GÜNDEM

Celal Şengör: İstanbul depremi, Türkiye'nin bağımsızlığını kaybetmesiyle neticelenebilir

Yer bilimci Celal Şengör, olası İstanbul depreminin ardından Türkiye'nin bağımsızlığını kaybedecebileceğini söyledi. Şengör, " Çünkü Türkiye'nin ekonomisi, Türkiye'nin bilgi ve becerileri bu depremin altından kalkmaya yetmeyecektir." dedi.

Abone Ol

Prof. Dr. Celal Şengör, olası İstanbul depremini büyüklüğünün 7.6'ya çıkabileceğini ve 100 bin kişinin ölebileceğini söyledi.

Independent Türkçe'den Dora Mengüç'e konuşan Şengör, İstanbul'da olası deprem için "Artık zaman iyice daraldı mı?" sorusuna, "Biz öyle görüyoruz" yanıtını verdi.  Şengör'ün röportajından öne çıkanlar şöyle:

"KIYAMET-İ KÜBRA"

"Geçmişte İstanbul'u 500 yıl arayla deprem vurmayan zamanlar var fakat sonrası korkunç olmuş. Yani çok muazzam birikim. Bu Kıyamet-i Kübra denen 1509 depremi çok korkunç olmuş. Şimdi dolayısıyla ondan sonra işte 250 yılda bir ondan önce 250 yılda bire benzer, 250 yıl olması şart değil. Benzer aralıklarla büyük depremler olmuş İstanbul'da. İşte İstanbul yıkılmış, Ayasofya'nın kubbesi inmiş aşağı falan... Buna benzer sıkıntılar yaşanmış İstanbul'da.

"1509 DEPREMİNDE TSUNAMİ VAR"

Bizim beklediğimiz 7,2 ile 7,4 diyorlar ama 7,6 olabilir bu. Yani "7,2 ve 7,4 arası" denmesinin sebebi bu Silivri'den itibaren kırılmaya başlayıp İzmit'e doğru gelişebilir. Hemen arkasından Tekirdağ'a doğru giden kol da kırılabilir. Çift deprem 1766'da böyle olmuştur. Fatih Camii yıkılmıştır. İstanbul'un epey zarar gördüğü biliniyor. 1509 depreminde büyük bir tsunami var. "Sular surlara tırmandı" ifadesi var. Haliç'teki ince donanma tamamen tahrip olmuştur. Ne beklediğimizi tam bilmemiz mümkün değil ama büyük bir deprem olacağı kesin.

"YAĞMALAR, YANGINLAR..."

Ben ilk defa Profesör Mustafa Erdik ile bu işi konuştuğumda 8 bin binanın onların tabiriyle "Ekmek kadayıfı" gibi yıkılacağını söylüyordu. İstanbul Belediye Başkanı bütün hasarı göz önünde alarak çok daha büyük bir rakam söyledi. 50 bin kişinin ölebileceği tahmin edilmişti 2000'de. Mustafa Erdik ve ben konuşuyorduk.

Onların tahmini 50 bin kişinin ölebileceğiydi. Ben dedim ki; "İki ile çarpın"... Minimum iki ile çarpın!... Çünkü İstanbul'da deprem olduktan sonra meydana gelecek kargaşadaki ölümler hesap edilmedi. Ben dedim ki; "Büyük felaket daha sonra olacak" Yağmalar olacak, yangınlar olacak. Bu yangınların nasıl söndürüleceği belli değil. Şimdi bir Nişantaşı'nı gözünüzün önüne getirin. Normal zamanda trafikte iki adım gidemiyorsun. Bir yağmur, bir kar yağdığı zaman zaten tam rezalet, hiçbir yere gidemiyorsun değil mi? Bir de deprem olduğunu düşünün. Binaların yıkıldığını düşünün. O daracık sokaklara itfaiye nasıl girer? Değil mi? Giremez. Panik halindeki bir halkı düşün. Değil mi? Bundan yararlanmak isteyen yağmacıları düşünün. New York'ta bir gece elektrik kesildi, yağma oldu.

"MASALLA BİLİMİ KARIŞTIRAMAZSINIZ"

Bakın çok yakında Milli Eğitim Bakanlığı liselere yaradılışı koymuş. Siz masalla bilimi karıştıramazsınız. Karıştırdığınız takdirde bilim bilim olmaz. Bilim olmadığı zaman da hiçbir şey öğrenemediniz demektir. Efsanelerle de siz 20 milyonluk bir şehri bu kadar büyük bir afetten kurtaramazsınız. Bilmeniz lazım! Çok iyi mühendisleriniz olması lazım. Çok iyi jeolog ve jeofizikçilerinizin olması lazım. Hatta ve hatta çok iyi ziraat uzmanlarınızın olması lazım.... Toprağı iyi tanıyan adamların olması lazım. Değil mi? Biz bir sürü laf duyuyoruz yok. "İstanbul Kanalı yapılacak, o yapılacak, bu yapılacak" Bunlar politikacıların düşünmeden söyledikleri laflardı. Kesinlikle akılcı bir bakış istiyorum. Politikanın tanımı bence nedir biliyor musunuz? Gerçeği bir labirent içinde saklamaktır. Bu şekilde siz hiçbir şey yapamazsınız. Ha, yaparsınız halkı cehalete mahkum edersiniz. Bunun sonucu felakettir.

"TÜRKİYE BAĞIMSIZLIĞINI KAYBEDEBİLİR"

Bakın fay Marmara Denizi'nin neredeyse ortasından geçiyor. İstanbul'a yakın şimdi yeni bir fay daha bulundu. Çınarcık havzasının ortasından gidiyor. Şimdi bunların herhangi bir tanesinin kırılması tabii İstanbul'da büyük yıkım yapacak ama Tekirdağ'da da yapacak. Tekirdağ-İstanbul arasındaki bölüm tamamen gidecek. E, İstanbul'un doğusu gitmeyecek mi İzmit'e kadar? O da gidecek. E, sizin bir sürü sanayiniz var orada. Marmara'nın güneyi etkilenmeyecek mi? Şiddetle etkilenecek. Bir Bursa ovasını, Balıkesir ovasını düşünün. Değil mi? Bunların hepsi etkilenecek. İstanbul depremi, Türkiye'nin bağımsızlığını kaybetmesiyle neticelenebilir. Çünkü Türkiye'nin ekonomisi, Türkiye'nin bilgi ve becerileri bu depremin altından kalkmaya yetmeyecektir. Türkiye yardım isteyecektir. Dünya bu yardımı seve seve verir. Çünkü İstanbul mevzubahis. Philip Mansel ne diyor? "City of everbodies' desire, city of world's desire" diyor. Yani İstanbul herkesin gözünün üstünde olduğu bir şehir. Dünyanın en önemli bir kaç şehrinden biri.

"İŞTE İSTANBUL BU KADAR ÖENMLİ BİR YER"

Evet... Ama nereye gitti bu paralar belli değil. Dolayısıyla bu kez parayı verecek adamlar "Nasıl harcayacaksınız?" diye soracaklar. Ve o sorunun hemen ardından diyecekler ki, "Geçmişteki tecrübelerimiz pek iyi olmadı. Biz kendimiz gelip yardımcı olalım." İstanbul sanat eseri kaynıyor. Kültürel varlıklar kaynıyor. E, şimdi bunları ayağa kaldıracak gücünüz yok sizin entelektüel olarak. Çok iyi arkeologlarımız var. Çok iyi mimarlarımız var. Bunlar yetmeyecek. Bunların eğitimi de yetmeyecek inanın. E, ne yapacaksınız? Avrupa diyecek ki; "Ben adamlarımı göndereyim. Avrupa'da birinci sınıf adamlar var bunu yapabilecek." İstanbul bu şekilde birilerinin yönetimine girdi mi o birileri çıkmaz bir daha. Unutmayın, Sevr Antlaşmasının maddelerinden bir tanesi İstanbul'un Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti) ülkeleri tarafından ortak yönetilecek bir şehir olmasıydı. Bu hâlâ gündemde. Biz farkında değiliz ama bu hâlâ gündemde. İstanbul 1204'te yağmalandı Latinler tarafından. Bununla ilgili bir program yapan İngiliz tarihçi "İstanbul’dan çalınan kutsal emanetler Avrupa'ya dağıtıldı ancak ondan sonra Avrupa'nın kendine bir güveni geldi" dedi. Düşünebiliyor musunuz? Bir şehir bütün bir kıtaya dağıtılıyor ve deniyor ki; "İşte ondan sonra bu kıta bir kendine güven duymaya başladı." İşte bu kadar önemli bir yer, İstanbul. Türkiye'de İstanbul'un bu büyük öneminin farkında olan insanlar, büyük bir azınlık. Şu andaki AKP yönetimi bunun farkında değil. Hangi yüzyılda yaşıyorsunuz? Biyoloji biliminin içine dini karıştırırsanız, Ayasofya'ya "Kılıç hakkı" derseniz hangi devirde yaşıyorsunuz? Bu korkunç cehalet İstanbul'u mahkum edecektir. Ben doğduğumda İstanbul'un nüfusu 1 buçuk milyondu. Bugün 20 milyon ya, ben daha 68 yaşındayım. Bu şehir bunu kaldıramaz!