur. 12 Eylül döneminde tanklarla, toplarla yüzde 90 gibi bir oranlar bir darbe anayasasını kabul ettik" dedi. Foggo: Avrupa’a Romanlara yönelik ırkçılık var Kentel'in ardından konuşan gazeteci Hanım Büşra Erdal, 2013 yılında TMK'nın kaldırılması ile yürürlüğe giren Sulh Ceza Hakimliklerini eleştirdi. Erdal, yargı üzerinde yaşanan baskılara herkesin tepkisiz kaldığını dile getirdi. Roman hakları aktivisti Hacer Foggo ise yaptığı konuşmada, Romanların Türkiye ve Avrupa'da yaşadığı sorunlara dikkat çekerek, eğitim sorunlarını değerlendirdi. Avrupa'da Romanlara yönelik ırkçılığın daha fazla olduğunu dile getiren Foggo, AB verilerine göre Romanların yüzde 30'unun sağlık güvencelerinin olmadığını dile getirdi. Türkiye'de ki kentsel dönüşüme değinen Foggo, Türkiye'de ilk olarak Romanların yaşadığı Sulukule'nin kentsel dönüşüme tabi tutulduğunu söyledi. Foggo, kentsel dönüşüm ile Romanların eskisinden daha kötü koşullara mahkum edildiğini kaydetti. Doğan: Yasakların hiç yasal yanı yok İlk bölümde son olarak konuşan Av. Erdal Doğan, Milli Güvenlik Kurulu olduğu sürece Türkiye'de yargının bu şekilde işleyeceğini ifade ederek, Cizre ve Sur'da devlet kuşatmalara değindi. Doğan, "Cizre, Sur, Nusaybin gibi ilçelerde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Sıkıyönetim döneminde bile günün belli sürelerinde bu yasaklar kaldırılıyordu. Ama şimdiki yasakların hiçbir yasal yanı yok. Bu sokağa çıkma yasaklarında dışarı çıkanlar vuruluyor. Bir ölüm var sonucunda. BU yasakların hiçbir hukuki dayanağı yok" diye konuştu. Doğan, Cizre ve Sur'da vahşet uygulandığını ancak bu vahşetin "terörle mücadele" olarak tanımladığını dile getirdi. Doğan, ifade ve düşünce özgürlüğüne de atıfta bulunarak, "İfade düşünce özgürlüğü sağlanmadığı zaman yaşam hakkı ihlali var" dedi. Doğan, hukukçuların yasaklar konusunda sınıfta kaldığını belirterek, artık korku duvarlarının yıkılması gerektiğini ifade etti. Doğan, Türkiye'de siyaset ve yargının gidişatını MGK'nın belirlediğini söyledi. Solgun: Devletin Kürt sorununda sorumluluğu olduğu kadar toplumunda var Panelin ikinci oturumunda ilk olarak Yüzleşme Derneği Başkanı ve araştırmacı yazar Cafer Solgun konuştu. Solgun, Türkiye'de gerçek bir demokrasinin inşası için geçmişle yüzleşilmesi gerektiğini söyledi. Türkiye'de yüzleşmenin demokrasi ile eş değer olduğunu kaydeden Solgun, temel sorunun devlet olduğunu kaydetti. Solgun, devlet haricinde toplumunda geçmişle yüzleşmesi gerektiğini dile getirdi. Solgun, bugün Kürt sorununun çözülememesinde devletin sorumluluğu bulunduğu kadar toplumunda sorumluluğunun bulunduğunu belirtti. Solgun, devletin ötekileştirilen toplumlara yönelik politikalarına örnek vererek, toplumda bir Ermeni alerjisi olduğunu, Alevilerin inançlarından kaynaklı ötekileştirildiğini söyledi. Sefa: Dündar ve Gül’ün tutuklanması ile kaç gazetecinin tutuklu olduğunu öğrendik Solgun'un ardından konuşan Haberdar internet sitesi Genel Yayın Yönetmeni Said Sefa, medyanın iktidara "gel beni işgal et" diye yalvardığını belirtti. Sefa, Kürt basınında çalışanların iktidar tarafından "terörist" olarak tanımlandığını, cemaate yakın medyalarda çalışanların ise "FETÖ/PYÖ" olarak tanımlandığını söyledi. Sefa, medyanın Türkiye'de kliklere bölündüğünü kaydetti. Sefa, Dündar ve Gül'ün tutuklanması ile Türkiye'de kaç gazetecinin tutuklu olduğunu toplumun öğrendiğini söyledi. gerçeğin ardından konuşan basıncılar her zaman toplumda yalnız olduğunu dile getirdi. Sefa, Türkiye'de basına yönelik baskılara dikkat çekti. Gültekin: Türkiye’deki kutuplaşmanın tek kaynağı medya ve siyaset Daha sonra konuşan Gazeteci Levent Gültekin ise Türkiye'de kutuplaşmanın yeni olmadığını, ancak son dönemlerde bu kutuplaşmanın daha da arttığını söyledi. Gültekin, Türkiye'de kutuplaşmanın artmasının nedeninin yetersizlik olduğunu dile getirdi. Siyaset ve meydanın Türkiye’deki kutuplaşmanın ana kaynağı olduğunu belirten Gültekin, Türkiye'nin tek sorununun demokrasi olduğunu vurguladı. (dokuz8HABER/DİHA)