Haber: Sabri Kırdar

Türk Tabipleri Birliği'ne (TTB) bağlı odalar Nisan ayı itibariyle yeni yönetimlerini seçecek.

Nisan ayı içerisinde bütün Türkiye'de gerçekleştirilecek tabip odaları seçimleri özel önem taşırken, Antalya Tabip Odası da, 16-17 Nisan 2022 tarihlerinde yapılacak seçimli genel kurula hazırlanıyor.

Antalya Çağdaş Hekimler listesi yönetim kurulu adaylarından Dr. Metehan Akbulut, seçim sürecine dair dokuz8HABER'in sorularını yanıtladı.

 “BİZ BÜTÜN MESLEKTAŞLARIMIZLA SÜRECİ YÜRÜTMEYE ADAYIZ”

*Antalya Tabip Odası’nın Nisan ayında yeni yönetimi seçilecek.  Siz de Çağdaş Hekimler Grubu olarak yönetime adaysınız. Çağdaş Hekimler nasıl bir tabip odası ve TTB istiyor?

Öncelikle bir konuya vurgu yapmak istiyorum: Yasamız gereği elbette bir yönetim kurulu seçeceğiz. Ama biz yönetmeye değil, bütün meslektaşlarımızla süreci yürütmeye adayız. Bizce yönetim gibi kurullarda görev alanların ya da bu işin yürütücülerinin asıl yapması gereken, hekimlerin kendi sorunlarına sahip çıkmasına, çözüm üretebilmesine zemin hazırlamak ve yapılacak işlerin koordinasyonunu sağlamak olmalı. Sorunların çözümü dürüst yetenekli ısrarcı mücadeleci kişilerin çabasıyla değil, büyük ölçüde kolektif bir çalışmayla gerçekleşebilir. Bazıları buna katılım diyor. Oysa biz katılımı da içeren ve onu aşan ileri bir adım geliştirmeye çalışıyoruz. Katılan değil, birlikte yapan bir tarz.

İkinci vurgu yapacağım konu ise, hangi ortamda seçimlere gittiğimiz. Türkiye zor bir dönemden geçiyor. Siyasette, ekonomide, sokaklarda ve toplumsal yaşamın her alanında gerilim ve kriz giderek tırmanıyor. En karanlık dönemlerden birisinde, en karanlık günlerin tam ortasındayız. Ülkemiz bir yangın yeri. Ülkemizde yaşanan olumsuzluklar sağlık ortamına, sağlık ortamında yaşadığımız bütün olumsuzluklar da olduğu gibi mesleki ortamımıza yansıyor. Biz hekimler, sıkıntılı, sancılı, sorunlu bir ülkede yaşayan tüm yurttaşlar gibi önemli sorunlarla karşı karşıyayız.

Antalya Tabip Odası ve TTB seçimli genel kurulları, birçok zorluğa göğüs gererek, korumaya çalıştığımız iyi hekimlik değerlerinin yok sayıldığı; sağlık ortamında yaşanan karmaşanın, mesleğimize ve emeğimize saygısızlığın her geçen gün arttığı, çalışma ortamlarımıza yabancılaştırıldığımız bir dönemde yapılıyor.

Bu süreçte asıl olarak kritik öneme sahip iki soru bulunmaktadır.

1) Hepimizin bildiği, hissettiği, yaşadığı olumsuzluklara ne diyoruz?

2) Hep birlikte bulunduğumuz yer ve konumda iddiamız nedir ve hep birlikte ne yapacağız?

Soruya gelince; bu günler bizim gibi meslek örgütlerine çok daha fazla görev ve sorumluluk düşen günler. Aydınlık bir Türkiye ve aydınlık bir gelecek için; meslek örgütlerinin büyük bir sorumlulukla ve öznesine insanı koyan bir çalışma anlayışıyla meslek alanları üzerinden ülkemiz için, halkımız için doğruları söylemeyi sürdürmeleri gerekiyor.  TTB on yıllardır bu çizgisini sürdürüyor. Bizler bu çizginin devam etmesini istiyoruz. Kuşkusuz geçmiş deneyimlerimize bugün çok daha eleştirel bakıyor ve yaptığımız bazı hatalardan dersler çıkarıyoruz. 

“SİYASAL İKTİDARLAR MESLEK ÖRGÜTÜMÜZÜ İTİBARSIZLAŞTIRMAYA ÇALIŞTI”

 *Antalya’da aday olduklarını açıklayan başka gruplar var mı?

Seçimlere iki farklı grup katılıyor. Birincisi bizler, yani Çağdaş Hekimler Grubu.  Hekim hakları ile hekimlik değerlerini savunuyoruz. AKP'nin sağlıkta piyasacı ve özelleştirmeci uygulamalarına karşı çıkıyor ve bir direnci örgütlemeyi önümüze hedef olarak koyuyoruz.

Çağdaş Hekimler dışında bir grup daha katılıyor, Önce Hekim Birliği. Bu grup hekimlik değerlerini savunmadığı gibi AKP'nin sağlık politikalarına ilişkin olumsuz görüşleri de yok. Olması da mümkün değil. Örneğin; AKP’li eski sağlık bakanlarından Recep Akdağ ile aynı listelerde yer alan isimlerin de olduğu bir grup. Hatırlarsanız; Recep Akdağ sağlık bakanı olduğu dönemde ‘Eğer tabip odalarında yönetimleri alamazsak, gerekirse kapatırız’ demişti.  Bugün de AKP Genel Başkanı ve partili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, sürekli TTB’yi hedef alan açıklamalar yapıyor. Devlet Bahçeli, hemen tüm grup toplantılarında TTB’nin kapatılmasını istiyor.

 *Önce Hekim Birliği grubunun AKP-MHP iktidarına yakın olduğunu mu söylüyorsunuz?

 Bu soruya ilişkin yanıtı meslektaşlarımıza bırakalım. 80’li yıllardan sonra siyasal iktidarlar meslek örgütümüzü “Siyaset yapıyorlar” diyerek itibarsızlaştırmaya; kendilerine yakın gruplar oluşturarak, arka bahçeleri yapmaya uğraşmışlar ve hala da uğraşmaktadırlar.

Hekimler gerçeğin ne olduğunu görüyorlar. Kimlerin gerçekten çağdaş, demokratik, laik, bağımsız ve özgür bir ülkede iyi hekimlik yapmak için mücadele ettiğini ve bunun için bedeller ödediğini; kimlerin sadece seçimden seçime odaya ve hekimlerin özlük hakları mücadelesine katkı sunduğunu çok iyi biliyorlar. Kuşkusuz bizlere oy verenlerin büyük bir çoğunluğu dünyaya, Türkiye’ye sağlık ve hekimlik ortamına bizlerle aynı gözden bakmıyorlar. Ama dürüst davrandığımızı, hekimlik değerlerini koruduğumuzu, hekim hakları için mücadele ettiğimizi biliyorlar; böyle olunca da gelip oylarını Çağdaş Hekimlere veriyorlar.

“FERMAN İKTİDARINSA BU ÜLKE BİZİMDİR”

*Seçimlere girecek diğer grubun hekimlik değerlerini savunmadığını söylediniz. Nedir Hekimlik Değerleri?  

 Kısacası İYİ HEKİMLİK. Çalışkanlık, dürüstlük, mesleğinde başarılı olmak… Bunlar bir hekimde olması gereken temel özellikler. Ancak İyi Hekim ve İyi Hekimlik sadece bunlarla sınırlı değil.  Bunları çok fazlasıyla aşan bir yerde. İyi hekimliğin ise birçok boyutu var. Uluslararası kabul edilen birtakım sözleşmeler ve bir takım etik kurallar var. İyi Hekim bunları sonuna kadar uygulayan insandır.

İyi Hekimlik tabii ki iyi bir tıbbi bilgi gerektiriyor, bu konuda tartışacak bir şey yok. Ama ondan sonra da hekimlik değerlerinin korunması geliyor. Hastayla olan iletişim, hastanın sorunlarını dinleme, onları çözmeye çalışma.  Mevcut sağlık sistemi aksini yapmak için hekimleri zorluyor. İşte buna karşı çıkacak hekimler iyi hekim olarak nitelenir. Zaten Antalya Tabip Odası ve TTB’nin kıymetli olmasının nedenlerinden birisi de bu. Yani sürekli doğruyu savunmak ve bunun için mücadele etmek gerektiğini anlatmaya çalışmak.

Her durum ve koşulda doğru bildiğinden vazgeçmeden onurluca sahip olduğu değerleri bir nişane gibi taşımak. Dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir kişiye karşı yapılan herhangi bir haksızlığı, daima yüreğinin en derin yerinde hissedebilmek. Ülkesini ve dünyayı yaşanılası kılan veya kılacak tüm değerlerin mücadelesini vermek. Bugününü yarınlar için feda etmekten çekinmemek. “Ferman iktidarınsa bu ülke bizimdir” demek. Her şeye inat, her türden insanlık dışı değer ve yabancılaşma görüngülerine karşın dimdik insani değerleri savunmak…

“İyi Hekim kimdir?” ya da “İyi Hekimlik nedir?” sorularının yanıtlarını, meslektaşlarımızın büyük bir kısmı aslında çok iyi biliyor. Ancak meselelerden biri de; tüm açıklığı ile ortada duran bu soruların yanıtlarının, (tüm çıplaklığı ile bilen) meslektaşlarımız tarafından dillendiril(e)memesi ve gereğini yapmamaları. Bugün böyle bir açıklığa o denli ihtiyaç var ki. Mesleğimize tekrar itibar kazandıracak olan da bu yanıtları yüksek sesle söylemek ve gereklerini yapmak.

 *”Hekim hakları önceliğiniz değil; siyaset yapıyorsunuz” suçlamaları hakkında neler söyleyeceksiniz?

Bir önceki soruya verdiğim yanıtta belirttim aslında. “İyi Hekimlik değerlerine sahip çıkalım, haksızlıklara itiraz edelim, haklarımız için mücadele edelim, dayanışma içinde olalım, teslim olmayalım…” demeye başladığınız anda ne yazık ki en hafifinden politika yapmakla eleştirilebiliyorsunuz. Bu noktada belirttiğiniz her düşünce, yazdığınız her yazı, yaptığınız her eylem siyaset yapmak olarak değerlendirilip ve eleştiriye uğrayabiliyor. Daha ötesini belirtmeye gerek yok. Çarpıtmalar, demagojiler, iftiralar, hedef göstermeler, ihbar etmeler…

Biraz daha derinlemesine açarsınız meseleleri bu sefer eleştiri yöneltenlerin çoğu, söylediklerinizin yazdıklarınızın ve yaptıklarınızın hepsinin doğru olduğunu söyleyebiliyor. Ardından “Haklısın, ama !!!” ile başlayan cümleler kurmayı ihmal etmiyorlar. Oysa bilinir ki, eğer bir cümlenin başında ‘ama’ varsa ondan önce söylenenlerin hiçbir hükmü yoktur.

“TTB'NİN, GÜVENİLİR BİR KURUM OLMASINDAN RAHATSIZLIK DUYUYORLAR”

*TTB’nin genel de iktidarlarla arası iyi olmamıştır, ama pandemi ile iktidar TTB’yi daha fazla hedef almaya başladı.  AKP-MHP iktidarı TTB ‘den ne istiyor?

 Her iktidarın sıkıştığı noktada hep yaptığı bir şey bu. Öyle bir dönemden geçiyoruz ki, herhangi bir aykırı sese tahammül edemiyorlar. TTB hemen her dönem hedef alınıyor ve saldırılara muhatap oluyordu. Son zamanlarda ise daha ciddi saldırılar var.

Pandemi koşullarında hekimlerin ve halkın TTB’ye güveni daha da arttı. Her türlü saldırı ve yıpratma girişimlerine rağmen TTB, Türkiye'nin en güvenilir kurumları arasında üst sıralarda yer alıyor. Bundan büyük rahatsızlık duyuyorlar.

Öncelikli görevimiz elbette hekimlerin hakları. TTB, bir demokratik kitle örgütü olarak hekimlere ve halka karşı sorumluluklarını her zaman yerine getirmiştir/getirecektir. TTB, “İyi Hekimlik”; TTB, “Hekim hakları mücadelesi”; TTB, “Halkın sağlık hakkı” demek. TTB, çağdaş, laik, bağımsız, özgür, demokratik, emeğin değerini bulduğu, barış içinde bir Türkiye mücadelesi demek. İktidarlar bunlardan rahatsızlar. Yukarıda anlatmaya çalıştığım çizgiden, yürüttüğümüz mücadeleden rahatsızlar. Bu nedenle yıllardır taammüden hedefe konulmuş durumdayız.  Ancak TTB hala teslim alınamamıştır ve alınamayacaktır da.

 *Tekrar seçilirseniz Antalya Tabip Odası ve TTB’nin mücadele hattında değişim olacak mı?

 Antalya Tabip Odası ve TTB’nin mücadele hattında bir sorun görmüyorum. Kuşkusuz geçmiş deneyimlerimize bugün çok daha eleştirel bakıyor ve yaptığımız bazı hatalardan dersler çıkarıyoruz.  Ancak ana mücadele hattımızda bir yanlışlık yok. Bir demokratik kitle örgütü olarak hekimlere ve halkımıza karşı sorumluluklarını her zaman olduğu gibi yerine getirmek için mücadele edeceğiz.

Her zaman meslektaşlarımızın, halkımızın ve ülkemizin aydınlık yüzü olduk. Bilimden, insanlıktan, barıştan, demokrasiden ve eşit, ulaşılabilir, ücretsiz kamusal sağlık hizmetinden yana olduk. Hekim olmanın en temel ve evrensel değerleri olan idam cezalarına karşı olduk, savaşa, işkenceye ‘hayır’ dedik, akademik ve bilimsel özgürlüğü, özgür ve demokratik bir ülkede barış içinde bir arada yaşamı savunduk. Bu nedenle iktidarlar tarafından baskıya uğradık yargılandık, hatta tutuklandık. Ama her defasında yüzümüzün ve gömleklerimizin akıyla beraat ettik.

 “BUGÜN İHTİYACIMIZ OLAN HEKİM SENDİKASI DEĞİL”

*Son zamanlarda birçok hekim sendikası aynı anda kuruldu. Bu sendikalara bakış açınız nedir?

 En son söyleyeceğimi en baştan belirteyim. Bugün ihtiyacımız olan hekim sendikası değil. Soruyu açmaya çalışacağım; öncelikle iki konuya vurgu yapmakta yarar olduğunu düşünüyorum.

Birincisi; Hekimlerin ve emeği ile geçinen herkesin hakları için mücadele etmeleri ve bu mücadelelerini bütünleşik kurumsal bir örgütlülük içinde yaşama geçirmeleri çok değerli. Kuşkusuz, demokratik niteliğe sahip, sözünü eyleme dönüştürebilen dernek ya da sendika adını almış her örgütlenme girişimi hekimlerin mücadelesine güç katar.

İkincisi; isimlerinde hekim geçse de hiçbirisi hekim ya da meslek sendikası değil, sağlık ve sosyal hizmet işkolundaki yeni örgütlenmeler. Dolayısıyla adında hekim geçmesi sadece hekimlerin üye olabildiğini göstermiyor. Tüzüklerinde kimlerin üye olabileceği açıkça yazmaktadır. Hekim, hemşire, hizmetli, sosyal hizmet uzmanı, sağlık memuru, teknisyen vs. kısacası sağlık ve sosyal hizmet işkolundaki bütün çalışanlar üye olabilmektedir.

Sağlıkta dönüşüm programı nedeniyle hekimlerin sorunları giderek artmakta. Örneğin, performans ve ek ödeme gibi iş yükünü artıracak, 5 dakikada bir hasta bakmayı, gereksiz ameliyatları teşvik edecek bir sistemde hekimlerin gerek iş yükünün artması gerekse ekonomik ve özlük haklarında gerileme olması kaçınılmazdı ve kaçınılmaz olan sona artık gelindi. Böylesine sıkıntılı bir ortamda doğru örgütlenmeye ve mücadele etmeye her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.  

Geleceğin belirsizleştiği, krizler içinde umutların yitirildiği, çaresizliğin ve teslimiyetin hâkim kılındığı bir süreçte, sağlık ortamının durumunu ve hekimlerin sorunlarını anlamak ve çözümler üretmek her şeyden önce bütünü görmekten geçiyor.

Hekim sendikalarına (meslek sendikalarına) değil, ne istediğini bilen, etkin, bütünlüklü doğru ve kararlı bir mücadele hattı izleyen daha güçlü örgütlenmelere, daha güçlü TTB’ye, daha güçlü sağlık ve sosyal hizmet emekçileri sendikasına ve daha güçlü hekim derneklerine ihtiyaç var.

Sonuç olarak; bırakınız meslek ya da işkolu sendikacılığını, tüm çalışanların birliğini sağlayabilen, işkollarına sıkışmayan, yaşam alanlarında da örgütlenen ve fiili-meşru mücadeleyi merkeze koyan sendika dışı örgütlenmelere de ihtiyaç var.

 DR. METEHAN AKBULUT KİMDİR?

 1967, Sivas doğumlu. 1990, Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu. Artvin, Erzincan, Sivas ve Antalya’da görev yaptı. 2016 yılında emekli oldu. Hekim ve sağlık emekçileri mücadelesi içinde örgütlü ve aktif olarak yer aldı. Antalya Tabip Odası ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası kurullarında görevler aldı.

1996-1998, 1998-2000, 2002-2004, 2004-2006 ve 2016-2018 yıllarında Antalya Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi. 2000-2002, 2006-2008, 2018-2020 ve 2020-2022 yıllarında TTB Büyük Kongre Delegesi. 2021-2022 TTB İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu Başkanı. Tabip Odası, Pratisyen Hekimlik Derneği, Tüm Emekliler Sendikası ve Çağdaş Gazeteciler Derneği üyesi. Yakın tarih üzerine araştırmalar yapıyor, yayımlanmış iki kitabı var.

1994 yılından bu yana Antalya’da yaşıyor. Halen Özel Dünyagöz Hastanesi’nde İşyeri Hekimi olarak görev yapıyor. Evli.