Avrupa Gazeteciler Federasyonu'nun genel kurulu İzmir'de yapıldı. Avrupa Gazeteciler Federasyonu, Türkiye Gazeteciler Sendikası ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin işbirliğinde Uluslararası Yerel Medya Zirvesi de İzmir'de toplandı. Etkinlikte konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, "TBMM'de görüşülmeye başlanacak ve kamuoyunda dezenformasyon yasası olarak bilinen yasa gösteriyor ki iktidar gazeteciler üzerinde bugüne kadar kurduğu baskıyı yeterli bulmamış. Belli ki iktidar seçime giderken sosyal medya üzerinden basın ve ifade özgürlüğünü daha da baskı altına almayı hedefliyor'' dedi. Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) Başkanı Mogens Blicher Bjerregard ise Cumhuriyet Gazetesi davasını örnek göstererek ''Sizin yanınızda olduğumuzu ve her zaman desteklediğimizi göstermek için buradayız'' dedi.

EFJ genel kurul toplantısı için İzmir'i seçti. Aynı zamanda, EFJ, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin işbirliğinde Uluslararası Yerel Medya Zirvesi de İzmir’de düzenlendi. İzmir Alsancak'taki Tarihi Havagazı Fabrikası'nda bugün yapılan etkinliğe, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, EFJ Başkanı Mogens Blicher Bjerregard, TGS Başkanı Gökhan Durmuş, AB Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Başkanı Dilek Gappi, ilçe belediye başkanları ve medya temsilcileri katıldı.

BJERREGARD: "HER ZAMAN YANINIZDAYIZ"

Türkiye'deki Cumhuriyet gazetesi davasını örnek gösteren Avrupa Gazeteciler Federasyonu Başkanı Mogens Blicher Bjerregard şunları söyledi:

"Dava sürecinde yaşananlardan çok etkilenmiştim. Pek çok gazeteci ve meslektaşımızın dava sürecinde bulunması bana çok şey gösterdi. Türkiye'de nasıl bir süreçten geçtiğinizi gösterdi. Aynı zamanda İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin yaptığı yürüyüşlerde de yer aldım. Duruşmaları takip etme sürecinde, tüm gazetecilere duruşma sırasında ve sonrasında büyük destek vardı. Bu desteği görmek benim için etkileyiciydi. Türkiye'de böyle bir şeyi görmek umut verici. Çok fazla güçlükten geçtiniz. Yargılandınız, soruşturmalara tabi tutuldunuz, gözaltına alındınız. Gazetecilerin zamanı burada harcanmamalı. Halen ilerlememiz gereken çok yolumuz var. Sizin yanınızda olduğumuzu ve her zaman desteklediğimizi göstermek için buradayız. Bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum; (İGC) akademisi. Burada yarattığınız akademi ve Avrupa Birliği'nin size gösterdiği destek. Böylelikle kurumsallaşmış bir yapı oluşturabiliyorsunuz. Bu sayede gazetecileri destekliyorsunuz. Bu örgütlenme çok iyi bir örnek."

SOYER: İKTİDAR BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ BASKI ALTINA ALMAYI HEDEFLİYOR

Ev sahibi olarak bir konuşma yapan Tunç Soyer ise TBMM'de görüşülecek dezenformasyon yasasını eleştirdi ve şunları söyledi:

"Türkiye bugün estirilen havanın aksine demokrasiye sımsıkı bağlı insanların ülkesidir. Tüm eksikliklerine rağmen AB, insanlığın en büyük barış ve demokrasi projesidir. Bu nedenle doğamız gereği AB ile ortak bir ufka bakıyor ve demokrasiyi savunuyoruz. Bedenlerimiz için nefes almak neyse toplumlarımız için de haber almak aynı şeydir. Doğru ve tarafsız haber alamayan toplumlar nefes alamaz ve sonucunda önyargıların içerisinde boğulur. Toplumumuzu hakikat ile buluşturma sorumluluğu basın mensuplarımızın omuzlarındadır. Taşınması zaten zor olan bu görev, düşünce özgürlüğünün olmadığı ülkelerde daha da ağır bir göreve dönüşür. Türkiye gibi özgürlüklerin ağır saldırı altında olduğu, basın özgürlüğünün her gün darbe aldığı bir ülkede gerçeği yazmanın karşılığı ise ateşten gömlek giymektir. Biliyoruz ki ülkemiz çok yakında yeniden özgürlüklerine kavuşacaksa bunu o ateşten gömleği giyenlere borçluyuz. Özgürlük mücadelemizin kalemi ve aynası olan her bir basın emekçisinin saygın emeği önünde saygıyla eğiliyorum. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün hazırladığı 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Raporu'na göre Türkiye 180 ülke arasında 149'uncu sırada ne yazık ki. TGS tarafından hazırlanan rapora göre Mayıs ayından itibaren 26 gazeteci gazetecilik faaliyeti nedeni ile cezalandırılmış durumda. Gazeteciler hakkında açılan davalar, yapılan yargılamalar gerçekleştirilen sayısız tutuklamalar ve gözaltılar Türkiye’de basın özgürlüğünün ne kadar büyük bir tehdit altında olduğunu gösteriyor. TBMM'de görüşülmeye başlanacak ve kamuoyunda dezenformasyon yasası olarak bilinen yasa gösteriyor ki, iktidar gazeteciler üzerinde bugüne kadar kurduğu baskıyı yeterli bulmamış. Belli ki iktidar seçime giderken sosyal medya üzerinden basın ve ifade özgürlüğünü daha da baskı altına almayı hedefliyor. Ama emin olun ki bunu güçlü oldukları için değil, güçlerini kaybettiklerinin farkında oldukları için yapıyorlar."

DURMUŞ: YENİ BİR SANSÜR YASASI GELİYOR

TGS Başkanı Gökhan Durmuş ise Türkiye’nin basın ve ifade özgürlüğünde geriye doğru gidiş konusunda ısrarlı politikasını sürdürdüğünü belirterek şöyle konuştu:

“Dezenformasyonla mücadele adıyla kamuoyuna duyurulan basın kanunu ve bazı konularda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi ile yeni bir sansür yasası da geliyor. Kamu barışına karşı suçlar başlığı altında sırf halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan gazetecilere 3 yıla kadar hapis cezası verilecek. Bu düzenleme şu an mecliste. Son derece subjektif değerlendirmeler ile gazeteciler hapse atılmak isteniyor. Bu yasa teklifinde ayrıca suçun failinin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle bu ceza 1,5 katına çıkartılıyor, yani gazetecilere diyorlar ki 'haber kaynaklarınızı açıklamak zorundasınız, yoksa sizi hapse atacağız.' İnternet medyasında çalışan meslektaşlarımız da Basın Kanunu kapsamına alınacak ancak tüm yetki tarafsızlığını yitirmiş olan Basın İlan Kurulu'na veriliyor. İktidarın bürokratları tarafından yönetilen Basın İlan Kurumu, internet medyasına resmi ilan verme yetkisini, ilanı ve basın kartını iptal etme yetkisini de eline almış oluyor. Sendikamızın da içerisinde bulunduğu Medya Dayanışma Grubu'ndaki meslek örgütleri ile birlikte bu teklifin geri çekilmesi için mücadelemiz sürüyor. Dünya basın özgürlüğü sıralamasında 149’uncu sıradayız. Tabi ki tek derdimiz de bu değil. Son 1 yılda 23 meslektaşımız cezaevinde. 31 gazeteci 52 gün gözaltında kaldı. 60 gazeteci hakkında soruşturma açıldı. 28 davada 273 gazeteci yargılandı. Yargılanan gazetecilerin toplam aldığı hapis cezası 75 yıl. 57 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı, 54 haber sitesine ve 1355 haber içeriğine erişim engeli getirildi. RTÜK 61 ayrı karar ile 10 milyondan fazla para cezası verdi. 600’e yakın basın kartı iptal edildi. Basın İlan Kurumu 25 gün ilan kesme cezası verdi. Ayrıca Evrensel Gazetesi'nin ilan hakkı bin gündür gasp ediliyor. Sektörümüzdeki işsizlik oranı yüzde 18. Böyle bir tablo içerisinde baskılara boyun eğmeyen, kalemlerini satmayan, basın meslek ilkelerinden ödün vermeden gazetecilik faaliyetini sürdüren binlerce meslektaşımız var."

LANDRUT: HERHANGİ BİR MEDYA VE GAZETECİLİK YOLUYLA BİLGİYE ERİŞİM KISITLANAMAZ

AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut ise şunları söyledi:

"Bu genel kurulun İzmir'de yer alması büyük bir onurdur. Bu sayede ben de İzmir'e gelme fırsatı buldum. Çünkü İzmir aynı zamanda gazetecilere ve medyaya verilen desteğin de güzel bir örneğidir. İzmir’de böyle bir etkinliğe ev sahipliği yapılması gazetecilere verilen değeri gösteriyor. Çünkü Türkiye'de meslektaşlarımız ifade özgürlüğü, medya özgürlüğü gibi konularda çok sıkıntılar yaşamaktadır ve bu yüzden sizlerin burada olması çok önemlidir. İfade özgürlüğü Avrupa ve uluslararası hukuk tarafından güvence altına alınmış bir insan hakkıdır. Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi'nin 19'nci maddesine göre herkesin kendi düşüncesini özgürce ifade etme hakkı vardır. Bu hakkı hiçbir müdahale olmadan ve hiçbir etki altında bırakılmadan ifade eder. Herhangi bir medya veya gazetecilik yoluyla bilgiye erişim kısıtlanamaz. Ancak ifade özgürlüğü aynı zamanda Avrupa'nın temel değerlerinden biridir. Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu 10.maddesine göre herkesin ifade özgürlüğü vardır. Bu özgürlük kendi fikrini ifade etme, bilgiye erişme ve bilgiye erişmede hiçbir kamu otoritesinin baskısına maruz bırakılmamayı gösterir."

"TÜRKİYE'Yİ YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ"

Türkiye'nin AB'ye aday üye olduğunu ve yakından takip ettiklerini vurgulayan Landrut, şöyle devam etti:

"Özellikle de Türkiye’nin katılım sürecindeki siyasi koşulları yerine getirmedeki ilerlemelerini takip ediyoruz. Kopenhag Kriterleri'ne uyum sürecini yakından takip ediyoruz. Kopenhag Kriterleri'ne baktığımızda AB temel değerlerini göstermektedir. Bunlardan birisi de medya, ifade özgürlüğü, demokrasi ve yargı sistemlerinin bağımsızlığıdır. Her yıl komisyona aday ülkelerdeki ifade, medya özgürlüğü konularındaki değerlendirmelerle ilgili detaylı rapor sunulmaktadır. Sonuncusu 2021’de yayınlandı. Bu yayınlanan raporlarda ne yazık ki Türkiye’de görülen olumsuz bir gidişat vurgulanmıştır. Özellikle demokrasi değerlerinde bozulmanın yanı sıra ifade ve medya özgürlüğüne yönelik olumsuz gelişmeler belirtilmiştir. Eğer bizim sağlıklı bir kamu araştırmasına ihtiyacımız varsa, Türkiye’nin özellikle genel seçimler doğrultusunda bu konuya önem vermesi gerekiyor. Çünkü özellikle sosyal medya üzerinde hala çok önemli bilgi yayılımı vardır ve bu bazen kendi içerisinde de zorluklar doğurmaktadır. Çünkü bu özgür alanın desteklenmesi, beslenmesi ama aynı zamanda baskı altına alınmaması gerekir. Biz AB olarak yerel kuruluşlar ile yakın temas halindeyiz. Bu sayede yasal ve düzenleyici bir politika hazırlanmasına destek oluyoruz."