Haber: Sabri Kırdar
Büro Emekçileri Sendikası (BES) Antalya Şubesi, kamu emekçilerinin insanca yaşam taleplerini gündeme taşımak ve işyerlerinde kreş ihtiyacına dikkat çekmek amacıyla SGK Antalya İl Müdürlüğü önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamayı BES Antalya Şube Başkanı Devrim Mol okudu.
Basın açıklamasında, yıllardır sürdürülen ücret politikalarının kamu emekçilerini giderek yoksullaştırdığına dikkat çekilerek, “Her gün bizleri daha da yoksullaştıran bu politikalara rağmen, iktidar mensupları bizleri enflasyona ezdirmedikleri yalanını söylemeye devam ediyor” denildi. Gerçek bir toplu sözleşme hakkının altı çizilen açıklamada, uygulanan ekonomik politikaların emeğiyle geçinen geniş kesimlerin yaşamını sürdürülemez hale getirdiği vurgulandı.
"Yoksulluk Kadınları ve Çocukları Daha Fazla Etkiliyor"
Devrim Mol, derinleşen yoksulluk ortamının kadın emekçileri ve çocukları daha fazla mağdur ettiğine işaret ederek, çocuk bakım yükünün kadınların sırtına bırakılmasının toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirdiğini belirtti. Kadınların annelik ve aile üzerinden tanımlanmasına karşı çıkılan açıklamada, kreş ihtiyacının bir hak olarak görülmesi gerektiği vurgulandı.
“Devletin Sorumluluğunu Hatırlatıyoruz”
Anayasa ve ilgili yasalarla devlete çocukların bakım ve korunması konusunda yüklenen sorumluluklara rağmen, çocuk bakım hizmetlerine dair köklü adımlar atılmamasının “politik bir tercih” olduğu ifade edildi. Açıklamada, BES’in çocukların ihtiyaçlarının karşılandığı, bilimsel nitelikli, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten kreşlerin açılması yönündeki mücadelesini sürdüreceği belirtildi.
BES Antalya Şubesi'nin Talepleri:
- En düşük memur maaşı yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın
- Seyyanen zam ve ek ödemeler temel ücrete yansıtılsın
- Tüm kamu emekçilerine 3600 ek gösterge verilsin
- 5510 sayılı yasanın yarattığı mağduriyetler giderilsin
- Tüm kamu çalışanlarına kira yardımı sağlansın
- Mülakat uygulamasına son verilsin
- 666 sayılı KHK ile kaldırılan ödemeler yeniden yapılandırılsın
- Çocuk bakım hizmetleri yasal güvenceye kavuşturulsun
- 0–6 yaş grubu çocuklar için işyerlerinde kreş açılsın
- Kreşlerde toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı personel istihdam edilsin
- Kreş denetimleri için ebeveynlerin de dahil olacağı bağımsız mekanizmalar kurulsun
- Ebeveynlere dönüşümlü 2 yıl ücretli izin hakkı tanınsın
Açıklama, “Yaşasın onurlu mücadelemiz, yaşasın BES, yaşasın KESK!” sloganlarıyla sona erdi.
Devrim Mol’un okuduğu basın metninin tamamı şu şekilde;
GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ!
Değerli Basın Emekçileri;
İktidarın, bir ekonomik büyüme politikası olarak tercih ettiği ve bugüne kadar ısrarla uyguladığı ücret politikaları yandaş iş adamlarını ve sermaye gruplarını mutlu etmeye devam ederken, bizler yoksullaşmaya devam ediyoruz. Uygulanan bu ekonomik programla, başta biz kamu emekçileri olmak üzere, emeğiyle geçinen geniş kesimlerin gelirleri, yoksulluk sınırı altıda, açlık sınırının üzerinde bir eşikte tutulmaktadır. Her gün bizleri daha fazla yoksullaştıran bu politikalara rağmen, iktidar mensuplarının her kurduğu cümlede, bizleri enflasyona ezdirmedikleri yalanını söylemeye devam etmektedir. Oysa bizler, her geçen gün pazara, markete ve diğer ihtiyaç duyduğumuz tüketim mallarına daha zor ulaşıyoruz, en temel ihtiyaçlarımızı bile karşılamaktan uzaklaşıyoruz. Yani iktidar mensupları uyguladıkları bu politikalara nasıl güzelleme yaparlarsa yapsınlar, biz emekçilerin ve yoksulların yaşadığı derin yoksullaşma gerçeği değişmiyor.
İktidarın Bizlere Dayattığı Yoksulluk, İçinden Çıkılmaz Bir Hal Aldı!
İktidar tarafından sürdürülen bu yoksullaştırıcı politikalar neticesinde, özellikle kent yoksulluğu, içinden çıkılamaz bir hal almıştır. Bu sebeple özellikle büyük kentler, emekçiler için sürgün yerleri haline gelmiştir. Kentlerde, başta barınma sorunu olmak üzere, emekçilerin temel ihtiyaç olarak yaşam kaynaklarına olan erişimleri, her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Bu koşullarda iktidar, her yılı, toplumun mağdur kesimlerinden birinin yılı ilan etmeye devam etmektedir. Ancak tarih gösteriyor ki, kendilerine yıl atfı yapılan toplum kesimlerinin mağduriyetlerinin ortadan kaldırılması bir yana, yaşadıkları mağduriyet daha da artarak devam etmektedir. Tıpkı 2024 yılının emekliler yılı ilan edilmesine rağmen, bütün emeklilerin açlık sınırının yarısı oranında bir gelirle yaşamaya mahkûm edilmesi gerçekliğinde tecrübe ettiğimiz gibi…
Yoksullaştırma Politikaları En Çok Kadınları ve Çocukları Mağdur Ediyor!
Yaşanan bu derin yoksullaşma, muhakkak bütün toplum kesimlerini eşit derecede vurmuyor. Bu derin yoksullaştırma politikalarından kadın emekçiler ve çocuklar, daha fazla mağdur olmaktadırlar. Her yaş grubundan çocuklarda, beslenme sorununa bağlı olarak, başta bodurluk olmak üzere kalıcı sağlık sorunları ortaya çıkarken kadınlar, bu derin yoksullukla baş etmek için daha fazla fedakârlık etmek zorunda kalmaktadırlar.
Başta çocuk ve bakım yükü, kadın emekçilerin omuzlarına bir görevmiş gibi yüklenmektedir. Bu durum, yaşanan yoksullukta bile eşitsizliği ve daha derin bir yoksulluğu kadınlara dayatmaktadır. Toplumun en önemli nüvesini oluşturan aile yükünü, kadın bedeni ve kadının fedakarlığı üzerine kuran iktidar, uzun yıllardır doğum oranlarının artırılması yönünde politikaları teşvik ederken kadını sadece annelik ve aile üzerinden tanımlamakta, kadının yaşadığı sorunlara toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten bir yerden çözüm üretmemekte, çocuk bakımına ilişkin bütün sorumluluğu kadının fedakarlığı üzerinden çözmeye çalışmaktadır.
Çocukların Bakımı ve Sağlıklı Bir Geleceğin Hazırlanması Devletin Asli Görevdir!
Bilindiği gibi, mevcut Anayasa’nın 41/2 maddesi: “Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle anasız veya babasız kalan çocukların korunması için gerekli tedbirleri alır.” şeklinde düzenlenmiştir. Yine Medeni Kanun’un 346. maddesinde: “Çocuğun korunması için gerekli hâllerde devletin veya hâkimin müdahalesi öngörülür.” hükmüne yer verilmiştir. Paralel şekilde bu iktidar tarafından, çocukların korunmasına yönelik 2005 yılında çıkarılan 5395 Sayılı Kanun’la, çocukların korunmasına yönelik özel düzenlemelere gidilmiştir. Bütün bu düzenlemelerle çocukların bakım ve sağlıklı yetişmesi, devlet güvencesine alınmışken halen iktidar tarafından yürütülen, başta ekonomik politikalar olmak üzere, çocuk bakımı ve beslenmesi yönünde günü kurtaran politikaları aşan bir düzenlemeye gidilmemesi politik bir tercihin en belirgin göstergesidir.
Değerli Basın Emekçileri;
İktidar tarafından, 2025 yılının aile yılı ilan edilmesi ve sanki hane halkının yaşadığı başka bir sorun yokmuş gibi, aile politikalarını sadece kadınların çok çocuk doğurmasına indirgenmesi hepimizin gördüğü bir uygulama olmuştur. Emekçi kadınların üzerine yıkılan bakım yükünün, öncelikle bir ebeveyn sorumluluğu olduğu kadar, anayasa ve kanunlarda ifadesini bulan haliyle, esas itibarıyla sosyal devletin yükümlülüğü altına alındığı bilinmelidir. Bizler, mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde politikaların geliştirilmesini, daha fazla zaman kaybedilmeden başta kadın emekçiler olmak üzere, ebeveynler üzerinde ciddi bir ekonomik yük haline gelen çocuk bakımına ilişkin adımlar atılmasını ve işyerlerimizdeki kreş ihtiyacının giderilmesi talep ediyoruz.
Her çocuğun ihtiyacının karşılandığı, eğitim, ulaşım ve beslenmenin sağlandığı, bilimsel nitelikli kreşlerin açılması talebimizi yineliyor ve bu hakkımızı elde edene kadar mücadelemize devam edeceğimizin bilinmesini istiyoruz.
Taleplerimiz:
- En düşük memur maaşı yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın!
- Seyyanen zam dahil olmak üzere bütün ek ödemeler temel ücrete yanıltılısın!
- Bütün emekçilere 3600 ek gösterge verilsin ve adil bir ek gösterge düzenlenmesine gidilsin!
- 5510 sayılı Kanunun ortaya çıkardığı mağduriyetler giderilsin!
- Bütün emekçilere kira yardımı yapılsın!
- Söz verildiği halde kaldırılmayan mülakat haksızlığına son verilsin!
- 666 sayılı KHK ile kaldırılan ikramiye ve ek ödemeler hemen ödenmesi için düzenleme yapılsın!
- Çocuk bakım ve eğitim hizmetleri, tüm ebeveyn ve çocuklar için bir hak olarak tanımlansın ve bu konuda yasal düzenlemeler bir an önce yapılarak uygulamaya geçirilsin!
- 0-6 yaş grubu çocuklar için, en az 50 çalışanın bulunduğu işyerlerinde ve 50’den az çalışanın bulunduğu işyerleri için çalışma alanına yakın, ortak bebek bakım üniteleri ve kreşler açılsın!
- Bakım hizmeti veren kurumlarda çalışanlar, çocuk gelişimi ve toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi almış olmalı ve her türlü ayrımcılık pratiğinden ve söylemlerinden uzak durulsun!
- Kreşlerin denetim ilkelerinin belirlendiği bir yönerge çıkarılmalı, kreş denetimleri, ebeveynlerin de içinde bulunacağı, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı çalışan, sosyal çalışmacılar ve ilgili uzmanların istihdam edileceği düzenlemeler yapılsın!
- Doğum izni bitiminden çocuğun ilköğretime başlayacağı süreye kadar, ebeveynlerin 6 ay dönüşümlü olarak kullanabilecekleri, iki yıl ücretli ebeveyn izin hakkı için acil yasal düzenleme yapılsın!