Basın açıklamasına HDP Milletvekili Musa Piroğlu'nun yanı sıra çok sayıda demokratik kitle örgütü ve siyasi parti destek verdi. Basın açıklamasını Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnsiyatifi adına Başak Kocadost okudu. 2022 yılı itibariyle tüm dünyada 300 milyona yakın göçmen bulunduğunu söyleyen Kocadost, bunun dünya üzerindeki neredeyse her 25 kişiden birinin göçmen olduğu anlamına geldiğini söyledi.

Türkiye’nin bölgede yaşanan savaşlar ve devletlerin saldırgan politikaları sonucu göç hareketlerinin yoğun yaşandığı ülkelerden biri olduğuna dikkat çeken Kocadost, şöyle konuştu:

“Göçmenler; savaştan kaçmak, yoksulluk ve baskılardan kurtulmak, kendilerinden çalınanı almak ve hak ettikleri hayatı kurabilmek için göç etmek zorunda kalıyorlar. Devletlerin savaş politikaları, siyasi baskılar, şiddet ve ayrımcılığa maruz kalma, ekonomik ve ekolojik krizin yarattığı açlık ve yoksulluk gibi nedenlerle ülkelerini terk eden göçmenler, gittikleri ülkelerde de temel insan haklarından mahrum bırakılıyorlar. Türkiye’ye, farklı zaman dilimlerinde ve yoğunlukta, Kafkasya, Ortadoğu, Balkanlar, Asya ve Afrika’dan, göçler gerçekleşti. İklim krizi derinleştikçe ve kapitalizmin yarattığı bitmeyen krizler nedeniyle yaşadığımız şiddet ve savaşlar sürdükçe, dünyada göç hareketleri de devam edecektir.

Özellikle Kürt halkına dönük olarak Irak ve Suriye’de Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde savaş çığırtkanlığını ve bölge genelinde de yayılmacı ve saldırgan dış politikasını sürdürmekte olan iktidar da bu durumdan bizatihi sorumludur. İktidar tarafından bile isteye “yönetilmeyen”, geçici statülerle bugün ve yarınları belirsiz bırakılan göçmenlerin ülke içerisindeki durumu; ucuz iş gücünün, kayıt dışılığın, güvencesizliğin ve ayrımcılığın en önemli nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Birlikte eşit bir yaşamın inşası, sermaye için bir maliyet olarak görüldüğünden, rejiminse çıkarlarıyla bağdaşmadığından, oluşan toplumsal sorunların ve krizlerin faturasını, iyice güvencesizleşen göçmenler ve işçi sınıfı göğüslemek durumunda kalmaktadır.

İktidarın yaygınlaşmasına göz yumduğu göçmen karşıtlığı, işsizlik ya da enflasyon gibi sorunların göçmenlere fatura edilmesini sağlayarak, işçileri yerli ve göçmen diye bölerek sermayenin de onun siyasal sözcülerinin de ekmeğine yağ sürüyor. Türkiye'de muazzam bir yoksullaşmaya neden olan krize karşı emekçilerin tepkileri, göçmen karşıtlığı ile saptırılmaya, yozlaştırılmaya çalışılıyor. Göçmen karşıtlığı emekçi düşmanlığının kamufle edilmiş bir biçimi olarak işlev görüyor. 

Özellikle son dönemde artan, göçmenlere karşı ırkçı saldırılar ve cinayetler karşısında iktidar gerekli tedbirleri almamakta, yaptırımları uygulamamaktadır. Diğer sistem partileri ise yaklaşan seçimlerin de etkisiyle göçmenleri araçsallaştırarak ırkçılığın yayılmasına hizmet etmekte ve bu anlamda yaşanan ırkçı saldırıları da teşvik etmektedirler.”

photo1655567939 (2)

TALEPLER

Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi olarak bu durumu kabul etmediklerini vurgulayan Kocadost, taleplerini şöyle sıraladı:

“• AB ile yapılan Geri Kabul Anlaşması iptal edilmelidir. Göçmenlerin hayatları, devletler arasında pazarlık konusu edilmemelidir.

• Türkiye, BM Cenevre Sözleşmesine koyduğu coğrafi çekinceyi kaldırmalı ve mültecilik statüsünü tanımalıdır. 

• Göçmenler için serbest dolaşım hakkı tanınmalıdır. İktidar tarafından belirlenen illerin göçmenlerin kaydına; ilçelerin ve mahallelerin yerleşime kapatılmasını kabul etmiyoruz. Göçmenlerin il ve ilçeler arasında seyahat ve ikamet özgürlükleri derhal tanınmalıdır.

• Göçmenlerin eğitim, sağlık, adalete erişim, güvenceli çalışma, barınma gibi en temel insani hakları devlet güvencesiyle temin edilmeli; ifade ve gösteri özgürlükleri tanınmalıdır.

• Göçmenlere yönelik haksız gözaltı ve sınır dışı uygulamalarına son verilmelidir.

• Göçmenlerin ucuz iş gücü muamelesi görmesinin engellenmesi için göçmen emekçilerin tüm sosyal ve ekonomik hakları tanınmalı ve böylece sermayenin elini kuvvetlendirerek işçi sınıfını bölen yerli-göçmen işçi ayrımı geçersizleştirilmelidir.

• Sendikalar, göçmen emeğine dönük istismarlar için inisiyatif alarak, örgütlü işçi sınıfı ile güvencesizleştirilmek istenen göçmen emeğinin buluşmasını ve birlikte mücadele etmesini sağlamalıdır.   

• Geri gönderme merkezleri acilen kapatılmalı ve bu tesisler göçmenler yararına birer sığınağa dönüştürülmelidir. Şehirleri göçmenler için bir çeşit kampa dönüştüren uydu kent uygulamasına son verilmelidir.

• Göçmen kadın ve LGBTİ+’ların da kazanılmış haklarının gasp edilmesine neden olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı geri alınmalıdır. Erkek şiddetini bir zulüm çeşidi olarak görüp iltica nedeni olarak kabul eden İstanbul Sözleşmesi uygulanmalıdır.

• Kadınlara yönelik şiddetin göçmenlikten dolayı değil erkek egemenliğinden kaynaklandığı görülmelidir ve erkek şiddetinin ırkçılığa meşruiyet zemini yapılmasının önüne geçilmelidir.

• Medyadaki söylemler ve siyasilerin beyanlarındaki ırkçı nefret dilinin önlenmesi için kamu otoritesi müdahalede bulunmalıdır.

• Göçmen nefretine yönelik tavrı olan, ırkçılığa karşı çıkan bütün örgütler el birliği etmelidir.”