Hatay depreminde eşini ve üç çocuğunu da kaybeden gazeteci Mahmut Şan, depremin ilk günü hastanede karşılaştığı Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya “İnsanlar enkazdan çıkıyor ama hastanede şu anda ölüyor. Bir an önce müdahil olun, burada tedavi eden doktor yok” dediğini aktardı. Şan, “Benim kızım enkazdan çıktıktan 7 saat sonra vefat etti. Sağlık ekipleri olmuş olsaydı, ölmeyebilirdi” dedi.

Hatay’daki depremde evi ve işyeri yıkılan gazeteci Mahmut Şan, eşini ve 7 çocuğundan üçünü de depremde kaybetti. İki çocuğu deprem anında vefat eden Şan, kızını ise yaralı olarak kurtardı. Ancak kızı Hatice de götürdüğü ikinci hastanede, enkazdan çıktıktan 7 saat sonra iç kanama nedeniyle hayatını kaybetti.

Depremden sonra Ankara’ya gelen ve çocuklarıyla hayata tutunmaya çalışan Şan yaşadıklarını ANKA Haber Ajansı’na şöyle anlattı:

“Sarsıntı sırasında eşimle konuşurken gözüm hep tavandaydı, hangi yöne düşecek diye hesabını yapıyordum. Eşim tarafına düştü. Eşimi çekmeye çalıştım, çekemedik. Ben de yere yattım. Allah korudu ve çıktık. Diğer çocuklarım da 7 çocuğum var, eşim, oğullarım Muhammed ve Selahattin enkazın altında kalıp vefat ettiler.

“KIZIMI ENKAZDAN SAĞ ÇIKARDIM”

19 yaşında olan kızım Hatice’yi canlı olarak çıkardım. Benim telefonum ve aracın anahtarı içerideydi. 3 saat sürdü onu çıkarmak. Ayakları çok kötüydü. En çok ‘Baba kurtar beni’ diyordu, kurtardık. Araç da yok. Sağ olsun orada tanımadığım bir beyefendi, yanında da bir abla vardı, o da yaralıydı. Allah razı olsun kendisinden. Onun aracı ile biz Hatay’ın bölge hastanesine gittik. Bölge hastanesine gittiğimizde çok farklı şeylerle karşılaştık. İnsanlar enkazdan çıkıp, hastanede vefat ediyordu. Yüzlerce binlerce diyebilirim ölü vardı. O anda bir tane sağlıkçıyı buldum. Sedye de yoktu. Tekerlekli sandalye de yoktu. Herkes can derdindeydi, yağmurdu, soğuktu. Kızımı normal sandalyeye oturttum ve bir sandalyeye de ayaklarını uzattım. Sonra bir doktor aramaya çalıştım. Bir sağlıkçıyı getirdim, ‘Çocuğunu buradan götür’ dedi bana.

“BAKAN KOCA’YA BURADA DOKTOR YOK DEDİM”

Dışarı çıktım ve araç derdindeydim. Altınöz ilçesinden bir tane Allah razı olsun, Hacıpaşa Mahallesi’nden bir amcam sağ olsun, daha önce tanıdığım, onunla karşılaştım. O zaman oğlum Mahmut ‘Baba bir çocuk var. Tanımıyorum, ölmüş. Onu nereye bırakacağımı ben de bilmiyorum. Bırakmamız lazım’ dedi. Ambulans geldi ve kuyruk vardı. Acile yetişmeden önce. Geldiler ambulanstaki sağlık ekibi arkadaşlar ve ölü görünce bıraktılar. Ellemediler. ‘Bari indirin, bunu bir yere koyalım’ dedim. Dinlemediler. O anda da Hatay Valisi Rahmi Doğan ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile karşılaştım. O zaman hem vali beye hem de bakanımıza ‘İnsanlar enkazdan çıkıyor ama hastanede şu anda ölüyor. Bir an önce müdahil olun, burada tedavi eden doktor yok’ dedim. Sağlık Bakanı elini omzuma koydu, ‘Kardeşim ben bunun için buradayım. Mücadele ediyoruz, onun için geldim. Onu yapmak için geldim’ dedi. Bu lafı söyledikten 2 gün sora sahra hastanesi yapıldı. Sağlık Bakanı beni gördüğü zaman hatırlar. Hatay Devlet Hastanesi, bölge hastanesinde orada sizinle görüştüm Sayın Bakanım. Sizinle orada takriben saat 9 gibiydi, sabahleyin, birinci gün 6 Şubat’ta. Ama sahra hastanesi 2 gün sonra yapıldı. İnsanlar tedavi görmediğinden dolayı binlerce insan vefat etti.

“SAĞLIK EKİBİ OLSAYDI KIZIM ÖLMEYEBİLİRDİ”

Ben amcanın arabasına çocuğumu koydum. Salih Dinder arkadaşımın kızı ile beraber Abdüllatif amcanın arabasıyla Altınözü ilçesine başka hastaneye götürdük. Altınözü Hastanesi’nde benim kızım iç kanamadan vefat etti. Tabii ki Allah’ın dediği olur ama ben kızımı enkazdan çıkardıktan 7 saat sonra vefat etti. Sağlık ekipleri olmuş olsaydı, ölmeyebilirdi.

“OTİZMLİ ÇOCUĞUMU SOSYAL HİZMETLERE BIRAKTIM”

Bir çocuğum daha var, otizm hastası. O da adı Mahmut, benim adım da Mahmut. O da enkazın altındaydı, Ankara’ya getirdim. Etlik Şehir Hastanesi’nde tedavi gördü ve şu anda sosyal hizmetlere bıraktım. Çünkü eşim ve 3 çocuğum vefat etti, diğer 3 çocuğum daha var, Mahmut’tan başka. Hatay’daki deprem çok kötüydü. Ben hemen depremden yarım saat içinde kendi imkanlarımla çıktım. İnsanlar sokakta, yağmurun altındaydı. Herkesin üzerinde giysi yoktu. Bazılarında telefon vardı, ‘Arayın’ dedim ve hiç kimse 112’ye ulaşamıyordu. İnsanların tepkileri büyüktü, 112’yi aramaya çalışıyorlardı ama çıkmıyordu. Arabası olan gidebiliyordu.”

“ÇIKARDIKLARINI MI KORUYACAKSIN, ENKAZ ALTINDAKİ KİŞİLERİ Mİ ÇIKARACAKSIN?”

Yaşananları “çok kötü ve zordu” sözleriyle özetleyen Şan, şöyle konuştu:

“Bütün çocuklarımı kendi imkanlarımla çıkardım. İki çocuğumun cesetlerini kurtarma ekipleri çıkardı. 3 kızımı sağlıklı şekilde çıkardım ama onları koruyacak bir yer yoktu. Onları bir yere bırakıp diğer çocuklarımı çıkarmak için ne yapacağım? Çıkardıklarımı mı koruyacaksın yoksa enkazın altındaki kişileri mi çıkaracaksın? Bu konu da çok sıkıntılıydı. O an hiçbir şey aklıma gelmiyordu, enkazın altındaki insanları. Hem çocuklarımı hem de komşumuzda abla vardı, iki kızıyla beraber. Kızımı çıkartamazken, karşıda yan taraftaki binada bir abla vardı, sesleniyordu, ‘Yardım edin’ diye. O ablaya yardımcı oldum, çocuklarıyla beraber. Çok şükür şu an sağlıklı durumdalar.

“SANKİ BİR RÜYAYDI”

Acı hissetmiyordum çünkü enkazdaki insanları çıkma derdindeydim. Artık aradan 5-6 gün geçtikten sonra sanki bir rüyaydı. Çok kötüydü, özellikle çocuklarımı, eşim ve 3 çocuğumu toprağa verirken çok büyük bir acı. Anlatılacak bir konu değil.”

Şan, ilk 3 gün yardım gelmediğini ve sonra gelen yardımlarda da koordinasyon olmadığını söyledi. Şan, “Yardım geldi ama yardımı evi olmayan, üzerinde elbise olmayan kişilere gelmedi” dedi.

Şan, Hatay’da gazetecilik yapmaya devam edeceğini ve depremden sonra yaşanan sorunları aktarmaya çalışacağını da ifade etti.