Antakyalı besici Ahmet Döşoğlu, “Ben çiftçilik yapıyorum. Yemin ediyorum 2 yıldan 3 yıldan beri ben zarar ediyorum. Hayvan işi de yapıyorum. Sütü 9 buçuğa veriyorum maliyeti 13 lira işin altından çıkamıyorum. Yani biz burada adalet istiyoruz. Ben 200-300 dönüm arazi ekiyorum ben samanı parayla satın alıyorum. Ben niye samanı parayla alayım ki? Ben geçen sene 150 bin lira saman parası verdim. Şimdi sen eğer maliyetleri düşürmezsen, çiftçiye destek çıkmazsan bu iş bitmiştir kardeşim, sen bu işin önünü alamazsın kardeşim. Zaten senin paran pul olmuş, sen ondan sonra çiftçiden ümit bekliyorsan kardeşim sen gübreyi düşüreceksin, ilacı düşüreceksin, mazotu düşüreceksin, yemi düşüreceksin kardeşim, gerisi kendi kendine hallolur” dedi.

Kahramanmaraş’ta 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerde büyük yıkıma uğrayan Hatay’ın Antakya ilçesine bağlı Arpahan Mahallesi’nde besicilik ve çiftçilik yapan Ahmet Döşoğlu, deprem nedeniyle yaşadıkları sorunların daha da arttığını söyledi. Gübre, tarım ilacı, mazot gibi girdilerin fiyatlarının yüksekliğinden yakınan Ahmet Döşoğlu, üretimden elde ettikleri gelirin maliyeti karşılamadığını ifade etti. Ahmet Döşoğlu ANKA Haber Ajansı’na şunları söyledi:

“BEN ÇADIR İÇİN 10 SEFER BAŞVURUDA BULUNDUM 58 GÜN OLDU ÇADIR DAHA YENİ GELDİ”

“Ben çiftçi olarak şunu biliyorum, benim yaşım 56, ben depremin içinde yaşadım. Depremin içindeydim. Ben deprem gecesi 6’sında Maraş’taydım. Ben kesimdeydim. O depreme yüzde 100 tanık oldum. Ben böyle bir şey görmedim. Şunu ben devletten istedim, o gecesi yani devletin yanımızda olmasını istedik ama o gece devlet mevlet yok kardeşim. 3 gün sonra devlet geldi. Ben yemin ediyorum, biz köyde kendi imkanlarımızla, jeneratörlerle biz kendi enkazlarımızı çıkardık. Yok kardeşim yok. Ben çadır için 10 sefer başvuruda bulundum. Allah razı olsun geçen gün muhtar bana bir çadır göndermiş, yemin ediyorum bak 58 gün oldu çadır daha yeni geldi. Öyle olmuyor abi, burada adaletsizlikler var.

“SÜTÜ 9 BUÇUĞA VERİYORUM MALİYETİ 13 LİRA, İŞİN ALTINDAN ÇIKAMIYORUM”

Ben çiftçilik yapıyorum. Yemin ediyorum 2 yıldan 3 yıldan beri ben zarar ediyorum. Bak şimdi hayvan işi de yapıyorum. Sütü 9 buçuğa veriyorum maliyeti 13 lira işin altından çıkamıyorum. Yani biz burada adalet istiyoruz. Biz bu milletin düşmanı değiliz. Bu millet varsa biz varız, bu millet yoksa biz de yokuz kardeşim. Yani şimdi ben süt desen ki 15 lira bunu yiyemeyen milyonlarca insan var ama sen sütü düşürmek mi istiyorsun, eti düşürmek mi istiyorsun kardeşim sen mazotu düşüreceksin, gübreyi düşüreceksin, yemi düşüreceksin bunlar kendi kendine düşer ama sen bunları düşürmezsen bu iş başını alır gider kardeşim. Sen ne eti düşürebilirsin ne ineği durdurabilirsin… Adam işin altından çıkamıyor ineğini kesime gönderiyor. Yani burada bu işler var.

“ARAZİLERİMİZ ŞU AN SUYUN ALTINDA”

Arazilerimiz şu an suyun altında bir de o yetmezmiş gibi Allah’a kurbanım fay hattı geçmiş yemin ediyorum tarlalar harita gibi olmuş yani tarlalar kanal kanal olmuş, belki 2 metre fay hattı geçmiş… Yani şimdi ben Devlet Su İşleri’ne (DSİ) 15 yıldan beri Aşağıoba muhtarıyla beraber, ben 10 yıldan beri Arpahan’dayım ama önceleri Aşağıoba muhtarı Necmettin Güney ile DSİ’ye gittik kaç sefer başvuruda bulunduk. Dedik ki ‘Kardeşim saman kepçe getirin şuradan havaalanından orada Antakya’ya kadar temizlet’ ben hayvancılık yapıyorum. Ben 200-300 dönüm arazi ekiyorum ben samanı parayla satın alıyorum. Ben niye samanı parayla alayım ki? Sen gel görevini yap, kanalları temizle, kardeşim millet zaten ekmek istiyor. Biz zaten üretim yapıyoruz kardeşim burada, diğer taraftan da hayvanlarımız samansız kalıyor. Ben geçen sene 150 bin lira saman parası verdim.

“100 TANE HAYVANIM VAR 27 TORBA YEM GÖNDERDİLER BAŞKA DA YOK”

Devlet dedi ki, ‘Biz size yem yardımı yapacağız’ yem yardımı yapmadılar. Bana 27 torba benim şimdi 100 tane hayvanım var. 27 torba bana yem gönderdiler başka da yok. Kendi ahırımdan 7-8 tane ineği var. Süt ineklerim götürdüm kesim yaptırdım, yem almak için… Zaten sütçü adam diyor ki, ‘Ben sütü nerede tüketeceğim’ adam tüketemedi, gerçekten tüketemedi. Biz 20-25 gün fakir fukaraya süt dağıttık. Her gün 500-600 litre süt dağıttık. Ondan sonra belirli yere kadar, kendi hayvanlarımı kestirdim gittim yem aldım. Devlet bu zor günde, eğer ben oyumu kendine veriyorsam o gün de bana destek çıkacak. Yani devlet varsa biz varız. Devlet yoksa biz de yokuz. Doğru mu yalan mı? Bu işler böyle…

“SENİN PARAN PUL OLMUŞ, SEN ÇİFTÇİDEN ÜMİT BEKLİYORSAN GÜBREYİ, İLACI, MAZOTU DÜŞÜRECEKSİN”

Şimdi sen eğer maliyetleri düşürmezsen, çiftçiye destek çıkmazsan bu iş bitmiştir kardeşim, sen bu işin önünü alamazsın kardeşim. Zaten senin paran pul olmuş, sen ondan sonra çiftçiden ümit bekliyorsan kardeşim sen gübreyi düşüreceksin, ilacı düşüreceksin, mazotu düşüreceksin, yemi düşüreceksin kardeşim… Ben iyi bilirim benim babam 1972-1973’lerde tek başına çalışıyordu 15 kişiye bakıyordu. Şu an kimse kendi kendini geçindiremiyor. Böyle duruma geldik yani… Sen bu maliyetleri düşüreceksin gerisi kendi kendine hallolur. Sen tutmuşsun, benim işim iyi, etin kilosu bin lira olsa ben yerim ama bunu yiyemeyen milyonlarca insan var kardeşim… Yani şimdi bu adalet olunca, adalet herkese eşit olacak. Yani fakir kendini ağa zannetmeyecek. Fakir evine gittiğinde çocuklarıyla birlikte huzuru olacak. Zengin zaten umurunda değil, bu parti de olsa başka parti de olsa ‘zaten benim işim iyi, keyfim yerinde olan olur, olmayan olmaz.’

“İKİ YILDAN BERİ 2-3 MİLYON LİRA ZARARIM VAR”

Yemi düşürmezlerse yemin ediyorum bak benim 100 tane hayvanım vardı şu an 60-65 tane hayvanım kaldı yani sattım. Bu iş böyle devam ederse ben bu işten vazgeçeceğim. Bak ben normalde her yıl pamuk ekecektim ben bu yıl mısır ekeceğim çünkü ben işin altından çıkamıyorum abi… Dördüncü aydayız pamuk hala 12 lira 13 lira yani şimdi nasıl olacak? Maliyet 20 sen 13’e satarsan nasıl olacak? Sen iflas edeceksin. Ben niye iflas edeyim? Yapmam bu işi, işçiye para, ilaççıya para, çalışana para, sucuya para her yere her şeye para… Gübre iki sene önce 4,5 liraydı şimdi 14-15 lira o da devlet düşürdü 18-19 liraydı. Şu an sana diyebilirim Hatay’da belki hayvan kalmadı. Şurada belli çiftlik kaldı. Diğerleri bitti. Depremde zaten adam diyor ki, ‘Ben canımı mı kurtaracağım, hayvana mı bakacağım, hangi birine bakacağım’ adam sattı gitti. Ben şunu sana söylüyorum iki yıldan beri benim 2 trilyon, 3 trilyon benim zararım var ama ne yapayım ülkemi seviyorum, insanımı seviyorum. Eşim diyor, ‘Bu işi yapma’ oğlum da diyor, ‘Bu işi yapma’ ama mecburum ben hayvanıma bakmak zorundayım. Ekmek teknem, her şeyimi bundan kazanmışım sen bana ille de bu işten vazgeç dersen ben en sonunda bu işten vazgeçerim. Doğru mu yalan mı?

“KİMSE GELMEDİ, ÜRETİCİYİM AMA BEN BİR ŞEY GÖRMEDİM”

İlçe Tarım, kimse gelmedi. Konya’dan arkadaşlar geldi. Bu şap aşısı için bir de buzağılarım var küpe takmak için onlara geldiler. Başka da bir şey görmedim ben. Ben yani bu depremde ilçe tarımdan ya da görevli yanıma gelip de demedi ki, ‘Kardeşim geçmiş olsun, işte senin şu sıkıntın var mı?’ Kimse gelmedi. Yardımdan bile faydalanamadık bak. Bir hafta önce bizim Aşağıoba’nın muhtarı Allah razı olsun, 1-2 koli getirdi. Arpahan muhtarı da 2 koli getirdi. Benim ihtiyacım yok. İhtiyacı olanlara versin ama şimdi eğer ben bu ülkenin adamıysam, gelip benim hatırımı sorması lazım. Kimse gelmedi. Üreticiyim ben ama bir şey görmedim.

“1 PET ŞİŞE KOLA 15 LİRA 1 LİTRE SÜT 9,5 LİRA BURADA ADALET VAR MI?”

Eğer devlet, bu işin üstüne elini koymazsa bu iş biter kardeşim, devlet elini masaya vuracak diyecek ki, ‘Kardeşim fabrikacılara, kaç yıldan beri siz bu milletin emeğini yiyorsunuz, şimdi bu depremde idare edeceksiniz. Fiyatı düşüreceksiniz’ adamlar tersine ben 325 liraya aldığım yem şu anda 360 lira oldu. Ben sütü 11 liraya satıyordum şu an süt 9 buçuk liraya veriyorum. Yem 360 oldu, süt 9 buçuk yani 11’den 9 buçuğa düştü. 325’ten 360’a çıktı hala biz daha yükselişteyiz. Raflara gidince zaten kardeşim bir pet şişe kola 15 lira, 1 litre süt 9,5 lira burada adalet var mı? 1 şişe su 5 lira yani olacak iş mi? Yani biraz insaflı olması lazım.

“ÜLKE ŞAHA GİTMİŞ, NE ŞAHI? MİLLETİN ANASI AĞLAMIŞ”

Bu devlet kardeşim, baştaki adam bir elini vuracak masaya, adamlara diyecek, ‘Gidin kontrol edin bakın bu durum nedir ne değildir’ ama sen orada oturmuşsun, ‘Ben şunu yerim, ben bunu yerim, ben böyleyim, ülke şaha gitmiş’ ne şahı ne şah? Milletin anası ağlamış ya… Yani şimdi uzaktan davulun sesi hoş gelir derler ya bizimki de bu mesele”