İleri Haber’de yer alan habere göre, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi yönündeki 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanlığı kararının iptaline yönelik çeşitli kişi ve kurumlar tarafından açılan davaların duruşmaları Danıştay’da görülmüş, Danıştay 10. Dairesi de 19 Temmuz 2022 tarihinde açıkladığı kararla Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini onaylamıştı.

DANIŞTAY’A ‘YOLU AÇMA’ ÇAĞRISI

BM Kadınlara ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddet, Sebepleri ve Sonuçları Özel Raportörü Reem Alsalem, BM Kadınlara ve Kız Çocuklarına Yönelik Ayrımcılık Çalışma Grubu Başkanı-Raportörü Melissa Upreti ve BM Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi Başkanı Gladys Acosta Vargas’ın ortak imzasıyla Danıştay Başkanı Zeki Yiğit’e hitaben yayımlanan uzman görüşünde, “Türkiye’ye İstanbul Sözleşmesi’ne dönme ve Danıştay’a da bu yolu açma” çağrısı yapıldı.

‘TÜRKİYE, SÖZLEŞMEYİ İMZALAYAN İLK ÜLKE’

Uzman görüşü, “Türkiye, kadınlara yönelik şiddeti açıkça tanımlayan ve ev içi şiddet de dahil olmak üzere kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi için kapsamlı bir çerçeve sunan tek uluslararası anlaşma olan İstanbul Sözleşmesi’ni hem imzalayan hem de onaylayan ilk ülkedir. Bu dönemde Türkiye Hükümeti, ‘İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye’nin öncülüğünde hazırlanmış olmasından gurur duyduğunu’ belirtmiştir. Bu nedenle, birçok Türk paydaş için İstanbul Sözleşmesi’nin neden Türkiye’nin kimliğiyle, istekleriyle ve aynı zamanda Türkiye’nin bölgesel ve küresel düzeyde eşitlik, çeşitlilik ve kapsayıcılık konusunda ilham kaynağı olarak hedeflenen rolü ile doğası gereği bağlantılı olduğunu ve olmaya devam ettiği anlaşılabilir” cümleleriyle başladı.

‘DERİN ENDİŞE DUYUYORUZ’

“İstanbul Sözleşmesi’nin ülkenin insan hakları çerçevesi üzerindeki olumlu etkisi yadsınamaz” sözlerine yer verilen uzman görüşünde, “Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin, ülkenin kadınları ve kız çocukları da dahil olmak üzere herkes için eşitlik ve ayrımcılık yapılmamasını sağlamaya yönelik kazanımları geriye döndürerek devlet ve toplum olarak kadınlara ve kız çocuklarına yönelik ayrımcılık ve şiddete yönelik mücadelesindeki kararlılığını zayıflatmasından derin endişe ediyoruz” ifadeleri yer aldı.

‘HÜKÜMET, DEZENFORMASYON KAMPANYALARINI ENGELLEMEDİ’

BM yetkilileri, “Türkiye hükümetinin İstanbul Sözleşmesi ile ilgili artan dezenformasyon kampanyalarını önlemek için erken müdahalede bulunmamasını ve daha sonra Sözleşme’nin Türkiye ulusal mevzuatı üzerindeki etkisini yeterince açıklamak için hiçbir çaba gösterilmemiş olmasını esefle karşılıyoruz” sözleriyle iktidarın İstanbul Sözleşmesi’ni hedef alan söylemlerini eleştirdi.

‘6284’ÜN ETKİSİ SINIRLI OLACAK’

Uzman görüşünde, “6284 sayılı Kanun İstanbul Sözleşmesi’ne dayandığından, tüm hükümleri uygulanmadığı takdirde etkisi sınırlı olacaktır. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesiyle birleştiğinde, bu, toplumsal cinsiyete dayalı şiddette cezasızlığın endişe verici düzeylere yükselmesine yol açabilir” ifadelerine yer verildi.

‘LANZAROTE SÖZLEŞMESİ’NE POTANSİYEL TEHDİT’

BM yetkilileri imzalı mektupta “Bizi daha da endişelendiren, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin, Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi (Lanzarote Sözleşmesi) gibi kadınların ve kız çocuklarının korunmasını düzenleyen diğer temel anlaşmalara ve yükümlülüklere bağlılığını, Türk toplumuyla bağdaşmayan değerleri desteklediklerine dair aynı bahaneyle potansiyel olarak tehdit etmeye hizmet etmesidir” sözleri de yer aldı.

‘TARİHİN DOĞRU TARAFINDA YER ALMAK İÇİN GEÇ DEĞİL’

“Türkiye’nin gidişatı tersine çevirmesi ve tarihin doğru tarafında yer alması için çok geç değil” sözlerinin yer aldığı uzman görüşü, “Danıştay’ı, 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararını onaylayan ilk derece mahkemesi kararını bozmaya ve Türkiye’nin bir imzacı olarak İstanbul Sözleşmesi’ne bir an önce geri dönmesinin önünü açmaya davet ediyoruz” sözleriyle sona erdi.