GÜNDEM

Bolu Kartalkaya'da yangın davasında konuşan baba: Bir taneniz bile ölmedi ki desek bunlar da mağdur.

Bolu Kartalkaya’da bulunan Grand Kartal Otel’de meydana gelen yangına ilişkin davanın altıncı gününde konuşan yangında oğlunu, gelinini ve iki torununu kaybeden baba Uğur Doğan, "Giderken kapıyı çalsaydınız belki benim çocuklarım hayatta olacaktı. Bir taneniz bile ölmedi ki desek bunlar da mağdur. Tesadüf mü hepinizin kurtulması? Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın ilgililerinin yargılanmasını ve en ağır cezalandırılmasını istiyoruz" dedi

Abone Ol

Bolu Kartalkaya’da bulunan Grand Kartal Otel’de meydana gelen ve 78 kişinin yaşamını yitirdiği yangına ilişkin davanın altıncı gününde konuşan yangında oğlunu, gelinini ve iki torununu kaybeden baba Uğur Doğan, "Giderken kapıyı çalsaydınız belki benim çocuklarım hayatta olacaktı. Bir taneniz bile ölmedi ki desek bunlar da mağdur. Tesadüf mü hepinizin kurtulması? Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın ilgililerinin yargılanmasını ve en ağır ceza ile cezalandırılmasını istiyoruz" dedi.

Yangında doktor oğlu Yiğit Gençbay’ı kaybeden Ankara 11. İdare Mahkemesi Hakimi Serpil Gençbay da "Keşmekeş düzen, ahbap-çavuş ilişkisi bitsin diye uğraşıyoruz. ‘Artık bu toplumda her şey düzelsin, bu ülke kolay ölümler ülkesi olmasın’ diye ders vermek istedi bize Alp ve Yiğit. Bizim çocuklarımız bize bu görevi yüklediler" diye konuştu.

Bolu Kartalkaya’da bulunan Grand Kartal Otel’de meydana gelen 78 kişinin yaşamını yitirdiği, 133 kişinin yaralandığı yangına ilişkin 19’u tutuklu toplam 32 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşması, Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nce altıncı gününde devam ediyor. Adliyenin yetersiz olması nedeniyle duruşma, Bolu Sosyal Bilimler Lisesi’nin spor salonunda yapılıyor.

Duruşmada yangında doktor oğlu Yiğit Gençbay’ı kaybeden Ankara 11. İdare Mahkemesi Hakimi Serpil Gençbay dinlendi. Gençbay, şunları söyledi:

''6 aydır yatmak yok. Kendimize bile soru soruyoruz. Keşke demekten bıktık ama buradaki hiç bir sanıktan ‘yanlışlık oldu, olmasaydı’ diyemedik. 78 kişinin öldüğü, ailelerin yok olduğu dava böyle olmamalı. Burada herkes kendini kurtarayım ama karşımdakine suç olmasın diyor çünkü birindeki açık hepsini götürecek. Biz geldiğimizde otele, öğleden önceydi. Dışarıda bir sürü insanı siyah poşetlere koymuşlar, kızarmış tavuk arabası fotoğrafı olan kamyonların içine. Yüreği yetenlere, yanmış insanlardan ‘gelin yakınlarınızı teşhis edin’ diyor.

"Keşmekeş düzen, ahbap-çavuş ilişkisi bitsin diye uğraşıyoruz"

O gün ben en az 8-10 kişiden 'Bacalar temizlenecekti, eksiklikler vardı, sahipleri ‘sezon geçsin, sonra yaparız’ diyordu' diye konuştuklarını duyduk. Bize herkes çocuklarımız çıktı diyordu ama bulamıyorduk, kendi imkanımızla arıyorduk. Adli tıpa gittik sonra, o anı unutamıyorum. Bu süreçten sonra aylarca konuşamadık. Oğlumu görenler anlattı ‘O çocuklar çok gayret etti. Çok insanı kurtardılar’ dediler. En son yüksekten atlayan bir kızı taşımışlar çadıra. Sonra otelin içine girmişler tekrar, dumanların arasına girmişler. Bir başkası da Yiğit’in kendi kapılarını çalarak ‘yangın var’ diye uyandırdıklarını ve Yiğit’in ve arkadaşı Alp’in odaların kapılarını çalıp kendi dumansız odalarına yönlendirdiklerini söylediler.

Biz burada herkes için mücadele ediyoruz, bu sanıkların çocukları, anası, babası ölmesin diye mücadele ediyoruz. Keşmekeş düzen, ahbap-çavuş ilişkisi bitsin diye uğraşıyoruz. Alp ve Yiğit hiç kimseyi tanımamalarına rağmen o çığlıklara kayıtsız kalmayarak otelin içine tekrar girmişler. Biz oğullarımızı 10’uncu katta bulduk. ‘Artık bu toplumda her şey düzelsin, bu ülke kolay ölümler ülkesi olmasın’ diye ders vermek istedi bize Alp ve Yiğit. Bizim çocuklarımız bize bu görevi yüklediler.''

"Bu çocuklar vurdum duymaz anlayışa bir başkaldırı oldu"

Yangında hayatını kaybeden Alp Mercan’ın babası Eray Mercan da şunları dile getirdi:

''En ihtiyacımız olduğu dönemde bu çocuklar Türkiye’ye ışık oldular. Bu çocuklar vurdum duymaz anlayışa bir başkaldırı oldu. Hastaneye gittik, kaç tane ceset torbası açtık ‘oğlum mu bu’ diye. Bir babanın evladını morgtan alması ve yüzünü bir daha görememesi nasıl bir duygu bilir misiniz? Bu bir kaza değil katliam. Belgeler sümen altı edilmiş, uyarı yok kar var, insan yok rant var. Yönetim kurulu üyeleri ‘biz işten anlamayız, çocuk bakarız’ diyor. Geçeceksin onu. Biri gidiyor turizm okuyor, biri yönetim bilimi okuyor. Dolayısıyla yaptıkları işin farkındalar ve bunu da bildikleri için ‘nasıl kapatırız’ın peşine düşmüşler.

Denetçilik çocuk oyuncalığı değil. Bu ülke imzanın bir format olmadığını, denetimin rüşvete dönüştüğü bir ülke olmamalı. Biz evladımızı adli tıptan aldık. Bunun hesabını sormak görevimiz değil mi? Yaşam hakkı ihlal edilmiştir burada, bu yüzden bu dava sadece bizim değil, tüm Türkiye’nin. Sorumluların sebep olduğu toplu kıyım nedeniyle cezalandırılmalarını istiyoruz. Bu organize suç örgütü, suç şebekesinin cezalandırılması gerek. Adaleti bekliyoruz. Bu ülkede hala adalet varsa bunlar cezasını çekecek.''

"Sizin yüzünüzden oğlumu bir kez olsun öpemeden son yolculuğuna yolladım"

Eray Mercan’dan sonra anne Ceyhan Mercan konuştu. Anne Mercan şunları söyledi:

"Sizin yüzünüzden oğlumu bir kez olsun öpemeden son yolculuğuna yolladım. Neden biliyor musunuz? Teşhis edilemeyecek kadar Sünnetine bile dayanamayıp baygınlık geçiren eşim, oğlumu kollarına alıp mezarına koydu. Neden? Sizlerin yüzündendi. Halit sana söylüyorum ‘yangında uygulaması gerekenleri uygulamak yerine plan yaptın, yakınlarını, ayrıcalıklı misafirlerini indirdin? Katliam emrini verdin ve onlar da tek tek uyguladılar. Hepsi iştirak ettiler bu suça. Otoparktan arabaları çıkardılar. Neye tercih ettin onları? Ne vardı içinde bunların? Yüzüme bak, salona bak. Burada sadece 78 can gitmedi, onların dünya kadar aileleri gitti. Katlettiniz onları, katilsiniz. Pırıl pırıl yetiştirdiğim çocuğumun ne hayalleri vardı. Bir muhabir söyledi bize ‘ölürsünüz girmeyin’ demişler ama ‘ölürsek ölelim belki birkaç kişiyi kurtarırız’ demişler çocuklarımız. Bunun hesabı sorulmalı. Bana oğlum olmadan kurtarıp gönderdiğiniz araba var ya o arabanın içine hepinizi koyup yakmak geliyor içime."

"Alp ve Yiğit silah arkadaşıdır çünkü onların yaptıkları şehitliktir, kahramanlıktır"

Alp Mercan’ın ablası ve Mercan ailesinin avukatı Nihan Ece Mercan da şöyle konuştu:

"Alp ve Yiğit silah arkadaşıdır çünkü onların yaptıkları şehitliktir, kahramanlıktır. Ben kardeşimi kefenle gördüğüm için şükrediyorum çünkü bunu bile göremeyenler var. Bu bir organize suç çetesi ve burada hepinizin payı var. Lenslerini zor taktığını söyledi dumandan Emine Hanım ama ben eminim orada is bile yoktu. Bu dava yalnızca bir yangının davası değil yıllarca biriken denetimsizliğin, rant peşinde koşanların, sorumluluklardan kaçanların davasıdır. Sorumluluk zincirinin en tepesine kadar gitmeli ve Bakanlığa kadar gideceğiz. Herkesin peşindeyiz. Bu kişiler otelden para kazanırken, zevki sefa sürerken otelin yöneticiydiler de 78 cana gelince mi ‘kağıt üstünde yönetici’ oldular. İnsanlar cayır cayır yanarken sizin personeliniz sigara içerken çekiyor arabalarınızı. Siz bu insanları toplayıp yaktınız, bu katliamdır. Bu artık gerçekten adaletin savaşıdır. Adalet sadece yargılamayı değil cesareti de gerektirir. Gereğinin yapılmasını dilerim.”

"Giderken kapıyı çalsaydınız belki benim çocuklarım hayatta olacaktı"

Oğlu Mert Doğan, gelini Duygu Doğan ile torunları Mavi ve Doğa’yı kaybeden baba Uğur Doğan, “Tek oğlumdu. Bu aile tamamen hayatımızdan çıktı gitti” diyerek sözlerine başladı ve şöyle devam etti:

"Sanık Ceyda, okulun WhatsApp grubuna ‘indirim olacak’ diye yazmış ve davet etmiş. Bizim çocuklarımız da iki gün kar tatili yaparız diyerek gitmişler. Odaları Ceyda ile aynı katta. Bu kadın bizim çocuklarımıza da haber verseydi belki şu an 78 canımız kurtulmuş olabilirdi. Giderken kapıyı çalsaydınız belki benim çocuklarım hayatta olacaktı. Bir taneniz bile ölmedi ki desek bunlar da mağdur. Tesadüf mü hepinizin kurtulması? Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın ilgililerinin yargılanmasını ve en ağır ceza ile cezalandırılmasını istiyoruz. Bir emsal karar çıkacağına inanıyoruz, bundan sonra başkalarının böyle şekilde ölmesini durduracak bir ara karar ve emsal karar bekliyoruz.

"Bu otel, insanların kurtulmaması için kurgulanmış adeta. Her şey neyi tutsanız elinizde kalıyor"

Müşteki anne Sıdıka Doğan da şöyle konuştu:

''Huzur içinde olsunlar, diliyorum bizim adalet çırpınışlarımızı görüyorlardır. Burada 78 canın ailesi hepsi birbirinin acısını çekiyor. Ben çocuklarımın pijamalarını yıkamıyorum. Mayıs ayında cesaret edebildim, evlerine girdim, hepsinin yastıklarını kokluyorum. Yangından gelen eşyalarını kokluyorum. O is kokusunun bağımlısı oldum, o koku gidecek diye korkuyorum. Benim çocuklarım toprağın altında artık, hava soğukken orada üşüyeceklerini; hava sıcakken terleyeceklerini düşünüyorum. Eşimden başka kimsem kalmadı. Bu otel, insanların kurtulmaması için kurgulanmış adeta. Her şey neyi tutsanız elinizde kalıyor. Bir yangının çıkmaması mucize olmuş bunca yıl. Hiç kimse hiç bir şeyi bilmiyor, kimse yetkili değil. 30 senedir bu otel ‘ben yanacağım’ diyormuş. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na soruşturma izni verilmemesi canımızı çok yakıyor.''