Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, "O kadar çok altılı masa muhabbeti yaptılar ki kendileri 'iki parti giriyoruz' derken onlar da altıyı tutturdular. Hiç olmazsa bu taraf olduğu gibi anlaştı. 2 bin 400 maddelik yapacakları iş belli. Öbür tarafa bakıyorsunuz; HÜDA-PAR ittifakta. Sayın Binali Yıldırım 'yok yok ittifakta değil' diyor. 'İçinizde' diyor spiker de 'siz inkâr ediyorsunuz.' Ben de diyorum ki; siz de altı benzemezsiniz ama ya birbirinizden utanıyorsunuz ya da umursamıyorsunuz ikisinden birisi. Ama bu sistemi bu hale getiren 2017 referandumudur. Orada bunlara çok itiraz edildi. 'Yapmayın' dendi dinlemediler işte sonucu bu" dedi.” dedi.

Yavaş şunları söyledi:

"EKONOMİK SIKINTI VE BAŞKA TÜRLÜ SIKINTILARIN KONUŞULMASINI İSTEMİYORLAR"

"Biz hiçbir zaman Cumhur İttifakı'na 'siz oradasınız, şöyle yapıyorsunuz böyle yapıyorsunuz' demiyoruz deme hakkımız yok. Dolayısıyla hiç kimsenin de toplumun yarısını ve inşallah birinci turda bitecek bu seçim toplumun yarısından da fazlasını bu şekilde itham etmeye hiç kimsenin hakkı yok. Peki bunlar neden yapılıyor? Toplumun gerçek ihtiyacı olan şu anda en büyük ekonomik sıkıntı ve başka türlü sıkıntıların konuşulmasını istemiyorlar.

"YÖNETEMEZ DERKEN BU BORÇLAR ÖDENMEZ DERKEN ESKİ YÖNETİMİN 5 KATRİLYON BORCUNU ÖDEDİK"

Ankara'da 25 yıllık bir rant imparatorluğu vardı. Bunu ben geçmişi kötülemek için falan söylemiyorum. Bu bütün Türkiye tarafından bilinen bir hadise. Sayın başkanın bir oğlunun futbol takımı bir oğlunun televizyonu var. Televizyon fitne saçmakla meşgul. Futbol takımına da Ankara'nın bütün kaynakları aynı şekilde aktarılıyor. Hayatı boyunca işi olmamış insanlar bu 25 yıl içerisinde Türkiye'nin ilk 100 zengini arasına girmiş. Bir imar değişikliğiyle yani sizin elinizdeyken arsa 10 kat hakkınız varsa başkası satın alıyor veya size ortak oluyor bir imar değişikliği ile tam 1 katrilyon eski parayla rant sağlanıyor. Ve bunu bırakmak istemediler. Bırakmak istemeyince de 2019 seçimlerinden önce başladılar bunlar gelirse işçileri çıkaracak, bunlar gelirse sosyal yardımları kesecek, bunlar gelirse şu olacak bu olacak. Sayın Erdoğan dahil Beypazarı'nda yaptığımız çalışmaları herkes örnek gösterirken öbürü dedi ki ‘Mansur Yavaş 30-35 bin nüfuslu küçücük bir yerin belediye başkanı bu kadar bütçeyi yönetemez’ dedi. O da yetmedi. Baktılar ki anketler kötü şimdikinin aynısını söylediler. Bunu duydunuz televizyonlarda rakibim; Mansur Yavaş kazanırsa sayaçları PKK'lılar okuyacak DHKP-C'liler de dağıtacak dediler. Televizyonlarda çıkarılacak işçilerin yerine alınacak liste diye listeler yayınladılar. Türlü türlü sahtekarlık yaptılar. Eğer Ankara halkı buna inansaydı aynı düzen devam edecekti. Peki Ankara'da ne değişti? Öncelikle bir kişi işten çıkarılmadı. Alnının teriyle çalışıyor hepsi. Alnının terinin karşılığını tıkır tıkır alıyor, maçlara zorla götürülmüyor, mitinglere de zorla götürülmüyor. Bir aile gibi çalışıyoruz onlarla. Erdoğan'ın 'yönetemez' demesinin yanında rakibim dedi ki ‘İlk ay bile maaşlardan 50 milyon lira açık var. Maaşları dahi ödeyemeyecek ilk ay’ dedi. Biz geldik önce bir israfı, şatafatı ortadan kaldırdık. İhaleleri açık yapmaya başladık. 2015 yılında 80 liraya yapılan işi 2019 yılında 2020 yılında 20 liraya yapmaya başladık. Çünkü açık ihale yapınca rekabeti arttırdık. Sonuç itibariyle yönetemez derken bu borçlar ödenmez maaş ödenmez derken eski yönetimin 5 katrilyon borcunu ödedik ve belediyemizin bütçesi Amerika'da değerlendirme kuruluşu tarafından Türkiye'deki büyükşehirler içerisinde en sağlam kredi bileti olan belediye olarak ilan edildi. Arkasından İngiltere'den dünya başkent belediyeleri başkanı olarak yılın belediye başkanı seçildim. Bunlar parayla pulla olacak şeyler değil. Uluslararası şeffaflık ödülü aldım.

"15 BİN ÖĞRENCİNİN AİLESİNE HER AY 330 LİRA PARA YATIRILIYOR SADECE GÜNLÜK KANTİN ALIŞVERİŞİNDE 15 LİRA ÇOCUK KULLANIYOR"

Dediler ki ‘sosyal yardımı kesecekler.’ Sosyal yardım dedikleri ne? Birer koli paket ramazan kolisi gibi dört defa evlere dağıtılıyor. Yazıyor kamyonun üzerinde Ankara Büyükşehir Belediyesi yardım dağıtma aracı diye. Düşünebiliyor musunuz milletin gözü önünde evinizin önüne böyle bir kamyon geliyor kapıyı çalıyor tak tak belediyenin yardımını getirdik diye reklam yaparak veriyor. Bitirdik bunu. Sadece dağıtan kamyona 11 milyon lira veriyorlardı 2019'da o da belediyeye kaldı. Bir Başkent Kart çıkarttık. Başkent Kart'a düzenli olarak para yüklüyoruz. Bir elin verdiğini diğer el görmeden bütün mahalle bakkallarından, kasaplarından, manavlarından alışverişini yapıyor. Ailesinin ihtiyacını yapıyor. Oysa bir esnaftan bir tüccardan alınıyordu bunlar 150-200 milyon liralık. O da gidiyordu yurtdışından makarnayı, bulguru, nohudu getiriyor ailelere onları dağıtıyordu. Kardeşim yardım bari yapacaksan ne yiyeceğine karışma. 200 bin ailenin çocuklarının 60 bin tanesi 60 bin öğrenci evden okula okuldan eve ücretsiz geliyor yeter ki okusun diye. 16 bin tane küçük çocuğun servise binmesi gereken çocuğun ücretini Ankara Büyükşehir ödüyor. 15 bin tane o küçük çocuklardan hani beslenme çantasını falan da engellemeye kalktılar ya çocuk aç gittiği için öğrenme güçlüğü çekiyor onlardan da sayısı 60 bin, ama uyan kantin sayısı az olduğu için 15 bin öğrencinin ailesine her ay 330 lira para yatırıyor sadece günlük kantin alışverişinde 15 lira çocuk kullanıyor arkadaşlarının yanında mahcup olmuyor. Canı bir şey istiyorsa gidiyor kantinden alıyor. Yine 60 bin aileye süt düzenli dağıtılıyor. Sayın Cumhurbaşkanı biliyorsunuz doğal gaz sözü verdi bir aylık bir de mutfaklara. Seçime girerken oluyor bunlar. Bak biz ne yaptık. Pandemi ve ekonomik sıkıntı nedeniyle geçen yıl ve bu yıl bu destek alanlar tir tir titrerken tam 200 bin aileye üçer ay müddetle 500, 500, 500 doğal gaz parası yatırdık. Tam 18 aydır da her ay artan fiyatlarla değiştirilmek suretiyle birer kilo o ailelere et parası yatırıyoruz. O karttan sadece et alışverişinde kullanılıyor. İstiyoruz ki o çocuklar protein alsın gelişme güçlüğü de yaşamasın öğrenci güçlüğü de yaşamasın.

"ANKARA BÜYÜKŞEHİR KENDİ ÇİFTÇİSİNE 650 MİLYON LİRA DESTEK VERDİ AMA O ÇİFTÇİNİN CEBİNE DÖRDÜNCÜ YILIN SONUNDA DÖRT BUÇUK MİLYAR LİRA PARA GİRDİ"

‘Çılgın projeniz ne’ diye soranlara Ankara halkının parasını boşa götürecek proje yok bende. Benim projem Ankara halkını zengin etmek, Ankara halkını üretime sevk etmek dedim. Birinci yıl nohut dağıttım. Nohut tohumu. Dediler ki biz bunu satamayız. Siz bir üretin. Başkent marketler kurduk kadınlara kooperatifler kurdurduk. Onlar üretiyor Başkent marketlerde Ankaralıyla buluşturuyoruz. Hem kadınlar para kazanıyor hem Ankaralı ucuz mal satın alıyor. ‘Orada satacağım’ dedim. Tüccar tabii her zaman geliyor ellerinden alıyor. 2 bin 800 lira fiyat verdi ‘Satmayın ben alacağım’ dedim. Piyasada tüccar bulamayınca bu sefer nohudun fiyatı çıktı 3 bin 500'e. Geldiler güzel insanlar; ‘Başkanım biz size söz verdik ama nohut fiyatı da arttı ne yapalım?' En pahalı verene satınız çünkü biz siz para kazanın diye bu iş yaptık dedik. Ve 3 bin 500 liraya sattılar. Ertesi sene çağırdık; bakın bizim desteklerimizi gördünüz arpa buğday tohumu vereceğiz size eker misiniz? ‘Evet ekeriz’ dediler. Zaten bu insanlar çiftçiliği bırakıp gelmişler. Hayvancılığı bırakıp gelmişler. Onlara arpa ve buğday tohumu verdik. Baktık ektiler sıvı gübre verdik belediyeden. O yetmedi. Bir de traktörü olanlara mecburen yasa gereği mazot yardımı yaptık. Türkiye’nin en geniş mazot yardımını yaptık. Ankara Büyükşehir kendi çiftçisine 650 milyon lira destek verdi ama o çiftçilerin cebine dördüncü yılın sonunda tam dört buçuk milyar lira para girdi. Belediyecilik budur. Ürettireceksiniz.

"ÇIKMIŞ BİRKAÇ TANE EDEPSİZ; 'İSTER PKK'LI OLSUN İSTER HDP İÇİNDEKİ UZANTILAR OLSUN YOK APO'YU ÇIKARACAKLARMIŞ YOK ELİ KANLI KATİLLERİ SERBEST BIRAKACAK.' GEÇ KARDEŞİM ONA KİMSENİN GÜCÜ YETMEZ"

Yedek kuvvetleri getirdiler. Yedek kuvvetler nereden geldi? Cezaevinden. 33 askerimizi Bingöl'de şehit eden o PKK'nın olayının planlayıcısı azmettiricisi Osman Öcalan'ı televizyona çıkardılar mı? Peki niye çıkarttılar onu söyleyeyim; ‘İmamoğlu'na oy verme AK Parti'ye oy ver, İmamoğlu’na oy verme de Binali'ye oy ver’ diye getirmediler mi? Daha ne konuşuyorsunuz siz? Denize düşünce yılana sarılıyorsunuz. Siz zaten yıllar önce dediniz ki biz iktidarda olmak için gerekirse papaz cübbesi giyeriz demediniz mi? Bu sefer o yetmediği gibi gittiler bebek katilinden el yazılı mektup getirdiler onu da televizyonda okuttular. Biz diyoruz ki yine görüşüyorlar. Sayın Akşener geçen söyledi ‘oraya bir hakimi gönderdiler’ diye. Sürekli olarak görüşüyorlar. Diyarbakır birinci sıra adayları diyor ki ‘zaten görüşüyoruz’ diyor ‘sürekli görüşüyoruz’ diyor. Dağdaki bir tane militan da diyor ki ‘Bizi niye kullanıyor Tayyip Erdoğan? En fazla bizimle görüştü, üst düzey bürokratları sürekli gönderen kendisi’ diyor. Belli ki bir kontrol var, belli ki bir anlaşma var. Zaman zaman bunları kamuoyunda hissediyoruz. Çıkmış birkaç tane edepsiz; 'ister PKK'lı olsun ister HDP içindeki uzantılar olsun yok Apo'yu çıkaracaklarmış yok eli kanlı katilleri serbest bırakacak.' Geç kardeşim geç ona kimsenin gücü yetmez.

"YENİ NESİLİN HER BİRİNİN EN İYİ CEP TELEFONU OLACAK EN İYİ ARABAYA BİNMEYİ HAYAL EDECEK EN İYİ EVDE OTURMAYI HAKETTİĞİNİ DÜŞÜNECEK. BUNLAR SADECE SİZE HAS DUYGULAR MI?"

20 yıl önce nerede oturuyordunuz şimdi nerede oturuyorsunuz? Çocuklarınızı nerelerde okuttunuz? Sizin bindiğiniz ve çocuklarınızın bindiği arabalar ne? Hangi villalarda yaşıyorsunuz bir bakın. Eğer çok zenginleşmemişseniz demek ki siz sözünüzü tutamamışsınız öyle mi? Bu nedenle bunu sorgulasınlar ama bunları yapıp insanların gözüne bant çekip insanları kandırmasınlar. 14'ünden sonra bu iktidar devam ederse onların hayatları aynen devam edecek. Dünya onlara güzel ama burada o kadar çok genç var ki. Annesi babası dişinden tırnağından artırmış ve okutmuş. Daha öğrenciler artık yıllardır en az 8-10 yıldır şöyle bakıyor; ya biz okuyoruz ama istikbalimiz ne olacak? Çünkü kendi sınıfında yaşayanları biliyorlar. Partiliyse torpili varsa işe girecekler zaten sınavsız bile işe girdiği için ‘Onlar belli biz ne olacağız’ diyorlar. Sınava giriyorlar sınavdan yüksek puan alıyorlar onlar da mülakatta eleniyorlar. Neden? Torpilleri yok. Dolayısıyla artık bu sistem ortadan kalkacak. Bu gençlerin kendi çocuklarını lüks yaşatacağız şatafatlı yaşatacağız lüks arabalara bindireceğiz diye fakir aile çocuklarının istikballerini kararttılar, hayallerini yok ettiler. Bunlar 15'inden sonra değişmeyecek. Kimseyi kandırmanın alemi yok. İşsizlik parasızlık dediğin zaman hayır efendim iş var siz beğenmiyorsunuz diyorlar. İş beğenmiyorsun dediğiniz genç yurt dışına gidince her işi yapıyor burada niye yapamıyor? Çünkü sosyal güvencesi yok. Çünkü emeğinin karşılığını alamıyor. İki de bir duruyorlar gençlere; 'çıkar şu telefonunu eğer Iphone falan varsa bak bir de işsizim diyorsun.' Ne yapacak? Iphone satıp eski tip telefon mu Nokia telefon mu alacak? Bakın sizin çocuklarınız olduğu kadar artık bu yeni yetişen nesilin her birinin en iyi cep telefonu olacak en iyi arabaya binmeyi hayal edecek en iyi evde oturmayı hak ettiğini düşünecek. Gerekirse yurt dışına gitmeyi hayal edecek. Tatil yapmayı hayal edecek. Bunlar sadece size has duygular mı?

FRENİ PATLAMIŞ OTOBÜS UÇURUMA DOĞRU GİTMEYE DEVAM EDECEK

15’nden sonra da iktidar değişmezse bunun düzeleceği yok. İkide bir de ekonomi bakanını değiştiriyorlar. Merkez Bankası Başkanı’nı değiştiriyorlar. O da olmuyor eski bakana diyorlar, gel de ekonominin başına geç diye. O da diyor ki ‘siz dünyada olmadık bir model uyguluyorsunuz, siz bilime inanmıyorsunuz, ekonominin kurallarına inanmıyorsunuz, kendi kafanıza göre iş yapıyorsunuz kusura bakmayın ben sizle çalışmam’ dedi. O zaman demek ki ayın 15’inde iktidar değişmezse, freni patlamış otobüs uçuruma doğru gitmeye devam edecek. Sizler aynı sorunlarınızla baş başa kalacaksınız. Ama bugün Millet İttifakı’nın içerisinde çok önemli ekonominin şampiyonlar ligi diyebileceğimiz ekonomistler var. Hükümet değişikliğinde onların mutlaka ve mutlaka bir şey yapma ihtimali var.

"ÖBÜR TARAFA BAKIYORSUNUZ; HÜDA-PAR İTTİFAKTA. SAYIN BİNALİ YILDIRIM 'YOK YOK İTTİFAKTA DEĞİL' DİYOR. BİRBİRİNİZDEN UTANIYORSUNUZ YADA UMURSAMIYORSUNUZ"

Altı siyasi parti genel başkanı iki yıldır 2400 maddelik mutabakat metninde uzlaştı. Orada neler olacağı olmayacağı yazılı. Uzlaşılır, problem çıkar uzlaşılır. Ona da kızıyorlar ne işiniz var, birbirinize benzemiyorsunuz. Kavga edin diyorlar. Hayır kavga etmek istemiyoruz. Şimdi o kadar çok altılı masa muhabbeti yaptılar ki, kendileri iki parti giriyoruz derken onlar da 6’yı tutturdular. Hiç olmazsa bu taraf olduğu gibi anlaştı 2 bin 400 maddelik yapacakları iş belli. Öbür tarafa bakıyorsunuz; HÜDA-PAR ittifakta. Sayın Binali Yıldırım 'yok yok ittifakta değil' diyor. 'İçinizde' diyor spiker de 'siz inkâr ediyorsunuz.' Ben de diyorum ki; siz de altı benzemezsiniz ama ya birbirinizden utanıyorsunuz ya da umursamıyorsunuz ikisinden birisi. Ama bu sistemi bu hale getiren 2017 referandumudur. Orada bunlar çok itiraz edildi. 'Yapmayın' dedi dinlemediler işte sonucu bu.