İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Küçükçiftlik Park’ta Manifest Grubu’nun konserindeki dans ve gösteriler nedeniyle "Hayasızca Hareketler" ve "Teşhircilik" suçlarından resen soruşturma başlatıldığını açıkladı.

CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kararına tepki göstererek, soruşmanın “münferit olmadığını savundu.

Biçer, “Bunların hiçbiri münferit değil, hiçbiri; hepsi aynı rejim tasarımının tezahürü “ dedi.

Söz konusu soruşmaya gerekçe gösterilen, “Hayasızca hareketler” ve “teşhircilik” gibi kavramların muğlak olduğunun altını çizen Biçer, “Hayasızca hareketler” ve “teşhircilik” gibi kavramlar, aslında hukuk dilinde son derece muğlak, patriyarkal ve denetimci normların yeniden üretildiği alanlar” ifadelerini kullandı.

İktidarın kadın bedenini “kamusal denetim nesnesi” haline getiremeye çalıştığını ifade eden Biçer şöyle devam etti:

Manisa’da bir genç kadına yöneltilen “teşhirci” hakareti, Konya’da bir hekimin ahlak adına hastayı reddedişi, Gülşen’in sahneden cezaevine gönderilmesi, Kastamonu’da Melek Mosso’nun “toplumsal değerler” bahanesiyle susturulmak istenişi ve Manifest grubu için hukuk kitaplarına sinmiş “hayasızca hareketler” suçlaması…

Hepsinin çıkış noktası aynı şeylere hizmet ediyor: kadın bedenini kamusal denetim nesnesi, kadın sesini siyasal meşruiyetin kurucu malzemesi, kadın varoluşunu ise sürekli bir suçluluk rejiminin taşıyıcısı kılmak…

Bu, ahlak bekçiliği kılıfı altında yürütülen bir toplumsal mühendislikten başka bir şey değil.

Laikliği tasfiye eden, özgürlüğü ikincilleştiren, patriyarkal normları iktidarın bekası için yeniden üreten bir planlı otoriterlik stratejisi…

Ve unutulmamalı: bu stratejinin karanlığı, ancak kadınların laiklik ve özgürlük mücadelesiyle yarılacak; geleceğin kurucu iradesi, onların kazanımı olacaktır.