TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ Konfederasyonları, kamuda çalışan işçiler adına hükümetle yaptıkları toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde, taban ücretlerin 15 bin liraya yükseltilmesini, sonrasında bütün ücretlere yüzde 15 oranında refah payı uygulanmasını, birinci altı ay için yüzde 45, sonraki altı aylık dönemlerde ise enflasyon oranına göre yüzde 5 oranında artış yapılmasını talep etmişti.

Milli Savunma Bakanlığı’nın işletmelerinde çalışan Türk Harb-İş Sendikası üyesi işçiler, bu talepleri yetersiz bulduklarını belirterek bugün TÜRK-İŞ Genel Merkezi önünde konfederasyon yöneticilerini protesto etti.

“SERMAYENİN PAYI DURMAKSIZIN ARTMAKTADIR VE NE YAZIK Kİ SENDİKALARIMIZ DURUMA SESSİZ KALMAKTADIR”

İşçilerden Rıdvan Biçer, şu açıklamayı yaptı:

“Burada, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ’e çağrıda bulunmak ve tüm işçi kardeşlerimizin sorunlarını dile getirmek için toplandık. Son yıllarda yaşanan enflasyon sonucunda ücretlerimizin alım gücündeki düşüş hepimizi derinden etkilemektedir. Günümüzde hükümetten ve işverenlerden bağımsız çalışmadığı ortada olan TÜİK’in açıkladığı enflasyon verilerinin gerçeği yansıtmadığını görmekteyiz. Yine araştırmalar göstermiştir ki son yıllarda yurt içi hasılada emeğin payı hızla düşerken sermayenin payı durmaksızın artmaktadır ve ne yazık ki sendikalarımız duruma sessiz kalmaktadır.

Kendileri işçiden aldıkları aidatlarla lüks bir hayat sürerlerken işçilere yoksulluğu reva görmektedirler. TÜRK-İŞ’in yüzde 45 zam talebiyle masaya oturması, bunun açık göstergesidir. Hükümetin zam teklifinin ise ciddiye alınacak bir tarafı yoktur. Bu zam teklifi karşısında eyleme geçmeyen sendikalar, daha neyi beklemektedir, daha neyin pazarlığını yapmaktadır?

“KENDİ SINIFINA YABANCILAŞMIŞ VE TEK DERDİ KOLTUĞU OLAN SARI SENDİKA İSTEMİYORUZ”

Evet, biz işçiler geçim sıkıntısı çekiyoruz ve bizi bu yoksulluğa mahkum edenler, halkı yoksullukta eşitlemek isteyenler bilsinler ki biz bu duruma asla razı olmayacağız. Ayrıca şunu da hatırlatmak isteriz ki sendikaların işçinin görüşünü almadan işverenin memuru gibi çalışarak zam oranlarını belirlemesi, işçilerin sendikasına olan güvenini yok etmektedir. Bizler, özelleştirmelere sessiz kalan, sınıf sendikacılığını bırakıp uzlaşı sendikacılığına soyunan, kendi sınıfına yabancılaşmış ve tek derdi koltuğu olan sarı sendika istemiyoruz. Bugün işçiyi yoksulluğa mahkum eden nedenlerden biri de adaletsiz vergi sistemidir. Bugün işçi, her 3 saat çalışmasının bir saatini SGK ve gelir vergisi kesintileri için yapmaktadır. Ayrıca fabrikasında çalışan bir işçi, daha yılın yarısına gelmeden yüzde 27’lik vergi dilimine girmekte ve maaşı erimektedir. Unutmayalım ki ülkemizde, bir gecede büyük şirketlerin vergi borçları sıfırlanırken tüm vergi yükü emekçilerin sırtına yüklenmektedir. Bu durum ne adildir ne de insanidir.

“ARTIK UZLAŞAN DEĞİL, EL AÇAN DEĞİL, MÜCADELE EDEN BİR SENDİKA TALEP EDİYORUZ”

Taleplerimize gelirsek; en başta TİS görüşmelerinin işçiden saklanmadan, şeffaf bir şekilde yürütülmesini ve işçinin onayı alınmadan bağıtlanmamasını istiyoruz. En düşük işçi ücretinin yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmasını ve sözleşmede alınacak zammın buradan sonra üzerine alınmasını istiyoruz. Vergi diliminin ilk basamağı yüzde 10’a çekilmeli ve yıl boyu sabitlenmelidir. Bugün ülkemizde toplanan vergilerin dörtte üçünü emekçi sınıfı ödemektedir. Bu adil olmayan duruma bir son verilip, verginin tabana değil tavana yayılmasını, yani herkesten gelirine göre vergi alınmasını istiyoruz. İşverenlere ödenen yüzde 5’lik SGK desteğinin işçilere de ödenmesini istiyoruz. Her gün enflasyonla boğuştuğumuz bu dönemde, iki yılda bir yapılan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin bir yıllık periyotlara çekilmesi önem arz etmektedir. Ayrıca sendikaların, halkın yoksullaşmasının en büyük nedeni olan özelleştirmelere karşı çıkmaları ve kamucu bir anlayış benimsemeleri elzemdir. Artık uzlaşan değil, el açan değil, mücadele eden bir sendika talep ediyoruz.”

“TÜRK-İŞ’İ ELEŞTİRMEMİZİN EN BÜYÜK SEBEPLERİNDEN BİRİ, İSTEDİĞİ ZAM ORANLARIDIR. İSTEDİĞİ ZAM ORANLARI, HİÇBİR ŞEKİLDE İŞÇİYİ TATMİN ETMEMEKTEDİR. BİZİ ENFLASYONA HEP YENİK DÜŞÜRMEKTEDİR”

İşçilerden Fadime Ergül, ANKA Haber Ajansı’na şunları söyledi:

“TÜRK-İŞ’i eleştirmemizin en büyük sebeplerinden biri, istediği zam oranlarıdır. İstediği zam oranları, hiçbir şekilde işçiyi tatmin etmemektedir. Bizi enflasyona hep yenik düşürmektedir. İstediği zam oranları yüzde 45 ile başladığı için, doğal olarak hükümette yüzde 30 gibi bir teklif veriyor. Eğer bunu daha yüksek bir meblağda istemiş olsaydı bizim de elimiz kuvvetli olacaktı. Bu sebepten dolayı TÜRK-İŞ’i protestoya geldik. Kendi sendikamız olan Harb-İş’i de protesto ediyoruz. Bizleri, işçinin emeğini sömüren herkesi burada protesto ediyoruz. Bizim talebimiz, yüzde 60 zam, ilk altı ay içinde. İkinci altı ay içinde yüzde 10 artı enflasyon, üçüncü altı ay için yine yüzde 10 artı enflasyon istiyoruz. Yüzde 15 artı refah payı istiyoruz. Çünkü enflasyon karşısında maaşımız erimiş durumda.

“BIÇAK KEMİĞE DAYANDI. ARTIK DAYANAMIYORUZ”

Biz, Harb-İş üyeleri olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne hizmet vermekteyiz. Ama bu hizmetin karşılığını ciddi manada alamamaktayız. Bizimle aynı ayarda iş yapan HAVELSAN, TAI, ASELSAN, ROKETSAN’da işçilerin aldıkları ücretle kıyas yaptığımızda bizim aldığımız ücret çok düşük meblağda kalıyor. Bu sebepten dolayı hakkımızı istiyoruz. Ömrümün yarısını orada geçirdim, aldığım ücret çok düşük. Benim gibi çok düşük ücretlerle çalışan işçi arkadaşlarımız var. Neden? Mevcut hükümet, bizi enflasyona hep yenik düşürdü. Hep yüzde 5 artı enflasyon farkı yapıyor. Böyle bir şey yok. Bizi enflasyona yenik düşürmeyin artık. Bıçak kemiğe dayandı. Artık dayanamıyoruz. Ankara’da da kiralar İstanbul gibi fahiş fiyatlardadır. Bir artı bir evin kirası 10 bin lira; işçi 12 bin lira alıyor. Bu kirayı nasıl ödeyecek? Üç artı birler, Sincan’da 6 bin liradan başlıyor. Bu işçi kirayı nasıl ödeyecek? Evini nasıl geçindirecek? Kamuda çalışan işçilerin ortak sıkıntısı bu. Taşerondan kamuya geçen işçi arkadaşların sıkıntıları daha da bir başka. Aldıkları ücret, asgari ücretten 1-2 bin lira fazla. Artık dayanamıyor hiç kimse.

“BİZİ TANIMAYAN SENDİKAYI, ARTIK BİZ DE BU SAATTEN SONRA TANIMIYORUZ”

Bizim aidatımız ile orada evine ekmek götüren, bizim aidatımız ile lüks hayat yaşayan sendika yöneticilerimiz bize kapıları kapattı, ‘Biz sizi tanımıyoruz’ dedi. Bizi tanımayan sendikayı, artık biz de bu saatten sonra tanımıyoruz. Biz, sarı sendika istemiyoruz. Biz, işçinin yanında duran, işçi için çalışan, işçi için emek sarf eden sendika istiyoruz. Buradan herkese, kamuda çalışan işçi arkadaşlara sesleniyorum. Gelin, hep beraber birlik olalım ve bu yüzde 30’u kesinlikle kabul etmeyelim. Hatta yüzde 45’i de kabul etmeyelim. Direne direne bu işi kazanalım."