Haber: Fatoş Erdoğan

Cumartesi Anneleri ve İHD İstanbul, 17-31 Mayıs Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası kapsamında  Rıdvan Karakoç ve Hasan Ocak’ı Gazi Mezarlığı’nda bulunan mezarları başında andı. Adalet ve hakikat talebini yineledi.

photo1684499485 (4)

Gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç ve Hasan Ocak şahsında tüm kayıplar için yapılan anmaya HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan Yeşil Sol Parti Milletvekili Cengiz Çiçek, HDP eski Milletvekili Musa Piroğlu, HDP İstanbul İl eş başkanı İlknur Birol da katıldı.

Rıdvan Karakoç 15 Şubat 1995 günü, Hasan Ocak ise 21 Mart 1995 günü gözaltına alınarak kaybedilmiş, işkence edilerek öldürüldükten sonra Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’na defnedildikleri aylar sonra ve yoğun çabalar sonucu ortaya çıkarılabilmişti.  

Kayıp yakınlarının “hiç değilse bir mezarımız olsun” talebine rağmen, yüzlerce gözaltında kaybın halen bir mezarı bile yok.

17-31 Mayıs Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası kapsamında Rıdvan Karakoç ve Hasan Ocak mezarları başında karanfillerle anıldı. Tüm kayıplar için bir defa daha hakikat ve adalet talebi dile getirildi.

FAİL DEVLETIN İÇERİSİNDEKİ KARANLIK GÜÇLER

Gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç'un kardeşi Hasan Karakoç abisinin mezarı başında şunları söyledi: "28 yılı geride bıraktık. 28 yıl tüm kayıplarımız için, kayıplarımıza yapılan tüm haksızlıklar, hukuksuzlar için kaybedilen ve yitirdiğimiz canlarımızın mezarı başında anılarını tekrar tazelemek üzere değerlerine tekrar sahip çıkmak üzere yine Gazi Mezarlığı'nda Rıdvan ve Hasan'ı mezarı başındayız. 28 yıldır süren bu uzun soluklu mücadelemizi ilk günkü heyecanımızla, ilk günkü kararlılığımızla devam ettiriyoruz. Biz bu akıbeti çok belli. Aslında faili meçhul diyorlar ama faili meçhul değil. Faili ayan beyan. Faili açık. Faili devletin içerisindeki karanlık ya da gizlenen ya da gizlenmesine ortam sağlanan eli kanlı güçler. Biz bu eli kanlı güçleri karanlık yüzlerini açığa çıkarıp bunları yargı önüne çıkarıncaya kadar bu mücadelemizi sürdüreceğimizi 28 yıl önce beyan etmiştik. Bugün yine aynı şekilde tekrardan ifade etmek istiyorum."

HAKİKAT VE ADALET TALEBİMİZDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ 

İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri şunları söyledi: 17-31 Mayıs Kayıplar Haftası'ndayız. Kayıplar haftası süresince gözaltında kaybetme suçuna dair bütün bildiklerimizi bir kere daha hafızalarda tazelemek istiyoruz. Hem toplumun hafızasının hem de  bu devleti yönetenlerin hafızasına bir katkıda daha bulunmak istiyoruz. Bu 28 yıl boyunca yani Cumartesi annelerinin sistemli olarak gözaltında kayıplara karşı mücadele yürüttüğü bu yirmi sekiz yıl boyunca bunu yapmaya çalıştık Yirmi sekiz yıl boyunca başından beri dile getirdiğimiz taleplerimiz var.  Başlangıçta sağ aldınız sağ istiyoruz diyerek başlayan bu mücadele bugün failler bulunsun, hesap sorulsun. Kayıplarımız nerede diye devam ediyor. Hakikat ve adalet Arayışımız devam ediyor. Ancak devleti yönetenlerin ilk günkü inadı ilk günkü bu suçun izlenmesi hakikatlerin üzerinin örtülmesi ve adaletin engellenmesi noktasındaki bu inadı bugün hala devam ediyor, bunu görüyoruz."

photo1684499485 (3)

BEDELİ NE OLURSA OLSUN VAZGEÇMEYECEĞİZ 

Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ın kardeşi Maside Ocak, "28 yılın Hasan'ı buraya defnetmeye getirdiğimizde kimsesizler mezarlığından çıkarıp buraya getirdiğimizde şu arkanızda gördüğünüz duvarın üstüne çıkan babam şunu söylemişti; '58 gün verdiğimiz mücadelenin ardından aslında biz Hasan'ın düğününe hazırlık yaptık. Bugün Hasan'ın nikahıdır' demişti. Hasan'ı 28 yıl önce buraya defnettiğimizde burada bir mezar var. Üstünde Hasan Ocak yazıyor bu mezarın. Ama biz bu mücadeleyle Kayıp yakınlarıyla birlikte verdiğimiz mücadeleyle mezarlarımız mezarları olmayan adaletin yerine getirilmediği ortamda yan yana geldik. Dayandık ve birbirimizden aldığımız güçle 28 yılı geçirdik. Az önce Rıdvan'ın mezarından ayrıldığımızda Hasan'la şunu söyledik. Belki söyleyecek sözümüz tükendi. Ama söyleyecek sözümüz bitmedi. Çünkü hala hiçbir şey değişmedi. Biz kayıp yakınları hala Mezarsızız.

Hala sözümüz yok sayılmaya çalışılıyor. Hala yarına dair büyütmeye çalıştığımız adalet umudumuzu gölgelemeye çalışıyorlar. Ama biz yine birbirimizden ve bizi destekleyenlerden Aldığımız güçle ya ne bedeli her ne olursa olsun, kayıplarımızı aramaktan ve hakikatin adaletin sağlandığı güne kadar bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz."

photo1684499485 (2)

HAKİKAT GİZLENEMEZ

Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ın abisi Ali Ocak,  

" 28 yıldır hakikat ve adaletliliği sağlamak için mücadele etmeye çalışıyorum. Onlar ise tomarlarıyla, polis ordularıyla, mahkemeleriyle bu hakikati bu adalet arayışımızı düzenlemeye engellemeye, yok etmeye çalışıyorlar Sadece hakikat ve adalet var. Onların polis ordusuna, topluma karşı çıplak irademiz var. Bunu engellemeye çalışıyorlar. Biz insan haklarının yana olan insanlarla, kayıp yakınlarıyla, Hasan'ın dostlarıyla bu mücadeleyi buraya kadar götürdük. Bunu sonuna kadar devam ettireceğiz. Göz altında kayıp var. Bu cinayetlere beyaz ölümler diyorlar. Işte belki de bu beyaz ölümler diyorlar hala yalanın perdesiyle gizlemeye çalışıyorlar."

BENİM ELİME KELEPÇE VURABİLİRSİNİZ PEKİ YÜREĞİMDEKİ ATEŞİ NASIL SÖNDÜRECEKSİNİZ 

Gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, "Gerçekten ben diyorum ya bu 28 yılın neresinden ne anlatayım?  Benim Oğlum aranırken ben gözaltına alındım. Tabii ben ilk defa karakolun eşiğinden içeri girmiş bir insanım. Beni aralarına aldılar. Buradan Ramazan Kaya sesleniyorum. Bana söylediği Dedi ki bak hanım yetişen oğlunun yerini söylemekte annesin sana bir şey demiyoruz ama iyi yapmıyorsun. Bak zaten devletin konudan uzun. Bunun getirir kendisi gelir teslim olursa yapacak bir şey yok yani. Silahla havaya ateş açmış. Ama yani beni şöyle kandırdılar. Senin oğlun elindeki silah biri senin oğlunu vursa daha mı iyi olur? Ya da senin oğlun birini vursa daha mı iyi olur? Ben de devletin gerçek yüzünü bilmediğim için yani düşündüm taşındım öyle. Bu insanlar benim ne kötülüğünü işleyecek. Oğlumun ne kötülüğünü isteyecek? Oğlumu aradım. Oğlum bak böyleyken böyle durun. Gel karakolda ne ifaden varsa verirsin.  Oğlum da beni kırmayarak geldi. Hiç karakola götürdük. Avukatlık, şahitlik, ispatlı ama ne yazık ki düşünün ki ben onu on dokuz yaşına kadar büyütüp besleyen bir anne tek başına emek vermiş. Onlar beni ne beni ne de çocuğumu korudular. Hep kaybettiler. O devlet şimdi niye bulup da vermedi? Şimdi düşünün ki yani gerçekten her acı, her yara acı, her ölüm acıdır. Ama bir mezarı olurken ben ne oğlumun mezarından haberim var, ne nasıl olduğundan haberim var Ya ben aslında şaşkındım. Bir yere bir bir yer bilmiyorum. Hangi kapıya gideceğim, ne yapacağım? İşte burada yatan baba Ocak adıyla da baba. Onun sesiyle Galatasaray Meydanı’na kendimi attım. Bu toplumun içine. Ve onlarla birlikte yirmi sekiz yıldır da devam ediyoruz. Bugün de bu mezarın başında bakıyorum ya bunca insanların ne suç işlemiş, ne suçları olmuşsa bu aynen oğlum gibi kaybedin. Bunlar insanlık suçu işleyenlerin karşısında oldukları için. Bunlar bunları yaşattılar. Bir anne tek evladını götürüp güvendiği devlete polisine verdiği için eylem yapıyor. Anne Eline kelepçe vuruluyor. Benim elime kelepçe vurabilirsiniz. Peki yüreğindeki ateşi nasıl söndüreceksiniz? Hangi yalanla, hangi baskıyla söndüreceksiniz? Utanın ya utanın. Bak bugün burada hepiniz buradasınız. O da biz gençtir. O da bir insandır. Bir evlat yaşam hakkını elinden aldınız. Benim annelik hakkımı elinden aldınız. Mezar hakkını elinden aldınız. Halen beni susturmaya mı çalışıyorsunuz? Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız susmayacak. Susturmayacaksınız, unutmayacağım, unutturmayacağım. Her yerde, her zaman karşınızda ha bu yüz kaybettiğiniz bu yüz karalarınızı hep yüzünüzde suratınıza konuşacağım, söyleyeceğim. Şimdi daha iyi anlıyorum ki bizi adaletsizlik kaybetti. Ben adalete küsmüşüm. Ben bu adalete de küskünüm. Bu devlete de lanet lanet de diyebilirim yani. Çünkü ben bir anayım bana yapılan bu zulmü nasıl ben nasıl taşıyorum? Nasıl kaldırıyorum? Hiç mi utanmıyorlar?"

KAYBEDENLER KAYBEDECEK BU KARANLIK İTTİFAK BU FAŞİZM KARŞISINDA DİK DURUŞUMUZ DEVAM EDECEK

Gözaltında kaybedilen Savaş Buldan'ın eşi HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan,

17-31 Mayıs tarihleri Türkiye'de ve dünyada uluslararası kayıplar haftası olarak ilan edilmiş. Ve bugün Türkiye'de de binlerce kaybın ve faili meçhul cinayetlerin işlendiği yargısız infazların yapıldığı bu coğrafyada bu haftayı etkinliklerle anmak ve kayıplarımıza sahip çıkmak hepimizin görevi ve sorumluluğu. 

Bugün burada bu mezar başında hem Hasan Ocak'ı hem Rıdvan Karakoç'u ama ikisinin şahsında bütün kayıplarımızı anmak istiyorum. Türkiye'de binlerce faili meçhulün yaşandığı, kayıpların yaşandığı, yargısız infazların olduğu bu coğrafyada hakikat ve adalet Mücadelesi hiçbir zaman bitmedi, bitmeyecek. Bu iki yoldaşımızın, arkadaşımızın 28 yıldır faillerinin hala yargılanmamış olması elbette ki bizim mücadelemizi daha da büyütmemiz gerektiğini ve bu mücadeleyi omuz omuza tüm dost Türkiye'deki demokrasi güçleriyle büyütmemiz gerektiğini bir kez daha bizlere göstermektedir. 

Evet bugün Türkiye'de eğer bu kadar fazla faili meçhul cinayet yaşanmışsa kayıp vakaları varsa yargısız infazlar varsa bu ülkeyi yönetenlerin ve ülke Karar alanların, karar verenlerin sorumluluğudur. Ancak görüyoruz ki ve tanık oluyoruz ki ne yazık ki ortada bir cinayet olmasına rağmen fail yok. Failler var olmasına rağmen yargılama yok. Ve bütün bunlar karşısında korunan, kollanan cezasızlık politikasından yararlanan bir sistem var. Ve bu aynı zamanda bir devlet politikası haline dönüşmüş durumdadır. Yıllar, doksanlı yılları gösteriyor olsa bile bugün iki bin yirmi üç yılında olsak bile zihniyetin aynı zihniyet Aynı anlayış olduğunu hepimiz görüyoruz. 

Ve haftalardır Cumartesi insanlarının Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemine izin vermeyen her defasında onları gözaltına alan bu iktidarın kurmuş olduğu ittifak, karanlık ittifak Bu zihniyeti bir kez daha devam ettirme bu döngüyü, bu karanlık döngüyü bir kez daha devam ettirme kararlılığını bizlere gösteriyor. Bugün bu ülkede adalet ve hakikat hak mücadelesi veren binlerce milyonlarca insan var. Ama bunlara yaklaşım engelleme aynı zamanda bu ülkede demokrasiyi engellemelidir. Bu ülkede hakikati ve adaleti engelleme anlamına geliyor. Ne olursa olsun. Ne fazla olursa adalet ve hakikat mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha buradan ilan etmek istiyorum. Evet bu faşizm karşısında dik durmak ve bu mücadeleyi büyütmek hepimizin görevidir. Önümüzde bir fırsat var. Aydınlık ile karanlık arasında tercih yapabileceğiniz belki de son bir fırsatımız var. Yine faşiz ve demokrasi arasında bir tercih yapacağımız bu fırsatı yirmi sekiz Mayıs tarihinde hepimiz özenle ve önemle ele almak durumundayız. Yirmi sekiz Mayıs tarihinde ikinci tur seçimlerde faşizmi göndermek ve demokrasiye kazandırmak hareket etmemiz ve bu anlamda da hepimizin sandıklara gitmemiz, oy kullanmamız ve faşizmin kaybettirmemiz anlamında önemli olacaktır. Ben Türkiye halklarına, Türkiye kamuoyuna, kayıp yakınlarına, faili meçhul yakınlarına, yargısız infazlarda yakınlarını kaybedenlere bir kez daha seslenmek istiyorum. Hasan'ın mezarında şu yazıyor. Şili'de Arjantinli, öteki ülkelerde kaybedenler kaybetti. Türkiye'de de mutlaka ama mutlaka kaybedenler kaybedecek."

HİÇ KİMSE UMUTSUZLUĞA KAPILMASIN BİZ KAZANACAĞIZ 

HDP eski Milletvekili Musa Piroğlu, "Aslında hemen her şey söylendi. Devletler bir siyasi mekanizma olarak karşılarındakilere, muhaliflere karşı her çeşit, baskı ve terörü uyguladılar. Ve bunların en vahşisi ve en tehlikeli ve toplum için en büyük tehdidi gözaltında kayıplardır. Biz hepimiz biliyoruz ki göz altında kaybetmek demek ülke halklarının tamamının tehdit altına alınması demektir. Gözaltında kaybetmek demek insanların yaşamının ortadan kaldır Toplumsal hayatın felç edilmesi demektir. Gözaltında kaybetmek demek insanların yaşam güvenliğinin kaybedilmeyenlerin yaşam güvenliğinin ortadan kaldırılması demektir. Bu politika yani işkence ve kaybetme politikası Bütün toplumu teslim alma politikasıdır.

Ve ona karşı mücadele aslında toplumun nefes alma çabasından başka bir şey değildir. Adalet ve gerçeğin peşinden koşmak yani kaybedilmeleri ortadan kaldırmak, kaybedenleri cezalandırmak için uğraşmak aslında toplumun bu tehditten kurtulması insanca ve özgürce yaşayabilmesi için mücadele etmesi demektir. Cumartesi insanlarının yürüttüğü mücadele bu ülkenin geleceğinin mücadelesidir. Cumartesi insanlarının yürüttüğü mücadele bu ülke insanca yaşamasının mücadelesidir. Kaybedenler kaybedecek. Kaybedenlerin beslendiği siyasi iklim kaybedecek. Kaybedenleri ortaya çıkaran bu coğrafyadaki bu iklim, bu terör, bu şiddet kaybedecek ve eninde sonunda halklar kazanacak ve bu kazanmak için de elimizden geleni ortaya koymaya, bu mücadeleyi devam ettireceğiz. Ve bilsinler ki ve duysunlar ki bu mücadele tarih boyunca yürüdü. En ağır koşulları yaşadı en ağırlarının altından çıktık, mücadele yürüttük, bundan sonra da yürüteceğiz. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın, sonunda kazanan biz olacağız"