CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, partisinin Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu için hazırladığı ve daha önce özet başlıkları sunduğu raporun detaylı halini TBMM Genel Sekreterliği'ne teslim etti. 53 sayfalık rapor, CHP’nin 12 Ağustos 2025 tarihli “Demokratikleşme Paketi” başlığıyla yayımladığı çalışmanın genişletilmiş önerilerini içeriyor.
Raporda, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanması amacıyla idari ve siyasi engellerin kaldırılması; toplumsal barışın inşası için Anayasada düzenlenen hak ve özgürlüklerin kullanılmasını engelleyen idari ve siyasi uygulamalara son verilmesi, Kürt sorununun çözümü için demokratik siyaset ortamın oluşturulması, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve yerel yönetimlerde kayyım uygulamasına son verilmesi, siyasetin yargı aracılığıyla şekillendirilmesi ve toplumsal muhalefetin sindirilmesi amacıyla Anayasaya aykırı olarak yapılan tutuklama ve davalara son verilmesi, Cumhurbaşkanına ve kamu görevlisine hakaret suçlarının yürürlükten kaldırılması Cumhurbaşkanına Suikast ve Fiili Saldırı Suçu’nun yeniden düzenlenmesi, insan haklarının geliştirilmesi ve korunması, kadın ve çocuklara karşı şiddetle etkin mücadele, yargı ve infaz sistemindeki antidemokratik ve insan haklarına aykırı uygulamalara son verilmesi, devletin inançlara karşı tarafsız olduğu bir düzenin hayata geçirilmesi, güvenlik güçlerinin ve güvenlik bürokrasisinde çalışan sivil memurların özlük haklarının iyileştirilmesi, eğitimde ve ekonomide demokratikleşme ile ilgili 13 ana başlık altında öneriler yer aldı.
Raporun önsözünde, “Cumhuriyet Halk Partisi, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonuna Neden Katıldı” başlığında “CHP Kürt sorunuyla ilgili geniş kapsamlı raporları ve bu çerçevedeki çözüm önerilerini kamuoyuyla paylaşan ilk parti olarak, komisyonun oluşturulma biçimini (Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının çağrısı ile) onaylamamasına rağmen, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonuna katılmakta tereddüt göstermemiştir. Komisyonun kanunla kurulması daha doğru bir yaklaşım olurdu” denildi.
“Kürt sorununun çözümü toplumsal barışın bütüncül bir anlayışla inşasından geçmektedir. Bu da ancak demokratik reformların yapılarak, hukuk devletinin yeniden inşası ile mümkündür. Türkiye’de demokrasi, hukuk devleti ve eşit yurttaşlık 86 milyonun ihtiyacıdır” ifadeleri yer alan önsözde, şöyle devam edildi:
"Toplumsal barışın eşit yurttaşlık temelinde sağlanması tüm yurttaşlarımızın beklentisidir"
“Hiçbir yurttaşın kendini güvende hissetmediği, kurulan birkaç cümlenin Cumhurbaşkanına fiili saldırı sayılıp tutuklama nedeni haline getirilebildiği, siyasi nedenlerle aydınların, gazetecilerin, sivil toplum liderlerinin tutuklandığı, Anayasada ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının keyfi olarak sınırlandırılabildiği bu ülkede; hak, hukuk ve adalet tüm yurttaşların ortak talebidir. Toplumsal barışın eşit yurttaşlık temelinde sağlanması tüm yurttaşlarımızın beklentisidir. Türkiye’de demokratikleşmeyi gerçekleştirmek ve adalet sorununu çözmek üzere atılması gereken adımların Kürt sorunuyla sınırlı tutmayan, ancak Kürt sorununu da dışlamayan bir bakış açısıyla planlanması gerekmektedir” ifadeleri yer aldı.
“Demokratikleşme Paketi”ndeki taleplere atıfta bulunulan önsözde, şunlar kaydedildi:
"Bu talepler, sorunun çözülebilmesi için tüm adımları kapsamamakla birlikte, toplumun sürece ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin sorun çözme kapasitesine dair güvenini artıracak adımlardan ibarettir. Kuşkusuz, demokratikleşme fikrini reddetmek ya da belirsiz bir tarihe ötelemek, meseleye yalnızca terörün bitirilmesi amacıyla bakanlar açısından dahi, büyük bir yanılgı olacaktır.
Zira bugün yürürlükteki hukuk sistemi ve uygulamaya göre kimin terörist olup kimin olmadığı keskin çizgilerle belirlenmiş değildir. Gerçek ve kalıcı bir çözüme, tam da bu nedenle sadece devlet ve terör örgütü arasındaki görüşmelerle değil, halkın güveni ve desteğini artıracak, halkın demokrasi ve barışa dair umutlarını artıracak adımlarla ulaşılabilir. Aksi halde çözümden uzaklaşılacak ya da en azından çözümün kalıcılaşmasının önüne geçilecektir. Bu kapsamda; öncelikle hukuk devletinin tüm kural ve kurumları ile işler hale getirilmesine yönelik yasal öneriler geliştirilerek demokratik standartların yükseltilmesi, Kürt sorununun çözülmesi ve toplumsal barışın sağlanması, her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması, tutukluluğun istisna olmasının sağlanması, infaz rejiminin düzeltilmesi başta olmak üzere anti demokratik tüm yasal düzenlemelerin ve uygulamaların son bulmasına yönelik önerilerimizi Komisyonun ve kamuoyunun dikkatine sunarız.”
Kürt sorununun çözümü için öneriler
Raporda “Kürt Sorununun Çözümü İçin Demokratik Siyaset Ortamın Oluşturulmasına Yönelik Öneriler” başlığı altında, şu 9 öneri yer aldı:
“Kürt sorununun sadece güvenlik politikaları ve terörle mücadele düzenlemeleri ele alınarak çözülemediği görülmüştür. Türkiye’de Kürt sorununun çözümü, gerçek bir demokrasinin inşasından bağımsız düşünülemez. Bu nedenle meşru siyaset alanının daraltılmasına yönelik uygulamaların hızla geri alınması ve demokratik siyasal zeminin güvence altına alınması için gerekli adımların atılması çözüm için elzemdir. Demokratikleşme için gerekli kanuni düzenlemelerin yapılması kadar, mevcut kanunların uygulamasındaki hukuk dışı yaklaşımların terk edilmesi ve anayasa ihlallerine son verilmesi hayati önemdedir. Bu bağlamda Kürt Sorunu’nun demokratik çözümü kapsamında yapılacak özel ve genel hukuki düzenlemelere ilişkin CHP kendi hazırlıklarını yapmakla beraber; Adalet Bakanlığı’nın kendi çalışmalarını en kısa sürede tamamlayarak komisyona ulaştırmasını beklemektedir. Ancak Komisyon çalışmaları sırasında Kürt sorununun varlığının reddedildiği görülmüştür. Teşhisi yapılamayan bir hastalık tedavi edilemeyeceği gibi, varlığı reddedilen bir sorunun da çözülemeyeceği açıktır.
Öneri 1: Geçmişte yaşanan acı ve travmaları hatırlatan isimleri taşıyan; meydan, bulvar, cadde, yol, sokak, park ve benzeri alanlar ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait işletme, tesis, bina ve benzeri tüm yapıların ve kışlaların tespit edilmesi ve bu isimlerin değiştirilmesi amacıyla TBMM’de bir araştırma Komisyonu kurulmalıdır.
Öneri 2: Adları değiştirilen köy, bucak, ilçe ve diğer yerleşim yerleriyle coğrafi yerlerin eski adlarının, yeni adlarıyla birlikte kullanılabilmelidir.
Öneri 3: Dersim olaylarının tüm boyutlarıyla araştırılması için Dersim arşivlerinin devletin ilgili tüm kurumlarından alınıp, TBMM’de toplanarak halka ve araştırmacılara açılması sağlanmalıdır.
Öneri 4: 21 Mart günü, Nevroz Bayramı olarak resmî tatil ilan edilmelidir.
Öneri 5: Bir kanun ile eski Diyarbakır Cezaevi’nin “İnsan Hakları ve Demokrasi Müzesi”ne dönüştürülmesi sağlanmalıdır.
Öneri 6: Koruculara kamuda başka alanlarda istihdam olanağı getirilerek koruculuk sisteminin kaldırılması sağlanmalıdır.
Öneri 7: Boşaltılan yerleşim yerleri nedeniyle mağdur olan vatandaşlara yardım yapılmasını öngören 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Kanunun yeniden düzenlenerek, mağduriyetlerin giderilmesi ve köye dönüşlerin önünün açılması sağlanmalıdır.
Öneri 8: Ülke güvenliği için gerekli olmayan mayınlı arazilerin temizlenip, yoksul köylüye tarımsal faaliyetler için tahsis edilmelidir.
Öneri 9: Faili meçhul cinayetlerde zamanaşımı kaldırılmalıdır.”
Yerel yönetimlerle ilgili öneriler
Raporda, “yerel yönetimlerde kayyım uygulamasının kaldırılmasına” ilişkin başlık altında, parti programına değinilerek, “Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ile kamusal hizmetlerin halka en yakın yerel yönetim birimleri tarafından en etkili biçimde sunulması, CHP’nin temel politika önceliklerinden biri olarak kabul edilmektedir. CHP, merkezi yönetim ile yerel yönetimleri, birbirini dengeleyen ve tamamlayan unsurlar olarak görmekte ve bu iş birliğini, demokratik yönetimin güvencesi olarak kabul etmektedir. CHP, hizmetin yurttaşlara yakınlaştırıldığı, belediyelerin yetkilerinin genişletildiği ve finansal imkânlarının çeşitlendirildiği, bir yerel yönetim anlayışını hakim kılmayı hedeflemektedir. Yerel yönetimlerin kurumsal kapasitesi; insan kaynağı, mali imkânlar ve yönetim süreçleri bakımından güçlendirilecektir” denildi.
Raporda, “Merkezi yönetim bütçesinden yerel yönetimlere ayrılan payın artırılması ve yerel yönetimlere yükümlülükleriyle orantılı bir kaynak sağlanması, belediyelerin uhdesinde bulunan, müze ve kültür merkezi olarak kullanılan vakıf malları üzerindeki tasarruf yetkisinin korunması, enerji tesislerinin ruhsat başvurularının değerlendirilmesine yönelik yetki ile çevresel etki değerlendirmesi yapma yetkisinin belediyelere tekel olarak tanınması, Bakanlıkların bu konulardaki yetkilerinin kaldırılarak idari yapıda oluşan ikiliğin engellenmesi, belediye şirketlerine keyfi biçimde kayyım atanması uygulamasının sona erdirilmesi” önerilerine yer verildi.
Ana dilde eğitim
Raporda, CHP’nin 39. Olağan Kurultayı’nda kabul edilen Parti Programı’na işaret edilerek, “Ana dilde eğitim; demokratikleşme ve eşit yurttaşlık temelinde ele alınmıştır. Bu kapsamda ana dil bir hak olarak kabul edilmiştir. Bu yaklaşımla tüm yurttaşların ana dilini öğrenme, kullanma ve geliştirme hakkı sağlanacak; kimsenin kimliğinden dolayı ayrımcılığa uğramasına ve toplumsal olarak dışlanmasına izin verilmeyecektir” ifadeleri yer aldı.
Millî Eğitim Şûrası ile ilgili yeniden bir mevzuat çalışması yapılması istenen raporda, seçmeli derslerle ilgili uygulamanın yeniden düzenlenmesi istendi. Raporda, “Seçmeli ‘Kuranı Kerim’ ve ‘“Peygamberimizin Hayatı’ derslerinin seçilmesi hususunda okul yöneticileri ile MEB’in protokol yaptığı vakıf ve derneklerin baskısı olağanüstü artmıştır. AKP iktidarları süresince Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu’nun içi boşaltılmış, Bakanlığın yetiştirdiği uzmanlar kurumdan uzaklaştırılmıştır. Talim ve Terbiye Kurulunun yapısının bozulması sonucunda öğretim programları ve ders kitaplarının içerikleri dinselleştirilmiştir. Bu sadece Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi ile sınırlandırılmamış, diğer ders içeriklerine de yansıtılmıştır. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı yeniden yapılandırılmalı, öğretim programlarının, ders içeriklerinin ve ders çizelgelerinin, yeniden Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından düzenlenmesi sağlanmalıdır” denildi.
Raporda, ayrıca “Başka inanç gruplarına mensup yurttaşlarımız AİHM kararları olmasına rağmen haklarını almakta ciddi zorluklar yaşamaktadır. Bu doğrultuda, muafiyet için velilerden dilekçe talep edilmektedir. Ancak Milli Eğitim Bakanlığının mevcut uygulamaları, Anayasanın 24. maddesindeki ‘Kimse, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz’ hükmüne açıkça aykırılık taşımakta ve yeni sorun alanları ortaya çıkarmaktadır. Veliden muafiyet dilekçesi almadan yeniden bir düzenleme yapılmalıdır. Ayrıca muaf olacak öğrenciler için e-okul sisteminde gerekli düzenlemelerin yapılması şarttır” önerisi yer aldı.
Ekonomide demokratikleşme önerileri
Raporda, “Ekonomide Demokratikleşme Önerileri” başlığı altında ise, Kesin Hesap Kanun Tekliflerinin, başkanı muhalefet partilerinden seçilmiş ayrı bir Kesin Hesap Komisyonunda görüşülmesini sağlayacak bir yasal düzenlemenin yapılması, Merkez Bankası’nın bağımsızlığının, TÜİK ve düzenleyici ve denetleyici kurumların idari ve mali özerkliklerinin sağlanması, Ekonomik Sosyal Konseyin yeniden yapılandırılması, TMSF’nin asli işlevine kavuşturulması, MASAK’ın yapısının gözden geçirilmesi ve vergi denetimleri ile kamu ihale mevzuatında yeniden düzenleme yapılması önerilerinde bulunuldu.





