Radyo Sputnik'e konuk olan Ankara Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Öğretim Üyesi, Deprem bilimci Prof. Bülent Kaypak programda, Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 10 ili etkisi altına alan depremin etkilerini ve bina hasar kontrol çalışmalarını değerlendirdi.


‘DENİZ YOLU DEPREMDE FAYDA SAĞLAYACAK’
Olası Marmara depremi ile ilgili uyarılar yapan Kaypak, İstanbul’da depremin etkilerini hafifletebilecek önlemlerin altını çizdi. Kaypak, şunları söyledi:
“Marmara’da olacak bir depremden etkilenecek insan sayısı bu coğrafyada geçtiğimiz yerden çok daha fazla olacaktır. Marmara bölgesi sanayinin de popülasyonun da nüfusun da çok yoğun olduğu bir yer Marmara bölgesi. Dolayısıyla burada hızlı bir tarama yapılarak en azından çürük binaların hızlı bir şekilde elenmesi gerekiyor. Bu binaların hiç beklemeden, hızlı bir şekilde boşaltılması gerekiyor. Çünkü İstanbul’un koşulları çok zor. İstanbul’da bir deprem olması durumunda insanlar ulaşım sağlayamayacak. Çünkü yollarla evler iç içe geçmiş durumda. Ulaşımı sağlamak çok zor. Ama İstanbul’un en önemli bir avantajı var. Bunu kullanması gerekiyor; deniz yolu. Deniz yolunu mutlaka kara yollarıyla bağlantı yapabilecek bir sistem geliştirilmesi gerekiyor. Deniz yolu depremde büyük bir fayda sağlayacaktır. Dolayısıyla kara ile bağlantısını sağlayacak iskelelerin yapılması gerekiyor ki her noktada ulaşım kolay sağlanabilsin.”


‘TÜRKİYE BU DEPREMLERİ AYRI GÜNLERDE YAŞASA BİLE FACİA OLURDU’
Depremlerin fay üzerinde bir stres transferine neden olduğunu, bunun sonucunda ise artçı sarsıntıların yoğunluğunda artış gerçekleştiğini ifade eden Kaypak, “Bu sistem içerisinde 2 büyük deprem var. Birincisi 7.7’lik Kahramanmaraş Pazarcık merkezli, ikincisi de Elbistan merkezliydi. Türkiye, bu iki büyük depremi ayrı zamanlarda yaşasa bile facia olurdu. Dolayısıyla bunların artçıları da büyük oluyor. 7.7’lik bir depremin artçıları 6.7, 6.8’e kadar çıkabilir. Şöyle de bir şey olacaktır; 6.4’lük bir artçının da artçısı olabilir. İkinci seviye artçılardır bunlar, daha düşük mertebeden ama kendisinden önceki büyük artçıya bağlı olarak büyük artçının meydana geldiği bölgede daha küçükler de oluşabilir. Daha çok taze bir dönem içerisindeyiz. Bunu zaman içinde göreceğiz. Sürekli bu depremlerin olması fay üzerinde stres transferlerine neden oluyor. Dolayısıyla bir artçının oluşum nedeni kendisinden öncekilere bağlı olarak oluşuyor. Sanki orada kaynayan bir kazan var. Bir nevi tetiklenme olayı. Ta ki bu enerji fay sisteminden yok olana kadar bu devam edecek” dedi.


‘ARTÇI SARSINTILAR İNŞAATIN KALİTESİNİ DÜŞÜRÜR’
Artçı sarsıntıların sürdüğünü, bu nedenle deprem sonrasında konutların inşasında acele edilmemesini dile getiren Kaypak, bunun beton kalitesini düşüreceğini bildirdi. Kaypak, şunları kaydetti:
“Mevcut yıkılan alanlara tekrar aynı tür yapıların yapılması yine tehlikeyi çağırıyor demektir. Bu acelecilik olmaması gerekiyor. Çünkü daha henüz artçılar devam ediyor. Yapılacak inşaatların zemin etütlerinin ayrıntılı olarak incelenmesi gerekiyor. Depremler hala devam ederken hızlı bir şekilde konutların yapılmaya başlanması şu anda bana göre yanlış. Ortalama olarak 3 dakikada bir artçının yaşandığı bölgede sürekli sizi inşaatlarınızdaki betonlar titreyecektir, yani salınım yapacaktır. Salınım yaptıkça betonun içindeki çakıl taşları aşağıda birikecek, sulu kesim kalıp içerisinde yukarı doğru çıkacaktır. Bu betonun kalitesini ve homojenliğini düşüren bir şeydir. Dolayısıyla inşaatınızın gücü, dayanımı zayıflayabilir. En azından 3 ayın geçmesi gerekiyor ki bu artçıların etkisi azalıp azalmayacağı görülsün. Çünkü fay sisteminin tam da kalbine inşa ediyorsunuz. Mutlaka bunun dikkate alınması gerekiyor. Bu süre zarfında zemin etütleri yapma, kaliteli yerleşim yerleri belirleme, zemin koşullarının ayrıntılı incelenmesi gibi çalışmalar yapılabilir.”

‘SAĞLAM OLAN BİNALARA DA GİRİLMEMELİ’
Sağlam görünen yapıların bir başka sarsıntıda yıkılabileceği ihtimalinin gözardı edilmemesi gerektiğini söyleyen Kaypak, “Aslında hiçbir binaya girilmemesi gerekiyor. Sağlamlar dahil. Zaten girmiyor insanlar. Adana bölgesinde bile insanlar artık terk etmiş. Deprem olacak gibi korkulardan dolayı sağlam binalarına dahi girmiyorlar. Özellikle Maraş, Hatay, Malatya gibi depremi ağır hisseden bölgelerde ayakta kalmış konutlar varsa bunlara da girilmemesi yönünde biz konuşuyoruz. Sağlam olsa bile ikinci bir şokta belki zarar görebilir. O yüzden şu dönem geçene kadar insanların güvenli ortamlarda bulunması gerekiyor” şeklinde konuştu.

‘BİNA HASAR KONTROLÜ GÖZ İLE YAPILAMAZ’
Deprem bölgesini ziyareti sırasında bina hasar kontrol çalışmalarını izlediğini ve yanlış uygulamalar gözlemlediğini kaydeden Kaypak, konu ile ilgili şu uyarıları yaptı:
“Ben geçenlerde o bölgedeydim. Bir ekip geldi. Binanın gözle denetimi yapılıyor. Yani ellerine nalburdan alınmış bir çekiçle bu şekilde binaların kontrolünün yapılması gözle yapılması bana göre hatalı, yanlış. Elde bir nalbur çekiciyle bina kontrolü yapılmaz. Bunun uzman görüşlerden geçmesi gerekiyor. Gözle baktığınız zaman kolon kirişleri hakikaten zarar görmüşse bu ağır hasarlıdır. Ama size az hasarlı ya da orta hasarlı görünen binanın acaba ayrıntılı incelemede nesi çıkacak bunu bilemiyoruz. Kolonun iç kısımlarında bir çatlama var mı, sıva altında bir çatlak var mı? Bunu detaylı incelemeden bilemezsiniz. O bölge gerçekten bir teyakkuz bölgesi. Burada çalışanlar için de büyük bir risk. Bir binanın içine girip oradan kargı alması 2-3 saniyelik bir iş değil ya da bir kolonun röntgenini çekmek kolay bir şey değil. Bunlar sonra yapılacak işler. 3 aydan 3 yıla kadar bir dönem içerisinde artçıların sona ermesi dediğimiz dönem içerisinde bunların yapılması gerekiyor. Gözle denetlemek yeterli değil.”