Şemsi Bayraktar, bugün yaptığı açıklamada, Türkiye’de ve dünyada yaşanan gıda kayıpları ve israfına dikkat çekti. Nüfusun yükselmesiyle birlikte dünyada gıda ihtiyacı ve talebinin daha da artacağını belirten Bayraktar, şunları söyledi:

“NÜFUSUN ARTMASIYLA BİRLİKTE GIDA İHTİYACI VE TALEBİ DAHA DA ARTACAK”

“Dünya nüfusu hızla artıyor. Buna karşılık şehirleşme, sanayileşme, turizm ve ulaşım sektörlerindeki gelişmeler, tarım alanlarının daralmasına yol açıyor. 7 milyar 957 milyona ulaşan nüfusun, 2050 yılında 9,8 milyara yükselmesi bekleniyor. Nüfusun artmasıyla birlikte gıda ihtiyacı ve talebi daha da artacak, sağlıklı ve yeterli gıdaya ulaşmak daha da zorlaşacaktır. Gıda güvenliği, tarım politikalarının odak noktası olmaya devam edecektir. Dünya Gıda ve Tarım Örgütü verileri, hali hazırda 828 milyondan fazla insanın gıda güvenliğinin olmadığını, yani açlıkla mücadele ettiğini gösteriyor.

“PANDEMİ DÖNEMİNDEKİ ÜRETİM VE TEDARİK ZİNCİRİNDEKİ BOZULMA, SORUNLARI DAHA DA BÜYÜTTÜ”

Pandemi dönemindeki üretim ve tedarik zincirindeki bozulma, sorunları daha da büyüttü. Bu sorunun çözümü, en başta verimliliği artırarak daha fazla üretim yapmakla mümkündür. Ayrıca üretimin de sağlıklı bir şekilde tüketiciye ulaştırılması gerekiyor. 2050 yılına kadar, artan nüfusu besleyebilmek için mevcut üretimin yüzde 60 oranında artırılmasına ihtiyaç vardır. Gıda güvenliğini sağlamada kayıp ve israfın azaltılması da en az verimlilik kadar önemlidir. Büyük emek ve kaynak harcanarak üretilen her ürünün bir gramı dahi ziyan edilmeyecek kadar değerlidir. Kültürümüzde israfın hoş karşılanmaması, dinimizde israfın haram sayılması bu anlayışın sonucudur.

“GIDA İSRAFI ENDEKSİ RAPORU’NA GÖRE, 2019 YILINDA 931 MİLYON TON GIDA İSRAFI OLDU”

Birleşmiş Miletler Çevre Programı tarafından hazırlanan Gıda İsrafı Endeksi Raporu’na göre, 2019 yılında 931 milyon ton gıda israfı oldu. İsrafın yüzde 61’i evlerde, yüzde 26’sı gıda hizmeti veren işletmelerde, yüzde 13’ü ise gıda satıcılarında meydana geldi. Bu rakamlar, dünya toplam gıda üretiminin yüzde 17’sinin israf edildiğini ortaya koyuyor. Evdeki yüzde 61’lik gıda israfının yalnızca Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere gibi ülkelerle sınırlı olmadığı, yoksul ülkelerin de etki oranının büyük olduğu yine raporda yer alıyor. Diğer yandan dünyadaki gıdaların yüzde 14'ü hasat, taşıma, depolama ve nakliye aşamasında kaybedilirken yüzde 17'si de tüketici tarafından israf ediliyor.

“TÜRKİYE’DE 118 MİLYON TON OLAN ÜRETİMİN 10,3 MİLYON TONU HASATLA BİRLİKTE SOFRAYA ULAŞANA KADAR KAYBEDİLDİ”

Türkiye’de bitkisel üretimde kayıpların önemli bir kısmı, zamanında ve uygun tekniklerle yapılamayan hasat işleri ve gerekli koşulları taşımayan depolama ve işleme sistemleri sonucu oluşuyor. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından hazırlanan bitkisel ürün denge tablolarına göre, 2020 sezonunda istatistiği tutulan 63 üründe toplamda 118 milyon ton olan üretimin 10,3 milyon tonu yani yüzde 8,7’si, hasatla birlikte sofraya ulaşana kadar kaybedildi. 2020 yılı bitkisel üretim değerini göz önüne aldığımızda bu miktar, 21,3 milyar liraya denk geliyor. Buna nihai tüketimdeki israf dâhil değildir.

“2020/2021 SEZONUNDA TAHILLARDA, NİHAİ TÜKETİCİYE VARMADAN 2,8 MİLYON TONLUK KAYIP MEYDANA GELDİ”

Türkiye’de özellikle yaş sebze ve meyve, tarladan sofraya ulaşıncaya kadar önemli ölçüde kayıplara uğruyor. Yetiştiriciliğin yanı sıra hasat sırasında ve hasat sonrasında kayıplar meydana geliyor. Özellikle hasat sonrasında taşıma, muhafaza ve pazarlama aşamalarında da önemli kayıplar yaşanıyor. Yapılan araştırmalarda, tür ve çeşitlere göre değişmekle birlikte, yaş sebze ve meyvedeki kayıp oranı yüzde 10 ile 30 arasında değişiyor. 2020/2021 sezonunda tahıllarda, nihai tüketiciye varmadan 2,8 milyon tonluk kayıp meydana geldi. Arz açığımız bulunan ve bu nedenle net ithalatçı konumunda olduğumuz bu ürünlerde böyle bir kayıp lüksümüz olmamalıdır. Ayrıca sebze grubunda meydana gelen 3,9 milyon ton, meyvede 1,8 milyon ton kayıp fevkalade önemlidir. Son tüketiciye varmadan meydana gelen kayıpların üretime oranı ise buğdayda yüzde 8,3, arpada yüzde 8,4, mısırda yüzde 6,4, pirinçte yüzde 4,2’dir. Tüketimde yüzde 94,6 oranında dışa bağımlı olduğumuz soyada yüzde 23,5, yine net ithalatçı olduğumuz muzda yüzde 12 kayıp vardır. Kayıp, kuru sarımsakta yüzde 23, erikte yüzde 17’dir. Ürettiğimiz yaş çayın yüzde 18’ini, kuru soğanın yüzde 8’ini, biberin yüzde 9’unu, domatesin yüzde 16’sını, salatalığın yüzde 11’ini, karpuzun yüzde 5’ini kaybediyoruz. Nihai tüketimde gıda israfı önemli bir seviyededir.

“TÜRKİYE'DE HER YIL KİŞİ BAŞI 93 KİLOGRAM, TOPLAMDA 7,7 MİLYON TON YİYECEK ÇÖPE GİDİYOR”

UNEP 2021 raporuna göre Türkiye'de, evde, gıda hizmeti veren yerlerde ve gıda satıcılarında her yıl kişi başı 93 kilogram, toplamda 7,7 milyon ton yiyecek çöpe gidiyor. Tarladan sofraya kadar olan kayıplarla birlikte bu miktar 18 milyon tona denk geliyor. Buna en belirgin örnek, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin yaptığı bir çalışmadır. Çalışmaya göre, her gün 6 milyon ekmek çöpe gidiyor. Üstelik gıda ürünlerinde fiyat artışının ön plana çıktığı bugünlerde bu israfın önlenmesinin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Türkiye’de yapılan araştırmalara göre, tarladan sofraya kadar yüzde 25 ile 30’larda olan gıda kaybı ve israfının insani boyutu bir yana, ekonomik boyutu da çok büyük rakamlara ulaşıyor. Bu oranlarla hesap edildiğinde, 2020 yılı hane halkı gıda ve alkolsüz içecekler için yapılan harcama dikkate alındığında, 176 milyar lira gıda kaybı ve israfı bulunuyor.

“TÜM DÜNYA COVİD-19 SALGINIYLA BİRLİKTE GIDA ÜRETİMİNİN VE GIDAYA ERİŞİMİN ÖNEMİNİ BİR KEZ DAHA ANLADI”

Tüm dünya, Covid-19 salgınıyla birlikte yaşanan küresel gıda kriziyle gıda üretiminin ve gıdaya erişimin önemini bir kez daha anladı. Gıda üretiminin temeli olan tarım sektörünün önemini ve vazgeçilmezliğini bir kez daha gördü. Bu nedenle tarımsal üretimin sürdürülebilirliği için sektörün pozitif ayrımcılık yapılarak desteklenmesi gerekiyor. Türkiye, tarımda kayıp ve israfı önlemede göstereceği başarıyla gıda krizini fırsata dönüştürme imkânına kavuşacaktır. Tüketicilerimiz gıdaya erişmekte zorluk çekmeyecek, gıdaya daha ucuz ulaşabilecektir. Böyle bir durumda hem ülkemizin gıda güvencesini sağlamlaştırmamız hem de 25 milyar dolar civarındaki mevcut tarım ürünleri ihracatımızı artırmamız mümkün olacaktır.

“İSRAFLA MÜCADELE TARLADAN BAŞLAMALIDIR”

FAO, gıdada kıtlık yaşanmayacağını, ancak üretim kapasitesinin düşük olduğu ülkelerde uzun süreli gıda darlığının ortaya çıkacağını belirtiyor. İsrafla mücadele tarladan başlamalıdır. Üreticilerin öncelikle yetiştirme ve hasat teknikleri konusunda bilgilendirilmesi gerekiyor. Üreticiden tüketiciye kadar uzanan zincirin halkalarının ıslah edilmesi şarttır. Tarımda kültürel işlemlerden yetiştirme tekniklerine, hastalık ve zararlılarla mücadeleye, hasada, depolama, paketleme ve pazara ulaştırmaya, tüketicinin bilinçli tüketimine kadar her aşamada israfı en aza indirecek uygulamalara öncelik verilmeli, yatırımlar buna göre yapılmalı, toplumlar buna göre örgütlenmelidir. Bu amaçla soğuk hava depolarının sayısı ve kapasitesi yükseltilmeli ve bu tesislere verilen destekler artırılarak devam etmelidir. Aslında gıda kaybı ve israfının önlenmesine yönelik çalışmalar, gıda zincirindeki tüm paydaşlar için fayda sağlayacaktır. Bu kapsamda, tarımsal ürünleri işleyen fabrikaların kaliteli ürüne ulaşımının sağlanması ve perakende noktalarına erişmede kullanılan nakliye koşullarının iyileştirilmesi gibi çözümler gıda kayıplarının azaltılmasını sağlayabilir.

“TÜKETİCİ ÜRÜNÜ, KAYBA VE İSRAFA UĞRATMAYACAK MİKTARDA İHTİYACI KADAR SATIN ALMALIDIR”

Tabii ki tüketicilerin gıda israfına mahal vermemek için yapması gerekenlerde vardır. Tüketici ürünü, kayba ve israfa uğratmayacak miktarda ihtiyacı kadar satın almalıdır. Başta sebze, meyve olmak üzere ürünleri uygun saklama ve kullanma şartlarına göre zamanını geçirmeden değerlendirmelidir. Alışverişe gitmeden önce evdeki yiyecekleri gözden geçirerek bir alışveriş listesi yapmalı, ihtiyacından fazlasını almamalıdır. İhtiyacın üzerinde ekmek alınmamalı, bayatlayan ekmekler uygun şekilde değerlendirilmelidir. Evde veya lokantalarda yemek küçük porsiyonlar halinde servis edilmeli, yenebilecek kadar alınmalı, tabakta yemek bırakılmamalıdır. Sipariş edilen yemeğin fazla gelmesi durumunda kalanların paketlenmesi talep edilmelidir.”