ADEN (AA) - ABDULLAH AHMED - Yemen'de hükümet ile İran destekli Husiler arasında barışı sağlamak için bölgesel ve uluslararası çabalar artarken siyasi çözümün önünde hala bazı engeller bulunuyor.

Yemen son günlerde Suudi Arabistan ve Umman heyetinin "ateşkes anlaşmasını yenileme ve kalıcı siyasi çözüme ulaşma" hedefiyle Husilerin kontrolündeki başkent Sana'ya gerçekleştirdiği ziyaretle sonuçlanan arabuluculuk girişimlerinin yanı sıra ABD, Birleşmiş Milletler (BM), İngiltere ve Avrupa Birliği'nin yürüttüğü uluslararası çabalara sahne oluyor.

Yoğun diplomatik hamleler arasında Yemen krizi, gözlemcilerin deyimiyle "savaşa hayır" ile "barışa hayır" arasında gidip geliyor.

- Suudi Arabistan ile Husiler arasındaki görüşmeler yeniden başlayacak

Yemen Dışişleri Bakanı Ahmed Avad bin Mubarek 20 Nisan'da AA muhabirine yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan heyeti ile Husiler arasındaki görüşmelerin Ramazan Bayramı'nın ardından yeniden başlayacağını söyledi.

Bin Mubarek, Suudi Arabistan'ın 2021'de Yemen'deki savaşı bitirmek için bir girişim başlattığını, ardından da BM Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg'in ateşkesle başlayan aşamalı bir çözüm planı sunduğunu hatırlattı.

Bunun Suudi Arabistan'ın Umman aracılığıyla Husiler ile iletişime geçmesini gerektirdiğini, bu temasın daha sonra Suudi Arabistan ile Husiler arasında doğrudan görüşmelere dönüştüğünü aktaran Bin Mubarek, 8-13 Nisan'da başkent Sana'da Suudi Arabistan'ın Yemen Büyükelçisi Muhammed Al Cabir ile Husi yöneticilerin bir araya geldiğini ifade etti.

Husilerin Yüksek Siyasi Konsey Başkanı Mehdi el-Meşat da 16 Nisan'da yaptığı açıklamada, görüşmelerin pek çok noktada olumlu geçtiğini ve Suudi Arabistan heyeti ile Ramazan Bayramı'ndan sonra tekrar bir araya gelme konusunda anlaştıklarını bildirdi.

Öte yandan Yemen'de etkin iki ülke Suudi Arabistan-İran ekseninde yaşanan gelişmeler de krizin seyrini etkilemiş gibi görülüyor.

Riyad ve Tahran'ın 7 yıl aradan sonra 10 Mart'ta Pekin'de Çinli yetkililerin aracılığıyla diplomatik ilişkilerin iki ay içinde yeniden başlatılması konusunda anlaşmaya varması, Husilerin Suudi Arabistan'a karşı tutumunu ve söylemlerini değiştirdi. Bu gelişmeler Yemen'deki krize siyasi çözüm bulmak adına gergin atmosferin yumuşamasına katkı sağlayabilir.

Aynı zamanda Husilerin pozisyonundaki değişiklik, uluslararası diplomatik çabalar ve BM'nin rolündeki gerileme ile Suudi Arabistan'ın Husilerle doğrudan iletişim kurması ve Suudi Arabistan'ın kendini arabulucu olarak sunmasından kaynaklanıyor.

- Husiler taleplerini artırıyor

Aslında Suudi Arabistan ile Husiler arasındaki görüşmelerin yakında yeniden başlayacak olması barışa dair umutları artırmakla birlikte birçok noktanın halen tartışmalı olduğunu gösteriyor.

Yemen hükümetinden bir kaynak, Arap koalisyonunun barış kararı aldığını fark eden Husilerin daha büyük kazanımlar elde etmek için taleplerini artırdığını belirtiyor.

Husiler, silahlarını ve kontrolleri altındaki bölgeleri teslim etmeden önce meşru bir taraf olarak tanınmak istiyor.

Buna ek olarak, Yemen hükümetine yakın kaynaklar, Husilerin, hükümete ait bölgelerdeki maaşları ve petrol gelirlerinin büyük bir kısmının kendilerine ödenmesini ve kontrolleri altındaki bölgelerde gelirleri tekelleştirmeyi şart koştuğunu, bunun da müzakereleri zorlaştırabileceğini ve görüşmelerde başa dönülmesine yol açabileceğini söylüyor.

Husilerden bu konuda hemen yorum alınamadı ancak Yüksek Siyasi Konsey Üyesi Muhammed Ali el-Husi, birkaç gün önce yaptığı açıklamada, "Suudi Arabistan insani düzeyde somut, pratik adımlar atmadığı sürece görüşmelerin ve tartışmaların bir önemi yok." ifadelerini kullandı.

Husilerin ateşkes yerine savaşı tamamen bitirmeyi beklediğini kaydeden Husi, limanların, Sana havaalanının açılması ve maaşların ödenmesiyle ilgili birtakım taleplerden söz etti.

- Siyasi çözümün karşılaştığı zorluklar

Siyasi çözümün olmazsa olmazı olarak taraflarca sunulan maddeler de ülkedeki savaşı kapsamlı şekilde sona erdirme çabalarını hala tehdit ediyor.

Bu bağlamda Yemen hükümeti müzakere masasında dile getirdiği; Körfez girişimi (2011), Ulusal Diyalog Konferansı sonuçları (2013-2014) ve BM Güvenlik Konseyinin özellikle 2216 sayılı (Husilerin kontrol altındaki bölgeleri terk etmesini zorunlu kılan) kararları olmak üzere 3 maddeye sıkı sıkıya bağlı. Husiler ise bunları reddetmekte.

Yemen Dışişleri Bakanı Bin Mubarek, daha önce AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu üç maddenin reddedilmesi ve yerine getirilmemesinin ülkedeki krizin sürmesine neden olan en önemli faktörler olduğunu belirtmişti.

Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi de Ramazan Bayramı münasebetiyle yaptığı açıklamada, Husileri "girişimlere yanıt vermemek, ertelemek ve bunları siyasi hedeflerine ulaşmakta yanıltıcı medya kampanyaları için kullanmakla" suçladı.

Alimi, Yemen halkının acılarını hafifletmek; bölgesel, BM ve uluslararası arabulucuların çabalarının önünü açmak için gerekli tüm tavizleri verdiklerini kaydetti.

- Güney meselesi

Ülkenin güneyinde yaşanan çekişmeler de krizin nihai şekilde sonlanması gölgeleyen çetrefilli konulardan biri.

Halihazırda meşru Yemen hükümeti ve Başkanlık Konseyi Meclisine katılan Birleşik Arap Emirlikleri destekli Güney Geçiş Konseyi (GGK), "ülkenin kuzeyinin güneyinden ayrılması" ilkesini savunuyor.

Başkanlık Konseyi Başkanı Alimi, konuya ilişkin şubatta yaptığı açıklamada, "Güney meselesi, haklı bir konu. Ancak şu an bunun konuşulması ya da bu konuya ilişkin çözümün tartışılması uygun olmayabilir." ifadesini kullanmıştı.

Alimi, devlet kurumlarının aslına uygun şekilde yeniden onarılmasından sonra tüm meselelerin masaya konulacağı, şiddet ya da ret değil de diyalogla bu meselelere çözüm bulunacağını belirtmişti.

Konsey Başkanı, bu meselelerin, devlete ve gelecekteki siyasi sistemin belirlenmesine ilişkin siyasi sistem çerçevesinde ele alınması gerektiğini ifade etti.

- Uygun olmayan şartlarla gelen barış

Uzmanlara göre mevcut koşullar kalıcı barış için pek uygun değil.

AA muhabirine konuşan Yemenli siyaset uzmanı Ali el-Fakih, "Barış süreci, bazı sağlam koşullar ve temeller gerektiriyor ancak şu an bunlar pratikte mevcut değil." dedi.

Fakih, barışın en önemli şartlarından birinin tarafların barışa olan ihtiyaçlarını ve savaşın beyhudeliğini hissetmeleri ve taviz vermeye istekli olmaları olduğunu belirtti.

Son günlerde ülkedeki barış görüşmelerinin, Suudi Arabistan'ın Yemen'deki savaş dosyasını kapatma arzusundan kaynaklandığı görüşünü savunan Fakih, Husilerin ise şu ana kadar herhangi bir taviz vermeme konusunda ısrarlı olduğunu söyledi.

Fakih, Husilerin, ülkedeki savaşın son sahnesi olarak "meşruiyet kazanmayı ve geniş bir coğrafi alana dayattıkları kontrolün kendilerine verilmesini" istediklerini belirtti.

Bölgedeki bazı yerel tarafların endişelerinin de barışın gerçekleşmesi önünde engel teşkil ettiğini kaydeden Fakih, bu şartlar altında çatışmaların sonlanmasının pratikte barışı sağlamak anlamına gelmediğini ifade etti.

Fakih, böyle bir durumun ülkeyi, bölgesel tarafların olmadığı ve yerel unsurların daha öne çıktığı başka türlü bir çatışmanın patlak vermesine hazır yeni bir safhaya taşıyabileceğini dile getirdi.