Haber: Sabri Kırdar

Azra Gülendam Haytaoğlu davasının beşinci duruşması bugün Antalya 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Mahkeme sonucunda sanık Murat Ayhan nitelikli cinsel saldırı suçundan indirimsiz 16 yıl, suç delillerini yok etmek amacıyla kasten öldürmeden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundansa beraat verildi. Sanığa iyi hal indirimi uygulanmadı. Duruşmanın ardından Azra Gülendam Haytaoğlu’nun ailesinin avukatları Av. Özlem Demirok Uçal,  Av. Naghihan Bulduk, Av. Gamze Ökte Kılıçkap, Av. Aylin Onursev, Av. Güler Yılmaz Birol, Av. Esra Gençer ortak bir açıklama yaptı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

 "Mahkeme sanığa nitelikli insan öldürme ve nitelikli cinsel saldırı suçlarından ceza tesisi yoluna gitmiştir. Her ne kadar sanığın en başından beri cinsel saldırı eylemini gerçekleştirmediği ve ceza ehliyetinin olmadığı yönünde savunmada bulunmuşsa da yargılama aşamasında toplanan deliller ve özellikle dosyada mevcut uzman raporuna dayanarak mahkeme cinsel saldırı suçunun oluştuğu yönünde kanaat getirmiştir. Mahkeme olağan ve mevcut uygulamanın aksine  sanık hakkında haksız tahrik ve iyi hal indirimi yoluna gitmemiştir. Yine medya da olayın oluş şeklindeki ayrıntılar ve oluşundaki vahameti haber malzemesi olarak kullanmamış ve medya etik ve değerlerine bağlı kalmıştır.

Şunu ayrıca belirtmek gerekir ki  bu bir kadın cinayetidir. Azra’nın yerinde herhangi birimiz bulunabilirdi. Bu dosyada çok net anlaşılmaktadır ki, her kadın cinayetinde olduğu gibi  Azra’nın katledilmesinin tek nedeni kadın olması ve kadınlara yönelik şiddetin açığa çıkmayacağını, adalet mekanizmalarına hiç yansımayacağını, yansısa da caydırıcı cezalardan kurtulanabileceğini düşünen eril zihniyettir. Bu zihniyetle hareket eden sanık ve sanık gibi nice faillerdir. Sanığın dosya içine giren geçmiş yargılamalarına baktığımızda eğer o dosyalardan birinde ısrarlı takip mağduru kız çocuğunun beyanı esas alınmış, detaylı soruşturma yapılmış ve sanık beraat etmemiş olsaydı belki de bu vahim olay yaşanmayabilirdi.

Bu sebeple her zaman vurguladığımız gibi bu zihniyetin mahkeme hakim ve savcılarındaki yansıması çoğu kez sanık lehine olarak karşımıza çıkmaktadır. Kadınların yaşam hakkı bağlamında maktulü sorgulamadan yargılama yapabilmek cinayetlerin azalmasında ve neticede caydırıcı cezaların verilmesinde etkin olacaktır. Ve bugünkü beklediğimiz sonuç gelmiş olacaktır.

Bu süreçte birlikte hareket ettiğimiz, destek olan tüm meslektaş ve barolara ve feminist ilkelerle dayanışma gösteren kadın hakları savunucularına buradan ayrıca teşekkür ederiz."