İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında konuşuyor. Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"İnsanlarımız günbegün ayrıştırılıyor. Sevginin yerini nefret, saygının yerini öfke alıyor. Sınırları eleğe, memleketi de hendeğe çevirip milletimizin kendi vatanında yabancı hissetmesi isteniyor. Üstelik bunlar tek bir adamın iktidarı sürsün diye gözümüzün içine baka baka yapılıyor. Bugün vatan topraklarımız parsel parsel satılıyor. İktidar, iktidarda kalabileceği her bir gün adına kapalı kapılar ardında Anadolu'yu rehin ediyor. Kime şirin görünmek istiyorlarsa ona yaranmak için devletin yetkilerini açıkça, hiçbir ar duygusu göstermeksizin satıyorlar. 

"KRONİKLEŞMİŞ DERİN BİR DEVLET KRİZİNİN İÇERİSİNDEYİZ"

Kimi zaman da müflis tüccarın evini, barkını satması gibi nereden üç kuruş alacaklarsa ona satıyorlar. Büyük Türk Milleti olarak kronikleşmiş derin bir devlet krizinin içindeyiz. Öfkemizi de umutlarımızı da kırgınlıklarımızı da yeniden tesis etmek, hukuk ve adaleti tek parola yapmak için kullanmak mecburiyetindeyiz. Dün 1920'lerin tarihsel eşiğinde önümüzdeki imtihan buydu.

Biz İYİ Parti olarak egemenliğimize sahip çıkacağız. Cumhuriyetimizin değerlerini yeniden yaşatacağız. O büyük vizyonun bayraktarları olan bizler hala buradayız. 

Her geçen gün daha da derinleşen ekonomik kriz milletimizi bakkal çekine muhtaç ediyor. Geometri kitabı yazmış, hatta geometri terimlerini türkçeleştirmiş bir başöğretmenin kurduğu ülkemiz 4 işlemi bile bilmeden ekonomi yöneten bir çapsızlığın vesayetinde heba oluyor. Patolojik bir vaka haline gelen bu yönetim anlayışının artık ne milletimize ne de memleketimize verecek hiçbir şeyi kalmadı. 

"KENDİ ÜLKELERİNİ MÜLTECİ KAMPINA DÖNÜŞTÜRÜYORLAR"

Hal böyle olunca da Bay Kriz ve arkadaşları saçmalamak konusunda birbirleriyle yarışır hale geldi. Mesela memleketin okumuş gençleri her fırsatta iteklenip yurt dışına gitmek zorunda bırakılırken Ulaştırma Bakanı çıkıp "Bugün yurt dışına mühendis ihraç eden bir konuma geldik" diye övünüyor. 

Kendi gençlerini yoksulluğa mahkum edenler, kendi ülkelerini mülteci kampına dönüştürüyor. 

"TÜRKİYE İÇİN ORTAK GÖRÜŞLERİMİZ VAR"

İşte 6 siyasi parti olarak, buluşmamızın ortak noktası da tam olarak budur. Siyasette durduğumuz yerler farklı, vaatlerimiz farklı, gündem karşısında aldığımız tavırlar farklı hatta çoğu zaman söylemlerimiz de farklı ama tüm farklılıklarımıza rağmen Türkiye için ortak görüşlerimiz var. Bu ucube sistemin Türkiye'yi taşıyamacağı konusunda fikir birliğine sahibiz. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'in esasları konusunda fikir birliğine sahibiz. Rantı, yolsuzlukları, hırsızlıkları engellemek için Siyasi Ahlak Yasası çıkarılması konusunda fikir birliğine sahibiz. Mesela Merkez Bankası'nın bağımsızlığı konusunda fikir birliğine sahibiz. Demokrasinin işletilmesi, Türkiye'nin bir hukuk devleti olması konularından fikir birliğine sahibiz.

Bu vesileyle buradan başta, ev sahipliği yapan Sayın Gültekin Uysal olmak üzere, toplantıya katılan Sayın Genel Başkanlara, huzurunuzda bir kez daha, teşekkür etmek istiyorum. Allah bizleri milletimize karşı utandırmasın."

ULAŞTIRMA BAKANI'NA TEPKİ

"Bay Kriz ve arkadaşlarının ülkemizi içine düşürdüğü ve her geçen gün daha da derinleşen ekonomik kriz milletimizi 100 liralık bakkal çekine mecbur ediyor. Liyakatsiz kadroların elinde milletimiz her gün çile çekiyor. Geometri kitabı yazmış hatta geometri terimlerini Türkçeleştirmiş bir başöğretmenin kurduğu ülkemiz, dört işlemi bile bilmeden ekonomi yöneten bir çapsızlığın vesayetinde perişan oluyor. Bay Kriz ve arkadaşları saçmalama konusunda birbirleriyle yarışır hale geldi. Mesela memleketin okumuş gençleri her fırsatta iteklenip akın akın yurt dışına gitmek zorunda bırakırken Ulaştırma Bakanı çıkıp 'Bugün yurt dışına mühendis ihraç eden bir konuma geldik' diye övünüyor. Ulaştırma Bakanı'nın patronu da ihracatı çoğaltmak için doktorlara 'defolun gidin' diyor. Meğer ihracat rakamlarını çoğaltmak istiyormuş adam.

Üstelik bu sözüm ona ihracat patlamasıyla övünürken bir yandan da ithalatta rekora koşuyorlar. Sığınmacı ithal ediyorlar. Mühendis ihraç edip çoban ithal ediyorlar. Doktor ihraç edip, maraba ithal ediyorlar. Kendi ülkelerini mülteci kampına çeviriyorlar. Bugün her 10 evden 1'inin elektriği kesik. Ortada böylesine acı bir tablo varken Enerji Bakanı çıkıp 'nisan sonu itibariyle yaklaşık 278 bin abonenin elektriğinin kesik olduğunu' söylüyor."

"BARDAK, AĞAÇLARIN SÖKÜLMESİYLE TAŞTI"

Sandık ufukta belirdi. Türkiye’yi Cumhuriyet değerlerimizle yeniden buluşturmaya geliyoruz. Millet iradesinin önünde hiçbir güç duramaz. AK Parti’nin insanlarımızı ayrıştırıp düşman oluşturma siyasetinin bir parçası olarak 27 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul’da ağaçların sökülmesiyle başlayan olaylardan bugüne 9 yıl geçti. Ağaçların sökülmesi bardağı taşıran son damlaydı. Bu yıla gelinceye kadar iktidarı yönetenlerin ağzından Atatürk’ün ailesine, Cumhuriyet’in değerlerine, Atatürk ve İsmet İnönü’ye ‘2 ayyaş’la o bardak doldu. Ağaçların sökülmesiyle de bardak taştı.

Bu 9 yıllık sürecin her bir anı müstemleke valisi ülke yöneten bir zihniyetin kararları ve bir rantiye oligarşisinin uygulamalarıyla geçti. Gezi, başlangıcından bay krizin türlü provokasyonlarıyla rayından çıkarmasına kadar geçen süreçte ülkücüsünden solcusuna dindarından sekülerine kadınından erkeğine gençlerimizin yaklaşık 10’uncu yılında olan müstemleke rejimine karşı bir duruş, bir direniştir. Türk gençlerinin bu direnişi AK Parti’nin FETÖ ile el ele verip milli egemenliğimize kast etmesine karşı yapılmıştır. Cumhuriyetimizi tek bir adama mahkum etmek isteyenlere karşı adeta bir duvar olmuştur. Gençlerimiz uğruna ölecekleri vatanları Sayın Erdoğan’ın inşaat baronlarına peşkeş çekilmesin diye gurur duydukları devletleri bir grup meczubun elinde parçalanmasın diye çok sevdikleri Türk milletinin geleceği tehlikeye düşmesin diye bu direnişi gerçekleştirmiştir.

"ERDOĞAN'IN GEZİ DİRENİŞİ'NE İYİ GÖZLE BAKMASINA İMKAN YOK"

Gezi, Türk gençliği için yalnızca bir protesto değildir milli şuurun da ayağa kalkmasıdır. Kafa yapısı özgürlüğe, milli birliğe, hukuk devletine gönlü de vatan sevgisine yabancı olan Sayın Erdoğan’ın Gezi Direnişi’ne iyi gözle bakmasına imkan yoktur. Bu sebeple Gezi kelimesinden hep korkmuştur. Bu sebeple rayından çıkartmak için elinden geleni yapmış ve başarmıştır. Bugün bile adeta yemin etmiş gibi şahsi bir intikam kovalamaktadır. Bugün, milletimizin her bir ferdinin keyfi kararlarla düşman ve hain ilan edildiği, siyasetin, farklılıkların bir fare tuzağına hapsedildiği, garibanın kuru ekmeğe mahkum edildiği adına da ‘partili cumhurbaşkanı sistemi’ denilen bir istibdadın içindeyiz. Hiçbir gayrimeşruluktan yasallık üretilemez.

Şanlı tarihimizin her dönemi ‘Yaşasın hürriyet kahrolsun istibdad’ diye haykıran cesur vatan evlatlarıyla doludur. Saray tiyatroları ile galası yapılan Osman Kavala Davası, binlerce yargı trajedisinden yalnızca biridir. Yasama ve yürütmenin yanında yargı yetkisinin de Saray şımarıklarının nargile masalarına çerez edildiğinin bir başka kanıtıdır. Erdoğan aklınca beylik laflar ettiği Rahip Brunson Davası ile neredeyse kendisini savcı ilan ettiği Kaşıkçı Davası’na milletin yargı egemenliğini satmasının sadakasını dün vermiştir. Meselemiz Osman Kavala değildir. Kavala, mevcut yasalarla zaten aklanmış mahkeme bunu kabul etmiştir. Meselemiz bugün her bir ferdin engellenemez temel haklarının elinden alınmasıdır. 1908’de istibdada karşı koyan ruh neyse Gezi de odur. Demokrasi için seferber olan o günün Türk gençleri neyse ağacına, parkına sahip çıkan Gezi’deki Türk gençleri de odur. Kahrolsun istibdad yaşasın hürriyet.