Anayasa Mahkemesi (AYM), Gezi Parkı protestoları sırasında Antakya’da polisin attığı gaz bombasının başına isabet etmesiyle hayatını kaybeden Abdullah Cömert’in ailesinin yaptığı “yaşam hakkı ihlali” başvurusunu “kişi bakımından yetkisizlik” gerekçesiyle reddetti. Yüksek Mahkeme kararını; “Etkili bir soruşturma yürütüldüğü ve ölüm olayının sorumlusunun tespit edilip orantılı ve caydırıcı bir cezayla cezalandırıldığı; başvuruculara ölüm nedeniyle uğradıkları zararların karşılığında tazminat elde etme imkanlarının da tanındığı anlaşılmıştır” gerekçesine dayandırdı.

AYM, Abdullah Cömert’in; Gezi Parkı protestoları sırasında Haziran 2013’te Antakya’da, polisin attığı gaz kapsülünün başına isabet etmesi ile ölümünün ardından ailesinin yaptığı “yaşam hakkının ihlal edildiği” yönündeki başvurusunu reddetti.

Abdullah Cömert’in ailesi 12 Mart 2020 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Cömert ailesi başvurularında; “Barışçıl nitelikli bir toplumsal gösteriye gereksiz bir şekilde gaz bombası atılarak müdahale edilmesi neticesi Abdullah Cömert vefat etmiştir ve somut olayda kolluğun ölümcül güç kullanmasını gerektiren meşru amaçlardan hiçbiri bulunmamaktadır” değerlendirmesini yaptı.

Cömert ailesi ayrıca, gaz bombası kullanılarak müdahale edilmesi talimatını veren polis amirleri hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesinin, “etkili soruşturma yükümlülüğünü ihlal ettiğini” iddia etti.

“MÜDAHALE EMRİ YASALARA AYKIRI DEĞİL”

Mahkeme kararını 16 Haziran 2022 tarihinde oybirliği ile verdi.  Yüksek Mahkeme, bu iddia ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:

“Abdullah Cömert’in katıldığı toplumsal gösterinin şiddet içermediği iddialarına iştirak edilmesi mümkün görülmemiştir. Polis amirleri tarafından verilen müdahale emri, yasalara aykırı değildir ve olayların engellenmesine yönelik genel bir emirdir. Ölüm ve verilen emir arasında bir illiyet bağı bulunmamaktadır. Dolayısıyla gösterilerek müdahale emri veren yetkililere, Cömert’in ölümü nedeniyle hukuki bir sorumluluk yüklenemez.”

Cömert ailesi başvurularında; polis memurunun, Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “kasten öldürme” değil de “bilinçli taksirle öldürme” suçlamasıyla cezalandırılmasının da hak ihlali olarak tespit edilmesini talep etti. Mahkeme, şu değerlendirmeyi yaptı:

“… Neticede, 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası olarak belirlenen cezanın caydırıcı olduğu ve suçun ağırlığına göre açıkça orantısız bir ceza olmadığı kanaatine varılmıştır.”

Yüksek Mahkeme, ret kararını şu gerekçeye dayandırdı:

“Başvurucuların yakını olan Abdullah Cömert’in kamusal güç kullanımı sonucu öldüğü olayla ilgili etkili bir soruşturma yürütüldüğü ve ölüm olayının sorumlusunun tespit edilip orantılı ve caydırıcı bir cezayla cezalandırıldığı; ayrıca başvuruculara ölüm nedeniyle uğradıkları zararların karşılığında tazminat elde etme imkanlarının da tanındığı anlaşılmıştır.

Bu nedenle başvurucuların yaşam hakkı ihlalinden doğan mağduriyetlerinin giderildiği ve başvurunun mağdur statüsü yönünden kabul edilemez olduğunu sonucuna varılmıştır. Açıklanan gerekçelerle, başvurunun; kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.”