Ümit Özdağ, dün Kütahya’da esnafı ziyaret etti ve partisinin il binasının açılışını yaptı. Daha sonra Kütahya Gazeteciler Cemiyeti’nde basın mensupları ile bir araya gelen Özdağ, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İstiklal Caddesi’ndeki terör saldırısına ilişkin çelişkili açıklama ve tutumlarına dikkat çekti. Özdağ, şunları söyledi: 

"SALDIRI BİLGİSİNİN DEVLET KURULUŞLARINDAN GELDİĞİ ANLAŞILIYOR"

"Suriyeli olduğu söyleniyor ama Suriye’nin fizyonomisine sahip değil. Filistinli olduğu ve Birleşmiş Milletler İstanbul Ofisi’nden altı aydan beri destek aldığı ifadesi de bilgi olarak geçiyor. Hatta bu kişinin yakalandığı zaman gösterdiği refleksleri, uzun yıllar terör konusunda çalışmış insanların şaşırtıcı bulduklarını duyuyoruz, dinliyoruz. Arkasındakilerin kim olduğu, hangi terör örgütüyle bağlantısının olduğunun, hangi terör örgütünün, hangi ülkenin taşeronu olarak kullanıldığının daha detaylı olarak araştırılması gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle bombanın patladığı gün, bir ülkenin istihbarat servisine yakın internet sitesinde Türkiye ve Türkiye’deki istihbarat örgütleri konusunda çıkan çok saldırgan yazının üzerine gidilmesi, araştırılması gerektiğini düşünüyorum. Dokuz ay önce Taksim Meydanı’nda bir tehdit mesajı yayımlandığını sizler de hatırlayacaksınız. Atatürk Anıtı’nın önünden bir cep telefonuyla çekilmiş fotoğraf vardı. Acaba o tehditle bu saldırı arasında bir bağ var mı? Bunu detaylı olarak araştırmak lazım.

Süleyman Soylu’nun yapmış olduğu, Amerika Birleşik Devletleri’nin saldırının arkasında olduğu açıklaması eğer doğruysa Erdoğan neden Amerikalıların başsağlığı dileğini kabul etti ve Süleyman Soylu gibi düşünmediğini ifade etti? Özetle bu konu henüz aydınlığa kavuşmuş değildir. Saldırıyı gerçekleştiren unsur çok önemli değil, arkasındaki gücün, örgütün, devletin kim olduğu konusunda devlet içerisinde iki farklı görüş olduğunu görüyoruz. Üstelik böyle bir saldırı yapılacağının da bilgisinin devlet kuruluşlarından geldiği anlaşılıyor. 15 günden beri İstiklal Caddesi etrafında bir teyakkuz olduğunu görüyoruz."

"TÜRKİYE EĞER BU SORUNUNU ÇÖZEMEZSE DİĞER SORUNLARINI DA ÇÖZEMEZ"

Özdağ, Zafer Partisi’nin ‘Anadolu Kalesi’ projesi ile göçmen sorununu bir yıl içerisinde çözeceklerini belirtti. Kimsenin sormaya cesaret edemediği soruları sorduklarını ve üzerine gidemediği sorunlar için çözüm ürettiklerini kaydeden Özdağ, şöyle devam etti:

"Bunların başında, hiç şüphesi 13 milyon sığınmacı ve kaçağın Türkiye, Türk ekonomisi, Türk insanı, Türk devlet sistemi, sağlık sistemi üzerine oluşturduğu büyük yük geliyor. Biz, Anadolu Kalesi projesi ile bir sene içerisine bu 13 milyon sığınmacı ve kaçağın yurtlarına nasıl döneceğini Türk milletine ısrarla anlatıyoruz ve anlatmaya devam edeceğiz. Türkiye eğer bu sorununu çözemezse diğer sorunlarını da çözemez. Bunun bilincindeyiz ve Türk halkı da her geçen gün bunu biraz daha anlıyor ve ekonomik krizi aşmamızın ön şartının bu 13 milyon sığınmacı ve kaçağın Türk ekonomisi üzerinde oluşturmuş olduğu büyük yükü, büyük kamburu aşmak olduğunu başta esnaf olmak üzere genç nesiller görmeye başladılar."

"İSTANBUL, UYUŞTURUCUNUN BAŞKENTİ OLMUŞ DURUMDA"

Uyuşturucu ile etkin bir şekilde mücadele edilmediğini öne süren Özdağ, şöyle konuştu:

"Bir süre önce İstanbul Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü’nün İstanbul’da, kanalizasyonda yapmış olduğu bir araştırma var. Sonuçları çok çarpıcı. İstanbul, Stockholm ve Berlin’den çok çok daha fazla uyuşturucunun kullanıldığı bir kent. İstanbul, uyuşturucunun başkenti olmuş durumda. Sadece bir geçiş rotası olarak değil, kullanım rotası olarak da uyuşturucunun başkenti olmuş durumda. 2004’te askere alınan gençlere sorulduğu zaman, ‘Uyuşturucuyla hiç karşılaştınız mı’ diye, 100 askerden 4 tanesi karşılaştığını söylüyordu. 2014’te bu sayı 100’de 54’e çıktı. Bugün bu sayının kesinlikle daha da artmış olduğunu düşünebiliriz. Uyuşturucuyla mücadele, bu anlamda etkili bir mücadele değil ne yazık ki. Göçler de uyuşturucunun finansman kaynaklarından bir tanesi. Afganistan’dan Türkiye’ye gelirken yanınızda ne getirirsiniz? Mobilya mı getirirsiniz, et mi getirirsiniz, tekstil mi getirirsiniz, yoksa uyuşturucu mu getirirsiniz? Onlar da onu getiriyorlar. Tabii bütün bunların gerçekleşebilmesi için de bir kolaylaştırıcı siyasi ortamın olması lazım, o da mevcut."