İskoçya'nın Glasgow kentinde yapılan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP26) 31 Ekim'de başladı. 12 Kasım'a kadar devam edecek olan konferansa 100'den fazla dünya lideri ve on binlerce delege katılacak.

AVRUPA İKLİM EYLEM AĞI'NDAN BİLGİLENDİRME

CAN Europe (Avrupa İklim Eylem Ağı) tarafından COP'a dair temel bilgiler, COP26'ya dair gelişmeler, sivil toplumun talepleri gibi konulara odaklanan bilgi notu hazırlandı. Bilgi Notu'na göre Taraflar Konferansı (Conference of the Parties, COP)  Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) en üst düzey karar alma organı. COP taraflardan aksi bir öneri gelmedikçe her yıl toplanır ve başkanlığı kabul edilen 5 Birleşmiş Milletler bölgesi (Afrika, Asya, Latin Amerika ve Karayipler, Orta ve Doğu Avrupa ve Batı Avrupa ve Diğerleri) içinde kalan ülkeler tarafından da dönüşümlü olarak yapılır.

COP NEDİR?

Çerçeve Sözleşme (UNFCCC - United Nations Framework Convention on Climate Change) 1992 yılında ülkelerin küresel sıcaklık artışını sınırlayarak iklim değişikliğinin etkilerini azaltmaları için uluslararası iş birliği oluşturmak amacıyla Rio de Janeiro’da imzaya açıldı. ‘Tarafların’ sözleşmeyi imzalaması, onaylaması ve kabulleri ardından sözleşme 1994’de yürürlüğe girdi. Türkiye’nin 2004 yılında onayladığı ve taraf olduğu Sözleşme’nin bugün 196 ülke ve Avrupa Birliği olmak üzere 197 tarafı var. Sözleşmenin onaylanmasının ardından ilk Taraflar Konferansı (COP) 1995 yılında Berlin’de toplandı. Taraflar Konferansı’nın Başkanlığı’nı o dönem Almanya Çevre Bakanı olan Angela Merkel yürüttü. 

COP ve UNFCCC ile ilgili daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. 

1997 yılında kabul edilen Kyoto Protokolü 2005 yılında yürürlüğe girdi. Kyoto Protokolü gelişmiş ülkelerin sera gazı salımlarını azaltmalarını sağlamayı amaçlıyordu. Protokolün ilk dönemi 2008-2012 yılları arasındaydı ve onaylayan ülkeler toplam %5 azaltım sözü verdiler.

DOHA ANLAŞMASI

Protokolün ikinci kısmı ise Doha Anlaşması olarak anılıyor. Doha Anlaşması’nı onaylayan ülkeler Kyoto’dakilerden farklıydı ve toplam %18 azaltım sözü verildi. Doha Anlaşması 2012-2020 yılları arasındaki azaltım hedefleri üzerineydi. Anlaşma ülkelerin onaylarını geç teslim etmesi üzerine iptal edilmesine 1 gün kala, 31 Aralık 2020’de yürürlüğe girdi. 

PARİS ANLAŞMASI

Paris Anlaşması 2015 yılında kabul edildi ve 2016 yılında yürürlüğe girdi. Paris Anlaşması’na ve Türkiye açısından anlamına dair Türkçe hazırlanan 10 soru ve cevaba buradan ulaşabilirsiniz. UNFCCC sitesinde Paris Anlaşması’na dair daha fazla bilgi için bu linki inceleyebilirsiniz. 

Paris Anlaşması ülkelerin ulusal kararla belirledikleri azaltım taahhütleri üzerine kuruludur. Ülkeler Ulusal Katkı Beyanları’nı (NDC - Nationally Determined Contribution) paylaşarak yapmayı planladıkları azaltımları açıklar. 2015 yılında Paris Anlaşması imzalandığında her 5 yılda bir ülkelerin hedeflerini iyileştirmeleri ve UNFCCC sekreteryasına sunması planlanmıştı. 2020 yılında Konferansın gerçekleştirilememesi üzerine taraf ülkelerden NDC’lerini bu yıl güncellemeleri ve Konferansta yeni 2030 yılı hedeflerini açıklamaları bekleniyor. 

KÜRESEL DURUM DEĞERLENDİRMESİ

2021 ayrıca Küresel Durum Değerlendirmesi (Global Stocktake) için veri toplanmasının başlama yılı. Küresel Durum Değerlendirmesi her 5 yılda bir ülkelerin kolektif ilerlemelerini değerlendirecek. Azaltım, uyum ve finansman konusunda ilerlemeye dair ilk değerlendirme raporunun 2023’de yayınlanması ve 2025 yeni NDC hedefleri için yol gösterici olması planlanıyor. Küresel Durum Değerlendirmesi hakkında ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. 

GEREKLİ ADIMLAR ATILMADI

İklim krizi gelecekte değil günümüzde yaşanan bir kriz, emisyonları ciddi şekilde azaltsak bile tüm dünya bu krizden etkilenmeye devam edecek. Krizin en büyük etkilerini ise küresel ısınmada sorumluluğu en düşük olan, krizle mücadele imkanları sınırlı olan yoksul ve kırılgan ülkeler yaşıyor. Küresel Güney ülkeleri uzun yıllardır iklim fonlarının adaptasyon ve azaltım için eşit şekilde paylaştırılması gerektiğini savunuyor. Ancak bu konuda gerekli adımlar atılmadı. Birleşik Krallık, COP26’da Adaptasyon üzerine çalışmak üzere Mısır, Bangladeş, Malawi, Hollanda, Saint Lucia ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ile birlikte Adaptasyon Koalisyonu’nu oluşturdu. Adaptasyon Koalisyonu hakkında ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

NDC'LERDEKİ EMİSYON AÇIĞININ KAPATILMASI TALEBİ

Sivil toplumun COP’tan ana taleplerinden biri NDC’lerdeki emisyon açığının kapatılması. Tüm tarafların, özellikle gelişmiş ülkelerin yenilenmiş, ve 1,5℃ hedefi ile uyumlu, tarihsel sorumluluklarını da hesaba katan yeni NDC’ler teslim etmesi ve bu azaltım hedeflerine nasıl ulaşacaklarını açıklayan kapsamlı politikalarını da sunmaları talep ediliyor. Tarafların, 2023’deki ilk küresel durum değerlendirmesinden önce kolektif 2030 hedeflerini 1,5℃ hedefine uygun hale getirmesi de sivil toplumun talepleri arasında.

TÜRKİYE, TALEBİN HEDEFİNDE OLAN ÜLKELERDEN

Ülkelerin iklim hedeflerini daha iyi hale gelecek şekilde güncellemeleri ile birlikte fosil yakıtlardan çıkış elbette sivil toplumun temel taleplerinden. Taraflardan 1,5℃ hedefine ulaşmak için tek seçeneğin ekosistem bütünlüğü ve biyoçeşitliliği korurken fosil yakıtları hızlı şekilde terk etmek olduğu gerçeğini kabul etmeleri bekleniyor. Fosil yakıtlardan çıkış talebinde, planlanan kömürlü termik santral stoğu ve kömürden çıkış planı olmaması sebebiyle Türkiye talebin hedefinde olan ülkelerden. 

150'DEN FAZLA SİVİL TOPLUM KURULUŞUNUN İMZASI OLAN AÇIK MEKTUP 

İklim hareketinin COP26’dan en büyük beklentilerinden biri iklim finansmanı konusunda ilerleme kaydedilmesi. 150’den fazla sivil toplum kuruluşunun imzası olan bir açık mektupla gelişmiş ülkelerden üzerlerine düşen finansmanı sağlamamış olmalarını telafi etmeleri ve 2020-2025 yılları arasında toplam 600 milyar dolarlık finansman borçlarını ödemeleri talep edildi. WRI Finance tarafından yayınlanan, gelişmiş ülkelerin 100 milyar dolarlık iklim fonu konusunda üzerlerine düşenin ne kadarını yaptıklarını (daha çok yapmadıklarını) inceleyen rapora buradan ulaşabilirsiniz. 

KONFERANSIN ÖNE ÇIKAN TALEPLERİ

Ayrıca 2025 sonrası finans planlamalarının şimdiden yapılması ve azaltım, adaptasyon, Kayıp ve Hasar ile fon bazlı destekler başlıklarının netleştirilmesi sivil toplumun talepleri arasında.  Konferansın öne çıkan konularından biri ve sivil toplumun ana taleplerinden biri Kayıp ve Hasar konusunun dikkate alınması. İklim krizi sonucu sıklığı artan olağanüstü hava olayları ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi yavaş ilerleyen felaketler dünyada pek çok insanım yaşam alanını yok ediyor, hayatını kaybetmesine sebep oluyor. Azaltım ve adaptasyon sonucu önlenemeyen bu olaylar sadece 2020 yılında 30 milyon insanın yerinden edilmesine sebep olmuş. Kırılgan ve yoksul ülkeler ile sivil toplum kuruluşları COP26’da Kayıp ve Hasar için bir fon oluşturulmasını talep ediyor. CAN International’ın da dahil olduğu ve yüzlerce sivil toplum örgütünün desteklediği açık mektup ile COP26’dan Kayıp ve Hasar finansmanı çıktısını talep ettiler. COP26 Başkanı Alok Sharma ile de paylaşılan mektuba buradan, mektuba dair basın bültenine buradan ulaşabilirsiniz.

Kayıp ve Hasar konusunda, Türkçe altyazı eklediğimiz açıklayıcı ve çarpıcı kısa videoyu buradan izleyebilirsiniz. Kayıp ve Hasar konusunda daha fazla bilgi için buraya göz atabilirsiniz. Kayıp ve Hasar üzerine çalışmak için UNFCCC kapsamında kurulan Santiago Ağı hakkında ayrıntılı bilgi için ise buraya bakabilirsiniz.  

  • Anlaşma’nın 6. maddesi (piyasa mekanizmaları) için güçlü kurallar ve sosyal ve ekolojik güvenceler konulması veya güçlü kurallar konulamıyorsa maddenin uygulanmaması
  • NDC’ler için 5 yıllık güncelleme çerçevesinin uygulanması
  • Yeni ve ek finansmanla ilgili olarak iklim değişikliği sebepli Kayıp ve Hasarı ele almak için çalışmaların güçlendirilmesi, Santiago Ağı'nın çalışır hale getirilmesi ve Kayıp ve Hasar için kalıcı bir gündem maddesinin sağlanması
  • Daha güçlü iklim finansmanı hesaplama kuralları 
  • Küresel adaptasyon hedeflerinin güçlendirilmesi
  • COP27’nin Afrika ev sahipliğinde iklim adaletine daha derin odaklanabilmesi için bir platform sağlanması (gelecek yıl konferansın Mısır’da yapılması planlanıyor)

Eşit katılımın sağlanması da konferansta hem talep hem de sorun olarak öne çıkıyor. Geçen yıl pandemi nedeniyle konferansın yapılmaması kararı alınmış, küresel güney ülkeleri bu karara iklim krizinin yıkıcı etkilerinin geldiği boyut sebebiyle karşı çıkmıştı. Bu yıl ise Glasgow’da yapılan toplantı katılım açısından pek çok soru işareti yarattı. Birleşik Krallık’ın uyguladığı pandemi tedbirleri küresel güney ülke temsilcileri ve sivil toplum temsilcilerini katılımını neredeyse imkansız hale getirdi. Neredeyse tamamı küresel güneyden olan ülkelerden istenilen karantinada kalma süreleri, karantina ve aşı düzenlemelerinin uzun süre netlik kazanmaması yanında pandeminin ekonomik etkilerinden henüz toparlanamayan bu ülkeler için Glasgow’a seyahat ve konaklama da büyük bir problem haline geldi.

CAN, COP26'NIN ERTELENMESİNİ TALEP ETMİŞTİ

CAN International Eylül ayında yaptığı çağrı ile, COP26’nın “Güvenli ve kapsayıcı katılım sağlamaya yönelik planlar yapılmamış olması nedeniyle” ertelenmesini talep etti. Pek çok sivil toplum örgütünün desteklediği çağrıya buradan ulaşabilirsiniz. CAN International’ın COP26’da güvenlik ve eşit katılım için taleplerine ise buradan ulaşabilirsiniz. 

TÜRKİYE 2004 YILINDA ÇERÇEVE SÖZLEŞMEYİ ONAYLADI

Paris Anlaşması onayının uzun süren sürüncemesi sebebiyle Türkiye’nin COP müzakerelerinde gözlemci statüsünde kaldığı yanılgısı oluşabilir. Ancak Türkiye 2004 yılında Çerçeve Sözleşmeyi onayladı ve o zamandan beri Sözleşme’nin, dolayısıyla sözleşmenin bir konferansı olan COP’un tarafı. Türkiye’nin COP’ta alınan kararlar ve müzakere süreçlerine katılma yetkisi var. Ancak COP oturumlarında müzakereler genellikle ülkelerin aday oldukları grupların yönlendirmeleri ile şekilleniyor. Geleneksel olarak belirlenmiş 5 bölgesel grup oturumları organize edecek Büro’nun seçimlerinde aktif olsa da müzakereler genellikle ülkelerin kendi aralarında oluşturdukları gruplar üzerinden yürüyor. Bu gruplara örnek olarak Afrika Grubu, Arap Devletleri Grubu, Çevresel Bütünlük Grubu, Şemsiye Grubu, En Az Gelişmiş Ülkeler Grubu vb sayılabilir. Müzakere amacıyla kurulmuş bu grupların hiç birine dahil olmaması ise Türkiye’nin müzakelerdeki konumunu oldukça zayıflatıyor. 

10 KASIM'DAN İTİBAREN TARAF STATÜSÜNDE KATILABİLECEK

Paris Anlaşması’nı onaylamaması ise Türkiye’nin Paris Anlaşması Tarafları (Parties to the Paris Agreement - CMA) toplantılarında ‘gözlemci’ konumunda kalmasına neden oluyordu. CMA toplantıları her yıl COP içerisinde düzenleniyor, Paris Anlaşması’nı onaylamış olan ülkeler toplantıya taraf olarak katılırken Çerçeve Sözleşme’ye taraf olan ancak Paris Anlaşması’na taraf olmayan ülkeler gözlemci statüsünde katılabiliyor. Türkiye, şimdiye kadar gözlemci statüsünde katılabildiği CMA toplantılarına Anlaşma’nın onayı ardından 10 Kasım’dan itibaren taraf statüsünde katılabilecek. Türkiye’nin CMA toplantılarına 10 Kasım öncesi taraf olarak değil gözlemci olarak katılmasının sebebi ise Paris Anlaşması onayı bilgisi sekreteryaya iletildikten sonra taraf olmak için gerekli olan 1 aylık süre. 

CAN Europe (Avrupa İklim Eylem Ağı), geri dönüşü olmayan iklim değişikliğiyle mücadele eden Avrupa'nın öncü STK koalisyonudur. Çevre, kalkınma, gençlik, inanç ve sağlık alanlarında çalışan sivil toplum kuruluşlarını, ortak savunuculuk kampanyaları ile bir araya getirerek etkilerini artıran benzersiz bir ağdır. Avrupa Birliği üyesi ülkeler, Batı Balkanlar ve Türkiye'yi de kapsaman üzere 38 Avrupa ülkesinden 1500 STK'yı ve 47 milyondan fazla yurttaşı temsil eden 170 üyesiyle CAN Europe, sürdürülebilir iklim, enerji ve kalkınma politikalarını destekler. Daha fazla bilgi için: www.caneurope.org