Türk Eğitim Derneği'nin (TED) düşünce kuruluşu TEDMEM, “Sınavların Gölgesinde Eğitim Sistemi” raporu yayınladı. Raporda, “Ezberi, müfredatı, bütçeyi konuşan Türk eğitim sisteminin, çözemediği temel sorun, sınavlar. Okulda verilen eğitim, sınavların gerektirdiği şekilde ezbere değil, çağın gerektirdiği becerilere odaklanmalıdır. Öğretim programları ve ders işleyiş biçimleri anlamlı bir öğretme-öğrenme yaklaşımı çerçevesinde tasarlanmalı, ezbere dayalı içeriğin aktarılması yerine erken yaşlardan itibaren çocuklara yaşam becerilerinin kazandırılması önceliklendirilmelidir” denildi.

Türk Eğitim Derneği TEDMEM, sınav odaklı eğitim sisteminin olumsuz etkilerini değerlendirdiği “Sınavların Gölgesinde Eğitim Sistemi” başlıklı raporunu açıkladı. Raporda, okulda verilen eğitim kıymetlendirilmemesi, eğitim öğretim süreçlerinin test odaklı, ezber odaklı olması gibi eğitimin birçok sıkıntısına dair çözüm önerileri yer aldı. Raporda yer alan tespit ve öneriler şöyle:

EĞİTİM ÖĞRETİM SÜREÇLERİ TEST ODAKLI OLMAKTAN ÇIKARILMALI: Ezberi, müfredatı, bütçeyi konuşan Türk eğitim sisteminin, çözemediği temel sorun sınavlar. Türk Eğitim Derneği olarak öğrencileri, öğretmenleri ve aileleri yoran, eğitim sistemini çıkmaza sürükleyen sınavlar için yeniden ses yükseltiyoruz. Kademeler arası geçiş uygulamalarının tüm eğitim sistemini esir almasının önüne geçilmesi için geliştirdiğimiz çözüm önerilerinde eğitim sistemimizin kendine özgü problemleri ve ihtiyaçlarından yola çıkılmış, aşağıdaki temel ilkeler esas alınmıştır: Okulda verilen eğitim kıymetlendirilmelidir. Eğitim öğretim süreçleri test odaklı olmaktan çıkarılmalı, yaşam becerilerini geliştirmeye odaklı olarak güçlendirilmelidir. Okul dışındaki özel ders, kurs ve test odaklı basılı kaynaklara bağımlılık ortadan kaldırılmalıdır. Yapılacak düzenlemeler bütünsel, sürdürülebilir, tutarlı ve uzun vadeli olarak planlanmalıdır.

SINAV ODAKLI YAPI ORTADAN KALDIRILMALI: Okulda verilen eğitim sınavların gerektirdiği şekilde ezbere değil, çağın gerektirdiği becerilere odaklanmalıdır. Öğretim programları ve ders işleyiş biçimleri anlamlı bir öğretme-öğrenme yaklaşımı çerçevesinde tasarlanmalı, ezbere dayalı içeriğin aktarılması yerine erken yaşlardan itibaren çocuklara yaşam becerilerinin kazandırılması önceliklendirilmelidir. Öğretmenler de eleştirel düşünme, sorgulama ve problem çözme gibi üst düzey düşünme becerilerini kazandırmada yetkin hale getirilmelidir. Öğrenci başarısında ebeveynin sosyoekonomik koşullarının belirleyici olduğu, rekabetçi ve sınav odaklı kademeler arası geçiş sisteminin değiştirilmesi için adımları belirlenmiş, kapsamlı ve objektif bir şekilde analiz edilmiş eğitim politikaları hazırlanmalıdır. Her eğitim kademesi sonunda elde edilmesi beklenen temel yeterliklerin belirlenmesinin yanı sıra öğrencilerin bunlara sahip olma durumunun da değerlendirildiği ulusal izleme ve değerlendirme çalışmaları gerçekleştirilmelidir.

LİSE KADEMESİNİN İŞLEVİ YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİDİR: Ortaöğretime geçişte sınav sistemini değiştirerek ortaöğretimdeki sorunların çözüleceği varsayımından vazgeçilmelidir. Lise diploması sahibi olmak hayata etkin katılım için yeniden yeterli ve anlamlı hale getirilmelidir. Farklı okul türlerinin varlığı ve işlevinden bağımsız olarak; her öğrencinin temel yeterlikleri ve ortak becerileri kazanacağı kapsayıcı bir öğretim programı ve bunun üzerine ilgi, yetenek ve potansiyelleri farklılaşan öğrenciler için ileri düzey dersler gibi çeşitlendirmeler ve zenginleştirmeler sağlanmalıdır. Üniversite kapılarında gerçekçi olmayan yığılmaların önlenmesi için yükseköğretime devam etmek istemeyen ve liseden sonra istihdama katılmak isteyen öğrencilere 11. sınıfın sonunda ‘standart lise diploması’ verilmelidir. Bu öğrencilerin not ortalamalarına göre sınavsız biçimde meslek yüksekokullarına, ön lisans programlarına ve açıköğretim programlarına geçiş yapabilmelerine imkan tanınmalıdır. 12. sınıf üniversiteye hazırlık yılı olarak yapılandırılmalıdır. 12. sınıfın sonunda öğrencilere ‘ileri lise diploması’ verilmelidir.

YÜKSEKÖĞRETİME GEÇİŞ SİSTEMİ YETERLİK ÖNKOŞULLARINA DAYANDIRILMALI: Yükseköğretime geçişte yükseköğretim programları için önkoşul niteliğinde olan hazır bulunuşluk ve yeterlik düzeyleri belirlenmeli veya programların niteliğine göre belirli düzeylerdeki belirli dersleri/ kredileri tamamlama benzeri ilişkilendirmeler yapılmalıdır. Bu dönüşüm yapılmadığı sürece, lise türleri veya liseler içinde program türleri her ne olursa olsun, eğitim öğretim süreçleri ve uygulamaları sınav odaklı olacaktır. Örneğin; ileri düzeyde matematik ve fizik okumayan veya bu derslerde belirli bir başarı gösteremeyen bir öğrenci hala mühendislik okuma beklentisine sahip olabilmektedir. Burada temel sorun sistemin hazırbulunuşluk ve yeterlik temelli değil sıralama temelli olmasıdır. Bu nedenle sistemin bütünlük içinde hazırbulunuşluk ve yeterlik önkoşullarına dayalı olarak bir sıralama yapmaya doğru evrilmesi gerekmektedir.

ÜNİVERSİTELERİN NİTELİKSEL GELİŞİMİ ÖN PLANDA TUTULMALIDIR: Yükseköğretim kurumlarının sayısı, bu kurumlardaki bölümler ve öğrenci kontenjanları bölgesel/ kentsel ihtiyaçlar ve işgücü arz-talep dengesi gözetilerek planlanmalıdır. Bu planlamada “geleceğin işleri” göz önünde bulundurulmalı, işgücü piyasasının gelecekteki ihtiyaçlarını öngörecek analizlere yer verilmelidir. Üniversitelerin sayısal artışından ziyade mesleki bilgi ve beceriler ile çağın gerektirdiği becerileri kazandıracak bir öğretim yapısına kavuşturulması yönündeki politikalara öncelik verilmelidir.

MESLEKİ EĞİTİM MERKEZLERİNİN ÖNCELİĞİ İŞ SAHİBİ YAPMAK OLMALIDIR: Yükseköğretime devam etmek istemeyen ve liseden sonra istihdama katılmak isteyen meslek lisesi öğrencilerine 11. sınıfın sonunda diploma verilmelidir. Bu öğrencilerin not ortalamalarına göre sınavsız biçimde meslek yüksekokullarına geçiş yapabilmelerine imkan tanınmalıdır. Yükseköğretime geçiş yapmak isteyen meslek lisesi öğrencileri için 12. sınıf, yükseköğretime hazırlık yılı olarak yapılandırılmalıdır. Mesleki eğitim merkezlerindeki eğitimlerin süresi, alanın özelliklerine göre 2-3 yıl olmalıdır. Mesleki eğitim merkezlerinin önceliği, diploma kazandırmak değil, meslek edindirmek ve iş sahibi yapmak olmalıdır. Kendi alanında istihdam edilen mesleki eğitim mezunları için taban maaş, asgari ücretin en az 1,5 katı olacak şekilde belirlenmelidir. Ödenecek ücretin, asgari ücretin üstünde kalan kısmına 2 yıl süre ile devlet katkısı sunulmalıdır.

MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİMDE ÖZEL SEKTÖRÜN PAYI ARTIRILMALIDIR: Mesleki ve teknik eğitimde özel sektörün payı artırılmalıdır. Özel mesleki ve teknik Anadolu liselerinde öğrenci başına verilen eğitim öğretim desteği, resmi okullarda öğrenim gören bir öğrencinin okul türüne göre devlete maliyetinin 3 katına kadar çıkarılmalıdır. Ancak verilen teşviklerin devamlılığı ve miktarı (teşvik katsayısı), çeşitli performans kriterleri çerçevesinde yapılan değerlendirmelere dayalı olmalıdır. Örneğin; bu okullardan mezun olanların istihdama geçiş oranları, aynı işletmede istihdama geçiş oranları ve mezun oldukları alandaki istihdam oranları incelenmelidir. Bu değerlendirmeler son 3 yıllık süre için geriye dönük olarak yapılmalıdır. OSB’lerdeki işletmelerin kendi bünyelerinde, kendi elemanlarını yetiştirebilecekleri mesleki eğitim merkezleri kurmaları desteklenmelidir. Bu kapsamda kurulan merkezlere altyapı olanakları ve personel bağlamında sunulacak destekler karşılığında istihdam garantisi talep edilmelidir.