Amed Film Festivali’nde Uçan Köfteci: Köfteciler uçar mı?

Abone Ol

“Uçan Köfteci”, ilk bakışta metafor bir başlık olarak görünse de çağrıştırdığı başkalık duygusuyla karşılıyor seyirciyi. Oysa film ilerledikçe farkediyoruz ki bu uçuş, bir kaçış değil; aksine yere, geçmişe ve bastırılmış yaşanmışlıklara yapılan bir yolculuk. gibidir. Rezan Yeşilbaş’ın sinemasında “uçmak”, özgürlükle eş anlamlı mıdır? Yeşilbaş’ın kamerası tam da bu aralıkta durur: Ne tam düşüş ne tam yükseliş

Köftecinin havalanışı, kimine göre bir delilik hâli, kimine göre tahammül edilemeyen bir hayallerin bedenden kopuşu. Belki de uzun yıllar boyunca taşınan birikmişlerin, yerçekimine meydan okuması. Uçan Köfteciyi Amed Film Festivali'nde izlediğimde seyirci köftecinin uçması halini uzun uzun alkışladı. Oysa aynı fimi Adana’da hem de Bodrum Film Festivali'nde izlemiştim ve alkış yoktu. Sanırım seyirci Amed Film Festivali'nde Kürdün uçma halini alkışlıyordu. “Kürdün uçması” ifadesi, masum bir yükselme arzusundan çok daha fazlasını taşır. Bu uçuş, çoğu zaman özgürlüğün neşeli hafifliğiyle değil; yerde kalmanın imkânsızlığıyla ilgilidir. Çünkü Kürt için yer, sadece üzerinde durulan bir zemin değildir; tarihsel olarak denetlenen, yasaklanan, bastırılan bir alandır. Uçmak yerin adaletsizliğine karşı verilmiş kırılgan bir itirazdır.

Jack London’ın Adem’den Önce kitabında “uçmak”, fiziksel bir eylemden çok bilincin yerçekimine meydan okuması olarak karşımıza çıkar. Ağaçlardan düşme korkusu, yırtıcılardan kaçış, yerle kurulan sert temas. İlkel insan için yer, güvenli olduğu kadar ölümcüldür. Bu yüzden yükseğe çıkmak ağaçlara tırmanmak, kayalıklara sığınmak hayatta kalma stratejisidir. London burada uçmayı değil, uçmaya en yakın hâli anlatır: Yerden uzaklaşma. Bu, insanın daha o aşamada yerle kurduğu problemli ilişkinin göstergesidir.Bu nedenle çocukluk ve ilk gençlik yıllarında rüyalarımzda yüksek yerlerden düşer ya da uçar insanlık. Uçmak hayali aynı zamanda insanlığın yaşamında evrimsel sürecin parçasıdır.

Filmin en güçlü yanı, mizah ile hüzün birliktedir. Güldüğümüz sahnelerin hemen ardından gelen sessizlikler, kahkahanın kedere büründüğü anlar gelir. Bu mizah, rahatlatıcı değil; aksine düşündürücü. Seyirciye gül ve devam et imkanı tanımıyor. Çünkü her espri arkasında yarım kalmış bir cümle, söylenememiş bir itiraz taşıyor.

“Uçan Köfteci”, aynı zamanda mekânların hafızasını da aktarıyor seyirciye Dar sokaklar, isli mangallar, karakterin ruh hâlinin uzantısı. İnsanlar gibi şehirler de uçamaz belki ama biriktirdikleriyle derinleşir. Polisin sürekli kimlik kontrolü yapması, köftecinin dükkanın önünden geçen panzerler ve siren sesleri.Diyarbakır’ın siyasi tarihinden izler taşır.

Uçan Köfteci’de hayallerin sınıfsallığı, “uçmak” metaforunda somutlaşır. Kimileri için uçmak bir deneyimdir; denenir, vazgeçilir, tekrar edilir. Kimileri içinse uçmak ya hiç mümkün değildir ya da tek seferliktir: Ya olur ya düşülür. Bu yüzden bazı hayaller yüksek sesle söylenir, bazıları ise fısıltı hâlinde kalır. Hayaller, masum değildir,toplumsal düzenin izlerini taşır. Kimin neyi hayal edebileceği, kimin hayal kurmaya zamanı ve cesareti olduğu, sınıfsal konumla doğrudan ilişkilidir. Hayaller bile eşit değilse, sorun hayal kuramamakta değil; hangi hayallerin mümkün sayıldığında yatıyor. Bu nedenle seyirci Freud’tan, Nitche’den bahseden köfteciye şaşkınlıkla bakar.

Rezan Yeşilbaşın 2025 yapımı filmi Uçan Köfteci ,Nazmi Kırık’a 44. İstanbul Film Festivalinde En İyi Erkek Oyuncu ayrıca 32. Uluslararası Altın Koza Film Festivalinde de En İyi Erkek Oyuncu Ödülü getirdi. Nazmi Kırık,Mezopotamya Kültür Merkezi’yle tiyatro ve dans çalışmalarında bulunmuştur.

Belki de Uçan Köfteci oyuncusuna kazandırdığı ödüllerle ve filmle uçmaya devam ediyor.