CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, CHP’li belediyelere yönelik yürütülen soruşturmalar ve özellikle "Aziz İhsan Aktaş soruşturması" üzerinden iktidarı sert sözlerle eleştirdi. Emir, iddianamenin henüz mahkemeye sunulmadan iktidara yakın medya kuruluşlarına sızdırıldığını belirterek, sürecin "yargı, siyaset ve propaganda arasındaki sınırın tamamen silindiği bir operasyon" haline geldiğini savundu.
"Yargı, İletişim Planı Gibi Kullanılıyor"
Murat Emir, yazılı açıklamasında Aziz İhsan Aktaş soruşturmasını merkeze alarak, "iktidarın CIA tarzı bir operasyon yürüttüğünü" iddia etti. Emir, bu durumun, soruşturmanın gizliliğinin ihlalinin ötesinde, yargı ile iletişim aygıtı arasında doğrudan bir bilgi hattı olduğunu gösterdiğini belirtti:
"Aziz İhsan Aktaş soruşturması, artık yalnızca kötü bir yargı dosyası değil; yargı, siyaset ve propaganda arasındaki sınırın tamamen silindiği bir operasyon haline gelmiştir... İddianamenin hukuki bir belge olmaktan çok, iletişim planı gibi kullanıldığını gösterir."
Emir, iddianameye dair notların önceden iktidar kalemlerine gönderilerek 'Çalışın, taarruza hazırlanın' dendiği yönünde bilgilere ulaştıklarını ifade etti.
Emir: "Gerçeği Aramak Suç, İftira Üretmek Kariyer Fırsatı"
Emir, soruşturma kapsamında tutuklanan Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan’ın durumunu örnek göstererek, davanın özünde "gerçeğe ulaşmaya çalışanların cezalandırıldığı" bir düzen olduğunu ileri sürdü.
Avukat Pehlivan’ın müvekkilini savunmak için **"etkin pişmanlıktan yararlananların ifadelerine ulaşmaya çalıştığı"**nı belirten Emir, bu ifadelerin siyasi talimatlarla oluşturulmuş itiraf metinleri olduğunu savundu:
"Pehlivan, bu metinlerin nasıl üretildiğini... öğrenmeye çalışıyordu. Yani gerçeği arıyordu. Bugün Türkiye’de gerçeği aramak suç, iftira üretmek ise kariyer fırsatına dönüştürülmüş durumda."
"Ön Algı Sabitleme Stratejisi ve Psikolojik Harekat"
CHP Grup Başkanvekili, iddianamenin medyaya sızdırılmasının, "ön algı sabitleme" stratejisi olduğunu savundu. İktidara yakın medyanın, gerçek gazeteciler iddianameyi okuyana kadar "bir haftalık algı taarruzu" başlatmak üzere hazırlandığını belirtti:
"Bu, CIA tarzı psikolojik harekat planıdır.... Savunma daha konuşmadan suçluluk algısı yerleştirilir. Bu yöntem, otoriter rejimlerin klasik 'pre-bunking' ya da 'ön algı sabitleme' stratejisidir."
Emir, Aziz İhsan Aktaş dosyasının bir hukuk belgesi değil, bir "propaganda senaryosu" olduğunu belirterek, "Adalet mekanizması bir tür iletişim kampanyasına dönüştürülmüş, yargı 'iletişim başkanlığının' bir şubesine indirgenmiştir" ifadeleriyle tepkisini sonlandırdı.