Riyad ile Tahran'ın 7 yıl aradan sonra 10 Mart'ta Pekin'de Çinli yetkililerin aracılığıyla diplomatik ilişkileri iki ay içinde yeniden başlatma konusunda anlaşmaya varmasının ardından bölgede Suudi Arabistan'ın girişimleriyle gerçekleşen bazı gelişmeler yaşandı.

Suudi Arabistan ve Ummanlı heyetlerin, Yemen'de ateşkesin yenilenmesine yönelik uluslararası ve bölgesel çabalar kapsamında 8 Nisan'da İran destekli Husilerin kontrolündeki Sana'da başlattığı temaslar 13 Nisan'a kadar sürdü.

Suudi Arabistan, 15 Nisan'da silahlı çatışmaların başladığı Sudan'da taraflar arasındaki müzakerelere ev sahipliği yapmanın yanı sıra Sudan'dan aralarında İran vatandaşlarının da bulunduğu sivillerin tahliyesi için çalışmalar yürüttü.

Mısır'ın başkenti Kahire'de 7 Mayıs'ta düzenlenen Arap Dışişleri Bakanları Toplantısı'nın ardından Suriye'nin Arap Birliğine dönmesi konusunda anlaşmaya varıldı.

- "Riyad'ın İran vatandaşlarını da Sudan'dan tahliye etmesi takdir topladı"

Katar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Bakir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Yemen'in yanı sıra Suriye ve Sudan'la ilgili krizlerde üstlendiği rollerle öne çıkan Suudi Arabistan'ın Arap bölgesindeki "liderlik rolünü" geri kazanmaya çalıştığını söyledi.

Suudi Arabistan'ın, ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında silahlı çatışmaların yaşandığı Sudan'dan sivilleri tahliye etme çabalarına işaret eden Bakir, "Suudi Arabistan, Sudan'dan kendi vatandaşları ve diğer bazı ülkelerin vatandaşlarını tahliye etme operasyonlarında başarılı oldu. Suudi Arabistan'ın bu rolü ve özellikle de İran vatandaşlarını da Sudan'dan tahliye etmesi takdir topladı." dedi.

Riyad yönetiminin söz konusu çabaları, Çin'in arabuluculuğunda İran'la ilişkileri düzeltme konusunda vardığı mutabakata ivme kazandırmak için kullandığının altını çizen Bakir, şunları kaydetti:

"Suudi Arabistan siyasi, ekonomik ve mali nüfuzuyla bölgedeki krizleri bitirme konusunda olumlu bir rol üstlenme gayretinde. Suudi Arabistan, diplomasiyle Arap bölgesindeki etkili rolünü geri kazanmaya çalışıyor."

- "Suudi Arabistan'ın siyasi ve diplomatik yol haritası, geçmişteki dış politikasından farklı"

Suudi Arabistan'ın geçmiş dönemde "güç kullanma" seçeneğini denediğini ve bunun doğru yöntem olmadığının farkına vardığını söyleyen Bakir, "Suudi Arabistan'ın siyasi ve diplomatik yol haritası, geçmişteki dış politikasından farklı görülüyor. Bu, Suudi Arabistan'a rolünü geri kazanma ve hakkındaki olumsuzlukları bertaraf etme fırsatı verebilir." dedi.

"Görüldüğü kadarıyla Suudi Arabistan'ın bu yeni politikası bölgesel ve uluslararası alanda destekleniyor. Suudi Arabistan'ın özellikle İran'la ilişkileri düzeltme adımının yanı sıra Yemen konusunda attığı adımlar ve Sudan kriziyle ilgili hem insani hem de diplomatik çabaları takdir gördü." diyen Bakir, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın ülkesindeki iç istikrarı güçlendirme ve bölgesel çatlağı kapatmaya önem verdiğini vurguladı.

- Suudi Arabistan'ın bölgesel politikasında "yeni dönem"

Suudi Arabistan dış politikasında yeni bir dönemin başladığına dikkati çeken Bakir, "Riyad'ın Tahran'la ilişkilerini restore ettiğini görüyoruz. Bunun öncesinde de Katar'la uzlaşmaya gitmişti ve şu anda da Yemen krizini bitirmek istiyor. Suudi Arabistan ayrıca Sudan krizinde insani ve diplomatik çabalar sarf ediyor." ifadelerini kullandı.

ABD ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin son zamanlarda gergin olduğunu ve Riyad yönetiminin "bağımsız duruş" mesajı vermeye çalıştığını ifade eden Bakir, Suudi Arabistan'ın kendi çıkarlarını koruma adına sergilediği tutumun zaman zaman Washington'un çıkarlarıyla uyuşmadığını belirtti.

- Suudi Arabistan'ın Arap Birliğindeki "etkin" rolü ve Suriye'nin üyeliği

Iraklı yazar Nezir el-Kenduri de Arap Birliğinin Suriye'nin üyeliğini yeniden aktif hale getirme kararında Suudi Arabistan'ın etkili rolüne dikkati çekti.

Suudi Arabistan'ın daha önce bazı Arap ülkelerinin Suriye'nin Arap Birliğine geri dönmesi konusundaki girişimlerine karşı çıktığını hatırlatan Kenduri, şunları kaydetti:

"Suudi Arabistan'ın sergilediği söz konusu tutumun nedeni, hem Suriye'deki rejimin İran eksenine yakın durması hem de Batı ülkelerinden gelebilecek tepkilerdi. Ancak Suudi Arabistan'ın dış politikasında son zamanlarda yaşanan sürpriz değişimler, Riyad'ın Suriye açılımını da getirmiş oldu."

Suudi Arabistan ile İran mutabakatı ve iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden başlamasının Yemen'e olumlu yansıdığını söyleyen Kenduri, Suriye'nin Arap Birliğine geri dönmesinin ise Riyad ile Tahran arasındaki yakınlaşmanın sonuçlarından biri olduğunu belirtti.

Suriye'nin Arap Birliğine geri dönmesi konusunda Suudi Arabistan'ın sahip olduğu etkili rolün diğer üye ülkelerden daha fazla olduğunu kaydeden Kenduri, çünkü Suudi Arabistan'ın, bölgedeki büyük ekonomik gücünün yanı sıra bölgesel ve uluslararası alanda. güçlü diplomatik ilişkilere de sahip olduğunu söyledi.

- Suudi Arabistan, ABD'nin diktelerinden yavaş yavaş kurtulmaya çalışıyor

Suudi Arabistan'ın son zamanlarda ABD ile mesafeli olduğuna dikkati çeken Kenduri, Riyad yönetiminin bunu fırsat bilerek Washington'un rahatsız olduğu Suriye ile diplomatik ilişkiler başlattığını ifade etti.

Riyad yönetiminin Orta Doğu'yla ilgili ABD'nin diktelerinden yavaş yavaş kurtulmaya çalıştığını dile getiren Kenduri, Suudi Arabistan'ın ayrıca Washington'a "artık diktelerin dönemi geride kaldı" mesajı vermek istediğini söyledi.

Kenduri, sözlerini şöyle tamamladı:

"Suudi Arabistan, dış politikasındaki büyük değişimler sebebiyle bölgede ciddi ve güçlü bir oyuncu olabilecek konumunda. Sonuncusu Sudan krizinde olduğu gibi Suudi Arabistan'ın bölgesel meselelere olumlu müdahalesini de görebiliyoruz. Suudi Arabistan'ın rolünü Lübnan'da da görebiliyoruz. Bu ülkede cumhurbaşkanının seçilmesi ve hükümetin kurulması için Lübnanlı tarafları uzlaştırmaya çalışıyor."