Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Mersin Milletvekili Talat Dinçer, "Hükümetin görevi, ülkedeki ürünlerini planlamak. Yüksek enflasyonu düşüreceğim diye üreticiyi ezdi. Üreticiyi bitirme noktasına getirdi. Yavaş yavaş bir tarım ülkesi olan ülkemizdeki Türkiye, artık üretimden elini ayağını çeker hale geldi. Bugün kazanamazsa bu üretici, yarın ne yapacak? Hadi üretmedi. Taş mı yiyecek? Ne yiyecek? Bu köylülere, bu üreticilere bizlerin sahip çıkması lazım. Onları üretmeye teşvik etmemiz lazım. Ziraat Bankası'ndan desteklememiz lazım. Hükümet bütçesinden desteklememiz lazım" dedi.
Mersin'in Aydıncık ilçesinde salatalık üreticileri, artan maliyetler ve düşen alım fiyatları nedeniyle seslerini duyurmak için eylem yaptı. Üreticilere destek veren CHP Mersin Milletvekili Talat Dinçer, tarım politikalarındaki plansızlık nedeniyle hem üreticinin hem tüketicinin kaybettiğini söyledi.
Eylemde konuşan Dinçer, şunları söyledi:
"Ya bir kişinin yüzü gülmez mi? Bir kişi demez mi 'Ya bugün Allah'a çok şükür satış yaptım, yüzüm güldü' demez mi? Ama demiyor işte insanlar. Kara kara düşünüyor değil mi? Dolayısıyla ben de isterdim ki buraya bugün geldiğimizde hasat çok iyi gitsin, fiyatlar iyi olsun, üreticimizin yüzünü güldürsün. Biz de buraya en azından bir 'Hayırlı olsun' demeye, bir 'Bereketli olsun' demeye gelmek isterdik. Anayasamız der ki; şu an Meclis'te biz bütçe yapıyoruz, şimdi devletin bütçesi yapılıyor. 'Milli gelirin yüzde 1'ini' diyor Anayasamız, 'Üreticiye vereceksin' diyor. 'Çiftçiye vereceksin.' Ama bu amir hüküm yıllardır uygulanmıyor. Çiftçimize bir destek verilmiyor.
Şimdi Aydıncık üreticimiz, işte gördüğünüz şu salatalıklara, şu patlıcana verdiği emekleri bir düşünün. Sabahın seherinde kalkıyorsunuz. Gecenin geç vaktine kadar şu ürünü üretmek için mücadele ediyorsunuz. Bak elleri nasır bağlamış. Ama bir bakanlık düşünün ki üretimi planlamaktan uzak. Çok uzun yıllardır Tarım Bakanlığımız maalesef şu ülkedeki ürünlerin planlamasını bir türlü gerçekleştirmedi. Ya Aydıncık ne üretir? Aydıncık, salatalık ve patlıcan üretir. Ağırlığı bu. Biz geçen sene buraya geldiğimizde salatalık için paketleme tesisini konuşuyorduk. Şu Aydıncık üreticilerimizin ürettiği ürünleri 'Aydıncık menşeli' dünyaya ulaştıralım diye onun hesabını yapıyorduk.
Geçen sene 20 liraya sattığın salatalık bu yıl 10 lira. Ziraat Odası'na borcun var. Ziraat Bankası'na borcun var. Efendim öbür tarafta zirai ilaççıya borcun var. Gübreciye borcun var. Komisyonlar zaten belli bir oranını kendileri aldılar. Ya bu üretici ne yiyecek? Günden güne bakın bu ülkede üretici yaşı 58'e çıktı. Gençler artık üretmiyor. Ya bari şu ürettiklerimize bir sahip çıkalım. Şu ürettiklerimizi bir değerlendirelim. Şimdi yazın ben çok tarlalarla uğraştığım için oralara çok gidiyorum. Buğday ekildi. Hasat zamanı Tarım Bakanlığı bir karar aldı, buğday ithal etti. Tam güzün Çamlıyayla'nın oradayım. Hurma bahçelerine gittim. Tam hurmanın hasat zamanı, biz hasadını kutlayacağız, bereket dileyeceğiz arkadaşlara; Tarım Bakanlığı bir karar aldı. Azerbaycan'dan ülkeye tırlarca, tonlarca tuttu hurma getirdi. Çilek hasadı başlıyor, çilek ithal ediyor. Muz hasadı başlıyor, muz ithal ediyor. Ya bu üreticiyle, bu çiftçiyle sizin derdiniz nedir Allah aşkına ya? Ya bu insanların kazanması lazım.
KAYBEDEN İKİ KESİM VAR: TARLADAKİ ÜRETİCİ VE BU İŞİN SON KULLANICISI, ALICISI TÜKETİCİ.
Hükümetin görevi ülke ürünlerini planlayacak, programlayacak. Her sene Aydıncık'tan kaç ton salatalık çıkacak? Kaç ton patlıcan çıkacak? Diğer bölgelerden ne kadar fındık çıkacak, fıstık çıkacak, efendime söyleyeyim buğday çıkacak, arpa çıkacak, mercimek çıkacak; bunları planlaması lazım. Ama bunların hepsinden vazgeçti. Ülkedeki yüksek enflasyonu düşüreceğim diye kendi kafasından üreticiyi ezdi. Üreticiyi bitirme noktasına getirdi. Yavaş yavaş bir tarım ülkesi olan ülkemizdeki Türkiye, artık üretimden elini ayağını çeker hale geldi. Bugün kazanamazsa bu üretici, yarın ne yapacak seneye? Hadi üretmedi. Taş mı yiyecek? Ne yiyecek? Bu köylülere, bu üreticilere bizlerin sahip çıkması lazım. Onları üretmeye teşvik etmemiz lazım. Ziraat Bankası'ndan desteklememiz lazım. Hükümet bütçesinden desteklememiz lazım.
Hükümetin diğer yapması gereken bir olay da senin komşu ülkelerle ilişkini sağlam tutman lazım. Şimdi bakın Türkiye'nin etrafındaki ülkelere şöyle bir bakın. Ya her biriyle bir davamız var. Her biriyle bir münakaşamız var. Ya biz pazarı kaybediyoruz, pazarı. Türk üreticisinin pazarını kaybediyoruz. Limon pazarını kaybediyoruz. Narenciye pazarını kaybediyoruz. İşte salatalık, domates pazarını kaybediyoruz. Çilek pazarını kaybediyoruz. Elma, şeftali pazarını kaybediyoruz. Hep bizim yerimize başka ülkelerden insanlar tedariklerini yapar hale geldi. Hükümetin ve bakanlığın görevi öncelikle bizim pazarlarımızı kaybettirmemesi lazım. Pazar açması lazım bu insanlara.
Bakın, tarlayla üç tane 'T' diyorum: Tarla, tabla, tüketici. Bunun arasındaki uçuruma bir bakın. Kaybeden iki kesim var: Tarladaki üretici ve bu işin son kullanıcısı, alıcısı tüketici. Bunlar kaybediyor. Sürekli kaybediyor. Dolayısıyla bu tedarik zincirini iyi kurmamız lazım. Şimdi bazı büyük tüccarlar geliyor. Zincir marketlerin sahipleri geliyor. Senden salatalığı 10 TL'ye alıyor. Bugün marketlerine bakın 50-60 TL. Salatalık 50-60 TL markette. Bedelini kim ödüyor? Tüketici oradan ödüyor. 60 TL'ye alarak ödüyor. E üreticiden çok ucuz aldılar 10 TL'ye? Üretici kaybediyor. E bu işin kazananı kim? Kazananı aradaki. Dolayısıyla değerli dostlar bugün Aydıncık'tan bu sesi Türkiye'ye duyurmaya geldik. Sizlerle beraber olmaya geldik. Bu sesi, sesimiz çıktığında ilgili yerlere ulaştıracağız. Bu iş parti işi değil. Bu iş siyaset işi de değil. Bu Aydıncıklı üreticinin ekmek davası. Bu ekmek davasının Türkiye'nin her yerinden duyulması lazım."