Haber: İsmail Sarp Aykurt

Depremden günler sonra Adıyaman’da hala bilinmeyen, ortaya çıkarılmayan yaşanmışlıklar ve acılar var. 27 Şubat’ta Bahçeli ile Adıyaman’a giden Erdoğan’ın “helallik” talebi hala akıllarda dururken, Adıyamanlılar hala depremin ardından yüzleşilen zorluklarla boğuşma halindeler.

Depremden sonra pek de yüzüne bakılmayan, düğünde kalabalık ama cenazede yalnız bırakılan bir şehir burası. Depremin acıları ve yarattığı keder ve öfke henüz tazeyken sorunların ne kadar çözüldüğü de şüpheli ve Adıyaman halkı hala bir çıkış yolu arıyor.

Adıyaman’da 20 akrabasını kaybeden ve Adıyaman’ın yalnız bırakılmışlığını anlatan, G.Y. isimli yurttaş,  Adıyamanlıların yaşadıklarını dokuz8HABER’e anlatırken şunu da ekliyor: “Söyleyecek çok şey var ama ne kadar şey söylesem de eksik kalacak”.

“ULAŞIMIN OLMADIĞI İDDİA EDİLEN YERE ÇORBA, YEMEK, BATTANİYE GELİYORDU”

İlk depremin hemen ardından ve ikinci büyük depremde nelerle karşı karşıya kaldınız? Adıyaman’da olanları tahmin etmek zor değil ancak olmayanlardan pek de bahsedilmedi. Adıyaman’ı uzun süre kimse görmek, göstermek istemedi... Adıyaman'da neler yaşandı?

Adıyaman’da deprem yaşandığında, yıkımın boyutlarından haberdar olamadık. Çünkü medya da bunu vermedi. Zaten ulaşımımız da çok kısıtlanmıştı. Deprem anıyla birlikte yanlışım yoksa Twitter bağlantılarımız aksatıldı. Birçok ağa erişimimiz de benzer şekilde engellendi. Sahada çalışan çok az insan görebiliyorduk. Devlet personeli vardı, ancak yeteri kadar değildi. Bize yolların kapalı olduğunu, ulaşımın zor olduğunu söylediler. Ama deprem gecesinde daha sabah olmadan bize çevre illerden, özellikle de Urfa ve Diyarbakır’dan bize yemek ve battaniye getirildi. Bunlardan ilk depremden sonra oldu. Ve yanlış hatırlamıyorsam saat 6 ya da 7’de Urfa’dan bir gönüllü çorba yapıp getirdi.Ulaşımın olmadığı iddia edilen yoldan Adıyaman merkeze geldi bunlar...

“MARKETLERDEN YİYECEK VE İÇECEK ALMA İZNİ VERİLDİ”

İkinci gece bize battaniye dağıtıldı. Onlar önce zaten gönüllüler ulaşabildikleri kadar ulaşabildiler bize. İkinci depremden sonra jandarmalar biraz erzak ve battaniye dağıtımı yaptı. Yiyecek ve içecek sorunu çok fazlaydı. Bu nedenle bize bölgedeki muhtarla, bölgede yönetici konumundaki kişiler tarafından zincir marketlerden yiyecek ve içecek alma izni getirildi. Yani kepenkler açıldı. Özellikle de çocuklar için...

İlk depremden sonra, bu duruma eşlik eden yağmur hepimizi mahvetti. Evlere girilmiyor ve birçok insan yalın ayak halde ya da üzerinde bir kıyafet bulunmuyor. Yanı başımızdaki komşularımızın evi yıkılmıştı. Birçok enkazdan çığlık sesler, kurtarılmayı bekleyen insanların sesi geliyordu.  Ama elimizde ne ekipman ne de donanımlı bir sistem vardı, yapamadık bir şey. Yardım bekledik açıkçası...

“ADIYAMAN’DAKİ YIKIMIN AZ VE KÜÇÜK BOYUTTA OLDUĞUNU SAVUNDULAR”

İkinci deprem ise bundan ortalama 8-9 saat sonra gerçekleşti. Biz o süre zarfında birçok yere ulaşmaya çalıştık. Ben kişisel olarak AFAD’ı defalarca aradım. Sosyal medya ya da telefondan popülaritesi olan insanlara ulaşmaya çalıştım. Adres bilgisi verdim, enkazda kalan kişilerin bilgisini ilettim. AFAD’a ulaşmayı denedim ancak telefon trafiğine takıldım. Çünkü Adıyaman’da yıkım çok fazlaydı. Ama bu yıkımın küçük olduğu iddia edildi.

“YETERİ KADAR EKİP YOKTU VE BİZE SIRAYLA GİDİLDİĞİNİ SÖYLEDİLER”

AFAD’a ulaştığımda, ellerinde yeteri kadar ekip olmadığını ve Adıyaman’ın merkezinden çevreye doğru sırayla gidildiğini söylediler. Enkazlara sırayla gideceklerini söylediler ancak sadece Adıyaman merkezde bile yıkıma uğrayan 2 bin bina vardı.

“BİZ AFAD’IN GEZEN PERSONELİYİZ...”

Adıyaman hep ikinci plana atıldı. Adıyaman’ın kendi AFAD personelleri yetersiz kaldı. Ayrıca bu personellerin bir çoğu da enkaz personeli değil. Sadece AFAD var ancak onlar da bilgisayar başında olanlar. Biz buna bizzat kendi enkazımızda şahit olduk. Elimizde kaydı bile var.

Gelen AFAD ekibine enkaza girilmesini istediğimizi söyledik. Bize söyledikleri şey şuydu, biz AFAD’ın gezen personeliyiz.  Yani sadece enkazları gezip duruma bakıyoruz. Herhangi bir donanım, enkaz kaldırma yetkileri yok. Bir çoğu da böyleydi. Adıyaman’a yardım girmesi de engellendi. Çünkü biz kendimiz baktık olmuyor özel ekip istettik.

“EN ÇOK YIKIM VE HASAR ADIYAMAN’DA AMA ONA RAĞMEN ADI GEÇMİYOR”

Peki bunun nedeni nedir sence, yani neden böyle bir şey yapılmış olabilir? Ya da size neden böyle hissettirildi bu?

Siyasi görüş diyeceğim ancak olmadığını düşünüyorum. Çünkü Adıyaman şu anki iktidarın bence bel kemiğidir. Nedenini kimse hakketmedik  ama bir engelle karşılaştık.Medyada şu an bile  bahsi geçerken yıkım olan iller sayılırken Hatay, Maraş, Adana sayılıyor.

Adana’da yıkım var bunu küçümsemek olanaksız ancak Adıyaman kadar değiş mesela. Yüzde 68 ile yıkım, hasar oranı en çok Adıyaman’da diye biliyoruz. Hatay’da dahi daha düşük. Ona rağmen Adıyaman’ın adı geçmiyor.çok insanı yitirdik burada ama sayısı da doğru yansıtılmıyor. Yardım açısından da  eksikler çok.

“2-3 GÜN YARDIMA İZİN VERİLDİ SONRA YASAKLADILAR VE AFAD YARDIMLARA EL KOYDU”

Bize Türkiye’nin dört bir yanından yardım geldi. Ancak bu gelen yardımların yüzde 90’ı halktan geldi.Devlet değildi. Otobüsler, tırlar hepsinin üzerinde şehirlerin adları yazıyordu. Zaten buna da ilk 3-4 gün izin verildi, sonra bu da yasaklandı. Gelen yardımlara AFAD el koydu.Kendisi dağıtacağını iddia etti. Ama sağlıklı bir şekilde olmadı bu. Çadır için birçok yere başvurdum.

Başvururken ailemdeki hamile yengemi ve çocukları düşünerek talep oluşturdum. Defalarca aradım AFAD’ı, Kızılay’ı. 3-4 kişilik bile olsa diye ricacı oldum. Ama bize ellerinde çadır olmadığını, bunu not ettiklerini ve kısa sürede dönüş yapacaklarını söyledi. Ama hiçbir geri dönüş olmadı.

“HALA ÇADIR SIKINTISI YAŞAYIP HASARLI EVLERDE KALAN İNSANLAR VAR”

Çadır üzerinden devam edelim ancak aklımı kurcalayan bir şey daha var. Önce şehrin varlığından dahi haberdar olamasak da daha sonra bazı medya kuruluşları Adıyaman’ın hızla "normalleştiğini" öne sürdü...

Şuradan devam edeyim. Biz bir süre sonra yakıt sorunu yaşadığımız için sorunlu hale geldi birçok şey. Yakıt bulamaz ve arabada kalamaz hale geldik. Yağış da üç gün durmadı. Çadırların tükendiği söyleniyor da biz kimsede çadır göremedik. Tükenen bu çadırlar nereye gidiyor?

En ciddi yıkım Adıyaman merkezde oldu. Sonra ise Gölbaşı’nda önemli bir yıkımın olduğunu biliyoruz. Kahta normal hatta görece iyi denebilecek durumdaydı. 

“KAHTA’DA ÇEKİM YAPIP NORMALLEŞME HABERLERİ YAPTILAR”

Kahta için yapısal bir şey, dağ üzerine kurulu bir yer orası. Depremin 4 ya da 5’inci gününde bir televizyon kanalı tarafından “Adıyaman normalleşiyor” yayını yapıldı. Paylaşımda gösterilen yer Kahta’ydı. Orayı çekip böyle bir haber servis ettiler.

Fakat Adıyaman merkezde belediyenin kendi binası bile yıkılmıştı. Hasar almamış hiçbir bina yok. İnsan bir şey diyemiyor açıkçası. Üzerine bir de normalleşiyor diye haber çıkardılar. Şu an bile çadır sıkıntısı yaşayıp hasarlı evlerde kalan insanlar var.

İnsanlar kaçacak yer arıyor, çadırı olanlar için zaten çadırlar da yetersiz kalıyor. Çünkü selle de boğuştuk. Verilen çadırlar yetersiz kaldı. Toplanma alanları da yanlış yerlere kuruldu. Çadırkentlerin hepsini su bastı. Konyetner talebinde bulunuyoruz ama gelmiyor. Adıyaman’da şu an sadece 700 konteyner var. Ama evsiz kalan en az 10 bin insandan bahsediliyor. 

“ÇABA GÖSTERSELERDİ DE YETMESEYDİ. KASITLI BİR ŞEKİLDE GELMEDİKLERİNİ DÜŞÜNÜYORUM”

Hatırlayacaksın, Erdoğan Adıyamanlılardan “helallik” istedi. Anlattığın bu gerekçelerle istedi sanıyorum. Dediklerine göre konuşacak olursak, durum da deprem gününden bu yana pek değişmemiş görünüyor...

Bence helallik istenmesi gerçeklerin görülmesi için yeterli bir sebep. Hellalik isterken şöyle bir cümle de kurmuştu. Adıyaman’a yetişemedik, yetmedik.Yetişmek ve yetmek isteselerdi bunu yapabilirlerdi. Ortada bir devlet, bir kuruluş var. Felaketin ne kadar büyük olduğu önemli değil. Devletin ne yapmak istediği önemli. Yeterli çabayı gösterselerdi, yine yetmeselerdi keşke...

Ama ortada böyle bir çaba yoktu. Ben Adıyaman’a kasıtlı bir şekilde gelmediklerini düşünüyorum. Resmen yok saydılar. Şu an resmiyette olmasa bile 60 bin ölüm olduğu söyleniyor Adıyaman’da. 20 tanesi de benim topğrağa verdiğim akrabam...

"ŞU AN EN TEMEL İHTİYAÇ İÇME SUYU"

Peki şu an güncel ne ihtiyaç var Adıyaman için?

En temel ihtiyaç su. İçme suyu Şu an Adıyaman’da şebeke suları hala sıkıntılı akıyor. Çamurlu bir şekilde aktığına şahit olduk. Elbette ev de yok ortada, duş alma sorunu da var.  AFAD’ın kendi çadırlarında var sanıyorum ama AFAD’a ait olmayıp kurulmuş birçok çadır kent var Adıyaman’da. Oralarda çok eksik var. Ve o çadır kentler devlet bünyesinde olmadığı için yardım gitmiyor. Devlet göndermek istemiyor. Ya AFAD çadır kentinde bulun ya da birçok yardımdan mahrum kal...  

AFAD zaten yardımlara el koyduktan sonra ortada bir orantı falan kalmadı. En  basiti, AFAD kıyafet yardımını sokaklara döktü. Halkın yaptığını söylediler ama halk bunu neden yapsın? Hangi sokağa girersen gir yerde kıyafet vardı. İlk bir hafta içerisinde oldu. Yerlere serili şeylerden seçmeleri istendi. Ne bir dağıtım, ne bir gruplama, ne bir hijyen... İsim, kimlik numarası falan alarak bir şeyler dağıtmaya çalıştılar. 

“DEVLETE TEŞEKKÜR EDECEĞİM TEK BİR ŞEY YOK”

Devlete teşekkür edeceğim tek bir şey yok. Bunu sadece iktidar için söylemiyorum. Birçok siyasi görüş eksik kaldı. İmkanı olan ise yetebildiği kadar yetti. Bu konuda çok da konuşamıyor insan. Adıyaman’da şu an bir tanıdığını kaybetmeyen insan yoktur. Ölüm, herkesten bir şeyler aldı. Yani maddi hasarları dile getirecek bir durumumuz yok. 

“Ses var ama gelmiyorlar...”

Size bir yaşadığımı anlatmak istiyorum. Diğer can kayıpları da benim bu anlatacağıma yakın şekilde gerçekleşti. Bizim enkazda 7 kişi vardı. Gittiğimizde yanlarına depremin ilk günü hiç bir yardım gelmedi. Çünkü birçok yerde yıkım vardı bizde öyle düşündük, buna bağladık. Yıkımdan dolayı yetişemiyorlar diye. iki oldu, üç gün oldu. 7 kişi hala enkazda ve ses vardı. 4, 4 buçuk güne kadar da ses kesilmedi.

Bu seslerden biri de küçük bir çocuğa aitti.  Biz bu durumu defalarca AFAD’a, yetkili mecralara söyledik, onlara ulaşmaya çalıştık. Yani dedik ki ya biz, 20-30 kişi kafayı sıyırdık ve yanlış duyuyoruz biz. Ya da bir şey var gerçekten siz de gelin denetleyin. Kendileri de geldi bunun kaydı da var hatta. Seslenme yaptılar ve karşıdan ses aldılar. O sesi veren benim kendi babaannemdi.

Ona rağmen enkaza girilmedi. Enkazınımızın tehlikeli olduğu söylendi. beş katlı bir yapıda üç kat çıkılmış, iki kat ayaktaydı. Yıkılmayan iki kat da imar izniyle yapılmış kaçak olan katlar... Bakıldığı zaman binanın  yerinde sadece üç kat izni var ama o bina beş katlı. Yıkılmayan iki kat sonradan dahil edilmiş olan katlar. 

“Operatörler, enkaz altında olan ve sesleri gelen insanlarımızın üzerinde çalıştı”

Biz iki katın yıkılmadığını söyledik ancak onlar çalışma yapılırsa o iki katın da üstlerine geleceği dedi bize. Bizim de girmemiz istenmedi ama zaten biz ekipman vb. olmadığından kendimiz giremedik. Koca koca duvarları da elimizle kaldıramadık. AFAD’ın gelip alt kısımdan girmesini talep ettik. Bizimkiler yukarıya yakın taraftalardı. Yine tehlikeli olduğunu ve giremeyeceklerini vurguladılar. Termal kamera talep ettik bu kez. En zaından bunu gönderirseniz, içerideler mi nasıllar, yaşıyorlar mı, ne konumdalar öğrenmek istedik.

Çünkü ses geliyor ve yaşıyorlarsa ona göre adım atmalıyız diye düşündük. Göndermediler, gönüllü olarak gelen operatörler oldu.Onlar da bir yere kadar ilerleyebildi. Termal kameranın gönderilmemesi operatörlerin enkaz altında kalan akrabalarımın üzerinde çalışmasına neden oldu.

Çünkü nerede olduklarını bilmiyorlar, kepçe operatörü kazmak ve enkazı kaldırmak için moloz haline gelmiş evin üzerine çıktığı zaman belirli bir kısmı enkaz altında kalanların üzerine denk gelebiliyor. Biz cenazelerimizin üzerindeki zararı, parçalanmayı gördüğümüzde buna kanaat getirdik. Belki de sebebi yanlış ve denetimsiz çalışmaydı. 

“Enkazdan gelen sesler kesilince çalışmaya başladılar, kimse bugüne kadar bacak kırığıyla ölmedi”

Çalışma 4’üncü günün sonunda başladılar. O da çok geç olmuştu. İlk 4 gün ses vardı, sesler kesilince çalışma başlayıp yoğunlaştı. Enkazdan çıkan akrabalarımın görüntülerinde farklılıklar vardı. Biri çok çok kötü durumdayken, diğerinin yani babaannemin sadece bacağında kırık vardı, başka bir fiziksel problem yoktu. Kendisişeker ve tansiyon hastasıydı. Açlığa 4 gün dayandı.

Belki önce müdahale edilseydi, çıkartılabilirdi. Kimse bugüne kadar bacak kırığıyla ölmedi. Ya tansiyon ya da soğuktan kaybettik diye düşünüyoruz.  Ses veren diğer akrabam kuzenimin de vücudunda da bir darbe yoktu. Çünkü yaşam üçgeni dediğimiz bir pozisyonda çıkardık onu. Üstlerine bir şey düşmemişti, yaşama imkanları vardı.

“Gelmek, yetmek istemediler...”

Müdahale etmediler. Birçok çocuk bu şekilde terk edildi. Bizim enkazda sadece üç tane çocuk vardı. Bunlardan biri 6 aylık,  biri 5 yaşında, biri de 4 yaşındaydı. Adıyaman’ın genel durumu da böyleydi. Birçok kişi ile irtibat kurduk. Ses var ama gelmiyorlar, açılmıyor dendi. Gelmek, yetmek istemediler.

Birçok kişi kendi imkanlarıyla yol almaya çalıştı. Ailem dışında birçok arkadaşım da benzer şeylerle karşılaştı. Bir arkadaşım iki gün boyunca ses verdi enkazdan. AFAD gitmedi, 3’üncü günün sonunda ailesi kendi imkanlarıyla enkazı açıp ölüsünü çıkardı arkadaşımın. Yine bir müdahalede bulunulmadı”
 

“BİRKAÇ SENE ÖNCE MEZARLIK TEK GÜNDE DOLDU”

Bize şehrin bir fotoğrafını çekebilir misin? Burada eminim ki bizim gördüklerimizle senin gördüklerin arasında ciddi farklar var. Deprem sonrasında insanların mahallelerinde kayboldukları, kentlerini tanımadıkları hazin bir tablo var...

Açıkça ifade edersem, Adıyaman şu an bitmiş durumda. Resmi verilere göre 700 ölüm gözüküyor. Ama bizler 60 binin üzerinde bir ölüm olabileceğinden kuşkulanıyoruz. Adıyaman’ın merkezinde boş bir alana yeni bir mezarlık açılmıştı, bundan birkaç sene önce. Bu mezarlığın dolması için 10 yıl süre vermişlerdi. Tek günde, depremin ilk gününde o mezarlık doldu. Adıyaman’ın köylerine, farklı yerlerine gömülen insanlar haricinde bir sayıdan bahsediyorum. Birçok mezara, yani tek kişilik mezarlara birden fazla kişiyi gömdüler. Mezarlık sayısı da artması diye toplu olarak gömüldü insanlarımız...

 Buna şahit olan birçok insan da var video görüntüleri de... Bütün sosyal mecralarda paylaşıldı, gündeme geldi. Adıyaman halkı çok duyurmaya çalıştı sesini. Gündeme gelmek istedi ancak buna izin verilmedi. Sesimizi duyurmamızı istemediler ve hala da istediklerini sanmıyorum. Birçok insan hala depremin etkisinde.

“BİR ŞEHRİN TARİHİNİ ELLERİYLE MAHVETTİLER”

 Henüz hiçbir şey düzelmemiş ve o kadar insanın da yarası sarılmamışken seçim çalışmalarına girdiler. Gündemde olan bir şeydi bunu kabul ediyorum ancak ertelenebilirdi de... Şu an 11 ili bir kanara bırakıp seçimle uğraşıyorlar. Bu zaten bizim insanımızı yaralayan şeylerden birisiydi. Birçok insan şehrini terk etmek zorunda bırakıldı. Şehirlerini bırakamayanların genel bir sebebiyse orada yakınlarının ve ölümlerinin fazla olması... Kimileri ise maddi yetersizliklerinden dolayı kentten ayrılamadılar.

Koca bir şehir, deprem öncesinde 800 bin kişiyi barındıran bir kente şu an baksak belki içinde 100 bin insan bulamayacağız. Zaten 300 bine yakın göç verdi. 60 bine yakın da ölüm ihtimal dahilinde. Merkezde şu an 100 bin insan yok. Bir şehrin tarihi elleriyle mahvettiler. Yettiklerini, düzeldiğimizi, normale döndüğümüzü savunuyorlar hala. Ama şu an bile çok şeyde yetersizler. Ne kadar şey söylesem de eksik kalacak...