Avrupa Birliği (AB), İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması da dahil Türkiye'deki demokrasi alanındaki gelişmelerden endişeli.
AB Komisyonu yetkilisi, “Hukukun üstünlüğü, katılım müzakerelerimizin merkezinde yer alıyor. Son yıllarda Türkiye’de hukukun üstünlüğüyle ilgili gelişmeler, Türkiye’yi bu konuda geçmişe kıyasla AB’ye kesinlikle daha yakınlaştırmadı” dedi.
Yetkili, “Ne yazık ki, hukukun üstünlüğü konusunda farklı bir yönelim görmedikçe, katılım müzakerelerine yeni bir ivme kazandırmanın çok zor olduğunu düşünüyorum. Şu anda katılım süreci, esasen bu hukukun üstünlüğü meselesi nedeniyle fiilen durmuş durumda” değerlendirmesini yaptı.
Avrupa Birliği (AB), İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması da dahil Türkiye'deki demokrasi alanındaki gelişmelerden endişeli.
AB Komisyonu yetkilisi, “Hukukun üstünlüğü, katılım müzakerelerimizin merkezinde yer alıyor. Son yıllarda Türkiye’de hukukun üstünlüğüyle ilgili gelişmeler, Türkiye’yi bu konuda geçmişe kıyasla AB’ye kesinlikle daha yakınlaştırmadı” dedi. Yetkili, “Ne yazık ki, hukukun üstünlüğü konusunda farklı bir yönelim görmedikçe, katılım müzakerelerine yeni bir ivme kazandırmanın çok zor olduğunu düşünüyorum. Şu anda katılım süreci, esasen bu hukukun üstünlüğü meselesi nedeniyle fiilen durmuş durumda” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye’nin AB’ye katılım sürecine değinen AB Komisyonu yetkilisi, Türkiye’nin hala bir aday ülke olduğunu hatırlatarak, "Gerçek şu ki, son birkaç yılda hukukun üstünlüğüyle ilgili reformların yönü, Türkiye’yi AB’ye daha yakınlaştırmadı" dedi.
Bundan bağımsız olarak, Türkiye’nin Karadeniz Tahıl Girişimi’nde yaptığı çalışmalar ve Montrö Sözleşmesi’ni titizlikle uygulamasıyla önemli bir rol oynadığını gördüklerini aktaran yetkili, "Son zamanlarda Türkiye, sonuçları umduğumuz gibi olmasa da ki burada sorumluluk kesinlikle Sayın Putin’e ait, son iki tur İstanbul görüşmelerine ev sahipliği yaptı, Ukrayna krizi boyunca çok yakın çalıştığımız bir ortaksınız" diye konuştu.
"Göç konusunda temmuz ayında iki Yüksek Düzeyli Diyalog Toplantımız var"
Birçok alanda Türkiye’nin AB için önemli bir ortak olduğunu söyleyen yetkili, "Büyük bir ekonomimiz var. Göç sorunuyla ortak bir şekilde başa çıkmak için birlikte çalıştığımız bir ortaksınız" değerlendirmesini yaptı.
Suriyelilerin gönüllü geri dönüşünün nasıl destekleneceğinin gündemlerinde olduğunu belirten yetkili, "Temmuz ayının ilk haftasında Türkiye’de iki Yüksek Düzeyli Diyalog Toplantımız var. Ticaret konusunda Yüksek Düzeyli Diyalog için Komisyon Üyesi Maros Sefcovic’in ziyareti ve göç konusunda Yüksek Düzeyli Diyalog için Komisyon Üyesi Magnus Brunner ziyareti olacak" ifadelerini kullandı.
Komisyon yetkilisi, Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesiyle, güvenlik ve savunma alanında Avrupa’nın kendi ayakları üzerinde durmasının ve savunma yeteneklerini geliştirmesinin zamanının geldiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Bu, çok daha fazla harcama gerektirecek. Örneğin SAFE programı gibi araçların geliştirildiğini görüyoruz. Avrupa’nın endüstriyel tabanını daha rekabetçi hale getirmek büyük fonlar ayrılıyor. Aslında, bir an durup Ukrayna’yı düşündüğümüzde, orada bazı ilginç bağlantılar var. Çünkü savaş alanında neler olduğuna ve Ukrayna’da teknolojik yeniliklerin hızına bakarsanız, özellikle uzun menzilli saldırı kabiliyetine sahip dronların geliştirilmesinde, başlangıçta Türkiye’de üretilen dron teknolojisinden oldukça faydalandığını görüyorsunuz. Modern savaşın değişen yüzünü görüyoruz ve Avrupa olarak Ukrayna’nın savaş alanındaki deneyimlerinden öğreneceğimiz çok şey var."
Orta Asya, Güney Kafkasya, Türkiye ve AB’yi birbirine bağlayan "Orta Koridor Projesi"ni hayata geçirmek istediklerini dile getiren yetkili, “Bunu yaparsak, Şanghay’dan Avrupa’ya mal sevkiyatının transit süresini muhtemelen tek haneli rakamlara indirebileceğimizi tahmin ediyoruz ve bu gerçekten fark yaratabilir" diye konuştu.
AB yetkilisi, Güney Kafkasya’da barış ve Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki normalleşme çabalarını desteklemek için yapılacak çok iş olduğunu ifade ederek, "Bu da belki Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin daha fazla normalleşmesi için alan yaratabilir" vurgusunu yaptı. Yetkili, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Türkiye ziyaretinin olumlu karşılandığını bildirdi.
"Kıbrıs konusunda BM çerçevesinde bir çözüme bağlıyız"
Komisyon yetkilisi, Kıbrıs konusuna da değinerek, 17-18 Mart’ta Cenevre’de yapılan Kıbrıs Konulu Genişletilmiş Formatlı Gayriresmi Toplantı’daki görüşmelerin olumlu olduğunu aktardı. Kolombiya’nın eski Dışişleri Bakanı Maria Angela Holguin Cuellar’ın yeniden BM Genel Sekreteri Şahsi Temsilcisi olarak atanmasının da olumlu bulunduğunu dile getiren yetkili, "Kıbrıs konusundaki pozisyonumuz iyi biliniyor. İlgili BM Güvenlik Konseyi kararlarına uygun olarak BM çerçevesinde kapsamlı bir çözüme bağlıyız" dedi.
"19 Mart’ta İstanbul Belediye Başkanı’nın gözaltına alınması burada endişe yarattı"
AB Komisyonu yetkilisi, Türkiye’deki son gelişmelere dair, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Türkiye’deki bazı son gelişmeler, özellikle 19 Mart’ta İstanbul Belediye Başkanı’nın gözaltına alınması burada endişe yarattı; AB’de, Avrupa Parlamentosu’nun kararlarını, ifade edilen görüşleri görmüşsünüzdür. Bazen bu, ilişkilerimizin olumlu yönünü ön plana çıkarmak isteyen bizlere yardımcı olmuyor. Birçok üye devletimiz ve burada komisyondaki siyasi liderlerimiz, hukuk devletini ilişkilerimizin ayrılmaz bir parçası olarak görüyor. Ne yazık ki bu, elimizdeki alanı biraz azaltıyor, ancak yine de birçok alanda birlikte çalışmaya ve bu ilişkiyi mümkün olduğunca faydalı hale getirmeye devam etmeliyiz.”
Yetkili, Türk vatandaşlarının yaşadığı vize sorununa ilişkin, her şeyin mükemmel olduğunu söyleyemeyeceğini belirterek, "Geçen yıl rekor bir yıldı. Sanırım Türk vatandaşlarına verilen Schengen vizesi sayısında rekor kırılan yıldı. Eğer doğru hatırlıyorsam, bu sayı 1,2 milyonun üzerindeydi" bilgisini verdi.
"Zorluklar var ama diplomasi hepimize yardımcı olabilir”
AB yetkilisi, Kıbrıs sorunu çözülmezse, bunun Türkiye’de Avrupa yanlıları ve AB’de Türkiye yanlıları tarafından istenen düzeye ulaşılması için engel teşkil edeceğini söyledi. Kıbrıs ile ilgili henüz görüşme aşamasında bulunulmadığını, istikşafi görüşmeler olduğunu belirten yetkili, “Ama bu bile kendi başına olumlu bir gelişme. Anladığım kadarıyla Türkiye, Cenevre’deki son tur görüşmelerde çok yapıcıydı. Güven önemli ve diplomaside olduğu gibi siyasette de kişisel ilişkiler hala önem taşıyor. Örneğin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı Miçotakis arasındaki bazı görüşmelerin iyi bir kişisel ilişki kurmayı başardığını düşünüyorum. Size zorluklar yokmuş gibi bir cevap vermeyeceğim. Zorluklar var, ama angajman, diplomasi ve çözümler bulmaya çalışmak hepimize yardımcı olabilir" diye konuştu.
“Son gelişmeler Türkiye’yi geçmişe kıyasla AB’ye daha yakınlaştırmadı”
Yetkili, Türkiye’nin AB’ye katılım süreciyle ilgili değerlendirmesinde şu hususlara yer verdi:
"Hukukun üstünlüğü, katılım müzakerelerimizin merkezinde yer alıyor. Örneğin müzakerelerin ritmine veya hızına baktığımda, bu büyük ölçüde hukukun üstünlüğü alanında kaydedilen ilerlemeyle belirleniyor. Son yıllarda Türkiye’de hukukun üstünlüğüyle ilgili gelişmeler, Türkiye’yi bu konuda geçmişe kıyasla AB’ye daha yakınlaştırmadı. Türkiye, Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin bir imzacısı, ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği bazı önemli kararlar uygulanmıyor. Örneğin, Osman Kavala’yı düşünüyorum ve ne yazık ki İstanbul Belediye Başkanı’nın tutuklanması, sadece Avrupalı vatandaşlar için değil, Türk siyasi ve sivil hayatında da sorulan bazı sorulara bakıldığında birçok soruyu gündeme getiriyor. Ne yazık ki, hukukun üstünlüğü konusunda farklı bir yönelim görmedikçe, katılım müzakerelerine yeni bir ivme kazandırmanın çok zor olduğunu düşünüyorum. Şu anda katılım süreci, esasen bu hukukun üstünlüğü meselesi nedeniyle fiilen durmuş durumda."
"Hala angajman içindeyiz, adaylık statüsü iptal edilemedi”
Yetkili, bu sürecin belirleyicisinin Türkiye olduğunu belirterek, "Bence biz Türkiye ile hala angajman içindeyiz. Adaylık statüsü iptal edilmedi. Eğer hukukun üstünlüğüne ve AB’nin üzerine kurulu olduğu temel ilkelere bağlılık varsa ve Türkiye’yi bu alanda Avrupa standartlarına yaklaştıracak önlemler alınmak istenirse, kapı hala açık" ifadelerini kullandı.
"Top, Türk hükümetinde" diyen yetkili, çok sayıda insanın görüşlerini şiddet içermeyen bir şekilde ifade ettikleri için hapse atıldığını söyledi. Siber Güvenlik Kanunu’nun internet özgürlüğünü AB’de mümkün olmayan şekilde kısıtladığını dile getiren yetkili, "Örneğin, Türk Mevduat Sigorta Fonu’nun özel şirketlere mütevelli atamasına izin veren yeni kurallar oldukça fazla endişe yaratıyor. Etki ajanlığı yasası söz konusu. LGBT-İ kimliğinin ifade edilmesiyle ilgili yasaya değinelim. Tüm bunlar endişe verici gelişmeler. Geçmişte, katılım sürecinin ilk günlerinde genişleme raporlarındaki bazı tavsiyeleri ele almak için gerçekten büyük bir çaba vardı" değerlendirmesini yaptı.