Wood, New York'taki Genel Kurul toplantısında Filistin'in BM'ye tam üyeliğiyle ilgili oylama sonrasında konuştu.

Filistin hakkındaki tasarıyı desteklemediklerini belirten Wood, gerekçe olarak,"ABD'nin görüşü, Filistin halkı için devlet olma ve BM üyeliğine giden en hızlı yolun, ABD ve diğer ortakların desteğiyle, İsrail ile Filistin yönetimi arasında doğrudan müzakereler yoluyla olduğu yönündedir." ifadelerine yer verdi.

Wood, "Başkan (Joe) Biden, bölgede sürdürülebilir barışın ancak İsrailliler ve Filistinlilerin eşit özgürlük ve onurla yan yana yaşayabilecekleri, İsrail'in güvenliğinin garanti edildiği iki devletli bir çözümle sağlanabileceğini açıkça ifade etti." dedi.

ABD'li diplomat, İsrail'in "demokratik bir Yahudi devleti olarak geleceğini ve Filistinlilerin barış içinde ve kendi devletlerinde onurlu bir şekilde yaşamalarını" garanti edecek başka bir yolun olmadığını vurguladı.

"Oyumuz, Filistin devletine karşı olduğumuz anlamına gelmiyor." diyen Wood, ABD'nin, "İsrail'in Gazze'yi yeniden işgal etmemesi gerektiğini ve Gazze'nin küçültülmemesi gerektiğini" dile getirdiğini kaydetti.

Filistin'in BM'ye tam üyeliğinin oylanması için toplanan Genel Kurul'da konuşan Rusya'nın BM Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia, Filistin'e tam desteğini ortaya koyarken "eşitlik" vurgusu yaptı.

Söz konusu oylamadan hemen önce konuşan Nebenzia, 7 Ekim'den bu yana "İsrail'in askeri operasyonlarında, Gazze'de 35 binden fazla insanın öldüğünü, 78 bin sivilin yaralandığını" hatırlattı.

Nebenzia, "Bu korkunç derecede trajik istatistiğin modern tarihte karşılaştırılabilecek hiçbir yanı yoktur. Bu sürecin sonucu, uluslararası toplumun onayladığı iki devlet formülünün İsrail ve Filistin'de uygulanması olmalıdır." dedi.

Rus Büyükelçi, "Bu diyaloğun başarıya ulaşması için İsrail ve Filistin'in Güvenlik Konseyi kararlarıyla eşit düzeyde olması gerekiyor." diye ekledi.

Vassily Nebenzia, "Filistin halkının egemen ve birleşik devlet olma yönündeki isteklerine ilişkin tarihi adaletsizliği düzeltmek bizim ortak görevimizdir." sözlerine yer vererek, bunun, "1948'de BM'de kabul edilmiş olması gereken bir husus" olduğunu kaydetti.