"En zor şey karanlık odada bir kediyi bulmaya çalışmaktır. Özellikle odada kedi yoksa." Konfüçyüs
Ve soğuk duvarlara iliştirilmiş eski, ucu yanmış bir fotoğraftı...Perdeleri her sezon acımasızca kapatılmış, ışığı hapsedilmiş korunaksız bir odada yaşamaya çalışan...
En kahredici detayları, mum ışığında anlamlandırmaktan detayları, sessizliğin sığınağında umudu derviş etmekten tükenmiş!
Onlar da öyleydi...
Odadan odaya geçerken, duyuyorum fısıltıları...
Sylvia Plath'ı. Kapıyı; bez parcalarıyla, poşetlerle, kese kağıtlarıyla nasıl da özenle yok ettiğini. Anlaşılamamanın teslimiyetini! Tıpkı Nilgün gibi! Virginia Woolf gibi. Ruhları ağır bir taş gibi taşırdı nehirleri.
Nehirler hep bekler...
.........
Yalan hikâyeler uydurmuşuz yıllarca. Hep _mış gibi yapmışız. Gerçek hiç uğramamış Tanrı misafiri olarak bile. Bir şey olmaz demişiz, ne çok şey olmuş meğer!
Tükenmişiz!
Ve bu tükenmişliğin sınırsız kekemeliğinde bir nefes daha iliştiriyorum sol yanıma! Tenezzül etmediğim her yara, boğazımı sıkarken, daha kaç sigara söndüreceğim suratına! Bildiklerimin altında kalır can verir aslında da İki tam yalnızlık edenim işte karga çılgınlığında...
Ahhh Sevgili Olric! Sen de bilmezsin değil mi?
İnsan ömrüne kaç gidiş sığar hâlâ bilmiyorum. Hiçbir yere ait olmamak döngüsünde kaç ömür birikir umurumda değil. Elvedaların elsizliğinde kabulümün ikindisi de öyle ağır ve tutsak işte!
Belki bir yerde hâlâ tamamlanmamış kaçak bir yolcuyum. Yüklerinin hepsini kalabalık bir parkta, kırık bir bankın üzerine bırakmış, kalmak için yağmuru bekleyen nadide bir uslanmazım!
Shakespeare; olmak ya da olmamak! İşte bütün mesele bu! der.
Hayır öyle değil!
Mesele olmak ya da olmamak değil, neden olduğu ya da olmadığı da değil. Mesele, sadece o an' ın sonu (cu)dur. Çünkü yollar gelmek için de gitmek için de bir sona muhtaçtır!
Nereye gidersem gideyim, asla bitmeyecek bir savaş bu! Çünkü susarak ezberlediğimi yazarak anlaşılır kılamam. Böyle bir derdim de hiç olmadı zaten!
Öyle naif, öyle ıssız, öyle kıskanılası bir eşikteyim ki ne gitmek sahici ne de kalmak.
Belki de Siosepol Köprüsü dilencisini bekliyordur hâlâ!
''Hep _ e hiç düşmedi!
Alnına saplanıp kalmışların hikâyesini yere bırakıp, aynadaki yansımasına baktı son bir kez daha!
'Dehanın dilencisiyim!
Ve dahi yalnızlığın ürkek bilinç arası ...'